Kalıcı barışın yolu Hamas'tan geçiyor
Guardian'ın İrlandalı yazarı Seumas Milne Filistin sorununa yönelik bazı adımlar atan ABD'nin kalıcı barışa ulaşmasının yolu Abbas'tan değil Hamas'tan geçtiğini yazdı.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-08-01 12:49:00
Seumas Milne
Barack Obama’nın ABD başkanı olmasının üzerinden sadece altı ay geçti ve ABD’yle İsrail arasındaki gerilimler (ki son 20 yılın çok büyük bölümünde böyle bir şey düşünmek mümkün değildi) karşılıklı aleni suçlamalar raddesine geldi bile. Başbakan Binyamin Netanyahu’nun İsrail’in Washington’dan emir almayacağını veya ‘ferman’ kabul etmeyeceğini ilan ederken, Obama’nın en üst düzey iki yardımcısını da (Rahm Emanuel ve David Axelrod) ‘kendinden nefret eden Yahudiler’ diye nitelediği iddia ediliyor.
Obama’nın temsilcilerinden oluşan bir heyet, ‘dostlar arasında bir tartışmadan’ söz edip İsrail’in gönlünü alsın diye şu an Kudüs’e gönderildi. İsrail’in yoğun direnişiyle yüz yüze olan Obama’nın, işgal altındaki Filistin topraklarında bulunan Yahudi yerleşimlerinin ‘tamamen dondurulması’ talebinin şu an inşa halindeki 2 bin 500 ilave evle ilgili olarak boş lafa dönüşmesi bekleniyor.
Abluka işgalden acil
Fakat bütün işaretler Washington’ın yerleşimlerin genişlemesini durdurmaya yönelik baskı yapmaya, buna Arapların İsrail’le ‘normalleşmesi’ne dair bazı jestleri de eklemeye, böylece bu yıl barış görüşmelerini yeniden başlatmak için gereken koşulları yaratmaya kararlı olduğunu gösteriyor. Bu görüşmelerin yine çıkmaza gireceği ihtimalini göz önüne alan ABD’nin, böyle bir durumda kendi barış planını ortaya koyması bekleniyor - muhtemelen geçici bir Batı Şeria devletine dayanan, Kudüs ve mülteciler gibi en zorlu meseleleri yine erteleyen bir plan olacak bu.
İstikamet buysa, kalıcı barış değil yeni çatışmalar garanti demektir. ABD’nin Ortadoğu’daki en yakın müttefikine karşı açık çek politikasını değiştirmesi gayet memnuniyet verici olsa da, Obama’nın yasadışı yerleşimlerin dondurulmasıyla nihai bir barış anlaşmasına daima ihtiyatlı yaklaşan Arap dünyasına belli diplomatik tavizler verilmesi arasında denge oluşturma çabası, son derece dengesiz bir alışveriş niteliği taşıyor.
Günlük hayatta Filistinliler için yerleşimlerin genişlemesinin durdurulmasından çok daha acil olan, İsrail’in boğucu cenderesinin sona ermesi için etkili baskı yapılması: Hayatı imkânsızlaştıran kontrol noktalarının kaldırılması, toprak gasp eden duvar inşaatının durdurulması ve Gazze’ye yönelik süregiden ablukanın (ocakta İsrail’in giriştiği yıkım ve katliam saldırısının ardından on binlerce insan hâlâ enkazlarda yaşıyor) bitirilmesi.
Fakat kalıcı bir barış noktasından bakıldığında daha da temel olan husus, ABD’nin Filistinlilerin üç yıl önce askeri işgal altında mümkün olabilecek en özgür şekilde düzenlenen seçimi kazanan temsilcileriyle görüşmeleri veto etmeyi sürdürmesi. Obama Kahire’de yaptığı konuşmada Hamas’a verilen desteği teslim etti, fakat örgütün ancak, kabul etmeyeceğini bildiği koşullara ‘evet’ derse ‘bir rol oynayabileceğinde’ ısrar etti.
İsrail’in Gazze katliamından bu yana Hamas daha önce ilan ettiği ateşkesi sürdürüyor: Geçen ay Gazze’den İsrail’e sadece iki roket fırlatıldı. Ve Hamas lideri Halid Meşal, İsrail’in 1967’de işgal edilen topraklardan tamamen çekilmesi ve mültecilerin dönüş hakkının tanınması karşılığında düşmanlıkların ilelebet sona erdirilmesi taahhüdünü tekrarladı.
Her iki tarafın, en çok da tehcirin, etnik temizliğin ve işgalin kurbanı olan, kaybedeceği az şey bulunan Filistinlilerin geniş desteğini almayan bir anlaşma başarılı olmaz. Bu gerçeği gören Britanya par- lamentosu dış ilişkiler komitesi hükümete yaptığı çağrıda, Hamas’la görüşme yasağını sona erdirmesini istedi - ABD ve İsrail’deki etkili bazı sesler de benzer çağrılar yapıyor. Fakat ABD’nin ortaya koyduğu tek anlaşma, başkanlık süresi ocakta sona eren ve Filistinlilerin sevmediği Mahmud Abbas’la yapılacak olanı. Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin Demokrat Partili başkanı John Kerry geçenlerde, “Hamas zaten bir seçim kazandı - bir seçim daha kazanmasına izin veremeyiz” dedi.
Ve ABD’yle müttefikleri, herhangi bir anlaşmanın kalıcı olması için gereken Filistin ulusal birliğini desteklemek şöyle dursun, Hamas’la Fetih arasındaki bölünmeyi derinleştirmek için elinden geleni yapıyor. Dahası ABD, Britanya ve AB Filistin Yönetimi’ne verdikleri desteği, Batı Şeria’daki Hamas üyelerine yönelik operasyonların devam ettirilmesi şartına bağlıyor ve bunu da terörle mücadeleyle meşrulaştırıyor. Fakat bu tutum, iki Filistin partisi arasındaki uzlaşmayı daha da zorlaştırmaktan başka işe yaramıyor.
Batı Şeria’nın yönetimi Dayton’da
Sonuçta, insan hakları gruplarına göre 1000’den fazla siyasi mahkum Filistin Yönetimi hapishanelerinde yargılanmaksızın tutuluyor; eğitimini ve parasını ABD ve AB’nin verdiği güvenlik güçlerinin Hamas’la bağlantılı sosyal kurumlara karşı yargısız infazları, işkenceleri ve baskınları artık rutinleşti. Ve bu operasyonları yürüten Abbas güçlerini yapılandırma çabasının başını Amerikalı Korgeneral Keith Dayton çekiyor. Batı Şeria’da giderek gerçek iktidar olarak görülen Dayton’a Britanyalı yetkililer ve Britanya dışişlerinin sponsorluğundaki Libra Danışma Grubu adlı güvenlik firması da (ki yakın zamana dek Irak’ta işgal güçleri için çalışıyordu) destek veriyor.
Bütün hükümetlerin ve bu güvenlik birimlerinin işkenceyle herhangi bir bağı inkâr ettiğini ve verdikleri eğitimin insan hakları ihlallerinin üstesinden gelmeyi amaçlandığında ısrar ettiğini söylemeye gerek yok. Öte yandan Hamas da, Gazze’deki Fetih mensuplarına yönelik kendi tutuklamalarıyla misillemede bulunuyor. Ve Filistin Yönetimi’nin İsrail işgalinin güvenliğini sağlayan bir araç mahiyetinde seferber edilmesinin yıkıcı etkisi, sadece Fetih’le Hamas arasındaki bölünmede değil, bizzat gelecek hafta 20 yıldır ilk kongresini düzenleyecek Fetih’in içinde de hissediliyor.
Abbas ‘bantustan’a razı
ABD ve AB’nin kılavuzluğundaki Abbas’ın hedefi, Fetih’in bir ulusal kurtuluş hareketinden, var olmayan bir devletin yönetici partisine dönüşümünü tamamlamak. Para ve çevrilen dolaplar muhtemelen iç muhalefeti koparacak, tıpkı Fetih’in tabandan gelen Batı Şeria lideri Hüsam Hadir gibi. Hadir Hamas’la birliğin yanı sıra direniş ve müzakereden oluşan bir ikiz strateji çağrısı yapıyor. Dün Hadir’le konuştuk. “Obama’dan hiçbir şey beklemiyoruz” diyordu.
Hadir’e göre, Abbas duvarla tecrit edilmiş Batı Şeria’daki yarım yamalak bir bantustanlar silsilesinin bağımsız devlet numarası yapacağı bir anlaşmayı kabul etse bile, bunu sürdürebilmesi veya meşrulaştıra-bilmesi mümkün değil. ABD adil bir anlaşmaya yakın bir şeyi hayata geçirmek konusunda İsrail üzerindeki nüfuzunu kullanması gerektiğini idrak etmedikçe, şiddetin daha da büyük küresel sonuçlar doğuracak biçimde dirilmesinden başka ihtimal yok. (29 Temmuz 2009)
(Bu yazı Radikal gazetesi tarafından çevrilmişti)
SON VİDEO HABER
Haber Ara