İslami bankalarda gayri meşru kazançlar
Uzmanlar, İslami bankalardaki kredi kartları ve kredi taksitlerinin geri ödenmesindeki “gecikme cezası” paralarının harcama şeklini açıklamaya davet ediyor.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-10-02 17:08:00
Hakkı Erçetin / TIMETURK
Kuruluşlar, tahsis ettikleri satış artış (promosyon) maliyetlerini ve diğerlerini konferanslarda enjekte ediyorlar. İslami bankacılıktaki uzmanlar, kredi kartları ve kredi taksitlerinin geri ödenmesindeki gecikme cezaları gelirinin nasıl kanalize edildiğini, yerinde kullanılarak hayra yönelmesini ve dağıtım mekanizmasını açıklayan iç tüzüğün İslami bankalarda olmasına önem vermeye çağırdılar.
Bu çağırılar geldiği zaman diğerleri de, gecikme cezalarından tahsil edilen tutarların kullanım işlemlerinin denetimi için kontrol yönetiminin geliştirilmesinin, bu (paraların) bankaların mizanlarına (kar hesaplarına) girmemesini ve reklam ve tanıtım faaliyetine harcanarak fayda sağlanmamasını temin edilmesinin zaruri olduğunu teyid etti.
İslami bankalar, habis paraların veya İslami bankanın hesaplarına girmeyen gayri meşru kazançlar olarak bilinen şeyin kullanılma mekanizması hakkındaki açıklamalar ve şeffaflık ile ilgili olarak bazı eleştirilerle yüz yüze gelmektedir. Gayri meşru kazançlar, İslami bankaların kendileriyle murabaha veya finansman elde etmek amacıyla yapılan kiralama sözleşmelerini onaylayan bazı müşterilerine yüklediği gecikme cezalarında kendini göstermektedir. Yahut ta İslami bankaların, seminer ve konferanslara sponsorluk yoluyla veya bu hesaplardaki tutardan pazarlama, promosyon ve reklam programlarında istifade etmek amacıyla banka çıkarları için gayri meşru kazançlar hesabını kullanmaya meylettiklerinde ortaya çıkmaktadır. İslami bankaların ve İslami bankacılık bölümü bulunan geleneksel bankaların çoğu bununla yüz yüze gelmektedir. Bunlar zaman zaman bazı faaliyetlere ve konferanslara desteğini ve sponsorluklarını ilan etmeye çalışırlar ve bu desteğin parası çoğunlukla gayri meşru kazançlardan gelmektedir.
Aynı zamanda, şer’i kurullar bu paraların sponsorluk, destek ve tanıtım fonu olarak değil doğru yerde(sadaka) ve hayır için kullanılmasının zaruri olduğunu ısrarla belirtiyorlar. Uzmanların çoğuna göre, şer’i kurullar İslami bankalara paranın kaynağını ve nerede kullanıldığını açıklama hususunda sorumluluk yüklüyorlar. Günümüz hoca ve alimlerinin çoğu bankalara ödemelerinde ihmalkar davranan müşterilere gecikme cezası uygulamaları hususunda cevaz vermişlerdir. Bu cevaz “düzenli müşteriyi değil savsaklayan müşteriyi” kapsamaktadır yani İslami bankaya ödemekle yükümlü olduğu borcun geri ödemelerini ifa etmede dikkatsiz ve ihmalkar olan müşteriye ceza yüklemeyi ifade etmektedir. (Uzmanlar) Şer’i kurulların, gecikme cezaları ve benzerlerinden elde edilen hasılatın İslami bankanın mizan (gelir) hesaplarına girmemesini veya bankanın herhangi bir çıkarı için kullanılmamasını şart koştuklarını, ilave ettiler. Ayrıca, bu tutarların nerede kullanıldığı ve nereye kanalize edildiği hususunda şer’i kurulların İslami banka yönetimiyle aynı tarafta yer almada umursamaz davranmadıklarını teyid ettiler. Geleneksel bankalar ile İslami bankalar arasında uygulamalar olduğunu ve bu uygulamalardan bazısının İslami banka için bir meblağ tahsil etmenin ötesinde faiz gibi olduğunu açıkladılar ve doğru yerde ve hayırda kullanmak şartıyla bu faizlerin tahsil edilmesi hususunda İslami bankaların hakkı olduğunu ifade ettiler. İslami bankacılık sektöründeki uzmanlar, İslami bankalarda, kredi kartları ve kredi taksitlerinin geri ödemesindeki gecikme cezaları gelirinin nasıl kullanılacağını, doğru yere ve hayra yönlendirilmesini ve dağıtım mekanizmasını açıklayan bir iç tüzüğün olmasının öneminde fikir birliği ettiler.
