Dolar

34,8719

Euro

36,7287

Altın

3.040,58

Bist

10.123,70

Baykal hepsine de karşı çıktı

Deniz Baykal, hükümetin demokratik açılımla ülkeyi gerdiğini öne sürdü.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-10-03 16:16:00

Baykal hepsine de karşı çıktı
DTP'li milletvekillerinin ifade krizini de değerlendiren Baykal, sadece DTP'li vekiller için yapılacak anayasa düzenlemesine karşı olduklarını açıkladı.

Ermenistan ile 10 Ekim'de imzalanacak protokolde Türkiye'nin kandırılma ihtimalinin bulunduğunu savunan Baykal, Türkiye'nin sıkıntılı dönemden geçtiğini, açılım tartışmalarının Türkiye'nin istikrarını derinden sarstığını söyledi. Baykal, "Açılım ülkemizi çok olumsuz etkilemiştir. Hala bunun farkında olmadıklarını üzüntüyle görüyorum. Neyse ki bu tablo karşısında halkımız milletimiz doğru tavır takınmıştır. Türkiye'yi etkin temelde ayrıştırma gayretleri karşısında, kendisine yakışan olgun bir tavrı milletimiz almıştır. CHP olarak biz bu anlayışı koruyoruz. Bu tartışma sürtüşme ayrıştırma çabalarını milleti etnik kimlikleri esas alarak birbirinin dışına ve karşısına çıkma gayretlerini üzüntüyle karşılıyoruz. Bununla hiç bir yararlı sonucun ortaya çıkmayacağını biliyoruz, anlatıyoruz. Başbakan'ın mektubu gelmedi, gelirse bir cevap vereceğiz, gelmemiş mektuba cevap vermemiz uygun olmaz. Bekliyoruz, bir cevap vereceğiz." dedi.

Bir dizi açılış ve ziyaret için geldiği Bursa'da partililerce karşılanan CHP lideri, Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey'i ziyaret etti. Çıkışta gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplandıran Baykal, demokratik açılımın ülkeyi gerdiğini kaydetti. İlköğretim okullarında bile öğrencilerin birbirlerinin anne-babalarının etnik kökenlerini sorar hale geldiğini savunan Baykal, Başbakan Erdoğan'dan mektubun henüz kendisine ulaşmadığını, mektuba bir cevap verileceğini vurguladı.

GÖLGE ETME BAŞKA İHSAN İSTEMEZ

Baykal şöyle devam etti: "Bu tartışmaların Türkiye'ye ciddi zarar verdiğini görüyoruz. Türkiye'de etnik bir tahrik ayrıştırma ortama meydana getirmiştir. Başbakan'dan başlayarak her gün 28 tane etnik kimliği sayıp bunu temel bir olay haline dönüştürüp, bu temelde siyaset yaparsanız bir süre sonra böyle olaylarla karşılaşırsınız. Yanlış olan Türkiye'nin siyasi atmosferini etnik kimlik temelinde gerginleştirmektir. Maalesef bu konuda olumsuz konuya gelindi. İlkokuldaki çocuklar birbirlerine anne babalarının etnik kimliğini sorar hale gelmiştir. Herkes kendi kendini, ailesini, hısım akrabasını sorgular hale gelmiştir. Şimdi herkes 'gelin neydi, damat neydi' bunu sorgular hale gelmiştir. Bu demokrasiyle bağdaşır bir anlayış değildir. Irak'ta avukatlar kendi etnik kimliğini de tabelalara yazıyorlarmış. 'Avukat Arap' yazıyormuş. Artık ticarete, hayata yön verir hale gelmiş, ne kadar vahim yanlış bir şey. Niye bunu temel alıyoruz. İşi gücü bıraktık bunu konuşuyoruz? Türkiye'yi etnik gerilime sokmamak lazım. Etnik tartışmayı Türkiye'ye deli gömleği gibi giydirmemek lazım işi gücü bırakır, 'sorun var' diye dünyayı ayağa kaldırıp, 'biz çözemezsek birileri gelip bizim için çözüverir' demek gerçekten çok düşündürücü olan bir değerlendirmedir. Soruyorum, kim çözecek, hangi ülke hangi ülkenin sorununu çözmüştür. Irak'ın sorununu çözdüler mi, birileri dışarıdan gelip, Irak'ın sorularını mı çözmüş oldu. Suriye'nin sorunu yok mu? Arap aleminin Kuveyt'in dışarıdan mı gelip çözecekler. Ne oluyor? Bizim sorunlarımız varmış, o sorunları çözemezsen birileri gelip, çözmeye kalkarmış. Bu bir tehdit midir anlamak güç. Bu konunun aydınlığa kavuşmasını bekliyorum. 'Sorunlarımızı çözmezsek, gelip çözerler' sözünü ne anlama geldiğini daha ayrıntılı biçimde ifade etmeliler. Bu sözün altında ne yatıyor. Bunu öğrenelim, ben böyle bir tablo görmüyorum. Herkes kendi kafasındaki çözümü millete kabul ettirmek için böyle dolaylı tehditlerle insanlara kabul ettirmeye çalışmasın. Kardeşçe yaşıyoruz. Yaşamaya devam edeceğiz, yapay ayrılık yaratma, etnik gerginliği yaratma yanlıştır, herkes uzak durmalıdır. Bu sorunları çözmezseniz başkaları gelir o sorunları çözüverir diyenlere yönelik olarak içimden geçen 'gölge etme başka ihsan istemez, sen karıştırma biz gerisin ihale ederiz' demektir."

