Dünya basınından seçmeler
Dünya basının gündemine bugün İran'la müzakereler ve Çin'in kuruluş yıl dönümü oturuyor. İşte dünyada meydana gelen olaylarla ilgili önde gazetelerde yer alan haber, yorum ve analizler...
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-10-01 12:46:00
ABD BASINI
Washington Post: "El Kaide İle Mücadele Önemli Başarılar Elde Edildi"
Amerika Birleşik Devletleri'nin saygınlığı ve ciddiyeti ile tanınan gazetelerinden Washington Post, manşetten duyurduğu haberinde Amerikan Merkezi Haber Alma Örgütü CIA'in ve uluslararası istihbarat birimlerinin, El Kaide ile mücadelede önemli başarılar elde ettiğini yazıyor.
Haber şöyle devam ediyor:
''CIA ve uluslararası istihbarat örgütleri, son dönemde "terör örgütü" El Kaide'nin hücrelerine çok sayıda casus yerleştirdi. İstibarat örgütleri arasındaki işbirliğinin artırılması, El Kaide'nin "terör" eylemlerinin sayısının azaltılmasında önemli ölçüde etkili oldu. El Kaide'ye yönelik operasyonlarda seçilen hedefler artık daha sonuç alıcı şekilde vuruluyor. Tabi bunda müttefik ülkelerin operasyonların doğrudan içinde yer almasının sağladığı katkıyı da göz ardı etmemek gerek."
Washington Post'un sorularını cevaplayan adının açıklanmasını istemeyen bir Amerikalı karşı terör uzmanı, müttefik ülkelerin istihbarat servisleri arasında sağlanan güçlü işbirliği sayesinde Pakistan başta olmak üzere pek çok ülkede El Kaide'ye ağır darbe vurulduğunu söyledi.
El Kaide'nin üst düzey isimlerinden 15 kişinin yakalandığını ya da öldürüldüğünü bildiren uzman, yok edilen hedeflerin büyük bölümünün bu yıla ait olduğunun da altını çizdi. Karşı terör uzmanı, artık El Kaide lideri Usame bin Ladin ve kurmaylarının örgütün üst düzey isimleriyle eskisi gibi sağlıklı iletişim kuramadığına da dikkat çekti.
Başkan Barack Obama yönetimi, terörle mücadele farklı bir yaklaşım sergilemekten yana. Amaç Pakistan ve Afganistan'a çok sayıda asker yığmak yerine El Kaide'nin üst düzey isimlerini nokta atışları ile ortadan kaldırarak El Kaide'yi hezimete uğratmak. Bunu sağlarken de örgütün içine mümkün olan en fazla sayıda casus yerleştirmek.
RUS BASINI
Pravda: "Moskova, Avrupa Konseyi'nin Raporuna Tepkili"
Kremlin yönetimine yakınlığı ile bilinen Rusya'nın önde gelen gazetelerinden Pravda, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin geçen yıl yaşanan Rusya-Gürcistan çatışmasına ilişkin yayımladığı raporun, Moskova'da tepkiyle karşılandığını yazıyor.
Haber şöyle devam ediyor:
"Avrupalı yetkililer, Kafkaslarda yaşanan savaşın ortaya çıkardığı tabloya netlik kazandırmak için Rusya'nın gerekeni yapmadığı kanısındalar. Avrupalı parlamenterler, buna karşılık Gürcistan'ın gerekeni yaptığını düşünüyorlar.
Sonuç olarak Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi şimdi Rusya'dan üzerine düşen görevi yerine getirmesini ve Abhazya ile Güney Osetya'ya gözlemci göndermesini istiyor. Raporun dili, Avrupa Birliği milletvekillerinin, her iki Kafkas ülkesinin bağımsızlık kararına zerre kadar saygı duymadığını gösteriyor.
Ne Abhazya ne de Güney Osetya, Rusya'ya ait bölgeler değil artık. Her ikisi de bağımsız devletler. Bu koşullarda Moskova, bu iki ülkeye nasıl gözlemci gönderebilir.
Pravda'nın sorularını cevaplayan Rus parlamentosunun alt kanadı Duma'nın Dışilişkiler Komitesi üyesi Leonid Slutsky, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin isteklerinin karşılanmasının mümkün olmadığını belirtiyor.
İNGİLİZ BASINI
Financial Times: "Erdoğan, Doğan Medya Grubu'na kesilen 3,2 milyar dolarlık cezayı iptel etmelidir"
Financial Times bugünkü başyazılarından birini, Doğan Medya Grubu'na kesilen vergi cezasına ayırmış.
"Erdoğan, Doğan Medya Grubu'na kesilen 3,2 milyar dolarlık cezayı iptel etmelidir" başlığını kullanan Financial Times şöyle devam ediyor:
"Bu keyfi ceza, AKP hükümetinin en sert muhaliflerine Tanrı'nın bir lütfu adeta. İçerdeki darbeci Kemalistler ve Avrupa Birliği'ndeki yabancı düşmanları şimdi, kısmen de haklı olarak, Erdoğan'ın Türkiye'sini Putin'in Rusya'sına benzetecek."
"Doğru, Türkiye'de birçok holding, bünyelerindeki medya organlarını çıkarları doğrultusunda kullandı. Doğan da öyle. Özellikle, ordu ve yargının AKP'nin altını oyma girişimlerini görmezden geldiği izlenimi yaratarak hükümeti kızdırdı."
"Erdoğan da hafif kurnaz bir ifadeyle, kimsenin hukukun üzerinde olmadığını dile getiriyor. Ancak bu ceza, Doğan Grubu'nu iflasa götürecek kadar orantısız."
"Ayrıca Türkiye'nin Erdoğan yönetiminde gerçekleştirdiği demokratik ilerlemeye gölge düşürüyor. Erdoğan 2007'deki seçim zaferini, askerler yerine demokrasiye oy veren Türklere borçlu olduğunu hatırlamalı."
İrlanda'da Lizbon referandumu
İrlandalılar bugün sandık başına giderek Lizbon Anlaşması için oy kullanacak. Avrupa Birliği'nin yönetim mekanizmalarında reform öngören anlaşma, Haziran 2008'de de referanduma sunulmuş ve reddedilmişti.
Ancak Financial Times bugünkü referandumda evet oylarının ağırlıkta olacağını aktarıyor. Gazetenin aktardığı kamuoyu araştırmasına göre evet oyları yüzde 55 civarında. "Ancak" diyor Financial Times, "Lizbon Anlaşması'nın hayata geçmesi için asıl engeli İrlanda değil Çek Cumhuriyeti oluşturuyor." Haberde dikkat çeken satırlar şöyle:
"17 senatörün Çek Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı başvuru nedeniyle, İrlandalılar evet dese bile, Lizbon Anlaşması 2010'a kadar hatta belki de hiçbir zaman yürürlüğe giremeyebilir. Çek parlamentosu anlaşmaya Mayıs ayında onay vermiş olsa da, bunun geçerli hale gelmesi için cumhurbaşkanı tarafından onaylanması gerekiyor."
"Ancak Avrupa Birliği'ne şüpheyle yaklaşan Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus, Anayasa Mahkemesi senatörlerin başvurusunu karara bağlamadan bunu imzalamayacağını söylüyor."
Peki İrlanda'da yaklaşık bir yıl içinde ne değişti de, halkın bu sefer Lizbon Anlaşması'na evet demesi bekleniyor?
Independent bu sorunun yanıtını şöyle veriyor:
"İlk referandumda seçmenin büyük bölümü, Lizbon Anlaşması'nın Avrupa Birliği ordusunda zorunlu askerliğe kapı aralayarak İrlanda'nın geleneksel tarafsız tutumuna gölge düşüreceğinden endişeliydi. Bir başka endişe de, kürtajın yasal hale gelmesiydi. Bu referandumda ise, ekonomi öne çıktı. Hayır oyu vermenin yeniden düzlüğe çıkmaya başlayan ekonomiye zarar vereceğinden endişe ediliyor."
Çin Halk Cumhuriyeti 60 yaşında
İngiltere basınında bugün geniş yer bulan konulardan biri de, Çin'de 60'ıncı yılını kutlayan komünist rejim. Times gazetesinin başyazısında, Çin'e uyarılar göze çarpıyor.
"Çin liderliği 60 yılın ardından hala, muhalefete hoşgörü göstermeyi ya da Tibetlilerden Uygurlara, tüm vatandaşlarına eşit davranmayı öğrenebilmiş değil. Ekonomide elde ettikleri ilerleme ile gurur duyabilirler. Ancak hala, halka kendi yöneticilerini demokratik bir şekilde seçme özgürlüğünü verebilecek kadar güvenemiyorlar kendilerine."
"Çin, uluslararası platformdaki sorumluluklarıyla da yüzleşmeli artık. Devlet Başkanı Hu Jintao, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda iklim değişikliği konusunda liderlik üstlenerek iyi bir başlangıç yaptı. Pekin yönetimi bugün de, İran'ın nükleer programıyla mücadele konusunda Batı'ya yardımcı olarak, ağırlığını hissettirme şansına sahip."
"İran, Zimbabwe ya da Darfur konusunda sert bir tutum takınması gerektiğini anlamadıkça, Çin'in arzu ettiği dünya gücü statüsüne ulaşması mümkün olmayacaktır."
"İran'a yaptırım işe yaramaz"
İranlı yetkililer bugün Cenevre'de, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyesi beş ülke ve Almanya'dan muhataplarıyla bir araya gelecek ve nükleer programı müzakere edecek.
Financial Times'ın Orta Doğu editörü Roula Khalaf, Batı'yı İran'a daha sert yaptırımlar konusunda uyarıyor.
"Yeni yaptırımlar sadece İran için değil Batı için de bir tuzağa dönüşebilir. Tabii ki daha sert yaptırımlar, İranlı işadamlarının hoşnutsuzluğunu arttıracaktır. Ancak bu yaptırımların asıl amacı rejimi değiştirmektir ve zayıf kalacakları nokta da budur."
"Doğru, Tahran rejimini ayakta tutan petrol fiyatları bir yıl öncesine göre çok düştü. Ama petrolün varil fiyatının 70 dolar civarında seyretmesinin de ekonimiyi felce uğrattığı söylenemez. Daha da önemlisi, iktidardaki tutucuların önceliği kalkınma değil, rejimin devamıdır."
ALMAN BASINI
ALMANYA'DA GÜNDEM OKULDA NAMAZA İZİN
Almanya’da idare mahkemesinin okulda namaza izin vermesi, basında tartışılmaya devam ediyor. Öne çıkan diğer yorum konusu, Çin devriminin 60’ıncı yıldönümü...
“Dresdner Neueste Nachrichten” gazetesi, Berlin İdare Mahkemesi’nin namaz kararına ilişkin yorumunda, “öyle kararlar vardır ki, bunlara dünyanın ihtiyacı yoktur. Berlin’deki mahkemenin aldığı karar, işte bu kategoride bir numarada yer alıyor” diyor. Yorumun devamını okuyoruz:
“ (…) Yargıçların kararına inanabilmek çok zor. Bayvera’daki okul sınıflarında asılı haçlar indirilirken ve Müslüman öğretmenlerin derste türban takması yasaklanırken, şimdi Müslüman öğrencilerin namaz kılması için yer ayrılması planlanıyor. Bununla neye ulaşılacak? Teneffüslerde okul bahçelerinde öğrencilerin yüzlerini Mekke’ye dönüp namaz kılmaları teminat altına alınarak acaba topluma uyum, yani entegrasyon mu amaçlanıyor? Kin ve nefret saçan radikal vaizlerin amacı entegrasyon değil, saldırgan bir iktidar talebi, genç inananları taraftar yapma girişimidir. Berlin’in namaz kararı, paralel toplumlar yaratma eğilimini güçlendirecektir.”
“Die Welt” gazetesinde Clemens Wergin imzalı yorumda ise, ‘bu konuda biraz daha sağduyulu ve pragmatik yaklaşımlar olsa daha hayırlı olurdu’ deniliyor ve Belçika’nın Anvers kentindeki uygulamadan örnek veriliyor. Yorumun devamı şöyle:
“ (…) Anvers’te türban yeniden yasaklandı, çünkü orada Belçikalı çoğunluğun oluşturduğu kamuoyu, okulda türban takmakta direnen Müslümanlar üzerinde yoğun baskı uyguladı. Bu, dinî (sembollere) karşı ya da yandaş olan kişilerin karar serbestisini genişletmek suretiyle devletin de tavrını belirleyen hedef olmalıdır.”
“Märkische Oderzeitung”’tan seçtiğimiz yorum ise farklı bir konuda, Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 60'ıncı yıldönümünü ele alan bir değerlendirme:
“ (…) Kuruluş yıldönümü kutlamaları nedeniyle Pekin’de yine uzun menzilli füzeler ve diğer silahlar görücüye çıkacak. Ama dünya kamuoyu sadece bu durum nedeniyle, dünyanın nüfusu en kalabalık ülkesine endişe ile bakmıyor! Çin, gittikçe artmakta olan ekonomik gücü ile şimdiye kadarki süper güç ABD ile boy ölçüşme aşamasında. Burada şu sorulabilir: Eğer farklı devlet biçimleri daha başarılı oluyorsa, o zaman dünya demokrasilerinin rolü ne olacaktır? Üstüne üstlük Batılı ülkelerin Çin’e yaptıkları demokratikleşme çağrıları da, -ekonomik bazı gereklilikler nedeniyle- gittikçe cılızlaşmıştır.”
Son olarak “Süddeutsche Zeitung”un Almanya’nın dış dünyadaki rolünü irdeleyen yorumuna bakıyoruz:
“ Paris, Pekin ya da Washington’dan bakıldığında Almanya hala kendi kendini kelepçelemiş bir ulus konumunda. Onlarca yıldan beri Almanya’dan önceleri talep edilen, sonraları kabul edilmek zorunda kalınan ve (Berlin) Duvarı’nın yıkılmasından sonra da homurtular içinde sineye çekilen şey, gittikçe bir soruna dönüşüyor. Almanya dış dünyada karmaşık bir ortak olarak algılanıyor. Bunun nedeni Almanya'nın iyi ya da kötü bazı gerekçelerle dış politikalarında keyfine düşkün bir konuma gelmesi. Bu durum Almanya’yı zor, hatta kimi zaman imkânsız bir uluslararası aktöre dönüştürüyor.”
Kaynak: TRT / BBC / DW
SON VİDEO HABER
Haber Ara