Bahreyn İslami Meseleler Yüksek Meclisi üyesi ve çok sayıdaki bankada şer’i kurul üyesi olan Nizam Yakubi “şarkulavsat” gazetesine verdiği demeçte ; “İslami bankalar, banka müşterilerinden kredi kartları ve kredi geri ödemelerindeki gecikmeler neticesinde elde ettikleri paranın kullanılma mekanizmasını ve (nereye) kanalize edilmesini açıklayan bir iç tüzüğe halen ihtiyaç duymaktadır. Zira, bu paraların doğru yere ve hayra kanalize edilerek kullanılması (resmi) sorumluların denetimi altında yapılmaktadır ve paraların dağıtımı bilinen ve devlet tarafından şüpheli olmadığı tescil edilmiş hayır alanlarına yapılmaktadır” dedi.
Bahreyn İslami Meseleler Yüksek Meclisi üyesi (Nizam Yakubi), şer’i kurulların bankalara, müşterilerin taksit ödemelerindeki gecikmeler neticesinde oluşan paraların kullanımında şart koştuğunu, (kullanımın) paraların doğru yere kanalize edilmekle sınırlı olduğunu açıkladı ve bankaların bu paralardan dolaylı olarak istifade etmesinin mümkün olduğunu ilave etti. Zira genel çıkarın özel çıkardan üstün olduğunu ve bankanın İslami bankaları bilinçlendirme konferansı düzenlemesi halinde diğer bankaları ve halktan insanları buraya davet ettiğini belirtti.
Nizam Yakubi, bankalara bu paralarla çalışanlarına özel kurslar oluşturmasına ve diğerleri olmaksızın özel konferanslar düzenlemesine icazet vermediğini ilave etti. Bankanın şer’i kurulunun, genel çıkarın bankanın özel çıkarına üstün gelecek bir şekilde olması halinde bu paraların banka tarafından kullanılmasına fetva verdiğine işaret etti.
Bank El-Cezire’nin İslami bankacılık başkanı Dr. Muhammed El-Gamidi, İslami bankalarda, geciken taksitlerden tahsil edilen tutarların kullanılma mekanizmasını düzenleyen bir denetim yönetimi oluşturmaya ve bankaya ve şer’i kurullara dönemsel raporlar sunmaya davet etti. İslami bankadaki şer’i tarafların aynı seviyede finansal hesapları inceleme ve teftiş etmesini sağlayan bir düzenleme olmasının önemle altını çizdi. Dr. El-Gamidi “şarkulavsat” gazetesine; taksit ödemelerindeki gecikmeler sonucu yapılacak tahsilatın ancak şer’i kurulun onayıyla yapılmasını ve bu tutarların kullanılma mekanizmasını denetleme ve hayır ve doğru yere (sadaka) kanalize edilmesi dışında kullanılmasına cevaz vermeyen bir sorumluluğun şer’i kurula verilmesini, ifade etti. (El-Gamidi) esas olarak, geciken taksitlerden tahsil edilen tutarların, sponsorluk, reklam, tanıtım, eğitim, konferans ve benzeri şeylerin sponsorluğunda kullanılmasının caiz olmadığını bunların kullanımının hayra kanalize edilmesi ile sınırlı olduğunu açıkladı. Ayrıca, bankaların ticari ve promosyonel faaliyetlerde bu paralardan istifade etmemesi gerektiğinden Suudi Arabistan’daki bazı bankaların bu gayri meşru gelirlerin kullanımı işinde çok sıkı bir kontrol uyguladığını belirtti.
