Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Sorunu biz ‘çözmezsek’ başkaları ‘büyütecek’

Diyarbakır eski milletvekili Seyit Haşim Haşimi, Türkiye’nin Kürt sorununu çözmemesi durumunda başkalarının bu sorunu büyüteceğini söyledi.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-09-23 14:22:00

Sorunu biz ‘çözmezsek’ başkaları ‘büyütecek’
Türkiye’nin mevcut haliyle Kürt meselesini daha fazla kaldıramayacağını dile getiren Haşimi; “Sorun doğrudan bir toplumsal soruna dönüşmek üzere” diye konuştu. Kürt meselesini şu ana kadar sadece Erbakan ve Özal’ın çözmeye çalıştığını vurgulayan eski Refah Partisi milletvekili Haşimi; “Sorun çözüm yoluna girerse Türkiye kazanacak, daha da büyürse Türkiye’nin gücü ve etkisi azalacak” dedi. Hükümetin açılım konusundaki tavrını samimi bulduğunu söyleyen Haşimi; “Hem MHP’nin hem de CHP’nin tavrı ise son derece yanlış” diye konuştu.

Diyarbakır eski milletvekili Seyit Haşim Haşimi; “Sorunun mağdurları tüm Türkiye’dir. Kürtler, Türkler, oğullarını askere gönderenler, oğulları dağa çıkanlar, kızlarını kaybedenler, işkence görenler ve köyleri yakılanlardır” diye konuştu.

Haşimi; “Eğer bugün 40 bin insanın hayatına mal olan bir sorunda hala bir etnik çatışma yoksa bunu biz ortak inançlarımıza borçluyuz” dedi.

M. Mustafa Uzun / Vakit

TÜRK - KÜRT ARASINDA SORUN YOK. SORUN KÜRT İLE DEVLET ARASINDA

*Öncelikle meselenin adını koymak gerekirse, bu sorun ne sorunudur?


*Tabii birçok boyutu var, siyasi, ekonomik, jeopolitik ve tarihi gibi. Fakat bunlar birbirini iptal etmiyor, tam tersine hepsi iç içe. Ama bazıları meselenin bir yönüne bakıp hepsini onunla açıklıyor. Mesela Kürt meselesinin bazı jeopolitik dengeleri etkilediğini görünce hemen kalkıp dış güçleri gösteriyor sorunu anlatmak için. Başkaları da Doğu ve Güneydoğu sorunu, feodalizm gibi birçok farklı tanım kullanıyor. Bu bir Kürt Meselesidir. Bir zamanlar Kürt meselesi değil de Doğu meselesi demenin bir sebebi vardı. Çünkü Kürt demek yasaktı ve onun yerine dolaylı isimler kullanılıyordu, doğu sorunu gibi. Feodalizm falan gibi şeyler de Kürt meselesini açıklamıyor. Çünkü Büyükşehir’e giden Kürtler de siyasi itirazlarını yapıyor. Yani feodalizm deyip işin içinden çıkamıyorsunuz.

*Sorunun temel sebebi sizce nedir?

*En temelde bu mesele, ‘memlekette Kürtler yoktur. Kürtler, Kürt değildir’ diyen bir siyasetin sonucudur. Yani Kürtlere dönüp bunu söylediler. Kürtler de tam tersini söyledi; ‘Hayır biz Kürdüz’ dediler. Bunlar birbirini tetikledi. Bu birincisi. İkincisi bunu Kürtlere söyleyenler devletteki hâkim zihniyetlerdir. Yani Kürt-Türk arasında bir sorun yok, böyle değil bu mesele. Devlet ile Kürtler arasındadır bu sorun. Tabi zamanla sorun büyüdü, tedbirler genişledi, bir sürü şey uygulandı ama hemen hemen hepsi de başarısız olduğu gibi, yeni yeni sorunlar yaratıldı. Mesela feodalizm dedikleri şey zayıflamıştı ama 1980 sonrasında koruculuk sistemiyle yeniden diriltildi.

ERBAKAN VE ÖZAL DIŞINDA HİÇ BİR LİDER ÇÖZMEYE ÇALIŞMADI

*Bu meselenin bugüne kadar çözülememiş olmasını siz neye bağlıyorsunuz?


*İlk sebebi güvenlik perspektifidir. Yani birçok yönü olan bir meseleyi sadece güvenlik ve asayiş olarak ele aldılar ve yanıldılar. Buna rağmen bu hatada ısrar edildi son döneme kadar. İkincisi siyasetçilerde belli isimler dışında bu sorunu ciddiye alan olmamıştır. Hep geçici sorunlar gözüyle bakılmıştır. 2000 yılına gelene kadar tabloya şöyle bir bakalım: 1984’ten 2000’e kadar bu sorunu ciddiye alan kaç tane devlet başkanı, siyasetçi lider olmuştur. Bakın, Erbakan ve Özal isimleri hariç, başka kimseyi gösteremezsiniz. Bunu da bölge halkının hala devam eden takdirine bakarak söylüyorum. Üçüncüsü, devlet korkularla idare edilen bir devlet haline geldi. Yani basireti, feraseti olan, vatandaşına güvenen bir devlet değil, vatandaşını düşman gören bir devlet mantığı vardı eskiden. Şimdi bu azaldı biraz ama eskiden vardı bu bakış açısı, o yüzden sorunları çözmek gibi bir derdi yoktu devletin. Tam tersine korkularla idare etmek daha kolayına geliyordu. Ülke bölünecek diye korku yaratmak sorunu çözmekten daha kolay geldi. Ayrıca bir de tabi sorundan beslenen kesimlerde var.

*Resmi ideoloji ve derin devlet unsuru sorunun neresindedir?

*Bu konuda çok dönüp dolaşmanın bir manası yok. Resmi ideoloji bu işin tam merkezindedir. Ne sağında ne solunda ne gerisinde ne önünde. Tam merkezindedir. Çünkü sorunun kaynağı zaten Kürtler yoktur diyenlerdir. Onu savunanlardır. Şimdi tabii belli dönemler içinde şu veya bu lider böyle söyledi şöyle söyledi denilebilir ama bugün resmi ideoloji diye bildiğimiz ideolojide Kürtler yoktur. Kürt diye bir şey de yoktur. Derin devlet unsuru zamana ve zemine göre değişiyor tabi. Sadece 1990 sonrasında derin devlet denilen ama daha çok çete veya mafya olan unsurlar var. O noktada güvenlik perspektifi sert bir şekilde uygulayanlar onlardır. Ama bunlara derin devlet denilmez herhalde, olsa olsa çete ve mafya denir. Bugün devletin ana kurumları risklerin farkındadır ve çözüm sürecini desteklemektedirler.

SİZ ÇÖZMEZSENİZ BAŞKASI BÜYÜTECEK

*ABD, AB ve İsrail gibi dış güçlerin bölge üzerinde planları var mıdır? Varsa mevcut sorunlar, bu ülkelerin planları örtüşmekte midir?


*Ortadoğu önemli bir bölge. Dünya siyasetinin kaderi burada şekilleniyor. Ortadoğu’nun kaderi de Türkiye, İran ve Irak arasındaki üçgende şekilleniyor. O üçgende de Kürtler oturuyor. Kürt meselesi açısından baktığınızda Kürt meselesinin kaderi Türkiye’nin de kaderi. Yani sorun çözüm yoluna girerse Türkiye kazanacak, daha da büyürse Türkiye’nin gücü ve etkisi azalacak. Hem en çok Kürt nüfus burada var, hem daha geniş hem de tarihi olarak daha eski ve güçlü bir devlet geleneği var. Şimdi tablo çok basit: Siz dünyanın kaderini ilgilendiren bir konuda sorunları çözmek için uğraşmazsanız başkası gelir kendi lehine planlar geliştirir. Burada çok komplocu düşünmeye gerek yok. Bu iş bu kadar açıktır. Türkiye’nin takip ettiği iç ve dış politika Kürt meselesini çözmeyi zorunlu kılıyor. Artık bu sorun daha fazla gitmez, gidemez bu halde. Çözülürse Ortadoğu’da istikrar güçlenecektir. Mevcut dönemde de başka ülkelerin kendileri için bunu desteklemesi, sorunun çözümü yanlıştır anlamına gelmez. Çünkü sorunu biz çözmezsek, başkası büyütecek.

*Bu sorunun çözümü konusunda son günlerde hükümetin başlattığı açılım politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu girişimi samimi buluyor musunuz?

*Samimi buluyorum. Samimiyet bir değer tabii ki. Bölge halkı da samimi liderlere desteğini hiç esirgememiştir. Bakın Milli Nizam Partisi’nden bugüne dek bölgede hep oyu yüksek olan gelenek bellidir. Son yapılan bir araştırmada da (SETA Vakfı araştırması) açılıma destek son derece yüksek görünüyor. Mevcut açılım doğru bir yolda ilerliyor. Sonuca varıp varmaması önemlidir tabii. Bundan daha da önemlisi Türkiye, mevcut haliyle Kürt meselesini daha fazla kaldıramaz. Yani artık sorun Kürtlerin devletle ilişki şikâyetlerini geçti. Sorun doğrudan bir toplumsal soruna dönüşmek üzere. Yani sorunu çözmeksek, Kürt meselesinin bir sonraki aşaması bu olacak. Bu noktada herkesin elini vicdanına koyması gerekiyor. Parti farkını bırakarak Türkiye’nin, Türklerin, Kürtlerin ve bu ülkede yaşayan herkesini geleceğini düşünmek zorundayız.

*Muhalefetin tutumunu nasıl görüyorsunuz?

*TBMM’de grubu bulunan partilere bakarsak, bence hem MHP’nin hem de CHP’nin tavrı son derece yanlış. CHP yıllar önce kendi hazırladığı raporlara bile sahip çıkmıyor. Bütün muhalefeti, AK Parti’yi nasıl zayıflatırız üzerine kurmuş. Zaten tamamen bir bölge partisi haline geldi. Ve bundan memnun görünüyorlar. MHP ise beklenildiğinden daha sert. Ben beklerdim ki 2000’den bu yana Sayın Bahçeli gösterdiği devlet adamı tavrını devam ettirsin. Tabii ki tepkilerini ortaya koyacak, tabii ki itiraz ettiği yerler olabilir. Ama bu meseleyi çözme niyetini bile ihanetle suçlaması akıl alır gibi değil. Bunlar son derece yıkıcı eleştiriler. TBMM zemini şu an herkesin ve tüm tarafların gözünde yegâne meşru zemin. Bunu sarsacak girişimler tavırlar doğru değildir. Bugün bu muhalefet partileri maalesef TBMM’nin meşruiyetini zedeliyor. Ve bu doğru bir tavır değil. Yine yapılan anketlere baktığımızda zaten kendi tabanları bile memnun değil hem MHP hem de CHP’nin tavrından. DTP’de tedbirli olsa bile iyiniyetli yaklaşıyor sürece. Bence gündemi ve kamuoyunu geren tavırları biraz daha yumuşatmaları gerekiyor. Bunun dışında tavrı olumlu ve yapıcı görünüyor.

SORUNUN MAĞDURU TÜM TÜRKİYE’DİR

*Bu sorunun mağdurları ve bu sorundan nemalananlar kimlerdir? Sorunun çözümü kimleri sevindirir, çözümsüzlüğü kimlerin işine yarar?


*Sorunun mağdurları tüm Türkiye’dir. Kürtler, Türkler, oğullarını askere gönderenler, oğulları dağa çıkanlar, kızlarını kaybedenler, işkence görenler ve köyleri yakılanlardır. Halkın özellikle yoksul kesimi büyük mağduriyetler yaşamıştır. Köylerinden göç etmek zorunda kalanlar, dönecek bir yeri kalmayanlardır mağdur olanlar. Oğlunu sapasağlam askere gönderdiği halde, oğlunu sapasağlam geri alamayıp, feryat figan ağlayanlardır mağdurlar. Ayrıca Doğu ve Güneydoğu bölgesi hem insani açıdan hem de kültürel açıdan büyük kayıplar yaşamıştır. Bir nesil bu çatışmalardan zarar gördü ve görüyor. Gelenekler, değerler, ortak inanç tahrip oluyor. Bunlar büyük kayıplardır. Ekonomik kayıplara girmiyorum bile. Sorunun çözümü bu süreçte darbe yiyen herkesi sevindirecektir. Peki kimlerin işine gelmez?. Bu süreçte millet ve devlet arasında bir çatışma olmasından nemalanan her kimse onların işine gelmez. Siyasi kariyerlerini çatışma ve gerilim üzerine kuranların işine gelmez. Bunun hem Türk kesiminde hem de Kürt kesiminde karşılığı var maalesef.

*Hükümetin atacağı adımlar henüz somutlaşmadı. Ancak bölgeyi iyi tanıyan biri olarak sizce atılması gereken somut adımlar neler olmalıdır?

*25 yıldan fazla süren bir çatışma var. Büyük bedeller ödenmiş, büyük kayıplar verilmiş. Büyük ve karmaşık bir sorun. O yüzden en temel hedef sorunun çözümüne dair iyi niyet ve güvenin tesis edilmesi ve bunun korunması her şeyden önemli. Hatta somut adım atmaktan bile önemli. Çünkü bu güven duygusu olmazsa hangi adım atılırsa atılsın çözülemez bu sorun. Somut adımlara gelince, ilk etapta köy isimlerinin iadesi, belli üniversitelerde Kürt kültürü araştırmaları enstitüsü kurulması gibi şeyler olabilir. Sonra TRT-Şeş zaten var, özel kanallar için bazı düzenlemeler yapılabilir. İkinci etapta ki bence çok önemli bir sorun olan silahların susması için düzenlemeler yapılabilir. İnsanların geri dönmesi için bu son derece önemlidir. Yani dağlarda binlerce insan varken, sorunun çözümü hep sıkıntı olacaktır. Çatışma ve silahsızlanma için altyapı çalışmaları yapılabilir. Üçüncü etapta da anayasa değişiklikleri gündeme gelebilir. Yeni bir anayasa. Yani demokratik, katılımcı ve tüm vatandaşların haklarına hukukuna sahip çıkan bir anayasa.

TÜRKLERİ VE KÜRTLERİ KİMSE UMUTSUZLUĞA SEVK EDEMEZ

*Sorunun çözümünde din unsuru sizce ne kadar önemlidir? Sorunun İslam kardeşliği temelinde çözümü sizce mümkün müdür?


*Siyaseti ve toplumu tanıyan herkes ortak inanç ve değerlerin önemini biliyor zaten. Bunu takdir ediyor. Eğer bugün 40 bin insanın hayatına mal olan bir sorunda hala bir etnik çatışma yoksa bunu biz ortak inançlara borçluyuz. Son olarak SETA vakfının bu konuyla ilgili yapmış olduğu ve alanındaki en geniş kapsamlı araştırma denilebilecek bir anketi var. Bu araştırmada toplumun yüzde 85’e yakın bir kısmı ortak inanç ve değerleri Türkiye’deki farklılıkları bir arada tutan en önemli bağ olarak görüyor. Yine Kürtlerde daha yüksek olmakla beraber tüm gruplar dini ve kardeşlik duygusunu en önemli bağ olarak görüyor. Bunlar önemli veriler. Ve kesinlikle çözüm sürecinde göz ardı edilemez ortak değerler. Yani sağcısı solcusu muhafazakârı liberali herkes bunları görmek zorunda. Sorunun çözümü de zaten bu kardeşlik hukuku çerçevesinde olmalı. Aksi halde toplumu bölerek ayırarak doğru bir yere varamayız. Sorunları çözmezsek ve göz ardı etmeye devam edersek, kardeşliğimiz zarar görüyor. Yani sorunu sırf bu yüzden bile olsa çözmek zorundayız. Kardeşlik temelinde, ortak değerler etrafında, demokratik ve çoğulcu bir Türkiye bu sorunun çözüm yoludur. Burada göz ardı edilmemesi gereken şey Kürt meselesi diye bir mesele var ve bu meselenin kardeşlik hukuku ve eşitlik prensibi temelinde çözülmesi gerektiğidir.

*Son olarak Kürt sorununda taraf olan kişi ve kurumlara neler söylemek istiyorsunuz?

*Bu süreçte tüm kurumlar, partiler ve kanaat önderleri feraset ve basiret sahibi olmalıdır. Uzun ve ince bir yoldayız, ne çok aceleci olmalı ne de her şeyi ağırdan almalıyız. Çünkü temkinli ama kararlı bir çözüm süreci gerekiyor. Bu süreçte provokasyonlar olacak, gerilimler olacak, kaybeden çatışma yanlısı kesimler sorun çıkartacak vs. Bir sürü sorunla karşılaşılacak. Bunların hiçbiri bizi yıldırmamalı ve kararlı olmaktan taviz vermemeliyiz. Çünkü bu defa çözülmezse korkunç bir hayal kırıklığı yaşanacaktır. Türkiye’yi, Kürtleri, Türkleri kısacası hiç kimseyi umutsuzluğa mahkum etmeye kimsenin hakkı yok.

Haber Ara