Dolar

34,8735

Euro

36,6537

Altın

3.036,01

Bist

10.058,47

Bugün gelinen noktada Kürt meselesi...

SETA ve Pollmark geçtiğimiz günlerde, Türkiye genelini temsilen 2.497 noktada toplam 10.577 kişi üzerinde bir haftada temsil gücü yüksek bir araştırma gerçekleştirdi.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-09-03 17:13:00

Bugün gelinen noktada Kürt meselesi...
Taha Özhan*

"Türkiye'nin Kürt Sorunu Algısı" başlıklı araştırma, toplumun Kürt meselesini nasıl algıladığı, çözümü nerede gördüğü, iktidar ve muhalefet partilerinin mevcut açılıma yönelik tutumlarını nasıl bulduğu, açılım çerçevesinde dillendirilen talepleri nasıl karşıladığı ile ilgili ilginç ve önemli veriler sunuyor. Bu dizinin daha sonraki bölümlerinde araştırmanın ortaya çıkardığı veriler ayrıntılı bir şekilde ele alınacaktır.

Türkiye'nin en önemli siyasal sorunu nedir? Ancak bu soruyu sorarak, Kürt meselesini doğru bir bağlamda ve çerçevede ele alabiliriz. Bu bağlam birden fazla dinamiğin Kürt meselesini öne çıkardığı, Kürt meselesinin de birden fazla faktörden etkilenen çok boyutlu bir sorun olarak en üst sırada geldiğini göstermektedir. Hem iç hem de dış politikamızı doğrudan bir biçimde etkileyen başka bir sorun yoktur. Kürt meselesi iç politikada partilerin aldığı desteği, partilerin Türkiye geneline hitap etme becerisini, toplumsal ve siyasal krizlerin sinir uçlarını etkileyen bir sorundur. Dahası Türkiye'nin normalleşme sürecindeki sıkıntılarını doğrudan yansıttığı gibi, devlet ve milletin arasındaki bariyerlerin ve gerilimlerin odak noktalarından birini de oluşturmaktadır. Bu konuda söyleyecek bir sözü ve temsil gücü olmayan partiler veya sadece bu konuya sıkışan partiler bir bölge partisi olmaktan kurtulamamaktadır. Dış politikada da Ortadoğu açılımının en önemli kapılardan birisi olan Irak'la ilişkilerimizi etkilediği gibi, enerji yolları ve dış politikadaki yeni ufukların kendini gerçekleştirmesi sürecinde en önemli başlıklardan birisidir. Sonuç itibarıyla Kürt meselesi hem iç politika kriterleri hem de dış politika açısından Türkiye'nin en önemli siyasal sorunudur. Bu mesele artık siyasal bir ilgi, çevre veya ideolojik angajmanları aşmış, bütün kesimleri ve pozisyonları kesecek bir biçimde memleketin en önemli siyasal sorunu haline gelmiştir. Zaten bu durum, son 25 yıl boyunca yapılan araştırmaların da gösterdiği üzere vatandaşın zihninde de karşılık bulmaktadır. 'Kürt sorunu, PKK ve terör' cevabının her zaman ekonomik sorunlardan sonra ilk sırada yer alması bunun bir göstergesidir.

Bu bağlam, soruna yönelik güvenlik merkezli yaklaşımların niye işe yaramadığını zaten yeterince anlatıyor. Toplumsal ve siyasal kesişmelerin ve krizlerin odağında bulunması sorunu göz ardı etme tavrının da devam ettirilmesini imkânsız kılıyor. Dolayısıyla böylesi bir meseleye Türkiye'nin kararlı bir biçimde çözüm aramaya çalışmasından daha doğal ve gerekli bir çaba olamaz. Bu durum, zihinsel ve siyasal tembellikleriyle, Türkiye'nin her tür inisiyatif geliştirme girişimini dış güçlere bağlama çabası içinde olanların görmekten imtina ettiği bir tablodur. Türkiye, Kürt meselesi konusunda bir dönüm noktasındadır ve bu dönüşüm Türkiye'nin normalleşme ve iç konsolidasyon ihtiyacının dayattığı bir dönüşümdür.

Araştırmanın ortaya çıkardığı sonuçlar, dikkate alınması gereken sıkıntıları işaret etmekle beraber, gelecek adına ümitvar olmamızı da sağlıyor. Bugüne dek uygulanan yöntemlerin etkili olmadığı konusunda vatandaşlarımız arasında bir mutabakat söz konusudur. Daha da güçlü bir mutabakat, Türkiye'nin toplumsal bütünlüğünü mümkün kılan değerler konusunda da geçerlidir. Farklı etnik kimlikleri bir arada tutan en önemli bağ olarak, 'ortak inanç, duygu, değer ve tarih' algısı öne çıkmaktadır. Memlekete aidiyet duygusu, aynı şekilde yüksek çıkmıştır. Somut siyasi adımlar konusunda belli itirazlar olmakla beraber, Kürt meselesinin hayati önemi tüm kesimler tarafından paylaşılmakta ve sorunun çözüm zemini olarak TBMM ve siyaset adresleri gösterilmektedir.

