Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

BM'nin raporu ve Batı'nın sessizliği

Arap basınında bugün İsrail'in Gazze'de Filistin halkına karşı işlediği savaş suçları geniş yer bulurken BM'nin raporu karşısında Batı'nın sessizliğine dikkat çekiliyor.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-09-17 12:57:00

BM'nin raporu ve Batı'nın sessizliği

Arap basınında bugün İsrail'in Gazze'de Filistin halkına karşı işlediği savaş suçları geniş yer buluyor. Birleşmiş Milletlerin bu hususta yayınladığı yeni rapor üzerine Batı'nın sessizliği ve İsrailli liderlerin raporlar yayınlanıp, kınanmasına karşın yargılanmaması değerlendiriliyor. Öte yandan İsrail'in yerleşim politikasının aslında Siyonist işgal planının bir parçası olduğu yine de vurgulanıyor.

Selda Shosa / Timetürk

İsrail işlediği savaş suçları ve yerleşim politikasıyla bugün Arap basınında gündemi kaplıyor. Birleşmiş Milletlerin dün yayınlanan raporuna karşı kendisini demokrasi ve insan haklarının temsilcisi addeden Batı'nın garip sessizliği sorgulanıyor. Ayrıca Birleşmiş Milletler'in kınamasının İsrail'in hakettiği cezaya çarptırılması için hiç de yeterli olmadığı, BM'nin kınama ile sadece olaya karşı sessiz kalmış olma töhmetinden kurtulmayı hedeflediği ifade ediliyor. Diğer yandan İsrail'in yerleşim politikasının, daha ilk Yahudi göçmenler Filistin topraklarına ayak bastığından beri mevcut olduğu, bunun Siyonist işgal planının temelinde yer aldığı belirtiliyor.

Londra'dan yayımlanan El-Kudsu'l Arabi gazetesi bugünkü ''Gazze Raporu Batı Dünyası İçin Bir İmtihan'' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; ''Batılı ülkelerin birçoğu Birleşmiş Milletler'in yayınladığı; İsrail güçlerinin bu yılın başında Gazze'ye saldırısı esnasında işlediği savaş suçlarını onaylayan raporu karşısında şüpheli sessisliğini koruyor. Rapor, büyük ölçüde şeffaflık ve dürüstlükleriyle bilinen 3 uluslararası hukukçudan oluşan tarafsız bir komisyon tarafından hazırlandı. Komisyonun başkanlığını da İsrail'le iyi bağlarıyla bilinen Güney Afrika'dan Yahudi bir yargıç yaptı. Peki demokratik değerlerin ve insan haklarının desteklenmesinde liderlik iddiasında bulunan Avrupa hükümetlerinin büründüğü bu sessizliğin anlamı ne?

Rapor derin bir incelemeye ihtiyaç duymuyor. Bu yönde konum almak, raporda yer alan gerçeklerin ve suçlamaların incelenmesi gibi iğrenç ve yersiz bahanelerle geciktirilmemelidir. Zira Batılı ülkeler İsrail'in Gazze'de kuşatılmış masum insanlara karşı suç işlediğini, savaşta aşırı güç kullandığını, denklik olmadığını, sivil yerleşim alanlarına uluslararası düzeyde yasaklanmış fosfor bombaları attığını çok iyi bilmektedir.

Gazze savaşından sorumlu Ehud Olmert, Tzipi Livni, Ehud Barak'ı ve bu savaşı planlayıp uygulayan tüm generallerinin Lahey'deki Savaş Suçluları Mahkemesi'nde yargılanmalarını ve kendilerini demir parmaklıklar arkasında görmek istiyoruz. Aynen Slobodan Miloseviç'ten başlayıp Radovan Karadziç'te son bulan Bosna savaşı suçlularında görüldüğü gibi. İsrailli yetkililerin savaş suçları Bosna'dakilerinkinden daha fazla kanlı olmuştur, dersek abartmış olmayız. Öyle ki sayılı gün zarfında çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 1400'ün üzerinde insanı öldürdüler. Binlerce evi sahiplerinin başına yıktılar. 60 binden fazla insanı yerinden ettiler. Nitekim bu insanlar Gazze'ye uygulanan ambargo nedeniyle hala açıkta yaşamaktadır.

''YERLEŞİM'' SİYONİST PLANIN BİR PARÇASIDIR

Daru-l Haliç gazetesinin yazarlarından İlyas Sehhab yorum ve araştırmalar sayfasındaki ''Yerleşim İşgalin Cevheri'' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor;''Arap resmi rejimleri durumun ne kadar tehlikeli olduğunu bildiği halde kasıtlı olarak bilmezden geliyor. Bu tehlikeli olan Amerika ve İsrail'in yerleşim ile işgali birbirinden ayırma oyunudur. Bu ayırma, yerleşim üzerine abartılı odaklanmayı gerektirmektedir. Öyle ki bu sayede işgal meselesi unutturulsun. Sadece güncel nihai çözüm arayışlarında değil aksine 1967 savaşında Filistin topraklarının kalanının işgal edilmesinden bu yana durum böyledir.

Ancak Amerikan idaresindekiler birçok araştırma merkezleri aracılığıyla, Arap rejimler de Filistin davasında yaşanan ortak acı sayesinde işin özünü ortaya çıktığından beri çok iyi bilmektedir. İşin özü ise Filistin'in belli topraklarında; özellikle de Kudüs bölgesinde siyonist yerleşim hareketi aslında Filistin topraklarını , 20. yüzyılın başıdan beri hatta 19. yüzyılın son iki on yılından beri dereceli olarak işgal edilmesi Siyonist tasarısının temelinde yer almaktadır. Yani Yahudi mühacir ordularının çeşitli Avrupa ülkelerinden; o dönemde hala bir Osmanlı eyaleti olan Filistin topraklarına sızmalarıyla başlamıştır.

BM SAMİMİ DEĞİL

Suudi Arabistan'dan yayımlanan El-Riyad gazetesi yazarlarından Yusuf El-Kuveylit bugünkü ''İsrail'in Suçlarını Kim Yargılayacak?'' başlıklı makalesinde şu ifadelere yer veriyor; ''Birleşmiş Milletler İsrail'i ve Hamas'ı savaş suçlarından ötürü kınadı. Denkleme yanlış bile olsa Hamas'ın suçlanmasında bahane ilk roketleri göndermiş olması. Yani işgalciye karşı kendisini savunan taraf olma açısından azarlanmıyor. Ancak çelişki Güvenlik Konseyi'nin İsrail liderlerinin Sırp liderler gibi yargılanması ve Sudan cumhurbaşkanı Beşir hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından kovuşturma başlatılması gibi yargılanmaları için davanın Adalet Mahkemesi'ne sevk edilmesini sağlayamıyor. Konu açıkçası Uluslararası Örgüt'ün kendisini, Gazze'de işlenen suçu ihmal ve göz ardı etmiyor, göstermesinden başka birşey değildir.

Eğer böyle mahkumiyetler; Alman nesillerin soykırım için İsrail'e tazminat ödemeleri için yakalanmaları gibi tümüyle uygulansa adalet düzeyi makul bir seviyeye ulaşırdı. Aksi taktirde İsrail'in konumlarını destekleyen omurganın varlığıyla iş zor. Ayrıca karar sadece manevi bir yumuşatma. Yoksa İsrail'in herhangi bir şekilde kanun karşısına çıkarılmasını sağlamamaktadır.

Haber Ara