Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

17 Ağustos’un acısı hâlâ taze

Marmara depreminin üzerinden 10 yıl geçti ve yakınlarını kaybeden ailelerin acısı hala taze. Karamert ailesi de bunlardan biri ve depremde 7 yaşında olan Gözde’lerini aramaktan vazgeçmiyorlar.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-08-12 21:45:00

17 Ağustos’un acısı hâlâ taze



17 Ağustos depreminin açtığı yaralar hala taze. Ölenlerin yanı sıra yakınlarını kaybeden aileler de ayrı bir acı yaşıyor.

Depremde 7 yaşındaki kızlarını kaybeden Karamert ailesi de 10 yıldır büyük bir umutla kızlarının izini sürüyor.

Kızlarının yaşadığına inanan ve hükümetten yardım bekleb aileden, "O kadar zor ki zil çalsa bekliyorsunuz, kapı telefon çalsa hep umut, dile kolay 10 yıl çok uzun bir süre" sözleri duyuluyor.


Gözde Karamert, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminde 7 yaşındaydı ve kaybolan yüzlerce kişiden biri olarak kayıtlara geçti.

Anne ve babası Gölcük'te oturdukları apartmanın enkazından yaralı olarak çıkarılıp hastaneye kaldırıldılar. Görgü tanıklarının anlatımına göre Gözde enkazdan sağ kurtulmuştu; yaralı da değildi.

Anne Nilgün Karamert, "Bir teğmen karşı arsada gözdeyi bulmuş, hiçbir yarası beresi yokmuş. Kırık veya çıkık vardır diye askeri hastaneye götürülmüş. Hastanede teğmen bayılmış, ayıldığında da yanında çocuk yokmuş. Teğmen bizi buldu, hiçbir yarası olmadığını için Gözde’yi resminden tanıdı. Daha sonra araştırmamız sonucunda hiçbir şey çıkmadı. Aklıma her türlü şey aklıma geliyor. İçeriden biri mi sattı, çocuğu olmayan biri mi aldı..." diyor.

10 yıldır çalmadıkları kapı kalmadığını belirten Nilgün karamert, sonuç alamadıklarını ancak görgü tanıklarının ifadeleri ile kızlarının yaşadığına inanmayı sürdürdüklerini belirtiyor:

"Ben yüzde 100 eminim ki biri evlat edindi çocuğumu. Bu kadar araştırmaya karşı ölmüş olduğuna dair küçücük bir ipucu bulamadık. Okulda görüldü, ‘kaçırıldı’ dendi, hep birileri gördü; ben hiç görmedim. Belki hafızasını kaybetmiş, bizi unutmuş olabilir ama bizim bu çağrımızı duyanlara çok rica ediyorum... Belki adı da başka olabilir ama biz yaşıyoruz; annesi babası yaşıyor. Bir kardeşi var, bir kardeşi daha olacak ve 3 kardeşin bir arada büyümesini istiyorum."

Öte yandan, Türk Kızılayı Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, Marmara depreminin ardından 'devletin üzerine düşen görevi yerine getirmediğini' söylemenin haksızlık olacağını dile getirdi.

Işıkara, ''Türkiye'nin Afeti: 10. Yıl Anma Etkinlikleri'' kapsamında düzenlenen ''Kuzey Anadolu Fay Hattı Bisiklet Turu'' için Samsun'a giderken Amasya'ya uğradı.

Burada, depremin üzerinden 10 yıl geçtiğini anımsatan Işıkara, bu süre içinde Türkiye'de depreme karşı bilinçlenme yönünde önemli çabalar gerçekleştiğini söyledi.

''Marmara depremi büyüklüğü, etkilediği alan, genişliği ve sebep olduğu maddi kayıplar açısından son yüzyılın en büyük depremlerinden biridir'' diyen Işıkara, ''Marmara depreminin ardından aradan geçen 10 yılda 'devletin üzerine düşen görevi yerine getirmediğini' söylemek haksızlık olur. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, mevcut binaların depreme karşı güçlendirilmesi hususundaki sorumluluğunu yerine getirmeye çalışmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı ise okullara depreme karşı bilinçlendirme çalışmaları yaparak bu konuda öğrencileri eğitmektedir. Son yıllarda ilgililer tarafından yapılan kontroller sıkılaştırılmış binalar deprem yönetmeliklerine göre inşa edilmektedir'' şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Işıkara, Afete Hazırlık ve Deprem Eğitim Derneği olarak başlattıkları ''Deprem Aklımızda, Hayat Önümüzde'' konulu proje ile geçmişte deprem felaketi yaşayan Erzincan, Sivas ve Tokat gibi illerde bilinçlendirme çalışmalarına katıldıklarını bildirdi.

Işıkara, ayrıca İstanbul'daki köprülerin bakıma alınması sonucu trafikte yaşanan geçici sorunlardan dolayı yapılan eleştirileri yerinde bulmadığını da belirterek, ''Eğer köprü bakıma alınmazsa esas kıyamet o zaman kopar'' dedi.

Haber Ara