Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Üç ''gizli'' Öcalan toplantısı

MGK, Başbakanlık, Dışişleri, MİT, Genelkurmay, Emniyet ve Jandarma'dan temsilcilerin katılımıyla oluşturulan gizli bir kurul, Öcalan'dan faydalanma yollarını masaya yatırmış.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-09-29 16:33:00

Üç ''gizli'' Öcalan toplantısı
Öcalan’ın yakalandığı dönemde MGK, Başbakanlık, Dışişleri, Genelkurmay, MİT, Emniyet ve Jandarma’nın oluşturduğu kurulda, Öcalan davasının Türkiye aleyhine geliştiği tespiti yapılıyor... MİT, “Öcalan, sadece örgütte gözden çıkardığı kişileri söylüyor” ve Emniyet de “Sorgu uzmanlarına 3-4 gün gibi çok kısıtlı bir süre verildi” diye şikâyet ediyor.... İdamın tartışıldığı toplantıda MİT, “Eğer, Apo dağdakileri indirebilecekse, yaşayabildiği kadar yaşayacak. O artık bir araç” diyor. Genelkurmay yetkilisi Apo’nun affın hedefine alındığından yakınıyor... Dışişleri temsilcisi, davanın çok süratli gitmesinden dolayı birçok konunun yeterince irdelenemediğini, terör eylemlerinin yeterince ön plana çıkarılamadığını belirtiyor

Terör örgütü PKK’nın lideri Abdullah Öcalan’ın 10 yıl önce İmralı Adası’nda yargılandığı dönemde, devletin önemli kurumlarından gelen bazı temsilcilerin bir kurul oluşturduğu ve yaptıkları gizli toplantılarda PKK’nın siyasallaşması ile teröristlerin dağdan indirilmesi konusunda Öcalan’ın katkısının olup olmayacağının ele alındığı ortaya çıktı.

Toplantılarda, Öcalan’ın yargılanması sürecine ve soruşturma aşamasına yönelik eleştirilerin de dile getirildiği belirtildi. MGK, Başbakanlık, Dışişleri, Genelkurmay, MİT, Emniyet ve Jandarma Genel Komutanlığı temsilcilerini bir araya getiren toplantılar, 3 Haziran, 2 Temmuz ve 7 Ekim 1999 tarihlerinde yapıldı.

‘Öcalan’dan bilgi alınamadı’

3 Haziran tarihli toplantının gizli tutanaklarına göre MİT yetkilisi, Öcalan yakalandığında PKK’ya destek veren Yunanistan, İran, Almanya, Suriye gibi ülkelerin çok rahatsız olduğunu, ancak, Öcalan’dan istenen bilgilerin alınamaması nedeniyle bu ülkelerin rahatladığını söyledi.
Söz konusu bilgilerin alınmasının ve PKK’ya sağlanan dış destek hakkında toplanacak bilgilerin önemine dikkat çeken MİT yetkilisi, “Dış destek hakkında ne kadar konuşursa, örgütün siyasallaşma girişimleri o kadar kesilebilir” dedi.

‘Apo, PKK’yı konuşmadı’

Öcalan’ın savunmasını siyasi düzleme oturttuğu yönünde eleştiriler de yapılan toplantıya, Dışişleri istihbaratı adına katılan yetkili, savcıların soruları çeşitlendirmesinin zorunlu olduğunu ve davanın siyasi niteliğe bürünme tehlikesinin ancak bu şekilde bertaraf edilebileceğini söyledi.

Toplantıya katılanlar, ‘sanığa diyalektik bir sorgulama uygulanmadığı takdirde, davanın siyasi bir havaya girebileceği’ konusundaki kaygılarını masaya koydu.
Bazı kişilerin mahkemeye getirilmesinin gerekli olduğu, ancak, Türk yargı sisteminde çapraz sorgu yönteminin olmaması nedeniyle, Öcalan’ı Şemdin Sakık’la yüzleştirme olanağının bulunmadığı belirtildi.

Toplantıda, Öcalan’ın 1978 yılından itibaren başında olduğu PKK ile ilgili her türlü ayrıntıyı bilmesine rağmen konuşmadığı ifade edilince, MİT temsilcisi şu görüşü ortaya attı:

‘Sorgu süresi kısaydı’

“Öcalan, örgütün ve Avrupa’nın desteğini kaybetmemek için örgüte zarar verecek hiçbir şey söylemeyecek. Barış çağrısını da kendisini güçlü göstermek için yapıyor. Sadece örgüt içinde istemediği ve gözden çıkardığı kişileri bilinçli olarak olaylarla ilintili gösteriyor. Örneğin, Palme cinayetini Kesire Öcalan’ın ve Vejin grubunun işlediği iddiası kesinlikle gerçekçi değil.”

Aynı toplantıya Emniyet Genel Müdürlüğü adına katılan yetkili, Öcalan’ın sorgulanması sırasında, Emniyet ve MİT’ten çağrılan özel sorgu uzmanlarına 3-4 gün gibi çok kısıtlı bir süre verildiğini belirterek, “Sorgu süresi daha uzun tutulabilirdi” dedi.

‘Öcalan’dan ‘çıkın’ çağrısı

7 Ekim’de gerçekleşen toplantıda ise Öcalan’ın 2 Ağustos 1999 tarihinde yapmış olduğu, ‘PKK’nın 1 Eylül 1999’dan itibaren Türkiye sınırlarının dışına çıkması’ çağrısından sonraki süreç ele alındı.

Toplantıda, “PKK’nın Batı Avrupa ve Kuzey Irak’taki belli başlı organlarının bu çağrıya katıldığı, PKK’lı teröristlerin de yer yer küçük gruplar halinde Türkiye’den çekilmeye başladıkları ve çatışmaya girmekten kaçındıkları” ifade edildi.

‘Hep bir şeyler karşılığı konuşuyor’

İmralı’daki 8’inci duruşmada Öcalan hakkında idam kararı çıktıktan 3 gün sonra bir toplantı daha yapıldı. Öcalan’ın PKK’lı teröristlerin dağdan indirilmesinde katkısının olup olmayacağının ve idam konusunun tartışıldığı 2 Temmuz tarihli toplantının tutanaklarına göre, MİT yetkilisi, bütün kuruluşların bu sorunun cevabını aradığını belirterek şöyle dedi: “Eğer, Apo dağdakileri indirebilecekse, bu fırsatı sağlayabilecekse, yaşayabildiği kadar yaşayacak. Öcalan artık bir araç.”

Öcalan’ın fazla taviz vermediğini, farklı ifadelerle de olsa yine siyasi talepler dile getirdiğini söyleyen MİT yetkilisi, “Hep bir şey karşılığı konuşuyor. Talepleri ile örgüte hâkimiyeti ve beklentilerimizin ne kadarını karşılayabileceği değerlendirilmeli” diye konuştu.

‘Hedef dağdakiler’

Toplantının, ‘idam’ ve ‘af’ konularının gündeme getirildiği bölümüne, kurula Genelkurmay adına katılan temsilcinin ifadeleri damga vurdu. Konunun başlangıç noktasının yanlış olduğunu savunan Genelkurmay temsilcisi, “Tartışmanın pişmanlık yasası konusuna odaklanması ve bu yasayla dağda bulunanların hedeflenmesi gerekirdi. Ancak, şimdi bakıldığında, Öcalan ve yönetim kadrolarının da düşünüldüğü görülüyor” sözleriyle diğer görüşleri eleştirdi.

Jandarma, mahkeme heyetiyle görüştü

Kurul tutanaklarında yer alan dava sürecine ilişkin tartışmalar da dikkat çekici.

2 Temmuz’daki toplantının tutanaklarına göre MİT temsilcisi, hâkimin duruşma sırasında avukatların kendisine yönelttikleri talepleri sık sık, ‘Bu talebi ilgililere danışayım’ diyerek yanıtladığını belirterek şu eleştiriyi getirdi: “Bu, ileride çok büyük sıkıntı yaratacak. Davaya bakan hâkimin gelen taleplere resen karar vermesi gerekir. Aksi takdirde, mahkemenin ve hâkimin bağımsız olmadığı yönünde bir izlenim yaratılabilir.”

‘Dava çok süratli’

Benzer kaygıları taşıdığını belirten Dışişleri temsilcisi de davanın çok süratli gitmesinden dolayı birçok konunun yeterince irdelenemediğini, terör eylemlerinin yeterince ön plana çıkarılamadığını belirtti.

Kurul üyeleri, Öcalan davasında ‘yapısal kurgu bozukluğu’ olduğunu da vurguladı. Toplantıda Genelkurmay temsilcisi, duruşmalar başlamadan önce ilgili kuruluşlar olarak davanın çerçevesinin oluşturulmasında ve mahkeme heyetinin yönlendirilmesinde bir hata ya da gecikmenin olup olmadığının tartışılabileceğini ifade edince, Jandarma temsilcisi, kendisinin Öcalan davasına bakan hâkim ve mahkeme heyetiyle konuştuğunu, hâkimin, davadan çekilmesi konusunda ısrarlı olan Öcalan’ın avukatlarının direncini kıracak bir tutum takındığını söyledi.

MİT’in şikâyeti

Aynı yetkili, mahkeme heyetiyle yapılan görüşmelerde, davanın 27 Haziran’a kadar mı, yoksa 7-8 aya yayılacak şekilde uzatılmasının mı daha yerinde olacağı konusunun tartışıldığını ve kısa sürede bitirilmesinin daha yararlı olacağı kanısına varıldığını da belirtti.

MİT ise toplantıda, mahkeme heyetinin özellikle Jandarma Genel Komutanlığı tarafından bilgilendirildiğini, ancak, kendilerinin bu bilgilendirme sürecine bir katkılarının olmadığını belirtti.

MİT, “Davanın en kısa sürede bitirilmesi elbette iyi olacak ancak, bunun kabul edilebilir bir süre olması ve bu süre içerisinde davanın bizim istediğimiz çizgide gitmesi esas olmalı. Cinayetler üzerinde yoğunlaşmak gerekir” görüşündedir.

Genelkurmay yetkilisi de hazırlık aşamasında MİT’e danışılmamasının çok vahim olduğunu belirtti.

AİHM’nin asker üye itirazı

AİHM, kaldırılan Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) heyetlerinde yer alan asker üye nedeniyle bir dönem Türkiye hakkında çok sayıda mahkûmiyet kararı vermiş, Öcalan davasında da benzer bir durum yaşanmaması için, dava sürerken dönemin hükümeti tarafından yapılan anayasa değişikliğiyle DGM’lerden asker üyeler çıkarılmıştı. Ancak AİHM, mahkemeden idam kararı çıkmadan 6 gün önce yürürlüğe giren değişikliği tatmin edici bulmamış ve o güne kadar alınan tüm kararlarda asker üyenin katkısı olduğu gerekçesiyle Türkiye’yi mahkûm etmişti.

İdam cezası diyalogları

Öcalan hakkında idam kararı verilmesinin hemen ardından yapılan 2 Temmuz toplantısında Türkiye’de 1984’ten itibaren idam cezalarının uygulanmadığına dikkat çeken Dışişleri yetkilisi, Avrupa’nın beklentilerini hatırlattı. Kurul üyeleri arasında şu diyalog geçti:
- Dışişleri: Hükümet veya Meclis’in idam kararlarının uygulanmayacağı beyanı yok.
- MİT: AİHM, süreci etkiler mi?
- Başbakanlık: Belirli ölçüde etkiler.
- MGK: Öcalan’ın Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda asılıp asılmaması konusunda kendi içimizde bir çalışma başlattık.
- MİT: Bütün kuruluşlar bu cevabı arıyor. Eğer dağdakileri indirecekse, yaşayabildiği kadar yaşasın.
- Dışişleri: Öcalan’ın bizim için ne yapıp yapamayacağı düşünülmeli. Bugüne kadar hiçbir şey söylemedi.
- Genelkurmay: İdamın ne getirip ne götüreceği incelenmeli. Burada bir karar vermemiz mümkün değil. Şahsi görüşüm, konunun sulandığı yönünde. Mahkeme başkanı bile ‘Ben idama karşıyım’ diyebiliyor.
- Dışişleri: Son 2 yıldır hiçbir Avrupa ülkesi idam cezası infazı yapmıyor.
- MİT: Konuyu uzattığımız takdirde hiçbir sonuç alamayacağız. Örgüt, kendi kendini yönetecek bir aşamaya geldi, Öcalan’ın bir değeri kalmayacak.
- Genelkurmay: Bu sadece bir düşünce.

İŞTE O SÜREÇ

Öcalan yargı önüne nasıl çıkarıldı?

9 Ekim 1998 - Terörist Abdullah Öcalan, 20 yıl boyunca örgütünü yönettiği Suriye’den, Türkiye’nin baskıları sonucunda çıkarıldı ve Atina’ya gitti.

10 Ekim 1998 - Yunanistan, Öcalan’ın sığınma talebini reddetti ve ülkeyi terk etmesini istedi. Yunan gizli servisi tarafından kiralanan bir uçağa bindirilen Öcalan Rusya’ya geçti.

12 Kasım 1998 - Rus yetkililerin isteğiyle bu ülkeden ayrılan Öcalan İtalya’ya gitti.

16 Ocak 1999 - ‘İdam cezasıyla karşı karşıya olduğu’ gerekçesiyle Öcalan’ı iade etmeyen İtalya, Türkiye’de yükselen tepki ve İtalyan mallarını boykota varan protestolar sonucunda, ABD’nin de baskısıyla Öcalan’ı ülkeden çıkararak Rusya’ya gönderdi.

29 Ocak 1999 - Rusya’nın ülkeyi terk etmesi için süre verdiği Öcalan, tekrar Yunanistan’a döndü.

1 Şubat 1999 - Türkiye’nin baskıları sonucunda Yunanistan, Öcalan’dan ülkeden çıkmasını istedi. Önce Belarus’a ardından Hollanda’ya götürülmek istenen Öcalan, Avrupa’da bütün havaalanları kendisine kapatıldığı için Atina’ya döndü.

2 Şubat 1999 - Öcalan, Kenya’daki Yunanistan Büyükelçiliği’nin rezidansına götürüldü ve burada konaklaması sağlandı.

15 Şubat 1999 - Kenyalı yetkililer tarafından Hollanda’ya hareket edecek bir uçağa götürüldüğünü zanneden Öcalan’ı, Türkiye’den giden 7 kişilik özel bir ekip aldı ve İstanbul’a getirdi.

16 Şubat 1999 - Öcalan, daha önce boşaltılan ve Askeri Yasak Bölge ilan edilen İmralı Cezaevi’ne konuldu.

18 Şubat 1999 - Krizin baş aktörlerinden Yunanistan Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos, İçişleri Bakanı Alekos Papadopulos ve Kamu Düzeni Bakanı Filippos Peçalnikos istifa etti .

31 Mayıs 1999 - İmralı Adası’nda kurulan özel salonda Öcalan’ın idam istemiyle yargılanmasına başlandı ve 1 ay içinde toplam 8 duruşma yapıldı.

29 Haziran 1999 - Yargılamayı yapan Ankara 2 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, Abdullah Öcalan’ı ‘Türkiye’nin toprak bütünlüğünü bozmaya yönelik eylemleri düzenlemek ve bu amaçla silahlı bir terör örgütü kurup yönetmek’ suçundan idam cezasına mahkûm etti.

3 Ekim 2002 - Anayasa’nın 38. maddesi ile Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddelerinde Avrupa Birliği Uyum Yasaları çerçevesinde yapılan değişikliklerin ardından, Öcalan’ın cezası Ankara DGM tarafından ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrildi.

22 Kasım 1999 - Öcalan’ın temyiz başvurusunu inceleyen Yargıtay, Ankara 2 No’lu DGM’nin kararını tüm yönleriyle onadı.

Kaynak: Milliyet
SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara