Dolar

34,9524

Euro

36,6243

Altın

3.012,60

Bist

10.058,63

Aksa’da 40 yıldır süren yangın

İHH Mescid-i Aksa’nın yakılmasının 40. yıl dönümünde “Mescid-i Aksa’da Son Durum Raporu" hazırladı. İşte Mescid-i Aksa’nın içinde bulunduğu tehlikeyi anlatan rapor:

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-08-21 12:07:00

Aksa’da  40 yıldır süren yangın

Haber Merkezi / TIMETURK

İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından Mescid-i Aksa’nın yakılmasının 40. yıl dönümünde hazırlanan “Mescid-i Aksa’da Son Durum Raporu" acı bir gerçeği gözler önüne seriyor. İşte dünden bugün Mescid-i Aksa....

Bundan 40 yıl önce, 21 Ağustos 1969 tarihinde, Mescid-i Aksa büyük bir sabotaj eylemine sahne oldu. İşgalin üzerinden henüz iki yıl geçmişken gerçekleştirilen bu imha girişimi, Müslümanların tepkisini ölçmek üzere Siyonistlerin nabız yoklama operasyonu ve karanlık planlarının ilk habercisiydi.

O tarihten bu yana, temelinde Kudüs’ün İslami kimliğini yok etmek olan planlarda bu kimliğin en büyük abidesi ve ispatı olan Mescid-i Aksa’yı yıkmak için sistemli bir çalışma yürütülüyor. Aksa’yı doğrudan yıkmaya cesaret edemediklerinden, Süleyman mabedini ortaya çıkarma iddiasıyla 1970’ten beri yapılan kazılarda Mescid-i Aksa’nın altı tünellerle boşaltılmış ve bir bölümünde Havra inşa edildi.

Sadece mescidin altında değil çevresinde de büyük bir imha operasyonu yürüten Siyonist rejim, işgalin ilk gününden şu ana kadar Müslümanlara ait toplam 8 bini aşkın evi yerle bir etmiş. 6 bin evi daha yıkma kararı alan Siyonist İsrail yönetiminin şimdiki hedefinde; Şeyh Cerrah, Silvan, Bustan, Ra’sil Amud, Abbasiye ve Tur semtlerinde Müslümanlara ait 200’ü aşkın ev bulunuyor.

Caminin güney duvarlarında 2007 yılında başlayan yıkım ise, Türkiye’den giden uzman heyetin olumsuz raporuna rağmen sürmekte ve tüm dünyanın gözleri önünde Mescid-i Aksa yok ediliyor. Caminin Batı yönüne Keydim Yorşlayn adıyla yürütülen proje kapsamında Tenkiziye medresesi yerine dünyanın en büyük sinegokunu inşa planları tamamlanmış.

İlk sabotaj girişiminin üzerinden tam 40 yıl geçtiği şu günlerde, kutsal Mescid-i Aksa’nın içinde bulunduğu tehlike daha iyi anlaşılıyor.

Mescid-i Aksa davası, Filistin sorununun çok üzerinde, tüm İslam dünyasının inancıyla bağlantılı bir konu ve Kudüs’te yaşayan Müslüman azınlığın omuzlarında taşıyamayacağı kadar ağır bir sorumluluk.

İmha girişiminin 40. yılında tüm İslam dünyasının bu sorumluluğu kuşanmasından başka bir çözüm görünmüyor. Daha geç olmadan Aksa’ya sahip çıkmak üzere çalışmalar başlamalı ve kutsal beldede devam eden bu yangını söndürülmeli.

İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırıları

1948 BM bölünme planında kentin doğu kesiminde kaldığı için Yahudi kontrolü dışında olan Mescid-i Aksa, 1967’deki 3. Arap-İsrail savaşında İsrail’in işgaline girmiş ve o tarihten sonra sistemli bir Yahudileştirme çalışmasının hedefi haline geldi.

21 Ağustos 1969 tarihinde Yahudi bir fanatiğin bir grup Siyonistle birlikte Mescid-i Aksa’yı yakma girişimi başarıya ulaşmış ve caminin önemli bir kısmı tahrip edildi.

Çok geçmeden 1970-72 arasında Mescid-i Aksa’yı çevreleyen surların hemen altında arkeolojik çalışma adı altında tünel kazılarına başlandı. Güney ve batı kesimlerinde başlayan kazılarda cami sınırlarının içine girilerek, yaklaşık 13 metre altta bazı oyuklar açıldı.

Batı tarafındaki duvarların altında yer alan yeni kazılar, 1974’ten başlayarak 1976’ya kadar sürdü ve aralarında Ubade bin Samit ile Şeddat bin Evs gibi sahabe kabirlerinin de bulunduğu Müslüman mezarlığının yok edilmesi ile devam etti.

Süleyman mabedinin kalıntılarını arama bahanesiyle yürütülen kazılarda 1977 yılından itibaren caminin kadınlar bölümünün tam altına ulaştılar.

Ağlama duvarı yönünden kazılarını sürdüren Siyonistler, 1979 yılında Mescid-i Aksa’yı zemin altından doğu-batı yönünde ikiyi böldüler. Yine aynı yıl yapılan resmi açılışla, tünel içinde küçük bir Yahudi ibadethanesi geçici olarak kullanılmaya başlandı.

1982 yılından sonra başlayan yeni kazı ve yıkım çalışmalarında, çevredeki bazı Arap sakinlerin evleri kamulaştırıldı ya da doğrudan doğruya Yahudi yerleşimcilere verildi. (Bu dönemde bedava ev sahibi olan Yahudiler arasında Ariel Şaron da bulunuyor.)

1994 yılında Siyonist Kudüs Belediyesi “Kudüs 2020” projesini kabul ederek, Aksa’nın çevresindeki Müslüman nüfusun tahliyesi sürecini hızlandırdı.

Ocak 1999 tarihinde Mescid-i Aksa’yı Süleyman mabedine dönüştürme yolunda İsrail kamuoyunda resmi tartışmalar başlatıldı ve sonraki günlerde yapılacak provokasyonlara ortam hazırlandı.

Temmuz 2000 tarihinde toplanan İsrail parlamentosu, Kudüs’ün “İsrail’in ebedi başkenti” olduğunu yasa maddesi haline getirdi. Vakit kaybedilmeden Kudüs Belediye başkanlığı, haremi şerif bölgesinde Yahudilere de ibadet izni verilmesi konusunda lobicilik çalışmalarını yoğunlaştırdı.

Eylül 2000 tarihinde Ariel Şaron tarafından yapılan provokatif Aksa ziyareti, camiye yönelik en cüretkâr saldırılardan biri olarak tarihe geçerken, Aksa intifadasının başlamasına neden oldu. Bu süreç içinde 5 binden fazla Filistinli hayatını kaybetti.

2007 yılından itibaren Caminin batı yanındaki Babü’l-Mağaribe’de başlayan yıkımlar dünyadan gelen tepkiler ve Türkiye’den giden uzman heyetin olumsuz raporuna rağmen durdurulmadı.

2008 yılı sonundan itibaren Aksa camiinin çevresindeki mahalleleri boşaltmaya başlayan Siyonist yönetim, Silvan, Şeyh Cerrah ve Butsan mahallelerinde evleri tahliye etmeye başladı.

2009 yılında Kudüs belediyesi aldığı karar ile Doğu Kudüs’te ruhsatsız olduğu gerekçesiyle Filistinlilere ait evlerin yüzde 25’inin yıkılacağını açıkladı. Bu yıkımlara Aksa çevresindeki mahallelerden başlanma ihtimali üzerine fanatik Yahudiler mabet maketleri ile provakatif faaliyetlerine hız verdi.
SON VİDEO HABER

Polis memuru, ölümüne neden olduğu gencin ailesinden af diledi

Haber Ara