DTP'den Günlük'ün kapatılmasına tepki
Ahmet Türk ve Emine Ayna, Günlük Gazetesi'nin bir ay süreyle kapatılmasına tepki gösterdiler.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-08-23 18:54:00
Türk ve Ayna, yaptıkları ortak açıklamada, Kürt sorununda 'demokratik açılımın' tartışıldığı bir ortamda, sürece dair kaygıları güçlendiren bir uygulamanın daha yaşandığı savundular. Açıklamada, Günlük Gazetesi'nin, Toronto Üniversitesi akademisyenlerinden dil bilimci Amir Hassanpour'un "Gelişen dünya dilbilim düzeninde dilsel haklar, devlet, pazar ve iletişim teknolojileri" başlıklı araştırma yazısı ve rutin gelişmelere ilişkin yapılan bazı haberler gerekçe gösterilerek, bir ay süreyle kapatıldığı kaydedildi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen kapatma kararının bir çok açıdan düşündürücü olduğu ifade edilen açıklamada, "Eğer Türkiye'de bir Kürt açılımından bahsedilecekse, hükümet adına İçişleri Bakanı bu konuda herkesin görüşlerini alarak bir çözüm planı hazırlayacaksa, herkesten daha çok Kürtlerin ne dediğine kulak vermek gerekmez mi ? Böylesi bir süreçte, Kürt sorunu konusunda duyarlı ve sorumlu bir yayıncılık yapan Günlük Gazetesi'ni kapatmak, 'Kürtlerin düşüncelerini, taleplerini, beklentilerini, önerilerini dikkate almayan' bir süreci işletmek anlamına gelmez mi ? Eğer Türkiye'de bir demokratikleşme sürecinden bahsedilecekse, her şeyden önce düşünceyi ifade özgürlüğü önündeki tüm engelleri kaldırmak ve herkesin düşüncesini hiçbir baskı ve engelleme ile karşılaşmadan ifade etmesinin imkanlarını yaratmak gerekmez mi ? Böylesi bir süreçte günlük bir gazeteyi kapatmak, hem de hiçbir demokratik hukuk devletinde eşi benzeri olmayan bir yasa nedeniyle, yargılama süreci dahi yaşanmadan kapatmak; demokratikleşme söyleminin altının boş olduğunu göstermez mi ?" denildi.
Açıklamada, AK Parti hükümetinin, bu sorulara yanıt vermeden ve bu uygulamalara son vermeden yoluna devam etmesinin, yaratılmak istenen umutların bir kez daha kırılmasına yol açacağı ileri sürülerek, şöyle devam edildi: "AK Parti hükümeti döneminde 'reform' adı altında Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu'nda yapılan değişiklikler, ifade ve basın özgürlüğü konusunda, var olan durumun da gerisine düşülmesine neden olmuştur. Ve "sansüre" varan uygulamalara, hukuksal zemin sunulmuştur. TCK'da ve TMY'de yer alan "örgüt propagandası, örgütün amacının propagandası" gibi tanımlamalar basın yayın kuruluşlarını, yazarları, aydınları hedef almaktadır. Örgütsel bağ aranmadan, 'örgüt propagandası suçu' tanımlaması yapılarak, 'görüş açıklama, düşüncesini ifade etme, eleştirme, yorum yapma haklarının tümü' cezalandırılması gereken suç fiili haline getirilmiştir."
Terörle Mücadele Yasası'nın 6'ncı maddesinin beşinci fıkrasının ise basın özgürlüğü açısından tam bir facia olduğu savunulan açıklamada, şu görüşlere yer verildi: "Bu fıkra, hakkında suç işlediği iddia edilen süreli yayınlara 'tedbir amacıyla' yargılama yapılmadan, bir aya kadar, yayın durdurma cezası verilmesini öngörmektedir. Bu düzenleme açık bir 'yargısız infazdır' ve 'sansür' uygulamasıdır. AKP hükümeti eğer bir demokratik açılımdan bahsedecekse öncelikle, kendisinin yarattığı bu hukuk ayıbına son vermelidir. Unutulmamalıdır ki samimiyeti ve güvenilirliği göstergesi, söylemden daha çok yaklaşımlar ve uygulamalar olacaktır. Bu anlamda kapatma kararını kınıyor ve düşünce ile ifade özgürlüğünün önündeki tüm engellerin bir an önce kaldırılması gerektiğini bu vesileyle bir kez daha belirtiyoruz."
(CİHAN)
SON VİDEO HABER
Haber Ara