Bank El-Cezire’nin İslami bankacılık başkanı, herhangi bir bankanın bu gayri meşru gelirleri mizanında göstermesi veya reklam, eğitim veya bankanın yürüttüğü diğer faaliyetlerde kullanmasının şeriatı ihlal etmek olduğuna itibar etmektedir. (Başkan) şer’i kurulların, gecikme cezaları ve benzerlerinden tahsil edilen tutarların İslami bankaların mizan hesaplarına girmemesini veya bankanın herhangi bir çıkarına kullanılmamasını şart koştuğunu, bu tutarların ve nerede kullanıldığının incelenmesi gerektiğini ilave etti.
Bu durum, İslami bankaların son dönemlerde, bu paraların kullanılma mekanizması, (bu tutarları) mizanlarından çıkarmaları ve şeffaflıkla ilgili olarak bazı eleştirilere maruz kalmalarına kadar geldi. (Bu paralar) müşterilerin kredi kartları ve kredi taksitlerinin ödemelerinde gecikmeleri halinde ödemeye razı oldukları tutarlardır ve İslami akde göre bu tahsilatlar banka ve müşteri dışında üçüncü bir tarafa dağıtılmalıdır yani geri ödeme gecikmesinden kaynaklanan cezaların toplumda hayır alanlarında kullanılması gerekir.
Bankalara yöneltilen eleştiriler, İslami bankaların, kredi kartları, finansman sağlamak amacıyla kiralama sözleşmesi veya murabaha sözleşmeleri yaptıkları bazı müşterilerini (ödemekle) yükümlü kıldığı gecikme cezalarını ister tanıtım, reklam ve pazarlama programlarında faydalanma yoluyla olsun veya isterse konferans ve seminerlere sponsor olma yoluyla olsun banka çıkarları için kullanılması durumunda ortaya çıkmaktadır.
Şer’i kurulların İslami bankalara paraların kaynağını ve kullanılma yerlerini açıklama zorunluluğu getirmesine rağmen İslami bankaların ve İslami bankacılık bölümü bulunan geleneksel bankaların çoğu zaman zaman gecikme cezalarından tahsis edilen paralarla bazı faaliyetlere ve konferanslara desteklerini ve sponsorluklarını ilan etmeye gayret gösteriyorlar.
Bankalar, sosyal sorumluluk kapsamında, gecikme cezalarından yapılan tahsilatlarla sosyal yardımlaşmayı (faaliyetlerine) dahil etmeye başladılar hatta aynı zamanda toplumun bir ortağı olduklarında ısrar ediyorlar. Bu bankalarda çalışanlar, sosyal sorumluluk harcamalarının (kaynağının) ihmalkar müşterilerden tahsil edilen paralardan başka bir şey olmadığını teyid ediyorlar.
Diğer taraftan, İslami bankacılık sektöründe uzman olan İbrahim Es-Sa’b, geciken taksitlerden tahsil edilen paraların kullanımının ve bu kullanım sürecinin sıkı bir şekilde takip ve kontrol edilmesini istedi. İslami bankaların geri ödemelerinde ihmalkar davranan müşterilerine gecikme cezası yüklemesi şer’i akde göre müşterinin, banka nezdindeki taksitlerini ödemede gecikmeye düşmesi halinde yapacağı ödemeyi hayır yönü bulunan üçüncü bir tarafa yapmakla yükümlü olduğunu açıkladı.