DTP'LİLER İÇİN YAPILACAK DÜZENLEMEYE KARŞI

DTP'li milletvekillerinin ifade krizine yönelik soruları da cevaplandıran Deniz Baykal, bireysel anayasa düzenlemelerine karşı olduklarını dile getirdi. Hırsızlık, yolsuzluk yapan milletvekillerinin yargılanmadığına dikkat çeken Baykal, siyaset suçu işleyen milletvekillerinin yargılandığını hatırlattı.

Baykal, şöyle devam etti: "Bizim anayasamızdaki milletvekili dokunulmazlığıyla ilgili düzenlemenin tutarsız ve günün ihtiyaçlarına cevap vermeyen bir düzenleme olduğu, karşılaştığımız her olayla bir kez daha ortaya çıkıyor. Anayasadaki dokunulmazlık maddesiyle ilgili tutarsızlık ve yanlışlığı ortaya koyuyor. Dokunulmazlık maddesi, bir anlamda milletvekilinin yargı önüne çıkmasını engelleyen anlayışla düzenlenmiştir. 437-440 dosya bugün yargı sürecinin dışında tutulmuştur. Burada anayasamızdaki dokunulmazlık maddesi neden olmuştur. Milletvekili suç işlese de soruşturulamaz haldedir. Milletvekilinin hakkındaki iddialar ne savcılık ne yargı tarafından değerlendirilemez haldedir. Bir anlamda milletvekili yargı dışında oluşturan hukuk dışı, hukuk üstü ada oluşturan bir nitelik kazanmıştır. Bu yanlıştır, bunun yanlışlığını yıllardır söylüyoruz. Bu olay bu yanlışı önümüze bir kez daha koymuştur. Yolsuzluk yapan, evrakta sahtecilik yapan, kalpazanlık yapan milletvekilleri soruşturulamıyor; ama siyasi bazı suçlar dolayısıyla milletvekili dokunulmazlık kapsamı dışında değerlendiriliyor anayasamıza göre, onlar hakkında yargı süreci işliyor. Bu çelişki toplum vicdanını kanatıyor. Siz en ağır suçu işleyeni yargılamayacaksınız siyasi suç işleyenleri yargılayacaksınız, bu dengesizlik yaşatıyor. Akla gelen yollardan biri milletvekilinin kimseye hukuk üstü imtiyazlı bir konu sağlamayacağını ortaya koyarak bu çelişkiden kurtulmak lazım. Milletvekilliği dokunulmazlığının Türkiye'deki kadar geniş kapsamlı ele alındığı başka ülke yok. Milletvekilliği imtiyazlı sınıf haline dönüştürülmüştür. Demokraside bunun yeri yoktur. Bütün yanlışların hesabını milletvekili mahkemede versin, bunu sağlamak lazım. Milletvekilliği görevini yerine getirmesini engellememesi için gereği yapılsın, her şey yapılsın, verilen hüküm milletvekilliğinin düşmesine neden olmayacaksa milletvekili mahkumiyetini milletvekilliği bitince çeksin. Millet ona görev vermiştir. Milletvekilliği bittikten sonra cezasını çeksin yargılama niye dursun. Niye gerçek ortaya çıkmasın. Şimdi parlamento kendi üyelerinin yargılanmasını engelliyor, adi suçlarda hırsızlık yolsuzlukta engelliyor. Bu yanlış bu doğru değil. Bu vesileyle adi suçları engelliyorsak siyasi suçları da engelleyelim yanlıştır. Anayasadaki yanlış olan dokunulmazlık ağın dar değil geniş tutulmasıdır. Daha da genişletmek daha da doğru değil. Bu konuda yapılması gereken çok açıktır. Ya parlamentodaki milletvekilliği dokunulmazlığıyla ilgili fezlekelerin tümünü dokonulmazlıkları kaldırılarak yargının önünü açarız yargı işler hükmünü alır. Ya da anayasada gerekli değişiklik yaparız, dokunulmazlık maddesini adi suçları kapsamayacak şekilde yeniden düzenleriz. Bir kişiye özgü

