İran, Çin ve Yeni İpek Yolu
Washington kabul etmekten kaçınabilir, fakat Avrasya’daki Yeni Büyük Oyunda Tahran-Pekin ekseni geleceği dile getiriyor: çok kutupluluk.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-08-03 05:08:00
İran, Çin ve Yeni İpek Yolu
Pepe Escobar*
Önceki bölüm: Şişedeki akrepler: Iran ve Rusya
Bir Pekin-Tahran ekseninden söz etmek mantıklı mı? İran’ın Şangay İşbirliği Örgütü’ne (SCO) tam bir üye olma başvusunun 2008’teki Tacikistan zirvesinde açıkça reddedilmesi göz önüne alındığında bu pek mantıklı görünmüyor.
Tahran’daki molla rejiminin askeri diktatörlüğü ve Pekin’deki ortak yönetiminin son çalkantıları – Tahran’daki “yeşil devrim” ve Urumçi’de Uygur isyanları - ele alış şeklini, Batıdaki hayalet mitolojisi “Asya despotizminin” yeniden uyanmasını gören biri için ise bu sorunun cevabı evet olabilir.
İran-Çin ilişkisi içiçe giren Çin kutuları oyunu gibidir. Karışıklık ortasında, muhteşem ya da ürkütücü olan binyıllık tarihleri eşit olan İslam Cumhuriyeti kendini askerileştirilmiş teokrasi olarak ortaya koyduğu ve Halk Cumhuriyetinin aslında bir kapitalist oligarşi olduğunu gören biri için aslında hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
İran’da son zamanlarda ne olursa olsun, Hümeyni-Ahmedinecad-Iran Devrim Muhafızları eksenindeki gücünü sağlamlaşarak, ihtilaf çerçevesinde düşüşe geçen ABD süpergücü ve yeniden ortaya çıkan Rusya büyük gücü ile birlikte büyük gücünün peşinde olan Çin arasında ilişkiler gelişmeye devam edecektir.
Yolda
İran ve Çin Avrasya’da Yeni İpek Yolu ya da rotası üzerinde. Her ikisi de yolun en saygın ve eski ortakları. Part İmparatorluğu ve Han hanedanlığı arasındaki ik karşılaşma Zhang Qian göçebe nüfus ile Baktria’ya (bugünün Afganistan’ı) çarpışmaya gönderildiğinde M.Ö. 140 yılında yaşandı. Bu en sonunda Çin’in Orta Asya’ya yayılmasına ve Hindistan ile değişimine kadar gitti.
Efsanevi İpek Yolu üzerinden ipek, porselen, atlar, kehribar, fildişi, tütsü ticareti patlamıştı. Yıllar boyunca İpek Yolu üzerinde bir dizi seyahatlerde bulunan biri olarak, orada Persler’in vaha oluşturma sanatı uzmanlığı ile nasıl İpek Yolunu kontrol ettiğini ve böylece Çin, Hindistan ve Batı arasında aracılık sürecine başladığını öğrenmiş oldum.
Kara güzergahına paralel olarak ayrıca Basra Körfezi’nden Kanton’a (bugünün Guangzhou’su) bir deniz güzergahı vardı. Budist metinlerini çeviren Perslilerle ve Hindistan’ı ziyaret eden Çinli başlangıç noktası olarak kullandıkları Pers köylerinin geçtiği şüphesiz bir de dini güzergah vardı. Sasani İmparatorluğu’nun resmi dini Zerdüştlük Çin’den 6. yüzyılının sonunda ve 7. yüzyıl boyunca Manişeyizm Persililer tarafından getirildi. Diplomasi bunu takip etti: son Sasani İmparatorunun oğlu M.S. 670’de Araplardan kaçtı ve Tang hanedanında sığınacak yer buldu. Moğol dönemi boyunca, İslam Çin’e yayıldı.
İran hiçbir zaman sömürge olmadı. Fakat 19. Yüzyılda Britanya İmparatorluğu ve Rusya arasındaki asıl Büyük Oyunda ve 20. Yüzyılda Soğuk Savaş döneminde ABD ve Sovyetler Birliği arasında ayrıcalıklı bir alandı. İslami Devrim ilk olarak Hümeyni’nin resmi siyaseti ilk olarak “ne Doğu ne de Batı” şeklinde anlaşılabilir. Fakat gerçekte, İran her ikisi arasında bir köprü olmayı hayal ediyor.
Bu bizi İran’ın Avrasya merkez üssünde kaçınılmaz jeopolitik kilit rolüne getiriyor. Yeni İpek Yolu - petrolün Asya’ya ulaştırılacağı Basra Körfezi’ne bağlı Hazar Denizinin önemli bir düğüm noktasının bulunduğu enerji koridoruna – Asya Enerji Güvenlik Bölgesine – dönüşüyor. Oyununun doğalgaz açısından adı Pipelineistan’dır (boru hattı diyarı. Son zamanlarda İran-Pakistan boru hattı (IP) üzerinde karara varılması ile sonucunun İran ve Çin arasında direk bir bağlantı olduğu İran ile Türkmenistan arasındaki bağlantı buna örnektir.
Bunun dışında Rusya, Orta Asya, İran ve Basra Körfezi yoluyla Avrupa ve Hindistan arasında projelendirilen bir karayolu ve demiryolu bağlantısı olan çok iddialı “Kuzey-Güney koridoru” ve Orta Asya (Afganistan, Tacikistan ve Özbekistan) yoluyla Çin ve Basra Körfezi arasındaki kara güzergahı olan en son Yeni İpek Yolu hayali var.
Çemberin Genişliği
Sünniler tarafından çevrelenen Şii inancının kalesi olarak, fiili teokratik diktatörlük yönetiminde olan İran’ın hala çaresizce içinde bulunduğu izolasyonundan kurtulmaya ihtiyacı var. İçinde bulunduğu karışık ve çalkantılı çevrede: Batıda Irak hala ABD işgali altında, Kuzeybatıda Kafkaslar son derece değişken, Kuzeydoğudaki dayanaksız Orta Asya ülkeleri, Doğuda Afganistan ve Pakistan’daki kötü durumlardan bahsedebiliriz. İsrail, Rusya, Çin, Pakistan ve Hindistan’ın oluşturduğu nükleer komşulardan bahsetmeye bile gerek yok.
İran için teknolojik ilerleme tamamıyla sivil bir nükleer programda uzmanlaşmak anlamına geliyor. Nükleer bir aygıt inşaa etme ihtimali yoluyla bir barınağa dönüşmesi kazancı da ekleniyor? Resmi olarak, Tahran sonsuza kadar “İslam dışı” bir bombaya sahip olma niyetleri olmadığını açıkladı. Pekin Tahran’ın ince konumunu anlıyor ve nükleer enerjiyi barışçıl bir şekilde kullanma hakkını destekliyor. Pekin İran’ın Rusya, ABD, Batı Avrupa ve şüphesiz Çin tarafından önerilen planı benimsediğini görmeyi çok isterdi. Dikkatli bir şekilde hayati enerji ve milli güvenlik hakkını değerlendiren Pekin’in istediği en son şey Washington’un tekrar yumruğunu sıkmasıdır.
George W. Bush tarafından açıklanan 9/11 sonrası “teröre karşı küresel savaşa (GWOT)” ne oldu, şimdi Obama tarafından “deniz aşırı operasyonları” (OCO) olarak mı adlandırıldı? GWOT’un Washington için kilit, açık seçik belli olmayan hedefi Orta Asya’da bayraklarını dikmekti. Üzgün yeni muhazakarlar için, Çin en büyük jeopolitik düşmandı, bu yüzden hiçbir şey Asya ülkelerini Çin’e karşı toplu olarak kışkırtmaya çalışmaktan daha cazip değildi. Tabi hayal etmesi kolay.
Çin’in karşı gücü, kilit piyonu olarak İran ile Orta Asya’daki bütün oyunu tersine döndürmekti. Pekin büyük enerji ihtiyaçlarını temin etmesi açısından İran’ın bir milli güvenlik meselesi olduğunu idrak etmekte hızlı davrandı.
Şüphesiz Çin ayrıca Rusya’ya enerji ve teknoloji için ihtiyaç duymakta. Bu tartışmasız uzun dönem stratejik ortaklıktan çok SCO’nun tüm yüksek hedefleri için daha çok şartların gerektirdiği bir işbirliği. Birçok jeolopolitik nedenden dolayı başvurulan Rusya ise İran ile ilişkisini münhasır olarak görmektedir. Çin ise yavaş olsun biz de tablonun bir parçayız demektedir. Hem ABD hem de Rusya’nın farklı düzeyde baskısı altında olan İran için Çin’den daha “kurtarıcı” kim olabilir?
Pipelineistan’a girildiğinde ilk olarak İran enerjisi ve Çin teknolojisi mükemmel bir eşleşme olarak görülebilir. Fakat durum bundan çok daha karışıktır.
Hala ABD yaptırımları kurbanı olan İran kendisini modernleştirmek için Çin’e döndü. Bir kez daha Bush/Dick Cheney yılları ve Irak işgali Pekin’deki ortak yönetime açık bir mesaj gönderdi. Irak petrolünün kontrolü için bir vuruş artı Afganistan’daki askerler, Hazar’daki kısa mesafeye ek olarak Orta Doğu’dan Orta Asya’ya
Pentagonun “istikrarsızlık yayı” tanımlaması mesajı anlamak için fazlasıyla yeterliydi: ABD‘ye tabi olan Arap Orta Doğu enerjisine daha az bağımsız Çin daha iyidir.
Arap Orta Doğu Çin’in petrol ithalatının %’50 sine cevap vermekteydi. Çok yakında Çin Japonya’dan sonra İran’dan en çok petrolü ithal eden ikinci ülke oldu. Önemli 2003 yılından beri, Çin ayrıca tam petrol arama/işletme/rafinerisini yapmakta. Böylece Çin şirketleri büyük bir şekilde İran’ın rafineri kapasitesi kötü olan petrol sektörüne yatırım yapmakta. Acil yatırım olmazsa İran’a yönelik bazı projeler 2020 yılına kadar petrol ihracatını kesecek. İran ayrıca ulaşım sistemleri, telekom, elektrik ve gemi inşaatı alanları gibi Çin’in sağlayacağı her şeye ihtiyaç duymaktadır.
İran’ın Basra Körfezindeki Katar’la paylaştığı dev Kuzey Fars ve Güney Fars alanlarındaki doğalgaz üretimini geliştirebilmesi için Çin’e ihtiyacı var. Bu yüzden “istikrarlı” bir İran’ın bir Çin ulusal güvenliği meselesi olmasına şaşmamak gerekir.
Çok kutupluluğa doğru ilerliyoruz
Peki SCO’daki bu çıkmaz niye? Her zaman özenle küresel güvenilirliğini geliştirmeye çalışan Çin, SCO’nun ve kendisinin ekonomik ve güvenlik kazancı çok fazla olan Orta Asya’nın stabilitesi için karşılıklı işbirliği sloganıyla İran’ı kabul etmeyi düşünürken avantajları ve dezavantajları da gözden geçirmek zorunda. SCO İslami terörizme ve genelde “bölücülüğe” karşı savaşıyor. Fakat şimdi bir kalkınma fonu ve çok kutuplu bir ekonomi konseyi ile bir ekonomi grubu olarak gelişti. Tüm fikir Orta Asya’daki Amerikan etkisini kısıtlamak ile ilgili.
İran 2005’ten bu yana gözlemci oldu. Önümüzdeki yıl çok önemli olabilir. Umutsuz bir İsrail saldırısından ve Barack Obama yönetimi ile bir çeşit istikrar anlaşması görüşmeleri devam ederken İran SCO’ya kabul edilmeden önce zamanla yarışılıyor. Bunların hepsinin nispeten sorunsuz gerçekleşmesi için İran’ın Çin ve Rusya’nın Hazar petrolünün keşfi ve üretimi yatırımını kabul ederken, pazar fiyatlarının altında Çin’e mümkün olduğu kadar çok petrol ve doğalgaz satmak için Çine ihtiyacı var.
Tüm bunların içinde İran ayrıca Hindistan’a yaranmaya çalışmaktadır. Hem İran hem de Hindistan Orta Asya’ya odaklanmıştır. Afganistan’da Hindistan 250 milyon dolarlık yol inşaatını finanse etmektedir. Bu yol İran sınırındaki Zaranj ile Kabil, Kandahar, Herat ve Mezar-ı Şerif’e bağlanan Afgan çevre yolundaki Delaram arasındadır. Yeni Delhi İran'ı çok önemli bir pazar olarak görüyor.
Hindistan aktif olarak Çin sınırındaki Güney Balochistan’da inşa edilen Gwadar limanına ikiz olarak Chabahar’da derin bir su limanı inşaası ile ilgilenmekte. Bu proje denize kıyısı olmayan Afganistan için çok faydalı olacaktır. (Afganistan’ı Pakistan müdahalesinden kurtaracaktır.
İran enerji üretimini Avrupa’ya kanalize etmek için ayrıca kuzey kapılarına – Kafkasya ve Türkiye – ihtiyacı var. Bu çetin bir mücadele. İran bunu gerçekleştirmek için Kafkasya’da şiddetli bölgesel rekabet için mücadele etmeli. Kuzey Atlantik İttifakı Örgütü (NATO) tarafından yapılandırılan ABD-Türkiye ittifakı; bölgedeki sürekli ABD-Rusya Soğuk Savaşı ve en önemlisi basitçe Avrupa enerji pazarını İran ile paylaşmak niyetinde olmayan Rusya’nın kendi enerji politikası İran’ın işini güçleştiriyor.
Fakat ılımlı İslamist AKP’nin 2002’de iktidarı geçmesinden sonra Türkiye ile olan enerji anlaşmaları şimdi tablonun bir parçasını teşkil ediyor. Artık yakın gelecekte ABD destekli Türkiye’den Avusturya’ya ulaşacak çok pahalı bir proje olan Nabucco doğalgaz boru hattı ile ihtiyaç duyulan gazın çoğunu İran’ın sağlayacağı ihtimalini düşünmek çok güç değil.
Fakat bu hem Tahran hem de Pekin için gerçekleri değiştirmiyor: Orta Doğu’dan Orta Asya’ya “istikrarsızlık yayındaki” Amerikan baskısı bir lanettir. Her ikisi de Amerikan hegomonyası ve Bush/Cheney tarzı Amerikan tek taraflılığı karşıtı. Ortaya çıkan güçler olarak, her ikisi de çok kutupluluk yanlısı. Batı tarzı liberal demokrasiler olmadıklarından aralarındaki empati daha da güçlü. Bazıları Tahran’daki “Yeşil Devrim” baskısı ve Xinjiang’daki Uygurlar arasındaki yalın benzerlikleri farketmekte zorlanabilir.
Çin açısından Pipelineistan, Asya Enerji Güvenlik Bölgesi ve Yeni İpek Yolu için İran ile stratejik bir ittifak her şeyden önce geliyor. Çin için İran nükleer dosyasına barışçıl bir çözüm bulmak mecburi. Bu İran’ı Avrupa yatırımına tamamen açabilir. Washington kabul etmekten kaçınabilir, fakat Avrasya’daki Yeni Büyük Oyunda Tahran-Pekin ekseni geleceği dile getiriyor: çok kutupluluk.
* Pepe Escobar Globalistan: How the Globalized World is Dissolving into Liquid War (Nimble Books, 2007), Red Zone Blues: a snapshot of Baghdad during the surge, Obama does Globalistan (Nimble Books, 2009) kitaplarının yazarıdır.
Bu makale Zeynep Güneş tarafından www.timeturk.com için tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara