Dolar

34,8723

Euro

36,7491

Altın

3.044,49

Bist

10.058,47

Gazze'ye şiirsel bir bakış

Cahit Koytak, Gazze Risalesi şiirinde Gazzeli Yusuf'un şahsında yeryüzünün bütün çocuklarını 'muhatap' alarak Gazze'de işlenen zulmü anlatıyor.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-09-15 17:10:00

Gazze'ye şiirsel bir bakış
Cahit Koytak entelektüel bir şair. 'Kültür şiiri' yazıyor. Bir aydın sorumluluğuyla; din, dil ve ırk gözetmeden kalemini bir pergel gibi yeryüzünün bütün 'cehennemlerine' çeviriyor

Şiir ne işimize yarar? Ya da şöyle soralım şiir nemize gerek? Şiirin toplumsal karşılığı 'vicdan kulağı'na ses olmasıyla gerçek değerine yükselir. Şiirin yapı ve atmosfer karakterinin özünde tepki vardır. Tepki, bazen öfke olabildiği gibi bazen de hüzün olabilir.

Bu anlamda şairin kalemi zulüm görmüş bütün halkların doğal ve meşru 'keskin kılıcı'dır.

Şiir bizi kendi niyetimizden alıp şairin 'iyilik niyeti'ne götürür. Şairin insanlık adına söz almış olduğuna inanmamız gerekir; bu inancı sağlayan da şiirin özünde kötülük olmamasıdır.

Şiirin özü derken; şairin temiz bir vicdanı olduğunu ve kendi fikriyatını teklif ederken 'insani' olana çağırdığını dolayısıyla şiirdeki yapıtaşlarının bütününü kapsayan bir 'evrensel gerçeklikten' bahsediyorum. Daha somut ifadeyle; bir şiiri okumaya başladığımızda şairin 'insan' olduğuna ve 'fıtrat'a çağırdığına inanırız. Şair; yaşadığı çağın her bakımdan tanıklığını yapmaktadır.

Yaşadığı çağa bigane kalmaz/kalamaz. Fakat burada bir tehlike var; bazı dönemlerde şiir 'savaş'a ve dayatılan ideolojiye kurban verilmiştir. Buna, Cumhuriyet döneminde yaşamış ve eser vermiş birçok ismi örnek gösterebiliriz. Dayatılan ideolojinin bayraktarlığını üstlenen şairler yapaylıktan da kendilerini kurtaramamışlardır. Şiirde olması gereken temel unsur yok edilmiştir böylelikle. Nedir bu temel unsur; bütün anlam ve kapsamıyla özgürlük!

Şiirle sosyal olaylar her dönemde atbaşı gitmiştir. Şair bu bakımdan bir 'sosyal olay haritacısı'dır. Olayları gözlemler ve kendi dünyasına katıştırır. Sözü, ikinci şiir kitabı yeni yayımlanan Cahit Koytak'a getirmek istiyorum. Cahit Koytak ilk şiirini Diriliş dergisinde yayımlamış. Diriliş, İkinci Yeni'nin en önemli şairi ve teorisyeni Sezai Karakoç'un şiir ve fikirleriyle hayat verdiği Cumhuriyet sonrası dönemin en etkili dergilerindendir. Dirilişçiler diye tarif edebileceğimiz bir şairler grubu var; Koytak en önemlilerindendir.

"Büyük bir define haritasının kayıp parçalarını keşfedercesine, her yazdığım şey o bütünün dolmayı bekleyen bir parçası gibi doğuyor bende."

Koytak ilk şiir kitabı İlk Atlas'ı 1991'de yayımladıktan sonra hiç şiir kitabı yayımlamadı. Sebebini şairden dinleyelim; "Çok meşgul bir insandım yıllarca. Biraz da kalabalık bir ailenin babası durumundaydım. İş güç, çoluk çocuk biraz yayın faaliyetinden uzak tuttu. Ama şiirden hiç uzak kalmadım.

İlk Atlas'ı yayımlarken bir söyleşi için söylemiştim, yazdığım her şeyin bir bütünün parçası olduğunu düşünüyorum. Onu hissederek yazıyorum. Büyük bir define haritasının kayıp parçalarını keşfedercesine, her yazdığım şey o bütünün dolmayı bekleyen bir parçası gibi doğuyor bende."

(Kitap Zamanı Sayı: 40) Aradan geçen süre içinde çeşitli dergilerde yayımladığı en az sekiz kitaplık şiirleriyle "bütünün dolmayı bekleyen parçalarından" dolayı sürekli gündemimizde oldu. Bir 'güneş definecisi' gibi… Cahit Koytak öncelikle dekor şairi. Dekoru kurduktan sonra, üzerine, anlatmak istediği ne ise onu, yalın bir dille adeta harmanlıyor. Şiirin üst kurmacasını gerçekleştirdikten sonra nesir mantığıyla devam ediyor; giriş, gelişme ve sonuç. Nesirdeki dekoru, şiir üst mantığının yörelerinde gezdirerek 'verimleştiriyor'. Bu sebeple olsa gerek şiirindeki özne 'dışarıda' duruyor. Şiirlerinde 'ben' olmadığı gibi 'biz' de yok; 'ben'den dışarılaştırılmış bir 'biz duygusu' hâkim.

