Aşkın gücüne inanan filozof: Ahmed-i Hani
Ahmed-i Hani, yazmış olduğu Mem u Zin isimli aşk eseriyle Firdevsi'nin Şehname, Shekaspeare'in Romeo ve Juliet ve Nizami'nin Leyla ve Mecnun eserleri düzeyinde evrensel nitelikte bir yapıt ortaya koymuştur.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-08-23 14:33:00
Kürt açılımı dediğimiz süreç, zihinlerimizde, duygu ve düşüncelerimizde çok önemli değişikliklere neden olacaktır.
Tarihî konuşmasında Sayın Başbakan'ın coğrafyamızın farklı kültürlerinin ortaya koyduğu evrensel ürünlere kapsayıcı bir şekilde sahip çıkışı bir dönüm noktasıdır. Sayın Başbakan konuşmasında Fuzuli ve Ahmed-i Hani'yi birlikte sahiplenerek düşünsel anlamda gerçek bir değişimin önünü açmıştır. O konuşmadan sonra Ahmed-i Hani bir daha farklı kimliklere mensup insanların ortak referans noktası olarak gündeme gelmeye başlamıştır.
Ahmed-i Hani, yazmış olduğu Mem u Zin isimli aşk eseriyle Firdevsi'nin Şehname, Shekaspeare'in Romeo ve Juliet ve Nizami'nin Leyla ve Mecnun eserleri düzeyinde evrensel nitelikte bir yapıt ortaya koymuş bir filozof ve bilge kişiliktir. Ahmed-i Hani'yi nasyonalizm gibi bir çocukluk hastalığından başka bir şey olmayan bir ideolojinin öncüsü konumuna getirmek, onun evrensel düşüncesini sığlaştırmak ve küçümsemek anlamına gelmektedir. Nasyonalist sığlığın ötesinde Ahmed-i Hani'nin bütün insanlığa mal olmuş bir Kürt filozofu ve bilgesi olarak anlaşılması gerekmektedir.
Ahmed-i Hani, kendi yaşadığı dönemde insana ve insanî olana değer verilmeyişini, insanî olanın yerine materyalizmin ikame edilmiş olmasına tepki göstermiştir. İnsanî tecrübenin en temel kategorileri olan felsefe, edebiyat ve bilime kimsenin ilgi göstermemesini, paranın ve materyalizmin her şeyin ölçüsü haline getirilmesini Ahmed-i Hani, merkezî insanî sorun olarak değerlendirmektedir; çünkü materyalizm, insanî olan her şeyi yani maneviyatı, özgürlüğü, yaşamı ve aşkı tüketmekte ve yozlaştırmaktadır. O sadece kendi döneminin materyalizmine değil, bütün zamanların materyalizmine ve tüketiciliğine karşı yazmayı, öğrenmeyi ve olgunlaşmayı, manevî ve insanî bir karşı koyuş biçimi olarak ortaya koymaktadır. Mem u Zin hikâyesi, Ahmed-i Hani'nin bütün zamanların materyalizmine karşı yazdığı bir reddiyedir.
SEN-BEN KAVGASINA REDDİYE YAZMAK
Ahmed-i Hani, umudu ve sevgiyi hep amaçlamış bir bilgedir. İnsanların, küçük çıkarları, kabile çatışmaları, sen-ben kavgası yaptığı bir dönemde aşkı ve umudu asli idealler olarak Mem u Zin gibi bir aşk destanında gündeme getirmek, hepimize karşı yapılmış bir meydan okumadır. Bu meydan okuma günümüzde de devam etmektedir. Kürt sorunu gibi ağır bir sorunun tartışıldığı ve herkesin bir yol haritası ortaya koymaya çalıştığı bugünlerde Ahmed-i Hani, hepimize Kürt sorunu dahil ihtilaflarımızın, çatışmalarımızın, cehaletimizin ve açmazlarımızın ancak aşk, umut ve inançla aşılabileceğini söylemeye devam etmektedir. Faili meçhuller, cinayetler, suikastlar, terör, operasyon gibi ürkütücü kavramlarla kuşatılmış olan Kürt sorununa dair tartışmalarımızda aşk ve umut kavramlarını hiç gündeme getirmiyor, bunlara sadece duygusal söylemler olarak dudak büküyoruz. Oysa asıl güç onlardır. O güçlerden sahici olarak niçin nasibimizi almadığımız üzerinde düşünmüyoruz.
Ahmed-i Hani, aşkın gücüne inanmaktadır, çünkü insan olarak bireye inanmaktadır. Aşk, umut, özgürlük, çaba, azim gibi bütün erdemleri kendisinde toplayan büyük bir maceradır. Sonu olmayan aşk macerası, uğruna her türlü zorluğu göze almayı gerektirmektedir. Aşk, temelde bir özgürlük ve yaşam mücadelesidir. Mem ve Zin, aşk denilen maceralarında Botan Beyi'nin hayatlarına müdahalesini reddetmişlerdir. Bu, güç ve iktidarı elinde bulunduran otoritenin her zaman bireysel, özel ve muhterem olana müdahale edebileceğini ortaya koymakta ve bu noktada aşk, dışarıdan gelen zorbaca müdahaleye karşı bireyin sadece kendisine mahsus olan özgür yaşam alanını nasıl koruyabileceğini sembolize etmektedir. Kendi dönemindeki iktidar sahiplerinin, zulüm ve zorbalıklarını gözlemleyen Hani, Lord Acton'un öncüsü olarak iktidarın yozlaşmasına ve yozlaştırıcılığına dikkat çekmekte ve otoritenin bireysel özgürlükler lehine hukukla sınırlanması gerektiği görüşünü dile getirmektedir.
Yaşam ve özgürlük, Hani'nin düşüncesinde en yüce asil değerlerdir. Bu değerlerin nasıl korunacağı, Hani felsefesinin esas sorusudur. Hani, hayata ve özgürlüğe dönmeye olan çağrısını hep tekrar etmektedir, ancak hayata ve özgürlük değerlerine asilce, onurluca ve insanca dönmeyi istemektedir, şiddeti, saldırganlığı ve insanlığı yok etmeyi hedefleyen hiçbir harekete izin vermemektedir. Mem ve Zin'e yapılan zulümler karşısında artık tahammülü kalmadığından dolayı Botan Beyi'ne başkaldırmayı ve Beko'yu ortadan kaldırmayı düşünen Tacdin'e Hani izin vermemektedir. Şiddete başvurmak yerine Hani, hayata ve özgürlüğe dönüşü Mem ve Zin'in derin aşk tecrübesinde ve iç dünyalarındaki manevi derinliklerinde arama yoluna gitmektedir. Bugün de bizim ihtiyaç duyduğumuz şey, yaşam ve özgürlüğe dönüştür; çünkü en çok saldırı altında kalan onlar oldu. Birey ve toplum olarak yaşama ve özgürlüğe dönmeyi yeniden gerçekleştirmeliyiz. Demokratik açılımın gerçek anlamda bir dönüm noktası olması için yaşama ve özgürlüğe dönüşün önündeki engelleri kaldırması, şiddet gibi insanlık dışı bütün araçları etkisizleştiren bir anlayış ve vasıtalara dayanması gerekmektedir.
HAKKARİLİ BİR BİLGE...
Ahmed-i Hani, felsefesini en insanî tecrübe olan aşkta ifadelendirmiştir. O, bir nasyonalist ya da bir sosyalist değildir. O, aşkta sahici anlamda olgun ve özgür insan olmanın yollarını ortaya koymaktadır. O, kendi biricikliği ve özgürlüğü üzerine titrediği gibi, diğer insanların farklılıklarını koruyarak özgür olmalarını savunmaktadır; çünkü ona göre "her ot ancak kendi kökleri üzerine gelişebilmektedir." Ahmed-i Hani'nin yaşama ve özgürlüğe dönüşün referanslarından birisi olduğu bugünlerde bu büyük düşünürü kendi anayurdunda onurlandırmak lazımdır. Hakkarili bir bilge olan Hani'nin adının Hakkari Üniversitesi'ne verilmesi, demokratik açılım sürecinde anlamlı bir adım olacaktır. Ayrıca demokratik açılımın gerçek anlamda bütün Türkiye'yi kapsayan bir proje olduğunun göstergesi olarak Ahmed-i Hani, Mevlânâ ve Hacı Bektaş Veli'nin düşüncelerinin bir arada çalışıldığı evrensel insan düşüncesi araştırmaları merkezinin kurulması da büyük bir anlam ve değer taşıyacaktır.
Kaynak: Zaman
SON VİDEO HABER
Haber Ara