Dolar

34,9485

Euro

36,7943

Altın

2.997,37

Bist

10.020,99

Nietzsche ve İslam

S. Parvez Manzoor, Roy Jackson'un “Nietzsche ve İslam” adlı kitabını kritize etti. Manzoor, "Kitap, Müslüman okuyucular tarafından dikkatli bir analizi hak ediyor" dedi.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-08-17 10:41:00

Nietzsche ve İslam

Dindar ve Laik Dünyayı Kucaklamak

S. Parvez Manzoor*

Kitap eleştirisi: Nietzsche ve İslam**

Bu provokatif çalışmanın başlığı, çalışmanın kapsamı ve içeriği hakkında çok az bilgi veriyor. Nietzsche çoğunlukla nihilizm ile ilişkilendirilse de iktidar arzusu ve salt ateizm Jackson’ın zamanlı tepkisinin asıl temelidir. Bu çalışma Alman filozofun, bugüne kadar çok az bilinen kayıtsız ahlak ve doğruluk arzusunu kabullenen başka bir inanca geçici ilgisinin inceliklerine odaklanan bir uzman monografisi değildir. Daha çok Roy Jackson “Nietzsche ve İslam” kitabında İmparatorluğun zaferci söylemin ya da siyasi teşkilata indirgeyen irticacı fundamentalizmin kutsal hayallerinin kutsal mabedine konan İslam’a karşı olan tüm indirgemeci saldırılara odaklanan uzun tartışmalar sunmuştur.

İslamı burada daha basit bir siyasi proje, Dünya hâkimiyetinin kaba ideolojisi olarak yorumlamak inancın ruhani bölümünü yok etmek ve üstün ahlakından mahrum bırakmaktır. İkilik bilinci tarafından bilgilendirilen ve geleceğe yönelik ‘medeniyetlerin çarpışması’ görüşleri ile muhafaza edilen 9/11 sonrası tartışmalarının çoğu Müslüman inancının kötü taklidini sunmaktadır. İnancın laikleşmesi göz önüne alındığında İslamın görünüşünün bozulmasına karşı Müslümanlar fani olanın üzerindeki üstün hâkimiyeti, fanilik üzerinde ebediliği, dar görüşlülüğe karşı evrenselliği yeniden doğrulamakla mükelleftirler.

İşte benim inancın merkeziyetini açıklama girişimim: İslam’ın nihai vizyonu insan aklından üstündür: ahlaki bir doktrindir, laik bir ideoloji değildir. İslam ebediyetin perspektifinden insan formunun ölçüsünü esas alır ve gerçekliği varlık ve zaman dünyasının ötesinde yatan bir inancı teşvik eder. Sadece nihai üstünlüğe yönelik bir bağlılık ile insan dünyası - tarih ve siyaset dünyası – aradığı anlama sahip olur. İnsan dünyasının ister var oluşsal olarak ister ahlaki olarak nevi şahsına münhasır olmak yönünde bir iddiası yoktur. İnsanlığın varlığı bir hediyedir ve onun etiği ise bağlılıktır. Ahlak bir yükümlülüktür, insanoğlunun kendisi tarafından açıktan açığa müzakeresi yapılan bir sözleşmeli anlaşmadır, keyfi olarak ona kabul ettirilen bir yük değildir. Varlık ve etik böylece İslami perspektifin ayrılmazıdır.


Roy Jackson

Sadece kendimiz varlığa karar veremeyeceğimiz gibi, ahlaki sözleşmeyi de feshedemeyiz. Elbette aptalca ya da kendini beğenmiş bir şekilde anlaşmamızın şartlarını dikkate almayabiliriz, fakat onu ayrıştırmak, bizim yapabileceğimiz bir şey değildir. İnsan formu, dolayısıyla meselelerin İslami şeması asla üstünlüğün yükümlülüğünden mahrum bırakılmaz. Siyaset ve tarih dünyası meşruiyeti ve anlamı ne olursa olsun İslami bağlılığın hepsi ve en sonu olamaz.
Jackson’ın kitabı her ne kadar yalın ve sıradan bir dil ile olsa da aynı düşünceleri yansıtıyor ve aynı doğruyu yineliyor. Kitap, tarihler arası normlar olarak teşvik edildiğinde bile İslam’ın bu dünyaya ait tüm tasavvurlarının bir felsefi çürütmesi olarak kendini takdim ediyor. Onun için kitabın birbiri ile bağlantılı iki hedefi var: Friedrich Nietszche’nin ‘ateizmin bayraktarı olmadığı’ ve ‘onun felsefesinin modern dünyada İslam kimliğinin nasıl algılandığı ile ilgili özel ilişkisi’. Oryantalistlerin özcülüğüne (essentialism) ya da fundamentalistlerin şeriatçılığına karşıt argümanı tamamıyla zamanın polemikli, kişiliksizleştiren ve kötüleyici tartışma terimlerine hazırlıklıydı.

Dahası, orijinal bir şekilde tarih ötesi olan görüşünde ‘Mevlana Mevdudi’nin felsefesinde’ radikal benimsemenin altını çizmeden önce, İslam’a ısrarla Kur’an, Peygamber, Medine ve Doğru Yol Gösterilen Halifeler’ anahtar paradigmaları ile yaklaşmaktadır. Bir sonraki bölümde Jackson Nietzsche’yi ‘dindar bir ateist olarak’ değerlendirir ve ‘Nietzsche’nin dindarlığının’ insanoğluna herhangi bir anlamlı var oluşu sağlayan laik düzendeki inanç eksikliğinde yattığını ileri sürer. Gerçekten Jackson kitabında, bugün İslam’ın Nietzsche’nin radikal cevabından farklı olmayan bir kriz ile yüzleştiğini ısrar ederek bu argümanı geliştirir. Jackson’ın görüşüne göre İslam birçok seçenekle yüzleşmekte. Bunlardan en temel olan iki tanesi ya İslam’ın Avrupa’da Hıristiyanlığın aynı geçiş yolunu takip etmesi ve Tanrısını ‘ölü Tanrıya’ dönüştürmesi (Nietzsche’nin çok eleştirdiği) ya da Nietzsche’nin dindarlığından ve laikliği bir düşman olarak algılamayan ‘yaşayan Tanrıyı’ kucaklamasından ders almaktır.



Kuran paradigmaları ile ilgili ve tarihi bağlamın (‘Cahiliyyeden türeyen Ruh’ ve ‘Peygamber ile Raşidun zamanından türeyen Ruh’) ele alındığı kitabın sonraki bölümleri yoruma dayalı. Burada yazar tartışmasını orjinal kaynaklara dayandırıp günümüz düşünürlerinin tasavvurları ile tamamlayarak İslam’ın normatif görüşünü yorumlamaktadır. Jackson tüm bunları hassaslık ve analitik sezgi ile ayrıca adil ölçüde bir açıklıkla ele almaktadır. Mevdudi’nin İslam Devleti tasavvuruna eleştirisi ketumluğun ve geçiştirmenin affedilir günahlarının işlenmesi olarak algılanmamalıdır: ‘İslami Devlet için bir kaynak teşkil eden Doğru Yönlendirilen Halifelerin geleneklerinin dikkatle ele alınmadığına yönelik tarihler ötesi iddia’ ya da ‘İslam’ın İslam Devletini düzenlediğine dair kanıtların çok az olması’. Ayrıca pek çok Müslüman düşünürün birleştiği bu muhakeme bugün devletin özellikle laik ideolojinin prizmasıyla görüldüğü gerçeğine bizi duyarsızlaştırmamalıdır; gerçekten baştan sona özünde var olan şeylerin en son şemasında bir inançta gizlidir. Kendi adımıza İslami bağlılık kutsal yasanın herhangi bir siyaseti tarafından tüketilmese bile, o olmadan da yapılabileceğini vurgulamalıyız.

Zihnimdeki İslami devlet üzerine her türlü tartışmadaki kilit mesele tarih ve normun kesişim noktasıdır. Norm olarak İslam’ın biçimlendirici tarihini okumaya yönelik Müslüman girişimini kabul etmek ayrıca bir Müslüman’ın her zaman yasal bir özne olarak kalacağı teokratik devlet teorisine boyun eğmektir. Bununla birlikte ‘fundamentalist’ siyasetin kopyasını sunmak değildir. İslami düzen meselelerinde Hukuk ve Devlet her zaman üstün referanslarını tutarlar. Sadece hükümet gerçekleştirildiğinde inancın gerçeklik arzusu (Nietzsche) inancı üzerinde güç arzusunu zulüm ve adaletsizliğin enstrümanına dönüştürür. Bu yüzden, Hukuk inancın yerine geçmez ancak inancı sağlamlaştırır. Üstünlüğü tasdik eden dünya görüşünde var olan İnanç ve hukuk arasında kaçınılmaz bir gerginlik kaçınılmazdır. Bununla birlikte bundan ayrıca haberdar olan fetva ve takvanın paradoksu olarak bu ifade eden İslami gelenek onları çelişki olarak kabul etmiyor. Laiklik problemi sekulerizmin aksine ayrıca bu ışıkta görülmelidir.

Sekülerizmin her sevilen çocuk gibi birçok adı vardır. Modern literatürde bu, ya mütevazı bir şekilde kilise otoritelerine bir itiraz, çoğulculuk için bir model, bir toplum teorisi, bir hükümet doktrini olarak; ya da saygın bir şekilde tarih felsefesi, ateizm öğretisi, humanizm epistomolojisi olarak; ya da daha heybetli bir şekilde her şeyin en son şemasına bir cevap olan Batıniliğin metafiziği olarak sunulmuştur. Akademik söylemde bunu nerdeyse bir Sokratik tanıma göre uyarlamak ve tarih sürecinin (laikleştirme), ruh hali ve kültür (laiklik) ve gerçeklik teorisi (sekülerizm) olarak farklı alametlerini ayırmak bir gelenektir.

Herkesin ne tüm bu iddiaların nedenlerinin atıflarını ne de her laiklik ifadesini, dünyevi, vicdan ve dindarlık karşıtı ya da İslam’a düşman olarak savunmadığını söylemeye gerek yok. Devlet ahlaki egemenliğini ilan etmediği sürece, bir vatandaşlık kriteri olarak üstünlük reddini şart koşmadığı sürece Müslüman inancı uzlaşma ve faydacılık ruhundaki laik siyasete uymada bir sıkıntı yaşamayacaktır.

Jackson’ın kitabı, fikir verici, bilimsel ve ziyadesiyle okunabilirdir. Güncel ideolojik tartışmaya önemli bir katkı sağlıyor ve Müslüman okuyucular tarafından dikkatli bir analizi hak ediyor.

* S. Parvez Manzoor İsveçli Müslüman yazar ve düşünür. Çoğunlukla İslam, Müslümanlar ve Müslüman dünyanın durumu hakkında yazar. Afkar Inquriy dergisinin editörüdür.

** Roy Jackson, Nietzsche ve Islam, Routledge Yayınevi, 2005, 194 sayfa.


Bu makale Merve Dursun tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.

SON VİDEO HABER

Suriyeliler gitti, atölyeler boş kaldı!

Haber Ara