Koytak şiirinde, tabiattaki her 'şey' ve 'durum' yerini alabiliyor. Buradan bakarsak Koytak bir envanterist gibi şiir yazıyor. Şiirinde anlatmak isteği nesne, olay veya durumu verdikten sonra o nesne, olay veya duruma ait ne özellikler varsa hepsinin envanterini çıkarıyor. Sıra dışılığın içinde sıradanlığı 'olduğu gibi' ama ustaca verebiliyor. Dolayısıyla bir metafor ustası Koytak.



Gazze Risalesi kitabını sosyal olay, dekor ve metafor bağlamında okuyabiliriz. Sosyal olay dediğim İsrail'in Gazze'ye saldırısıdır. Saldırının herhangi bir geçerli sebebi olmadığı için dram diyemeyiz; bu bir savaş ve masum insanlara karşı işlenmiş cinayettir. Yani Gazze halkı bütün milletlerin gözü önünde zulüm gördü. Gazze'de yaşananları görüp de taraf olmayan bir insanın insani özellikleri kaybolmuş demektir. İsrail, Gazze'de insanlığın en büyük vahşetini işledi. Bebekleri öldüren bir politikanın savunulur tarafı olamaz.

İşte, Cahit Koytak Gazze Risalesi ile bu vahşete ve sonuçlarına şiir penceresinden ayna tutup insanlık tarihine not düşüyor. Daha önce (24 Ocak 2009); Abdulkadir Budak, Ali K Metin, Haydar Ergülen ve Hüseyin Alemdar gibi önemli isimlerin katıldığı 63 şairin dizelerinden müteşekkil –ki ben de iki dize ile katılmıştım- Gazze Avazı şiiri meydana getirilmişti. İsrail'in insanlık dışı hareketini 'kınamak' ve tarihin kara sayfalarında ne vahşetlerin yaşandığını geleceğe (tarihe) söylemek için. Gazze Risalesi'nden, Cahit Koytak'ın sözkonusu şiire C.Mehmet Eren ismiyle katkıda bulunduğunu öğreniyoruz. Gazze Risalesi üç şiirden müteşekkil.



Bunlar; Gazze Risalesi, Ekler ve Josef'e Mektup. Koytak, Gazze Risalesi şiirinde Gazzeli Yusuf'un şahsında yeryüzünün bütün çocuklarını 'muhatap' alarak Gazze'de işlenen zulmü anlatıyor. Çocukluğun duru saflığına dayanarak insanlığın merhamet membasını 'düzey' göstermektedir. Şairin 'vicdan mesabesinden' bakması insanlığımız için, bütün insanlık için çok önemli. Ekler şiiri (bölümü) risalenin devamı niteliğinde. Josef'e Mektup ise 'olay'a tersinden baktığını gösteriyor. Tersi dediğim şu; acı çektiren özneye 'nota veriyor'.

Cahit Koytak entelektüel bir şair. 'Kültür şiiri' yazıyor. Bir aydın sorumluluğuyla; din, dil ve ırk gözetmeden kalemini bir pergel gibi yeryüzünün bütün 'cehennemlerine' çeviriyor. Gazze Risalesi şiirinin sonuna doğru 'olay'ın sadece Gazze'de yaşanmadığını Serebrenitza, Irak, Cezayir, Vietnam, Çeçenistan ve Hiroşima'da da aynı 'insanlık lekesi'nin icra edildiğini belirtiyor şair.

Bunu yaparken birikimine ait ipuçları da sunuyor bize. Geçen yüzyılın önemli düşünür, romancı ve şairlerinin isimleri geçmekte risalede; Edward Sait, Franz Kafka ve Mahmut Derviş gibi. Seksen Kuşağı'nın diğer şairlerinde gördüğümüz şiire ait çeşitli terimleri, o terimlerin içerdiği anlamıyla kullanmak Koytak'ta da var. Bir farkla; Seksen Kuşağı'nın öbür şairleri şiiri konu alan ürünler verirken; Koytak şiire ait bazı terimleri kullanarak bir atmosfer meydana getiriyor. Şiiri konu edinmiyor; anlatmak istediğini ifade etmek için kullanıyor terimleri.

Cahit Koytak, Gazze Risalesi ile şairin tarih karşısındaki sorumluluğunu hakkıyla yerine getirmiştir. Günümüzde çok tartışılan; 'şairlerin savaşlara kayıtsız kaldığı' saçma yargısını çürütmek için Gazze Risalesi elimizde hacimli bir kanıt.

Kaynak: Yeni Şafak - Kitap
SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara