Malazgirt, Kürtler için de dönüm noktasıdır
Mümtaz'er Türköne bir süre önce "Kürt Kemalizmi" tehlikesinden dem vurmuş, biz Kemalizm'in katı yorumunun sıkıntılarından yakınırken, bunun Kürt versiyonunu üretmeyelim demişti.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-09-06 03:56:00
Tarihçi Mustafa Armağan'ın Zaman gazetesinde kaleme aldığı "Malazgirt, Kürtler için de dönüm noktasıdır" başlıklı yazısı;
Malazgirt, Kürtler için de dönüm noktasıdır
Açılım sürecinde yalnız "Türk tarihi"ni tartışmakla kalmayacağız; ister istemez "Kürt tarihi" de radarımıza yakalanacak. Bunun bir örneğini geçen hafta verdim: Malazgirt Meydan Savaşı'nda Selçuklu ordusundaki Kürtler, gönüllü olarak yardıma koşmadılar; koşmak zorundaydılar.
Bunu yazdım ya, kimi Türk milliyetçilerince 'Kürtlerin ezberini bozan yazar' ilan edildim, kimi Kürt milliyetçilerince ise 'işbirlikçi' ve 'kafatasçı' araştırmacı. Güneydoğulu olduğum halde nasıl böyle yazabildiğimi sorgulayandan tutun da, 'Canım bunlar doğru ama ne olurdu sürece katkıda bulunmak için tersini yazıvereydin' diyenlere kadar çuval dolusu tepki geldi.
Böylece tarihin Türkiye'de neden mutlaka cephe anlayışına göre yazılmak zorunda olduğunu bir kere daha gördüm. Hangi cephede yer alıyorsanız tarihi o cephenin arzu ve beklentilerine göre yazmak zorundasınız.
Oysa bakın bu bir süreç. Tartışıyoruz, tartışacağız, yüz yıl sürse bile. Tartışırken olgunlaşacak, birbirimizi tanıyacak, eksiklerimizi tamamlayacağız.
Yazımın bir yerinde "Malazgirt Zaferi'nde Kürtlerin de payının bulunması, onun değerini asla küçültmez" demişim. Bu cümleden bazı Kürt okurlarım alınmışlar ki, ilk bakışta haklılar. Lakin bu sözün muhatabı Kürtler değil, Malazgirt'i salt bir Türk başarısı olarak gören milliyetçi çevrelerdi. Dikkatli okurlarım, yazılarımda bakış açıları arasında sık sık gezindiğimi bilirler. Azıcık dikkat sarf edilerek anlaşılacak basit bir mesele için kafatasçılıkla suçlanmam, kafa konforumuzun bozulmasına henüz hazır olmadığımızı gösteriyor.
Ne var ki geçen hafta beni alkışlayanlar, çok değil 3 hafta önce 1922'de Kürtlere özerklik verileceğini yazdım diye adımı "Sevr"ciye çıkarmışlardı; şimdi kafatasçı ilan edenler de o zaman tabuları cesaretle yıktığı için fakiri tebrik ediyorlardı.
Okurun tepkisi elbette önemli ama bir yazar yolunu alkışa veya kargışa göre tayin edemez. Yazdıklarım şu ya da bu kesime uygun veya ters gelebilir. Bu, onların problemi. Benim problemim hakikati aramak.
Mümtaz'er Türköne bir süre önce "Kürt Kemalizmi" tehlikesinden dem vurmuş, biz Kemalizm'in katı yorumunun sıkıntılarından yakınırken, bunun Kürt versiyonunu üretmeyelim demişti.
Aynı şekilde Hakan Özoğul "Osmanlı Devleti ve Kürt Milliyetçiliği" adlı kitabında "Kürdistan" ve "Kürt" terimlerinin 20. yüzyıla kadar siyasî anlamda kullanılmadığını iddia ediyor. "Kürt" teriminin önce Kürtler tarafından değil, Araplar tarafından kullanıldığını, Kürtlerin ise kendilerini "Kürt" olarak değil, "belirli bir bölge veya vadi ya da (...) aşiret veya kabile isimleriyle adlandırdıklarını" sözlerine ekleyen Özoğul, gerek "Şerefnâme"deki, gerekse "Mem u Zîn"deki "Kürt" tanımlarının bugünküyle bağlantısını kurmanın zor olduğunu söylüyor.
Mesela Bitlisli Şeref Han, Zazaları Kürt grupları içinde saymazken, bugün Kürt olup olmadıkları tartışmalı olan Lur halkını Kürt saymaktadır. Ahmed-i Hânî'ye gelince, Kürtleri Kurmanci konuşanlarla özdeşleştirir. Yani Ahmed-i Hânî "Kürt" deyince kesinlikle bir ırkı anlamıyordu. Sonuçta bugünkü etnik "Kürtlük" davası, 19. yüzyıl sonlarına kadar ortaya çıkmış değildir.
Öyleyse nasıl birileri "Türklük"ü sanki binlerce yıldan süzülegelen bir sosyal kimlikmiş gibi sunuyorsa, öbürleri de "Kürtlük" için aynı şeyi yapıyor. Oysa David McDowall'a dayanarak söyleyelim, Kürtçenin iki büyük dili olan Kurmanci ve Sorani birbirine, İngilizce gramer olarak Almancaya ne kadar benziyorsa ancak o kadar benzemektedir ("A Modern History of the Kurds", I. B. Tauris: Londra ve New York, 2004, s. 9).
Demek ki, 19. yüzyıl sonlarından itibaren başlayan milletleşme sürecinde Kürt tarihinin kaynakları yeniden ele alınıp okundu. Şerefnâme'deki "Dahhak efsanesi", Türklerin Ergenekon efsanesi gibi ortak hafızaya kazındı. Ahmed-i Hânî'nin "Mem u Zîn"in başlarındaki "Dertlerimiz" ("Derde me") bölümünde dile getirdiği "Kürtler arasında uzlaşma ve dayanışma olsaydı Rum, Acem ve Arap bize hizmetçilik ederdi." şeklindeki ifadesi, "Kürt" aşiretlerinin birleşmesine bir çağrı olarak okunuyordu ama gerçekte Kurmanci konuşan Kürtlere bir çağrıydı.
İşte bu yüzden geçen hafta "Mervanî Kürtleri"nin Alparslan tarafından zorla askere alındıklarını yazmam Kürt milliyetçilerini "incitiyor". Sanki Mervanî Kürtlerinde bugünkü "Kürtlük", Alparslan'da da bugünkü "Türklük" bilinci mevcutmuş gibi düşünülüyor ve bir araya gelmeleri izaha muhtaç bir sorun olarak algılanıyor. Oysa tarihin derinliklerine gidildikçe bugün bize garip görünen nice olayın o zaman yaşayanlara gayet normal gözüktüğünü görürüz. Mesela Abbasi ordusuna Türklerin köle olarak katıldıklarını yazıyoruz ama zamanla Türkler Hilafet ordusundan ayrıldıkça yerlerine Kürt aşiretlerinden paralı askerlerin alındığını yazmıyoruz. Nitekim Selçuklular da 11. yüzyıldan itibaren Kürtleri asker yazmaya başlamışlardı. Yani Alparslan'ın, ordusuna Kürt askerlerini alması asla bir sürpriz değildi.
Bunda bir tuhaflık da yok ayrıca. Belki de tuhaflık, bizim o zamana bakışımızdadır. İşte bu amaçla McDowall'ın kitabından Malazgirt Zaferi üzerine bir cümleyi aktarıyorum:
"Malazgirt Meydan Savaşı Kürt hanedanlıkları ve valiliklerinin sonu oldu, zira zaferden sonra Selçuklular yeni "Kürdistan" bölgesini Türkmen bürokratlar eliyle yönetmeyi tercih ettiler." (s. 23).
Böylece Malazgirt bağımsız Kürt emirliklerinin de sonunu getirdi. Eğer Alparslan, Malazgirt'te Kürtlerin himmetine muhtaç olsaydı herhalde Kürtler, tıpkı yüzyıllar sonra Yavuz Sultan Selim'den kopardıkları gibi ondan da bazı tavizler koparırlardı. Nitekim son Kürt devleti sayılan Mervanîlerin zayıflayan iktidarına Sultan Melikşah zamanında son verilecektir (1085).
Tarihi "silah" olarak kullanmak, her milliyetçiliğin içine düştüğü tehlikeli bir tuzak. Kürt açılımında "tarihi silahsızlandırmak" bunun için önemli.
m.armaganzaman.com.tr
SON VİDEO HABER
Haber Ara