bir olaya özgü anayasa değişikliği hukuken de siyaseten de kabul edilemez. Anayasa ve yasalar genel. Kişisel olmayan ve soyut bir anlayış içinde gerçekleşir. Somut bir olaya özgü, kişiye özgü davaya özgü anayasa değişikliği doğru değil. Bu konuda bir yeni düzenlemeye ihtiyaç var. Yargının önünü çamaya ihtiyaç var, yargıyı rahatlatmaya ihtiyaçc var. Yapılması gereken budur. Bizim anlayışımız eskiden beri bu olmuştur. Hırsızlık yapanı sorgulamayız, ama siyaseten suç işleyenden hesap sorarız bunu kabul ettirmek mümkün değil, hırsızlık yapan da hesap sorarız. Milletvekili hesabını veren insandır, hesap verenden kaçan insan değildir. Anayasadaki kürsü dokunulmazlığı mutlak olarak devam etmelidir. Kürsüde herkes suç olmadan söyleyebilmelidir. Kürsüde söylediğinden dolayı hiç bir milletvekili hakkında düzenleme sürdürülmelidir. Milletvekili kürsüde özgür, milletvekili kanuna saygılı olmalı. Yaşamda kanunlara saygılı olmak zorundadır. Siyasi kanunlara da cezai kanunlara saygılı olacaktır."

ERMENİSTAN PROTOKÜLÜ ZARAR VERİR

Türkiye ile Ermenistan'da, İsviçre'de gizli bir çalışma yapıldığını ileri süren CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, protokolün Ermenistan tarafından hazırlandığını iddia etti.

Yapıldığını iddia ettiği protokole Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'AKP genel başkanı olarak mı?' yoksa Başbakan sıfatıyla mı imza koyacağını merak ettiğini vurgulayan Baykal, şöyle devam etti: "O imza atıldıktan sonra da bunun yürürlüğe girmesi beklenecek. Yürürlüğe girmesi için TBMM'nin onaylama zorunluğu var. İş tamamen onların penceresinden hazırlanmış. Biz bu protokellere baktığımız zaman neyi görüyoruz, Türkiye Ermenistan sınırının açılmasını öngörüyor. Açılmasını takvimini kapsamlı şekilde ortaya koymuştur. Peki biz bunu niye kapattık, şimdi niye açıyoruz. 1993 yılında kapattık, ne zaman kapattık, Ermenistan Azerbaycan topraklarını işgal ettiği zaman kapattık. Azerbaycan'la dayanışmamızı ortaya koymak için kapattık. Bu karar Ermenistan'ı etkilemeye başlamıştır, bir arayışa sürüklemiştir. Acaba yeniden nasıl açılmasını sağlarız' çabası içindedir. Bundan mennuniyet duyarız. Ama bunun gereği nedir? Azerbaycan topraklarındaki işgalden vazgeçmeleri gerekiyor. 16 yıldır tüm hükümetler bunu aynen böyle sürdürdüler. Bu ülkemizin milli dış politikasıdır. AK Parti kim bilir nerden esen rüzgarların etkisiyle kendi başına Ermenistan'ın yazdığı porotokolle yola çıkmıştır. Biz 'Azerbaycan topraklarından işgal bitmeden burayı açmayız' dedik. 'Bu işi yapın, merak etmeyin biz de gereğini yaparız.' dendi. Bu oyun Annan Planı'nda başımıza geldi, 'onaylayın merak etmeyin' dendi. (Kıbrıs'ta izolasyonu kaldıracağız) dediler. Orda da başımıza geldi. Dördüncüsü bu plandır 'açın gereğin yaparız' deniliyor. 24 Nisan öncesinde ABD kongresinde Ermeniler'e yönelik soykırım iddiası gündeme gelmeden önce bize diyecekler ki 'Meclisten geçirin, yoksa ABD kongresi soykırım kararı alır' . Böyle bir oyunun tuzağın içine Türkiye'ye sokulmaktadır. Türkiye'nin nereye gideceğini sadece sorunlarını gündeme getirenler vermeyecek, hep beraber karar vereceğiz." (CİHAN)

Haber Ara