Filistin sultası şartsız müzakerelere başlıyor
Arap basınının gündeminde Filistin ve İsrail arasında başlayacak müzakeler, İsrail saldırılarına karşın Arapların alması gereken konum ve Güvenlik Konseyi'nin nükleer silahsızlanma kararı yer alıyor.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-09-29 12:57:00
Leyla Ebumellal / Timetürk
Arap basını bugün, Filistin ve İsrail arasında Perşembe- Cuma günleri startı verilecek dolaylı müzakerelere dikkat çekiyor. Filistin sultasının Amerika'nın her türlü isteğine şartsız boyun eğmeye hazır olduğu, Mahmud Abbas'ın her zaman olduğu gibi Filistin halkı adına kimseye danışmadan adım attığı ancak ortaya atacağı bahanelere hiç kimsenin inanmayacağı ifade ediliyor. Öte yandan İsrail'in Aksa Mescidi'ne ve Filistinlilere yönelik saldırıları, yerleşim ve işgaline devam etmesine karşı dur diyebilmenin yolunun Araplar'ın ortak bir konum alıp İsrail ve BM'ye ve güç yetirebilecek herkese baskı yapmasından geçtiği belirtiliyor. Güvenlik Konseyi'nin dünyada nükleer silahlanma adına aldığı 1887 nolu kararın ise bir yandan saygıyla karşılanması gerektiği söylenirken öte yandan kararın sadece İran ve Kuzey Kore'ye yönelik olması ve İsrail'i kapsamaması ihtimali karşısında dikkatli ve tedbirli olma çağrıları yapılıyor.
Londra'dan yayımlanan El-Kudsu'l Arabi gazetesi bugünkü ''Filistin-İsrail Müzakerelerinin Başlaması'' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; ''Filistin-İsrail müzakereler tekerleği, Bünyamin Netenyahu hükümetinin Batı Yaka'da yerleşimi devam ettirmekte ısrar etmesine ve geçici olarak bile olsa durdurulması yönünde tüm Arap ve Amerikan taleplerini reddetmesine karşın yeniden dönmeye başladı.
Filistin kaynakları biri Filistinli diğeri İsrailli olmak üzere iki temsilcinin Amerika'nın Orta Doğu barış temsilcisi George Mitchell'le önümüzdeki Perşembe ve Cuma günleri ayrı ayrı görüşmeler yapmak üzere Washington'a yöneleceğini açıkladı.
Ramallah'taki yönetimin sözcüleri bu müzakerelerin direk olmadığı sadece Amerika'nın davetinin kabulu olduğu, kendilerinin ise Netenyahu hükümeti ile müzakerelere başlamak için şartlarına hala bağlı oldukları ve işgal altındaki Batı Yaka ve Kudüs'te yerleşim devam ettikçe müzakerelerde bulunmayacaklarını söylemeye kalkacak.
Bu tür gerekçeler işgal altındaki Filistin topraklarında ya da dışarıda kimseyi kandıramayacak. Müzakereler ister direk olsun ister dolaylı müzakereler hanesinde yazılır. Çünkü bu görüşmelerde belli meseleler alınır ve görüşler ortaya konur. Meşru kural şöyle demektedir; ''Ya müzakerelere evet ya da hayır''.
Amerikan baskısına boyun eğme eğilimi Filistin tarafında mevcuttur. Yoksa bu çok yakında hiçbir itiraz ya da şart olmaksızın direk müzakerelere dönüşecek dolaylı müzakerelere gidilmezdi.
Başkan Abbas eski gidişini sürdürüyor. Yani yalnız başına kararlar almaya devam ediyor. Müşavereleri de bürosunda 3 kişiyle sınırlı kalıyor. Bunlardan en meşhurları da siyasi danışmanı Yasir Abdurabbeh ve müzakereci başı Dr. Saib Arikat.
FİLİSTİN İÇİN BİRLİK ŞART
Suudi Arabistan'dan yayımlanan El-Vatan gazetesi bugünkü ''Arapların Ortak Bir Konuma İhtiyacı Var'' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; ''Eveligün meydana gelen Kudüs olayları Arap ve İslam ülkelerinin İsrail'in Aksa Mescidi'ne yönelik tekrarlanan aşırılıkları ve saldırıları karşısında kesin, net ve ortak bir karar almaya ihtiyaçları olduğu meselesini tekrar ön plana çıkarıp vurguluyor. Bu ihlaller hem içerideki Filistinliler hem de dünya Müslümanları için dayanılmaz bir hal almaya başladı. Herhangi bir İsrailli grubun her ihlalinde Filistinliler tarafından karşılık veriliyor. Bunun sonucunda da çatışmalar görülüyor ve kurban verilebiliyor. Belki de geçen Pazar günü namaz kılanlardan 16 Filistinli'nin yaralanması ve diğerlerinin tutuklanması İsrail polisine karşı koymalarının neticesiydi. Öyle ya da böyle karşı koymanın basit olmadığı ortaya çıktı ve İsrail polisi Aksa dahilindeki herkese şiddet uyguladı.
Bu gelişmeler İsrail'in tüm Filistin topraklarındaki baskısını sıkı güvenlik çemberi oluşturmak kaydıyla artırdığı, Batı Yaka'da ve diğer yerlerde yerleşim inşa etmeye devam ettiği, barış fırsatlarını ortadan kaldırıcı ve bir Filistin devleti kurulması ile ilgili herşeyi yıkıcı türden kışkırtıcı adımlar attığı bir dönemde gelmektedir. Bu da demek oluyor ki önümüzdeki günler içinde Filistin sahasındaki gelişmeler yönünde meydana gelebilecek olaylar olumlu olmayacak. Bu nedenle durumun daha da kötüye gitmesini engellemek için Arap ülkelerinin; özellikle de İsraille ikili ilişkilerin kendilerini bağladığı ülkelerin ortak bir konum alıp İsrail'e, BM'ye ve işleri normale döndürmeye gücü yetebilecek herkese baskı yapması gerekir.
ULUSLARARASI KARARLAR HERKESİ KAPSAMALI
Birleşik Arap Emirlikleri'nden yayımlanan Daru'l Haliç gazetesi bugünkü ''Uygulamada Ciddiyet'' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; ''büyük devletler nükleer silahsız bir dünyanın kurulmasına rağbet edip Güvenlik Konseyi'nden yayınlanan 1887 nolu kararla bu rağbetlerini ortaya koydukları için bizim bu rağbete inanıp saygı göstermemiz gerekir. Ancak aynı zamanda bu duruma karşı çok dikkatli davranmalıyız. Nitekim bu kararın onaylanıp desteklenmesi, uygulanmasının teşvik edilmesi ve belli ülkelerin gerçeğe dönüştürülmesindeki ciddiyetinin ortaya konması ciddi bir Arap konumunu gerektirmektedir.
En önemli sebep, Arapların İsrail'in kalbinde yatan nükleer tersanesinin tehdidi altında en çok kalan ümmet olmasıdır. Zira ırkçı deliliğinin tuttuğu bir anda korkunç bir yıkıma yol açabilir.
Şüphe ve dikkati uyandıran nokta ise kararın koordineli ve programlanmış riskli bir hamlenin ortasında İran ile Kuzey Kore'nin nükleer dosyası için yayınlanmış olmasıdır. İsrail'in de bunda büyük rolü vardır. yani karar sınırlı olarak bu iki ülkeyi hedefliyor. Karar ambargo ve yaptırımlar yönündeki hedeflerini gerçekleştirip amacına ulaştığında belki de bu, askeri araçların kullanımına gelene kadar aşılıp terkedilecek ve unutulup rafa kaldırılacak.
Kararın ciddiyeti uygulanmasının tam kapsamlı olmasıyla ölçülür. Kural olarak uluslararası kararlar istisnasız ve kayırma olmaksızın herkese uygulanır.
SON VİDEO HABER
Haber Ara