Bir Ergenekon romanı: Çöplüğün Generali
Oya Baydar, bu kez "Çöplüğün Generali" adlı romanıyla bizlerle. Roman, Türkiye’nin en önemli davalarından biri olan Ergenekon Davası etrafında yaşananlara ışık tutuyor.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-08-28 14:21:00
Nurşen Aldı / TIMETURK
Gerek “Kayıp Söz”de gerekse "Sıcak Külleri Kaldı"da ve "Erguvan Kapısı"nda, toplumsal-siyasal ortamdaki insanları anlatan yazar, yine şiddetin ana tema olduğu bir romanla çıkıyor okurun karşısına. Çöplüğün Generali, yakın dönem olaylarının tanıklığını taşıyan romanların ne kadar az ve çoğu zaman cılız bir damarla yazıldığı düşünüldüğünde, edebiyatımız için büyük önem arz ediyor...
Türkiye’nin önemli yazarlarından Oya Baydar, bugüne kadar tabu sayılan Kürt sorununun artık alenen tartışılabilmesinin önemli bir gelişme olduğunu belirtmişti. Geçtiğimiz günlerde kendisiyle yapılan bir konuşmada sözün gücüne inanarak ve güvenerek. Son yıllarda ilgiyle takip ettiğim bir yazar Oya Baydar. Dergi soruşturmalarından romanlarına değin zamanın ruhu içinden kendi dünya algısı çerçevesinde yaşamın ve siyasetin nabzını tutabilmesi onun ayırt edici yanlarından biri.
Sol eleştiri cemaatinin “imam”larından Fethi Naci’ydi sanırım Oya Baydar romanları ile ilgili olarak milenyum başlarında şu tespiti yapıyordu Cumhuriyet Kitap’ta: “Oya Baydar, dilini "süs"lerden arındırmış, yalın bir dile ulaşmış; artık uzun cümleler kullanıyor; romancılarımızın çoğu etliye sütlüye dokunmadan kitaplar okuyarak romanlar yazarken, yaşadığımız zamanın sorunlarını görmezden gelerek geçmişe sığınırken yaşamsal sorunların üzerine gidiyor.”
Oya Baydar kaleminden romanlaştırılmış ve yakın dönem tanıklıklarını/sorgulamalarını içeren pek çok roman var.
Tıpkı 2007’de yayımlanan Kayıp Söz romanında sözü tükenen/tüketen yazarla, modern ailenin şiddeti yanında Kürt Sorununu da ele alışı gibi.
Evet! Baydar etliye sütlüye dokunan romanlar yazmaya devam ediyor.
Hatta Oya Baydar için düpedüz tanıklık ve sorgulama yazarı demek abartı sayılmasa gerek. Oya Baydar’ın yeni romanı Çöplüğün Generali, iki açıdan önemli bir roman: İlki romanın anlatı evreninin yaslandığı dil tutumu bakımından değerlendirilmeli kuşkusuz. Romanın bence ikinci ve en önemli yanı bir tür hayali ayna olarak Türkiye’nin en önemli davalarından biri olan Ergenekon Davası etrafında yaşananlara ışık tutmasıdır.
Bir çöplüğe bakmak
Çöplüğün Generali, yakın dönem olaylarının tanıklığını taşıyan romanların ne kadar az ve çoğu zaman cılız bir damarla yazıldığı düşünüldüğünde, edebiyatımız için büyük önem arz ediyor... Çünkü bu hayali ülke oldukça tanıdık geliyor bize:Yaşadığımız ülkenin bize tanıdık gelmesinden daha doğal ne olabilir? Çünkü bu Ergenekon davasının başlarında, ortasında ve sonunda karşılaşacağımız çöplükleri anımsatıyor.
Darısı başka yazarlarımızın başına! Cahit Koytak hariç. Çünkü o generallerle ilgili epey şiir kaleme getirdi Taraf sayfalarında.
Biraz da kurgu okumak istiyoruz.
Mesela;gerçekle fantezi arasında salınıp duran Ergenekon iddianamesiyle ilgili olarak Fehmi Koru-Şamil Tayyar yapımı politik bir kurgu okumayı hayal ediyorum! Yada Nobelli Orhan Pamuk’tan ikinci bir politik roman: Kar’dan sonra Kan. . Her neyse biz tekrar Baydar’a ve romanına dönelim.
Çöplüğün Generali, hayalî bir ülkede geçiyor. Okurlara bir hayli tanıdık gelecek bu ülkede, günün birinde, çöplüklerde, boş arazilerde gömülüp bırakılmış bombalar, mermiler bulunmaya başlar. Bu durum giderek bir yazarın dikkatini çeker ve yazar bu konunun çevresinde bir roman kurgular ve yazmaya koyulur. Çünkü sanatçı çağına tanıklık edendir, yaşama öznedir. Bu tanıklık elbet eylemleriyle; başta ise yazma eylemiyle vücut bulacaktır. Eğer ki bir yazarın eylemi de yazmaksa, yazar kendi baktığı pencereden bunu başarmak durumundadır. Ne var ki toplumu adına sorumluluk yüklenmekten kaçınmayan bu yazar romanını tamamlayamadan kaybolacaktır. Romanlarında toplumsal-siyasal ortamdaki insana odaklanmaya çalışan Baydar’a özgü bir kurgu ile karşı karşıyayız. Çünkü romanın işi, alanı, öznesi: insan yaşamı, insanın trajedisi ve birey olarak insandır, insanın başına gelenlerdir. Hele çöplükteki bombalar olunca mesele insanın trajedisi daha da artıyor. Bu arada merak ettiğim ve merakla bekleyeceğim konulardan biri de Cumhuriyet Kitap ekinde, Cumhuriyet’in kültür sanat sayfalarında ya da hafta sonu eklerinde bu romana dair neler yazılıp çizileceği. Hemen her yeni kitabıyla ilgili olarak Oya Baydar’la yapılmış bir söyleşiyi ve değiniyi –Fethi Naci zamanında eleştiriyi- yayımlamış olan Cumhuriyet gazetesini birkaç hafta aralıksız izlemek gerekecek...
Cesur ve namuslu adımlara devam!
Oya Baydar Kayıp Söz üzerine sorulan bir soruya “Roman, en kısa tanımıyla, doğa, toplum ve tarih içindeki bireyi anlatır. Bireyi etkileyen, belirleyen, yolunu kaderini biçimlendiren, kendi doğası kadar dış çevre ve koşullardır. Aşktan umuda, sevinçten acıya, doğumdan ölüme kadar, toplumsal-siyasal gelişmelerin girdabında deviniriz. İnsan-toplum bağını göz ardı etmeyen, bu dünya hakkında söyleyecek bir sözü, eskilerin deyimiyle 'meselesi' olan romanlara 'siyasal roman' yaftası yapıştırıldığını düşünüyorum. Lafı uzatmazsam; ben bütün romanlarımda insanı yazmaya çalışıyorum. Ama kurgusal, soyut, yapay insanı değil, gerçek insanı. Onun macerasını, onun acılarını, umutlarını, yaşamını, duygularını. Bu yüzden yazdıklarım 'siyasal roman' değil.” biçiminde cevap verse de Çöplüğün Generali, söylemeye gerek yok, siyasal yanı ağır basan bir roman. Bir yakın tarih özeti, güncesi de diyebiliriz. Romandaki eleştirileri eleştirmek isteyenler elbette eleştirebilirler; ama yazar yaşananları/yaşanmakta olanları görmüş. Güneş balçıkla sıvanmaz diyor. Son zamanlarda okuduğunuz en çarpıcı, en şaşırtıcı romanlardan biri olacak Çöplüğün Generali. Son sayfasına kadar nefes nefese okuyacağınız kitap sizi, politika, şiddet, bilim, ordu ve sivillerin dünyası, toplumsal bellek, unutmak-hatırlamak konuları üzerinde bir kere daha düşünmeye zorluyor. Oya Baydar, insan haklarına, barışa, insanî olan her şeye yöneltilmiş evrensel şiddete son derece zarif bir yapıtla karşı çıkıyor.
Oya Baydar, yakın tarihin içinden sorumlu bir yazarın yapması gereken yüzleşmeyi, çözümlemeyi başka bir boyuta taşıyor yapıtıyla; siyasetin yedeğinden ve alanından, yaratının alanına...
Oya Baydar, insan haklarına, barışa, insani olan her şeye yöneltilmiş evrensel şiddete, son derce önemli bir yapıtla karşı çıkıyor.
“Umudun bittiği yerde hayat da biter, öyle değil mi?” diye soran Baydar şöyle devam ediyordu bir söyleşisine “ Karanlığın içinde bir ışık aramalıyız yine de. Bana göre ışık; şiddeti sona erdirecek; dünyada, ülkede, yüreklerimizde barışı yeşertecek namuslu ve cesur adımların bizleri götüreceği yerde.”
Eline, kalemine, yüreğine sağlık Oya Baydar!
SON VİDEO HABER
Haber Ara