SİYASİ İRADEYE DAYANAN DEVLET PROJESİNİN GEREKLİLİĞİ

Peki sorun ne? Sorun, bugüne kadar uygulanan politikaların sonucu olarak, siyasi konularda var olan mesafe ve güven meselesidir. Aynı toplumsal zemini paylaşan, dahası bunu ortak değerler etrafında savunan farklı kesimler, siyasal konularda birbirinden giderek uzaklaşmaktadır. Tam da bu yüzden iddia edilenlerin aksine, Kürt meselesinin çözümü değil, çözülmemesi, Türkiye'nin toplumsal ve siyasal bütünlüğü açısından risk yaratmaktadır. Açılım süreci denilen süreç, demokratikleşme ve çoğulculuğu sağlama yolunda ilerlerken, yapılanlar, bu risklerin toplumsallaşmasına karşı tedbir almanın ta kendisi haline gelmiştir. Bu anlamıyla çoğulculuk ve demokratikleşme, Türkiye'nin en önemli sigortasıdır.

Kürt meselesine çözüm arayışları ülke gündemine daha önce hiç olmadığı kadar açık bir şekilde oturdu. Artık sadece kamuoyunda veya belli çevrelerde değil, kamu vicdanında da Kürt sorununun Türkiye'nin en önemli siyasal sorunu olduğu kabul görmektedir. Oluşan algı, Kürt sorununu çözmeye dair ortak bir zemin tesisine ciddi katkı sunacaktır. Böylesi bir zeminde ise hükümetin siyasi iradesine yaslanmış bir 'devlet projesi' ortaya çıkabilir. Zaten ancak bir devlet projesiyle, Kürt sorununa dair akamete uğramayacak bir açılımdan söz edebiliriz. İroniktir, totaliter ve ilkel bir devlet projesi ürünü olan Kürt meselesinin; müşfik ve stratejik bir devlet projesiyle çözümünü bekliyoruz. Tam da bu çerçeveden bakınca, bugün gelinen noktada, Kürt meselesi herkes için krizden çok fırsat, çatışmadan çok uzlaşma, tıkanmadan çok açılım imkânı sunmaktadır. Bu anlamıyla sorunun çözüm sürecine girme ihtimali her zamankinden daha fazladır. Çünkü yeni dönemde Kürt meselesinin bütün parametreleri değişmiştir.

Devlet için aklını bulma, derinliğini fark etme imkânı sunuyor. Kürt sorunu, artık bölünmeden çok büyümenin, ayrışmadan çok bütünleşmenin adresi olduğunu 'derin bir devletin' anlamasını icbar ediyor. Devletin bidayetinin de nihayetinin de adalet olduğunu hatırlatıyor. Türkiye'nin siyasal ve sosyolojik sınırlarının coğrafi sınırlarını alabildiğince zorladığı bir dönemde; güncel sığlıkların yerine tarihî derinliklerin konuşulmasını mecbur kılıyor. 19. yüzyıl korkularımızın, 20. yüzyıl ezberlerimizin artık bir anlam ifade etmediğini anlamamızı istiyor. Ortadoğu'da yeni güçler dengesine geçilirken, asırlık statüko değişirken Türkiye'nin yüzyıl önce ıskaladığı değişimi bir kez daha ıskalamasına milletin müsaade etmeyeceğini söylüyor. Yıkılmış, dağılmış bir imparatorluktan doğan cumhuriyetin, bütün yenilmiş asiler gibi, milletin onurunu tamir etmek üzere 'gâvura karşı' haykırdığı 'Ne mutlu Türküm diyene!' sloganını; artık kendi milletine haykırmaktan vazgeçmeye davet ediyor. Türk Silahlı Kuvvetleri'ne terörle mücadele yöntemlerini sorgulama imkânı sağlıyor. Toprağa düşen herkesin bu vatanın çocuğu olduğunu anlama büyüklüğünü göstermeye davet ediyor. Orduyu, artık PKK'yı yendiğini idrak etmeye, süreci tıkamanın bir anlamı olmadığını görmeye çağırıyor. Akan kanların, kaybolan canların sıradan olmadığını, bunun büyük bir toplumsal ve siyasal maliyeti olduğunu ve önüne geçilmesi gerektiğini görmeye davet ediyor. Dağlarında eli silahlı adamların dolaştığı bir ülkenin enerjisini teröre harcayarak 'güçlü olamayacağı', dolayısıyla 'güçlü bir ordusunun da' olmayacağını hatırlatıyor.

Bugün gelinen noktada Kürt meselesi

Hükümete, neredeyse kapatma davasından bu yana, 29 Mart yerel seçimleri atlatmış olsa bile, siyasi eylemsizlikten kurtulması için imkân sunuyor. Erdoğan ile geçmişten farklı bir lider ve hükümet algısının tam da sıradanlaşma riski taşıdığı bir dönemde, farklılığını ortaya koyma imkânı sağlıyor. Davos'la beraber sınırlarımızı aşan Başbakan Erdoğan'ı, kendi sınırlarımız içerisinde huzuru ve hukuku tesis etmeye davet ediyor. AK Parti'yi diğer partilerden ayıran, bir bölge partisi olmasını engelleyen, Türkiye'nin bir yönüyle emniyet supabı haline getiren Kürtlerin, dertlerine derman olmanın kapısını aralıyor. Devletin ve aklının kaybettiği adalet duygusunu yeniden tamir etmesinin önünü açıyor. AK Parti'ye sadece kamuoyu nezdinde değil kamu vicdanında da muhkem bir iktidar olma şansı tanıyor.

Bugün gelinen noktada Kürt meselesi...

CHP'ye yirmi yıl öncesinden başlayarak Kürt sorununa dair hazırladığı çözüm önerilerine sahip çıkma şansı veriyor. CHP'ye, Kürt meselesinde defteri kabarık tek parti CHP'sinden kurtulma imkânı veriyor. Ülkemizin sadece bazı şehirlerinde değil, birçok şehrinde siyaset yapma ihtimalini sunuyor. Aynı çerçevede CHP'ye normalleşme imkânı sunuyor. Bir zamanlar Doğu ve Güneydoğu'da var olabilen, Kürt meselesiyle doğrudan ilgilenen bir parti olma imkânını yeniden açıyor. CHP'ye milletin partisi olmak için altın değerinde bir fırsat sunuyor.

Bugün gelinen noktada Kürt meselesi...

MHP'ye 'Türk olma' imkânını sonuna kadar açıyor. 'Türk olma' asırlar boyunca zihnen ve fiziken büyümeye yataklık etmişken, son yüzyılda küçülmenin, içe kapanmanın, ülküsünü kaybetmenin ekseni haline getirildi. Bu nedenle, Kürt sorunu, lümpen milliyetçilik yerine ortak millet inşası için adalet arayışına davet ediyor. Malazgirt'te inşa edilen ortak kaderi anlama şansı tanıyor. Türkiye'nin bütünlüğü için her parçayı bir arada tutacak iklimi sağlamanın anahtarını eline teslim ediyor. MHP'ye Mehmet Akif'i hatırlatıyor Kürt sorunu. İstiklal Marşı'nın ülkedeki herkesin ortak destanı olmasına rağmen içinde hiçbir etnik grubun zikredilmemesinin hikmetini aramaya davet ediyor. Yıllar önce birçok Güneydoğu ve Doğu illerinden milletvekili çıkartırken, son iki seçimde yüzdelik dilimlere bile zor girmesini sorgulama imkânı sunuyor.

HERKES İÇİN NORMALLEŞME FIRSATI

Bugün gelinen noktada Kürt meselesi...


DTP'ye örgüt ile legal bir siyasal hareket olma arasında bir tercih yapmasının zeminini ve bahanesini hazırlıyor. DTP'nin kimlikçi siyasal dilinin sorunu çözen değil büyüten bir araç olduğunu görme şansı veriyor. Başka başkentlerden, Kürtlere yabancı bir anlam dünyasından Kürtlerle konuşmaya çalışmanın geç kalmış bir yabancılaşma olduğunu işaret ediyor. Anakronik sol-liberal aydın patronajıyla Batı'nın bir tercüme bürosunu andıran diskurlarının en başta Kürtleri ıskaladığını anlamaya davet ediyor. Kürtlerin Müslüman, vatanlarının da bu coğrafya olduğunu idrak etmeye çağırıyor.

Bugün gelinen noktada Kürt meselesi...

Bütün partilere ve kesimlere bir normalleşme imkânı sunuyor. Dahası memleket siyasetinin kendi doğal mecrasında akmasını sağlayarak, siyasetin toplumsal zeminle buluşup, toplumu da demokratik çoğulcu bir perspektifle yeniden üretecek bir imkân sunuyor. Hasılı kelam, Kürt sorunu Türkiye'nin iki yüzyıllık bakiyesiyle yüzleşmesinin imkânını sunuyor. Çünkü Türkiye'de sorun namına her ne var ise (siyasi, iktisadi, sosyal, idari, dış politika vb.), bunları Kürt sorununun kodları içerisinde bulmak mümkündür. Tam da bundan dolayı, bu sorunla yüzleşmek ve bu yüzleşmeyi, bir dönüşüme vesile kılmak, topyekün bir biçimde Türkiye'de toplumun ve siyasetin uyumlu bir denge içinde var olacak bir millet yapısına kavuşmasını mümkün kılacak en önemli sorundur. Ezcümle, SETA ve Pollmark'ın ortaklaşa gerçekleştirdiği araştırmanın en önemli sonucu, Kürt meselesinde çözümü ne kadar büyütme iradesi gösterirsek, sorunu da o kadar küçültme imkânımız olacağıdır.

*SETA GENEL KOORDİNATÖRÜ

RAPORUN TAM METNİ İÇİN TIKLAYIN
SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara