Ankara'nın Ortadoğu'daki planları
Suriye-Türkiye ilişkilerinin stratejik ortaklık noktasına varması Ankara'nın bölgesel politikasının yansıması. Ankara Ermenistan'dan Ortadoğu'ya ortak bir siyasi sistem oluşturmak istiyor.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-09-22 12:50:00
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Türkiye ziyareti iki devlet ve iki halk arasındaki ilişkiler tarihinde belirgin bir durak oluşturdu. Zira Suriye ve Türkiye en az bir yıl içinde biraraya gelecek bir ‘Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’ kurulması ve vizelerin karşılıklı kaldırılması üzerine anlaştı. Böyle anlaşmalar genelde tarih, din, gelecek ve coğrafya bağlarının biraraya getirdiği ve aynı örgüt veya birlik içinde bulunan üyeler arasında yapılır. Bunu söyleyince akla hemen Arap Birliği’ne üye Arap ülkeleri geliyor. Avrupa ülkeleri de Schengen Anlaşması’nı imzalayana kadar Avrupalılardan vize talep ediyordu. Suriye’yle Türkiye arasındaki ‘sınırların kaldırılması’ henüz Avrupa’daki düzeye çıkmasa da, Esad’ın ziyaretinin en önemli sonucu olduğu kesin. Zira halklar arasındaki ilişkilerde psikolojik etkenler güven iklimi yaratılmasına epey önemlidir. Suriye devlet başkanı da ziyaretin öncesinde ve ziyaret sırasında iki ülke arasındaki güven etkenine yoğunlaşarak bu noktaya dikkat çekti.
Erdoğan son derece samimiydi
Diğer yandan tarafların üzerinde anlaştıkları maddelerin ayrıntılarıyla açıklanması gerekiyor. Çarşamba günkü iftarı izleyenler hiç kuşkusuz Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın Suriye ve Türkiye’nin bütün komşularıyla ilişkileri üzerine yaptığı konuşmada ne kadar samimi olduğunu gözlemledi. Erdoğan’ın Batılı bir topluluğun önünde böyle bir tonla konuşabileceğini sanmıyorum.
Türkiye kendisini birçok açıdan Suriye’yle ilişki içinde buldu. Esad, Ankara’yla Şam arasındaki ilişkilerin iyileşmesindeki ilk kıvılcımın, önceki cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in eski Suriye devlet başkanı Hafız Esad’ın 2000’deki cenaze törenine katılmasıyla atıldığını ifade etti. Türkiye Suriye’yle ilişkilerindeki en
büyük engellerden birini oluşturan PKK sorununu aşmasaydı Sezer bu cenazeye katılmazdı. O dönemde, Türkiye’nin ve kamuoyunun kırmızı çizgilerinin anlaşılması son derece hayati önemdeydi; zira güvenlik sorunu 1920’den bu ana Türk dış politikasındaki önceliktir. Fakat aşırılıkçı, köktenci veya tekfirci değil de, olumlu ve ılımlı anlamda İslamcı kimliğe sahip bir partinin Türkiye’de iktidar gelmesi, Suriye’yle ilişkileri hiç kuşkusuz ‘stratejik işbirliği’ noktasında getirecek şekilde ileriye sıçrattı.
Şam arabulucuklutan da memnun
Esad’ın ziyaretinin üç yönü var: İlki bütün alanlarda -siyaset, ekonomi ve güvenlik- sürekli gelişen ikili ilişkiler. Şam İsrail’le bütün müzakerelerde doğrudan Türk rolünün sürmesi eğiliminde. Giriş vizelerinin kaldırılmasıysa karşılıklı güvenin zirve noktası oldu. Esad’ın ziyaretinin ikinci yönüyse Türkiye’deki Kürt sorunu ve hükümetin bu sorunu sonlandırma planıyla bağlantılı. Ankara bu sorunun çözümünde Şam’ın esaslı bir unsur olduğunu düşünüyor. Türk yetkililer son zamanlarda Suriye asıllı PKK Kürtleri sorununa sık sık işaret ediyor. Türkiye’ye göre Kuzey Irak’taki Kandil Dağı’nda bulunan 5 bin PKK’lıdan 1500’ü Suriyeli Kürtler. Kürt sorununun çözülmesi durumunda bu kişilerin Türkiye’ye değil, Suriye’ye dönmesi gerekiyor.
Esad bu bağlamda, Şam’ın Suriye asıllı savaşçıları kucaklamaya ve terörü bırakmaları durumunda affetmeye hazır olduğunu ifade ederek işbirliğini gösterdi. Bu mesele Esad’ın görüşmelerindeki temel maddelerden biriydi ve işbirliği Türk hükümetinin Türk kamuoyu nezdindeki konumunu güçlendirecektir.
Arap Birliği’nin sesi çıkmıyor
Esad’ın ziyaretinin üçüncü yönüyse bölgesel boyut, özellikle de Bağdat’la ilişkiler ve Suriye’yle Irak arasındaki Türk arabuluculuğuydu. Ankara bölgenin, Şam’la Bağdat arasında işaretleri beliren yeni bir gerginlik dönemiyle karşı karşıya olmasın-dan endişeleniyor. İran’ın nükleer programı üzerine Batı’yla yaşanan itiş kakışma da Türkiye’yi kaygılandırıyor. Ankara bütün bu olumsuzlukların, bölge halklarının sorunlarının çözümüne destek olması için siyasi bir sistem, hatta bir güvenlik sistemi kurma düşüncesine olumsuz yansımasından korkuyor. Kafkaslardan (Ermenistan) Ortadoğu’ya uzanan hummalı Türk hareketliliğinin sebebi de bu. Son olarak bölgede yaşanan bütün bu hareketliliklerde değişmeyen tek şey Arap Birliği’nin etkin bir rol oynamaması. Gerçi Arap Birliği İstanbul’da hazır bulunsaydı da yalancı şahitten öteye geçemezdi...
*(Lübnan gazetesi Sefir, 18 Eylül 2009)
Kaynak: Radikal
SON VİDEO HABER
Haber Ara