"Öcalan sürece dahil edilmemeli"
Politik psikoloji kavramının geliştiricisi, ABD’de en prestijli ödüllerinden birini sahibi; Prof. Dr. Vamık Volkan, Türkiye’nin içinden geçtiği kritik süreci değerlendirdi.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-08-13 23:48:00
Tüm dünyada etnik çatışmaların, savaşların olduğu bölgelerde çalışmalar yürüten, dünya liderlerine sorunları çözmelerinde gayri resmi diplomasiyi kullanarak danışmanlık yapan Volkan, ilk kez 2008'de Cumhurbaşkanı Gül'ün davetlisi olarak Türkiye'ye gelmişti.
Defne Sarısoy: Birkaç gün önce Kürt açılımına ilişkin olarak Ankara'da İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile görüştünüz. Sizin bu toplantı sırasında önerilerinizi Estonya'dan esinlenerek ‘ağaç modeli’ ile açıkladığınız basına yansıdı. Öncelikle bu model neler getiriyor ve Türkiye için de uygulanabilir mi?
Vamık Volkan: Basına neler yansıdı bilmiyorum ama biz genel şeylerden bahsettik. Söylediğiniz şeyler yani çatışmalar başka ülkelerde de var. Türkiye’de ise şu anda barışçıl bir açılım söz konusu. Bunu kesinlikle kaybetmemek gerekir; umut verici bir şey. Ben psikolojik yönden yardıma hazırım, onu söylemek isterim.
DS: Verdiğiniz konferanslarda Türkiye'nin durumunu, ‘basketbol sahasına zeytinyağı döküp basket oynamaya çalışmak’ olarak tarif ediyorsunuz. Kürt sorununun çözümünde gerçekten imkansızlıkların varolduğu bir ortam mı söz konusu?
VV: Ben şunu söylemek istedim: bir basketbol maçını izlemek çok zevkli ve güzel bir şey. Kuralları olan bir oyun. Ve bir aşağılama olmuyor. Bir taraf kazanıyor ancak herkes gururlu. Ben Kıbrıslıyım ve zeytinyağını çok severim. Bir varil zeytinyağı aldığımı ve basket sahasına döktüğümü düşünün. İki takım da kaos içine girer ve oyunlarını sergileyemezler. Bu yüzden zeytinyağını sahadan temizlemek gerekiyor.
Türkiye’de çok büyük acılar oldu. 10 binlerce insan öldü. Anneler ve babalar ağlıyor ve halen felaket devam ediyor. Toplumda bir takım psikolojik süreçler gelişmiştir: Bunları teşhis etmek ve anlamak gerekli. Yağı silmek için stratejiler geliştirmek gerekiyor. Çok boyutlu bir süreç. Maddi, yasal ve askeri bakımdan bakılması gereken bir durum ancak toplumun psikolojisini göz önünde bulundurmazsak yağı temizlemek zor olur.
Kürt sorunu ve buna benzer şeylerden söz ediyoruz ama Türkiye’de güzel şeyler de oluyor tabi ki. Fakat 30 sene oldu ve felaket bir şeyden bahsediyoruz. Herkes bundan bıkmış ve usanmıştır diye düşünüyorum. Ulusal bir sorun ve bir açılım olursa herkes bunu desteklemeli. Politikada bir gerçek ama bunun dışında da bir şey yapmamız gerekiyor. Ben bu anlamda son gelişmeleri ümit verici bir açılım olarak görüyorum.
DS: Böylesine kemikleşmiş sorunların çözümünde, özellikle toplumun her kesimini çözüme dahil edebilecek yöntemler neler? Kürt açılımının toplumsal bir mutabakata dönüşebilmesi için olmazsa olmazlar neler?
VV: Ben yalnızca bildiğim yöntemlerden bahsedebilirim. Çok çeşitli yöntemler var. Politik liderlerin durumu; birbirlerini aşağılamadan konuşmaları meselesi. Maddi durum var ama konuşmadan bu işler olmuyor.
Çatışma ve ölümler oldu mu; öteki yalnızca gerçek değildir aynı zamanda öteki bir fantezidir. Gerçeği fanteziden ayırarak konuşursak daha gerçekçi yollar bulabiliriz. Ben bu söylediklerim üzerinde uzun yıllar çalıştım.
DS: Ekonomik sorunlar çözüme yaklaşmak noktasında nasıl bir engel çıkarabilir ya da bunları çözmek işi kolaylaştırır mı?
VV: Öneriler oradaki durumu bilenlerden gelir. Politikacılar önerilerde bulunurlar ya, benim istediğim yapılan konuşmalar sonrası bunların ortaya çıkmasıdır. İşte o zaman herkes gururla bu süreçte bir yer almış olur. Neler istedikleri, neler yapılması gerektiği, konuştuktan sonra ortaya çıkar. Acele bir çözüm yoktur burada.
Çok uzun süren büyük bir felaketten bahsediyoruz; kimlik meselesi oldu. Artık işin içine psikoloji girdi ve bunları araştırmamız gerekiyor.
DS: Hükümete bu süreçte ne önerirsiniz ve nasıl bir yol izlenmeli? Biraz zaman alacak dediniz...
VV: Çok zamana ihtiyaç var. Aylardan bahsetmiyorum; tabi böyle de olabilir ama senelerden söz ediyorum. Bir geçmişimiz var ve Türklerle Kürtler kardeş gibi yaşamışlar. Bu kadar yaşanmışlıkların ardından ayrımcılık olmasın yoksa başımıza felaketler gelir. Konuşmak lazım ve konuşmakla kimse bir şey kaybetmez; konuşmak ayıp bir şey değil.
DS: Son dönemde Başbakan Erdoğan’ın söylemleri DTP lideri tarafından da olumlu karşılanıyor. Karşılıklı bir iyi niyet olduğunu söyleyebilir miyiz?
VV: Bu bir açılım ve nasıl gelişeceğini tahmin edemem. Ümit verici bir açılım ve umarım çok iyi gelişir. Çok sevindiri ve çok önemli bir haber bu açılım. Açılımı parçalamayalım, devam etmesine bakalım, yavaş yavaş gelişen bir ortamda barış toplumuna doğru bir süreç gerçekleşebilir.
DS: Muhalefet liderlerinin hükümetin görüşme taleplerini reddetmesini nasıl yorumluyorsunuz? Muhalefetin dahil olmadığı bir süreç başarıya ulaşabilecek mi?
VV: Ben bu konuya değinmek istemiyorum çünkü o zaman politikaya girmiş olurum. Benim ümidim, herkesin bu durumu ulusal bir özlem olarak görmesidir. Bizi mahveden bu şeyin durması gerekiyor. Bu nedenle politikanın üstünde bir inançla herkesin bu açılıma yardımcı olmasını diliyorum.
DS: Sizce Abdullah Öcalan bu sürece dahil edilmeli mi? Sizin bu konudaki görüşünüz ne?
VV: O konu benim için çok basit; katiyen...
Eğer bir Kürt vatandaş Abdullah Öcalan’ı kendisini kahramanı olarak görürse, bu onun bileceği bir şey. Abdullah Öcalan’ın başlattığı süreç ölümlerle dolu... O, o sürecin sembolü. Öyle bir dönemim sembolünü barışçıl bir sürece sokarsanız millet allak bullak olur. O zaman konuşma durur.
Benim için çok basit ve kesinlikle Abdullah Öcalan bu sürecin içine girmemeli. Bu konularda çalışmış bir insan olarak ben böyle düşünüyorum ama başka türlü düşünenler de olabilir tabi ki.
(ntv)
SON VİDEO HABER
Haber Ara