Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

‘Ordunun siyasi nüfuzu azalıyor’

Rasmussen "Ordu ile siyaset arasındaki ilişkiler son dönemde çok değişti. Başbakan Erdoğan gayet net bir insan. Müslüman dünyasıyla ilişkilerimi düzeltmek için size ihtiyacım var" dedi.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-08-29 14:10:00

‘Ordunun siyasi nüfuzu azalıyor’
NATO Genel Sekreteri Rasmussen Taraf’a konuştu: Ordu ile siyaset arasındaki ilişkiler son dönemde çok değişti. Başbakan Erdoğan gayet net bir insan. Müslüman dünyasıyla ilişkilerimi düzeltmek için size ihtiyacım var

Taraf / AMBERİN ZAMAN

NATO’nun önündeki en can alıcı sorun Afganistan. Ve orada işler hiç de iyi gitmiyor. Güneyin neredeyse tümü Taliban ve diğer muhalif güçlerin eline geçti. NATO’nun hava operasyonları sırasında artan sivil ölümlerle birlikte Afgan halkının Batılı güçlere duyduğu kin derinleşiyor. Son altı haftada Afganistan’da 120’ye yakın NATO’ya bağlı asker öldü. Ve yine son derece tartışmalı bir seçimle Karzai işbaşına geldi. Bu işin içinden nasıl çıkacaksınız?
Her şeyden önce şunu belirtmeliyim. Biz galip geleceğiz. Biz Afganistan’da öncelikle güvenliği tesis etmek için bulunuyoruz. Amacımız Afgan halkının özgür ve demokratik bir toplum oluşturmasını sağlamak. Ama güvenlik her şeyden önce geliyor. Afganistan’ın yeniden teröristler için üs haline gelmesine tahammül edemeyiz. Eğer Taliban veya teröristler yeniden kök salarsa, terörizmin hızlı bir şekilde Orta Asya ve ötesine yayılma riski var. Ve bu istikrarsızlığın nükleer güç olan komşu Pakistan’a da yayılma tehlikesi var.

Sizce Taliban terörist mi?

‘Bazıları öyle’ diyelim (gülümsüyor). Onlara ‘Afganistan’ın düşmanları’ diyelim. Bütün mesele güvenlik, terörizme karşı yürütülen mücadele. Dolayısıyla biz kararlılığımızı sürdüreceğiz. Ve işi bitirene kadar Afganistan’da kalacağız. Afgan halkına ülkelerini güvenli kılmak için yardımcı olacağız. Bu bağlamda Afgan güvenlik güçlerini daha da geliştireceğiz ve onları ülkelerinin güvenliğini, eyalet-eyalet üstlenecek hale getireceğiz. Başka bir ifadeyle, kendi güvenliklerinin başlıca sorumluluğunu Afganların kendilerine bırakacağız. Bizim hedefimiz bunlardır.

Peki, siz NATO’nun yeni genel sekreteri olarak farklı bir strateji oluşturacak mısınız? Çünkü kabul edelim ki şu an itibariyle NATO Afganistan’da başarısız görünüyor.
Size katılmıyorum. Aslında ilerleme kaydettik ama bazı sorunların devam ettiğini de gizlemeye gerek yok. Güvenlik durumunu iyileştirmemiz, ülkenin yeniden yapılanmasına yönelik çabalarımızı da arttırmamız lazım. Ve bu sizin sorunuzun en net cevabı. Ne yapacağız? Afgan güvenlik güçlerinin sayılarını arttırarak askerî alandaki çabalarımızı arttıracağız.

Afganistan’a siz de gittiniz, gözlemlerde bulundunuz. Sizce durum nasıl?

Ben Afganistan’a son günlerde bir ziyarette bulundum. Ayrıca güneye de gittim, Helmand bölgesine... En sıcak bölgelerden birisidir burası. Ve bir yıl önce de Danimarka Başbakanı olarak gitmiştim Helmand’a. Danimarkalı askerler var orada. Bir yıl öncesine kıyasla Helmand’daki güvenlik durumu daha iyi. Yeterli değil ama daha iyi. Bu öncelikle güvenlik güçleri sayısındaki artışla sağlandı.
Yani asker sayısı önemli. Ama yeterli değil. O yüzden tekrarlıyorum Afganların daha fazla sorumluluk üstlenmesi gerekiyor. İşte bu yüzden NATO Afganistan’da eğitim misyonu oluşturmaya karar verdi. Bu da benim üye ülkelere yaptığım ziyaretlerin hedeflerinden biri. Amacım, onları bu eğitim misyonu için destek vermeleri konusunda ikna etmek. Bu stratejimizin bir ayağı.

Daha önce verdiğiniz demeçlerde Türkiye’nin Afganistan’a muharip güç yollamasından memnuniyet duyacağınızı ifade etmiştiniz. Bir Müslüman ülkenin askerlerini, diğer Müslümanlarla karşı karşıya getirme talebiniz makul mü sizce?

Evet, tabii. Bence Müslüman Türk askerlerinin, terörizme karşı yürüttüğümüz ortak kampanyada yer almaları son derece önemli. Bu sadece Türkiye de terörizme hedef olduğu için değil. Türkiye terörizmle ilgili her şeyi biliyor. Bunun dinle alakası yok. Bu, İslamcılık ve terörizme karşı yürütülen bir mücadele. Bu bağlamda Türkiye’nin bugüne dek yaptıklarını takdir ediyorum. Türkiye’nin siyasi liderlerine daha fazla şey yapmaları için telkinde bulundum. Mümkünse muharip güç ve yeni eğitim misyonu için destek, ki bu bence hayati.

Eğitim kısmına Türkiye ‘evet’ dedi herhalde?

Evet. NATO’nun eğitim misyonu için olumlu cevap aldım. Elbette Türkiye’nin iç karar mekanizmalarına müdahale edecek değilim. Buradaki siyasetçilere çok açık bir mesaj ilettim ve umarım ki bu mesajı olumlu değerlendireceklerdir.

Afganistan’da başarılı olduğunuzu iddia ediyorsunuz. Peki, somut örnekler verebilir misiniz?

Çok çetin koşullarda, Afgan halkına daha iyi bir yaşam için fırsatlar sunduk. 2001’den beri 3500 okul inşa edildi. Bugün yedi milyon öğrenci okula gidiyor. Bunlardan iki milyonu kız. Taliban iktidardayken kız çocuklarının ve kadınların herhangi bir eğitim görmeye hakları yoktu. Bugün Afgan halkının yüzde 85’i temel sağlık ihtiyaçlarını karşılayabiliyor. Bu oran daha önce yüzde altıydı. Bu ileri bir adımdır. 13.000 kilometre yol inşa ettik. Sorunlar devam etse de Afganistan’da birçok başarıya imza attık.

Eskiden ‘Taliban’ı yeneceğiz’ diyen Karzai, bugünlerde Taliban ile masaya oturmaktan bahsediyor. Sizin, NATO’nun Taliban liderleriyle masaya oturmanız mümkün mü?
Afganistan’da barış sürecine ihtiyaç var. Ama bu sürecin başarıya ulaşması için üç koşulun gerçekleşmesi gerekiyor. Birincisi, Afganların öncülüğünde gerçekleşmesi lazım. İkincisi, Afgan hükümetinin güçlü bir konumda müzakere etmesi gerekir. İşte bu yüzden Afganistan’daki askerî operasyonlarımıza devam etmemiz gerekiyor. Ve nihayet barış sürecine dahil grupların da Afgan Anayasası’na ve kanunlarına saygılı olmaları ve tabii ki silah bırakmaları lazım.

Hz. Muhammed karikatürleriyle ilgili tutumunuzdan dolayı Türkiye dahil tüm Müslüman dünyasında eleştirildiniz. Türkiye, NATO Genel Sekreterliğinize özellikle bu nedenden ötürü karşı çıktı. Bu imajınızı nasıl düzeltmeyi düşünüyorsunuz?

Tam da bu noktada Türkiye’ye ihtiyacım var. Bu anlamda çok yardımcı olabilir.

Türkiye’nin “NATO ve İslam Konferansı Örgütü arasında işbirliği” teklifine nasıl bakıyorsunuz?

Olumlu bakıyorum.

NATO ve Avrupa Birliği arasında zaman zaman sürtüşmeler yaşanıyor. Özellikle Türkiye’nin Kıbrıs Rum kesimiyle olan ihtilafı, NATO’nun AB ile ortak yürüttüğü güvenlik operasyonlarına olumsuz yansıyor. Bu çekişmenin, Afganistan özelinde Batılı müttefik güçlerin can güvenliğine mal olacak hale geldiğinden bahsediliyor. Bu konuda ne yapacaksınız?

Bu bir güvenlik sorunu. Mevcut durumda birtakım ihtilaflar yüzünden NATO ile AB arasında öngörülen ortak güvenlik antlaşması imzalanamıyor. AB’nin Afganistan’da kolluk gücü var. NATO’nun da askerleri var. Doğal olan, öngörülen antlaşmaya dayanarak bu askerlerin polisleri koruması. Ama böyle bir güvenlik antlaşmamız yok. Ve bu durum da nihayet bizim personelimizi risk altında bırakabilir. Balkanlar’da da benzer durumlar yaşandı. NATO ve AB kriz ve savaş bölgelerinde güç bulundurduklarında, birbirine destek olabilmeliler. Bu, gerçekten büyük bir sorun.

Peki, üstesinden nasıl geleceksiniz?

Bu sorunu Atina’da ve şimdi de Ankara’da gündeme getirdim. Elimden geleni yapacağım. Durum çok net ve ne yapılması gerektiği de ortada. AB’nin Türkiye ile savunma antlaşması yapması ve bunun karşılığında NATO’da Kıbrıs’la bir güvenlik antlaşmasını kabul etmesi gerekir.

Bu da eşzamanlı olmalı, değil mi?

Kesinlikle. Hepimiz biliyoruz ki bu sorunun özü Kıbrıs’ın bölünmesinde yatıyor. Eğer Kıbrıs sorununa çözüm bulunursa, birçok sorun giderilebilir.

Daha çok beklemeniz gerekebilir!

Evet. 30 yıl geçti üstünden. Ama NATO Genel Sekreteri olarak biraz sabırsızım. Zira bu mesele bizim polislerimizin ve askerlerimizin can güvenliğini ilgilendiriyor. Pratik adımlar ve pragmatizm gerekiyor.

Soğuk Savaş sonrasında NATO’nun işlevi gittikçe sorgulanır hale geldi. Şu anda yeni bir stratejik konsept geliştirmekle uğraşıyorsunuz. Bu neler içeriyor? Özellikle geçen yıl Gürcistan’da yaşananların akabinde Rusya’yla ilişkileri nasıl bir çerçeveye oturtmayı düşünüyorsunuz? Rusya’nın Gürcistan ve Ukrayna’yla yaşadığı gerginlikleri göz önünde tutarsak, sizce bu iki ülkeyi birliğe dahil etmek akılcı mı?

Birincisi, NATO’nun açık kapı politikası devam edecek. Ukrayna ve Gürcistan’a gelince, pragmatik bir yaklaşım benimsedik. Açık kapı politikası devam edecek ama NATO üyeliği talebinde bulunan ülkelerin birtakım kriterlere uymaları gerekecek. Ne Gürcistan ne de Ukrayna şu an için bu kriterleri karşılıyor. Şimdilik biz bu iki ülkeyle pragmatik işbirliği yapıyoruz. Savunma yapılarını dönüştürmeye çalışıyoruz. Ama Gürcistan ve Ukrayna’nın ilerideki üyeliği konusunda herhangi bir karar vermiş değiliz.

Ya Rusya’yla ilişiler konusunda ne diyebiliriz?

Ukrayna, Gürcistan ve NATO’nun genişlemesine ilişkin ihtilaflarımıza karşın Rusya’yla aynı güvenlik kaygıları ve çıkarları taşıyoruz. Rusya da terör mağduru. Kitle imha silahlarının yayılması da bir örnek. Afganistan da bir diğeri.

Rusya, Afganistan’da NATO ile işbirliği yapabilir mi sizce?
Rusya, ISAF için transit geçiş yolları sağladı. Bu anlamda Rusya Afganistan’daki misyonumuza destek sağlıyor.

NATO’nun eğitim misyonuna bir katkısı olabilir mi peki?
Böyle bir ihtimalin mümkün olduğunu düşünüyoruz. Gerçi Afganistan ve Rusya’nın geçmişte sorunlu bir ilişkisi vardı ama o Sovyet zamanındaydı. Rusya, Sovyet Birliği’nden farklı.

Öyle mi gerçekten?

(Gülüşmeler) Şahsen ben Rusya’dan her türlü desteği memnuniyetle karşılarım.

Gürcistan’daki savaşa dönecek olursak, Türkiye’nin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz, bir NATO müttefiki olarak? Montreux Antlaşması’nı harfi harfine uyguladı, Amerikan savaş gemilerinin Karadeniz’e geçişini sınırladı. Sizce bazı çevrelerde, ‘Türkiye Batı’dan Rusya’ya doğru mu kayıyor’ soruları yeniden mi gündemde?
Bence Türkiye, Avrupa ve Orta Asya arasında önemli bir köprü görevi görüyor, enerji güvenliği açısından da oldukça hayati bir işleve sahip. Ayrıca son derece dengeli bir politika izliyor.

Türkiye gerçek bir demokrasi mi? Zira Batı ülkelerinin aksine TSK halen Savunma Bakanlığı’na bağlı değil ve kendi güdümünde yazdırdığı anayasadan kaynaklanan siyasete müdahale gücü var. Bu normal mi sizce?

Saydığınız tüm bu konular Türkiye’nin AB ile yürüttüğü müzakerelerin bir parçası. Bence reform süreci Türkiye’de devam edecektir. Türkiye AB kriterlerini yerine getirmek adına bazı reformları şimdiden gerçekleştirdi bile.

Son zamanlarda TSK’nın siyasi nüfuzunun azaldığı yönündeki görüşe katılıyor musunuz?

Kesinlikle son yıllarda durum değişti. Kanımca Türk ordusu, Türk toplumunun gelişmesinde büyük rol oynadı. Ordu ile sivil siyasi yapılanmalar arasındaki ilişkiler gerçekten son yıllarda çok değişti.

İyi yönde mi?

Evet, ‘normal olan’ yönde. Özgür ve demokratik toplumlarda silahlı kuvvetler, sivil otoriteler tarafından kontrol ediliyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la oldukça elektrikli bir ilişkiniz oldu. Roj TV, karikatür krizi ve nihayet Türkiye’nin sizin NATO Genel Sekreterliğinizi engelleme çabaları. Erdoğan’ı nasıl buluyorsunuz?
Birincisi, Sayın Erdoğan’la çok olumlu ilişkilerimiz olduğunun altını çizmeliyim. Birbirimizi uzun yıllardır tanıyoruz. İlk defa 2002 yılında Kopenhag’da tanıştık. Daha başbakan değildi. Sayın Erdoğan’ın beğendiğim yönü, çok açık ve net olması. Her zaman çok dürüst bir görüş alışverişimiz oluyor kendisiyle. Bu da ilişkilerimizi pozitif yönde etkiliyor. Görüşmelerimiz ne kadar çetin geçerse geçsin, her iki taraf da birbirinin tam olarak nerede durduğunu biliyor. Bu sayede her zaman sorunlarımızı aşabiliyoruz. Geçen gün yine çok yapıcı bir görüşmemiz oldu. İftar çok güzeldi.

Peki, adaylığınıza bu kadar muhalefet etmesi ilişkilerinizi gölgelemedi mi?

Katiyen. Belli bir makam için özgür tartışmalar elbette olacak. Demokrasilerde bundan daha normal bir şey olamaz. Artık önümüze bakalım.

NATO’yu da özelleştirebilir

Danimarka Liberal Partisi Genel Başkanı Anders Fogh Rasmussen, 1953’te Ginnerup’da çiftçi bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Ekonomi okuyan Rasmussen ülkede 1920 yılından beri hüküm süren Sosyal Demokrat Partisi’nin egemenliğine son veren isim oldu ve özelleştirme ile minimal devlet gibi politikaları savundu. 2001 yılında Danimarka Sosyal Demokrat Partisi’ni geçerek Danimarka Başbakanı olan Rasmussen aynı zamanda 2002 yılının temmuz ve aralık ayları arasında AB başkanlığı yaptı. İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi, Rasmussen için “Avrupa’daki en yakışıklı Başbakan. Sanırım onu karımla tanıştıracağım” demişti.
Rasmussen 2005 yılında Danimarka’da bir gazetede yayımlanan ve Hz. Muhammed’e yönelik hakaret içeren karikatürleri “düşünce özgürlüğü” olarak nitelemiş, konuyla ilgili herhangi bir adım atmamıştı. Türkiye bu olay nedeniyle Rasmussen’in NATO genel sekreterliğine olumsuz yaklaşmıştı.

Politik kariyerinin yanı sıra amatör bir bisikletçi ve tutkulu bir koşucu olan yeni NATO Genel Sekreteri nisan ayında Medeniyetler İttifakı toplantısı için yeniden geldiği İstanbul’da, kaldığı otelin merdivenlerinden düşerek kolunu burkmuştu.

Haber Ara