84 yaşında bir yazar
Gülcan Kaplan - İzmir'in Dikili ilçesi Kabakum köyünde yaşayan 84 yaşındaki Nail Çağlıyan, ilerleyen yaşına ve yaşadığı sağlık sorunlarına rağmen ''yazma sevdasından'' vazgeçemiyor.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-08-06 10:42:00
Dikili'nin ''Nail öğretmeni'', gençlerin ''Nail dedesi'', bugüne kadar yazdığı 5 kitabıyla hem Dikili'yi ve köyü Kabakum'u tanıtmış, hem de bir zamanların köy enstitülerini...
Nail Çağlayan bilgisayara geçirilmeyi bekleyen 6. kitabında, günümüz eğitiminin nasıl daha üretken hale getirilebileceğine kafa yormuş. Çağlayan, bu kitap basıldıktan sonra köy enstitülerinden edindiği tecrübeler ışığında Dikili'de tarım ve hayvancılığı anlatacağını söylüyor.
Merak saldığı konular ve üstlendiği misyonla ilçede herkes tarafından sevilen ve saygı duyulan Nail dede, kendini ''fil hafızalı'' olarak tanıtıyor. Çünkü ne bir kez tanıştığı insanı, ne anlatılanları, ne de yaşadıklarını unutmamış. Selam veren herkesi bilip tanıyor. Daha önce karşılaşmadığını anladığındaysa nezaketli ve özenli üslubuyla kitaplarından, eski zamanlardan, köy enstitülerinden bahsediyor.
Yazma aşkı herkese, özellikle de gençlere örnek olacak nitelikte olan Nail dedenin işine verdiği ciddiyeti ve titiz çalışmasını kitaplarında da görmek mümkün.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Nail Çağlıyan, kendini tanıtmaya şu sözlerle başlıyor:
''1925 doğumluyum. Dikili Tınaztepe İlkokulunu bitirdim. 1939'da dikili depreminde annem, babam, küçük kardeşim öldü. Okulumuzun başöğretmeni elimden tuttu, babalık yaptı, beni köy enstitüsü imtihanlarına soktu ve kaydettirdi. Öğretmenlik aşkımı da başöğretmenime borçluyum.''
Köy Enstitüsünden 1944'te mezun olur olmaz köyüne tayin edildiğini anlatan Çağlıyan, ''Ama önce Ortaklar'a götürdüler ve Ortaklar Köy Enstitüsünün temelini biz attık, ilk kazmayı vurduk. Sonrasında 28 yıl aynı köyde, kendi köyümde öğretmenlik yaptım. 1972 yılında da emekliliğe ayrıldım ama bence erken emekli oldum'' diye konuştu.
Kitap yazma sevdası nasıl başladı
Çağlıyan, ''kitap yazma sevdasının'' nasıl başladığına dair de şunları anlattı:
''Kabakum'daki okul ortaokul olunca müdür Veli Bilge bey beni çağırtmış, gittim. Bütün öğretmenler beni hürmetle karşıladılar. Dediler ki 'Hocam ne Dikili'yi, ne Kabakum'u kimse bilmiyor. Sen buraların en yaşlısısın, okulumuzun da kurucususun. Ne olur bize buraların tarihini anlat hem de yaz' Böylece ilkin 'Köyümüz Kabakum' kitabını yazdım.''
Köyünün tarihçesini, hem kendi yaşadıklarından, hem de anlatılanlardan yola çıkarak aktardığı bu ilk kitabının ardından okul müdürü ve öğretmenlerin yazmayı sürdürmesini rica etmeleriyle ''Önce Kargalar Yok Oldu, Ya Sonra'' isimli kitabını yazdığını ifade eden Çağlıyan, bu kitabında doğa ve çevre yazılarının bulunduğunu, yangın, kuraklık gibi çevre ''felaketlerini'' tarihiyle anlattığını söyledi.
Nail Çağlıyan, ''Köy Enstitüleri ve Köy Öğretmenliğim'' kitabının ardından dördüncü kitabında sıranın Dikili'yi tanıtmaya geldiğini ve uzun araştırmalarının sonucunda ''Dikili'de Araştırdıkça'' kitabını yazdığını belirterek, ''Dikili'yi anlattık, bütün köyleriyle beraber. Onu bitirince de 'İlçemiz Dikili' kitabında kuruluşundan zamanımıza kadar ilçemizi anlattım'' şeklinde konuştu.
Bu kitapta ilçede yaşanan depremlerden, salgın hastalıklara, tarım ve hayvancılıktan, ilçenin verimli topraklarında yetişen lezzetli otlara ve bu otlarla pişirilen zeytinyağlı yemeklere dair birçok bilgiye yer verdiğini kaydeden Çağlıyan, zeytinyağlı tariflerini aktardığı bölümün sonuna da ''Eşim Zehra Çağlıyan Giritli bir ailenin kızı idi. Yabani otların hepsini tanır, kavurma, haşlama ve salatasını yapardı'' şeklinde yazarak, tariflerin kaynağı olarak rahmetli eşini gösterdiğini ifade etti.
Yazma aşkı sadece gençlerde olan bir şey değil
Nail Çağlıyan, sağlık sorunları yaşasa da kendi deyimiyle ''genç ve zinde zihniyle'' bundan sonra da yazmaya, üretmeye devam edeceğini kaydederek, ''Yeni kitabım 'Üretken Eğitim' hazır, bilgisayardan geçecek. Eğitimin bugünkü ezbercilikten nasıl kurtulup üretken olabileceğini anlatıyorum. Sonra da Dikili'de tarım ve hayvancılığı anlatacağım kitabı yazacağım'' dedi.
Köy enstitülerinde bilimsel derslerin yanında, hayvancılık, bağcılık, tarla ziraati gibi dersler köye yarayacak derslerin de verildiğini anlatan Çağlıyan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Öğrenim süresi 5 yıldı, ama yaz tatili yoktu. Çünkü bir an evvel köylere öğretmen yetiştirilmesi gerekiyordu. 20 gün sırayla izin vardı. Bir sınıf gider, onlar geldiğinde diğeri giderdi. Günde 11 saat ders görürdük. Şimdi nerede var bu kadar ders? İşte üretken eğitim. Şu ezberci eğitim olmasıydı bugün üretken eğitim devam etseydi, köy enstitüleri kapatılmasaydı, Türkiye'deki eğitim düzeyi ortalaması orta okul düzeyine yükselirdi.
Mesela 4-5 sene evvel bizim köyde okuma yazma kursu açıldı. Ama ben öğretmenlik yaparken, yaşlılar dışında okuma yazma bilmeyen, ilkokul diploması almayan kalmamıştı. Ama sonra köyümüz sayfiye yerine dönüştü. Bilhassa genç hanımlar okuma yazmadan yoksun hale geldi. Halk eğitim onlara kurs açtı.''
(AA)
SON VİDEO HABER
Haber Ara