Bu uygulamaların İslami bankaları hilekar bazı müşterilerden korumayı amaçladığını ilave etti. Bazılarının borcun değişmezliğinden avantaj sağlamak ve ödeme yükümlülüğünden kurtulmak istediğine işaret etti. Bu adımın böyle girişimleri en aza indirmeyi hedeflediğini çünkü insanların çoğunun İslami bankalara bir hayır kurumu gözüyle baktığını oysa bunların esas olarak kar etmeye çalışan kuruluşlar olduğunu belirtti.
Diğer taraftan, Ürdün İslam Bankası (Albaraka Ürdün) Şer’i Kontrol Kurulu başkanı Dr. İbrahim Zeyd el-Keylani, ödemelerinde savsaklama gösteren borçluların yükümlü olduğu gecikme cezalarının banka uhdesinde olmasının şer’i açıdan doğru olmadığını ve şer’i kontrol kurulu ile birlikte yapılacak bir düzenleme ile hayır ve yardım alanında kullanılmasının banka üzerinde bir zorunluluk olduğunu açıkladı.
El-Keylani “şarkulavsat” gazetesiyle konuşmasında, bazı fıkıhçıların bu paraların veya (habis) gayri meşru gelirlerin cami yapımında kullanılmasına cevaz verdiklerini belirtti. Zira Gazali ve onunla hemfikir olan Nevevi, haram parası bulunan ve sonra tövbe eden kişinin bu parayı Mekke yolunda Müslümanların ortaklaşa faydalanacağı köprüler, geçitler, camiler gibi Müslüman halkın faydasına olan işlerde sarfetmesi gerektiğini bunun dışında fakir fukaraya tasaddukta bulunmasını kaydetmişlerdir. Bazı fıkıhçılar da haram paranın Kuran-ı Kerim basımında kullanılmasına cevaz vermemektedirler.
Dr. El-Keylani, bazı şer’i kurulların savsaklama yapan borçlularla ilgili itimat ettiği İslami Finansal Kuruluşlar Muhasebe ve Denetim Kurulu’nun Hukuk Meclisi tarafından çıkarılan ve devam eden cümlede muhteviyatı belirtilen şer’i standartların olduğunu açıkladı. İlgili madde (murabaha gibi borç sözleşmelerinde, borçlunun geciktirmesi durumunda bir meblağı tasadduk etmesi veya kurumun şer’i kontrol kurulu ile koordineli olarak hayır işine sarf edilmesi şartıyla belli bir oranın ödenmesi yükümlülüğünün yer almasına cevaz verilmesini) ihtiva etmektedir.
Albaraka Bankacılık Grubu’nun yıllık olarak düzenlediği İslam Ekonomisi ile ilgili 12. Albaraka sempozyumunda çıkarılan (8/1) numaralı fetvanın metninde “(kredi kartlarında) kart hamilinin geçerli bir özrü olmaksızın ödemelerinde gecikmeye düşmesi halinde maktu bir cezanın veya meblağ ve vade üzerine belirli bir oranın şart koşulması caizdir ve bu cezanın hayır işinde kullanılması esastır ve tahakkuk eden meblağ (banka tarafından) sahiplenilmez” ifadesi yer almaktadır.
El-Keylani, borçlunun ödemelerindeki gecikme neticesinde borç verenin uğradığı zararın karşılanması ilkesinin kabul edilebilir bir ilke olduğunu teyid etmeye döndü. (Bu ilke) faiz almaktan sakınmaktır ve gecikmeyi engellemeyi temin etmektir, bu faiz almak ve onu yemek değildir, batıl şekilde insanların parasını yemek değildir, bu engelleme kabilindendir zorlama değil; borç verenin gecikme nedeniyle maruz kaldığı zararın tazmin edilmesi sonucu çıkarılmamalıdır zira bu geciktirenin, borç üzerine bankanın sahiplenemeyeceği bir fazlalığın ödenmesi ile yükümlü olmasıdır. Ancak (bankanın) sakınması ve banka şer’i kurulunun kullanım şeklini onayladığı bilinen bir hayır işinde kullanmasıdır. El-Keylani bu yükümlülük için şer’i dayanağın Rasulullah (SAV)’ın sözü olduğunu ilave etti. “Zenginin (borcunu) ertelemesi (geciktirmesi) zulümdür”. Bir rivayette (hadiste) “Ödeme gücü olan zengin kimse borcunu ödeme savsaklarsa borç verenin onun hakkında kaba konuşması ve yaptırım uygulaması helaldir” denir. Rasulullah (SAV) der ki: “ zarar da garez de olmamalıdır”. Borçlunun borcunu vadesinde ödemeyip geciktirmesi sonucu borç verenin maruz kaldığı şey zarardır ve zarar şer’an giderilmesi gereken bir şeydir.
(El-Keylani) Şartlarda sıhhat ve gerekliliğin asıl olduğunu beyan etti. Bu, rızaen ödeme yükümlülüğü kabilinde sınıflandırılmaktadır. Çünkü ödeme şahsın teşebbüsü ile olmalıdır. Yükümlülüğün ortaya çıkması için yükümlülüğün bildirilmesi gereklidir. Maliki fıkıhçılar bunu (gönüllü ödeme yükümlülüğü) olarak adlandırmıştır ve bu maliki fıkıhçıların meşhurlarından nakledilmiştir : Ebu Abdullah b. Na’fi ve Ebu Abdullah b. Dinar.
Dr. El-Keylani, bazı gayri meşru kazançların (habis paraların) olduğunu teyid etti. Bunlar, esas olarak faaliyeti helal olan ancak bazen (faizli) mevduat hesabına para yatıran veya faizle borçlanan şirketlerin hisselerine yapılan yatırımlardan kaynaklanmaktadır. Esas olan, bu şirketlerden alınan temettülerin, İslami Denetim ve Muhasebe Kurul’unca çıkarılan finansal kağıtlar standardına göre, gayri meşru kazancın hayır işlerine sarf edilmesi yoluyla temizlenmesidir. Diğer taraftan, Ürdün İslam Bankası’nda çalışan bir yetkili bankanın önceden gecikme cezası uygulamadığını, borcun geri ödemesini iletişim ve takip ile temin ettiğini söyledi. Ancak son zamanlarda bazı müşterilerin yükümlülüklerini yerine getirmede savsaklamaya başladığını ve bunun üzerine bankanın da gecikme cezası uygulamaya başladığını belirtti. Bu paraların, ihtiyaç sahiplerine ve fakirlere verilmek veya konferanslara, ağırlamalara veya benzeri şeylere sarf edilmek üzere özel bir hesapta toplandığını ifade etti.
Bazı uzmanlar bu uygulamaların sebeplerini İslami bankaları bazı hilekar müşterilerden korumak için olduğuna dayandırıyorlar. Çünkü “borç sabittir ve müşteri ve banka arasında değişmez”. Bazısı borcun sabitliğinden avantaj sağlamak ve üzerindeki ödeme yükümlülüğünden kurtulmak istiyor. Bu adımın amacı bu suistimalleri en aza indirmektir. Şahısların çoğu İslami bankalara (kar) hedefi olmayan hayır kurumları gözüyle bakmaktadır. Müşteriler, İslami bankaların esas olarak kar elde etmeye çalışan ve toplum hayatının içindeki ekonomiye giren ve İslami düşünce kapsamında çalışan kuruluşlar olduğunu göz önünde bulundurmalıdır. Bu durum, İslami bankalar ve finans kurumlarına, gayri meşru kazançların kaynaklarını ve nerede kullanıldığının açıklanması ve ilan edilmesi yoluyla bu gibi şeyler üzerine oluşan anlaşılmazlığı ve şüpheleri giderme imkanı tanımaktadır. Böyle bir adım atmak İslami bankaların sosyal rolü açısından net bir resim ortaya koyacaktır.
SON VİDEO HABER
Haber Ara