ABD ve Avrupa basınından özetler
Avrupa ve ABD'de öne çıkan gelişmelere TIMETURK'ten ulaşın. Avrupa'daki gazetelerde bu sabah bir yargı kararı öne çıkarken ABD'de mali kriz ve Afganistan tartışılıyor.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-07-31 11:45:00
Ölümcül hastaların ötenazi haklarını kullanırken, yardım aldıkları kişilerin 'hukuki durumları'na ilişkin muğlâklığın giderilmesi yönünde bir talebi yerinde bulan ülkenin en önde gelen yargıçları heyetinin kararını geniş şekilde irdeliyor gazeteler.
Guardian'a göre, davayı yüksek yargı heyetinin gündemine taşıyan 46 yaşındaki Debbie Purdy, İngiltere'de ötenazi yasak olduğu için İsviçre'de bir klinikte kendi hayatını noktalamayı planlıyor, ancak bunun için eşinin yardımına muhtaç.
Bu yardımı nedeniyle eşi hakkında soruşturma açılıp açılmayacağı belirsiz olduğu için dosya yüksek yargıya taşındı.
Yargı da, kadının talebi doğrultusunda savcıların ötenazi hakkını kullanmak isteyenlere ilişkin yargı usullerini ve hukuki esasları ortaya koymaları gerektiğine hükmetti.
Karar Purdy'yi memnun etti, ancak Independent, ötenazi konusunun ortaya koyduğu ikilemin yerli yerinde durduğuna işaret ediyor.
Yasaların açık olmasının hukukun temel ilkelerinden olduğunun altını çizen Independent, ama etik sorunlar gündeme geldiğinde, kesin bir çerçevenin zaman zaman yardımcı olmaktan çok ayak bağı olabileceği riskine dikkat çekiyor:
'Savcılık kurumunun şimdi, birilerinin yardımıyla gerçekleştirilen intihar eylemleri ya da ötenazi dosyalarını nasıl ele alacağını ayrıntılı bir şekilde ortaya koyması gerekecek. Ortaya çıkacak olan ise, serbestleştirici olmaktan çok sınırlayıcı bir içerik taşıyabilir.'
'Yasanın ruhundan çok içerdiği ifadeleri daha fazla dikkate alarak ters kararlara yol açabilir. Takdir yetkisinin bilgece kullanılması ise burada önemli bir rol oynayabilir.'
Independent, birilerinin yurtdışında intiharına yardım ettikleri gerekçesiyle İngiltere'de hiç kimsenin soruşturmaya hedef olmadığını belirterek, ötenazi isteyen bir kişiye yardımcı olacak akrabaların ya da dostların niyetlerinin merhametli ya da asil olmadığı durumları saptamanın imkânsızlığına dikkat çekiyor:
'Birilerinin hayatlarına son vermenin kötü bir şey olduğu ön kabulünü tersine çevirmek, tehlikeleri de beraberinde getirecektir. Ayrıca, yasalarda yapılacak değişikliklerle ölümcül hastalara ya da sağlıkları giderek kötüleşmekte olanlara olumsuz bir mesaj gönderilmekte olunacağını da ihmal etmemek gerekir.'
'Nüfus yaşlandıkça ve yeni kuşakların ölüm ve yaşam üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmayı umut ettikleri bir dönemde, bu soruların tartışılması gerekir. Son karar, böylesine bir tartışmanın başlangıcı olmalı, sonu değil.'
'Irak savaşı gerçeklerini duyma zamanı'
Financial Times, Irak savaşına gidilen süreci soruşturacak komisyonun ilk kararlarından birinin de savaş kararının güçlü savunucularından, eski başbakan Tony Blair'in ifadesine başvurmak olduğunu aktarıyor.
Konuyu başyazısında irdeleyen gazeteye göre, Irak savaşı konusunda gerçeklerin ortaya çıkma zamanı geldi.
'Ülkeyi savaşa sokan başbakan Blair'in şöhretine ilişkin riskler çok açık. Komisyon raporunun gelecek yıl yapılacak seçimlerin sonuna sarkacağı kesin. Heyet, gerekli gördüğü bütün belgeleri inceleme, istediği tanıkları çağırma yetkisine de sahip. 2001 yazından 2009 Temmuz sonuna kadar geçen dönemi inceleyecek. Bu önemli. İngiliz halkının savaş kararının nasıl ve neden alındığını bilme hakkı var.'
'Şu ana kadar sızan bilgi ve belgeler, Blair'in Bush yönetiminin savaş politikasına destek vermeyi, işgalin başlamasına kadar uzanan dönemdeki diplomasi sürecinden çok önce kararlaştırdığını ortaya koyuyor. Bir başka bilgi de, Blair hükümetinin Irak'ın kitle imha silahlarına sahip olduğu iddialarına ilişkin istihbaratı abarttığı yönünde.'
'Başka sorular da var. Hükümetin hukuk işlerinden sorumlu bakan, savaşın yasal meşruiyetine ilişkin tavsiyesini değiştirdi mi? Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere, savaşın asıl başlangıç tarihinden yaklaşık bir yıl önce, diplomatik sürecin en yoğun olduğu dönemde Irak'ın savunma sistemini zayıflatmak için saldırılar düzenledi mi? İngiliz güçleri savaşa neden yetersiz kaynakla ve yetersiz hazırlıkla gönderildi? Artık gerçekleri söylemenin zamanı geldi.'
İşkenceye hoşgörü gösterilebilir mi?
Economist dergisinde ise, dünyanın işkenceye, özellikle de başkalarına yapılan işkenceye bakışı irdeleniyor. İşkencenin yasaklanıp yasaklanmamasına ilişkin tutumların ülkelere göre değiştiğine dikkat çekilen haberde, altı çizilen noktalar şöyle:
'İngiltere ve İspanya gibi Batı Avrupa demokrasileri, işkenceye karşı en şiddetli muhalefeti gösterirken, büyük ama daha yoksul Nijerya, Türkiye ve Hindistan gibi ülkeler, belki de, siyasi istikrarlarına yönelik iç tehditler nedeniyle, işkence fikrine en çok hoşgörü gösterenler arasında.'
'Daha şaşırtıcı olan da, araştırmanın demokrasiyle yönetilen ülkelerin işkenceye demokrasiyle yönetilmeyen ülkelerden daha az muhalif olmalarını ortaya koyması. Araştırmaya göre, Amerikalılar, işkenceye Çinlilerden daha hoşgörülü.'
ABD basınındaysa New York Times gazetesi, finans piyasalarında yaşanan kriz öncesi Wall Street'de yaklaşık 5 bin kişinin milyon dolar klübüne girdiğini bildiriyor.
Haberde, New York savcılığının yayımladığı rapora göre, ülkenin en büyük bankalarının nakit sıkıntısına girdiği ve bazılarının battığı, bazılarının da vergi mükelleflerinin parasıyla kurtarılmayı beklediği sırada en az 4 bin 800 bankacı ve brokerın bir milyon dolardan fazla prim aldığı kaydediliyor.
Wall Street'de ödenen primlerin daha önce de parlamento üyeleri ve düzenleyiciler tarafından yoğun bir şekilde incelendiğini vurgulayan New York Times, hükümet yetkilerinin Wall Street'in uzun yıllar içindeki en kötü yılında verilen dokuz haneli primlerin, performans ile ödüllendirme arasındaki bağı yıprattığını tespit ettiğini yazıyor.
New York Times, Temsilciler Meclisi'nde bugün yapılacak oturumunda büyük bankalarda kurulacak tazmin komitelerinin bağımsız yöneticilerden oluşmasını öngören, düzenleyicilere büyük bankalarda uygunsuz ve tedbirsiz ödemeleri engelleme yetkisi veren maaş reformu yasasının görüşüleceğini duyuruyor.
Los Angeles Times gazetesi Afganistan'ı gündemine taşımış. Gazete Amerika Birleşik Devletleri'nin, Afganistan'da istikrarı sağlamak adına El Kaide'yi doğrudan hedef almaktan vazgeçtiğini yazıyor.
Amerikan askeri yetkililerin, Afganistan'da El Kaide'yi yok etmeye yönelik çabalardan vazgeçtiklerini belirten Los Angeles Times, ülkede kaosun hakim olmasına engel olmak için Taliban ve de diğer militanlara karşı insansız uçakların devreye sokulduğunu kaydediyor.
Haberde, Amerikan hükümet yetkililerinin, El Kaide'yi ortadan kaldırmanın halen en büyük amaç olduğunu da vurguladığı belirtiliyor.
Afganistan'da özel operasyonlarda kullanılmak üzere 8 adet insansız uçağın hazır bulunduğunu bildiren gazete, insansız uçakların, Obama yönetiminin yeni Afganistan politikası doğrultusunda bu ülkeye gönderilen binlerce ek askeri gücün etkisini sınırlayacağı görüşünü de ifade ediyor.
Haberde, söz konusu uçaklar sayesinde, Afganistan'da militanların ve yola yerleştirilen bombaların önceden tespit edilerek etkisiz kılınacağı belirtiliyor.
Uçakların, öncelikli olarak casus uçak olduğu ancak silah donanımının da bulunduğu ifade ediliyor.
Uçaklar, iki adet Hellire füzesi ve diğer hassas bomba ve de silahları taşıyabiliyor.
Amerikan askeri yetkililer, Afganistan'da orta düzey El Kaide lider kadrosunun varlığına dikkat çekerek, uçaklarla düzenlenecek operasyonlarda bu unsurların hedef alınacağını da kaydediyor. Aynı yetkililer, operasyonlarda El Kaide lideri Usame Bin Ladin'in nerede olduğuna ilişkin ipuçları elde etmeyi de umuyorlar.
Yetkililer, uçakların operasyonları sırasında sivillerin hedef durumuna düşmemesi için azami çabanın sarf edileceğinin de altını çiziyor.
İngiltere'ye geçiyoruz. BBC'in internet sayfası da, Afganistan'da Taliban'ın seçimleri boykot çağrısını taşıyor sütunlarına.
Taliban, Afganistan'da gelecek ay yapılacak devlet başkanlığı ve eyalet seçimlerini boykot edilmesi çağrısında bulunuyor.
Taliban elektronik ortamda yayımladığı açıklamada, kendine bağlı savaşçılardan Afganistan'daki seçimler öncesinde ulaşım kanallarını engelleyerek, seçmenlerin oy kullanmasına izin vermemesini istiyor. Taliban'ın açıklamasında, seçimlere katılımın ülkedeki Amerikan işgaline verilecek destek anlamına geleceği belirtiliyor.
BBC, Afganistan'da seçimler öncesinde şiddetin arttığına ve seçim zamanında ülkede güvenliğin sağlanmasına ilişkin büyük kaygılar bulunduğuna dikkat çekiyor.
Bölgede bulunan basın mensupları, 20 Ağustos'ta yapılacak seçimler öncesinde bugüne kadar Taliban tarafından yapılmış en belirgin tehditin bu son açıklamayla geldiğinin altını çiziyor. Söz konusu açıklamada Taliban, seçimleri genel boykot çağrısıyla birlikte yabancı güçlerin ülkeyi terk etmesi gerektiğini de yineliyor.
BBC, Afgan hükümetinin kuzey doğu eyaleti Badghis'te, Taliban savaşçılarıyla ateşkes sağlandığına ilişkin anlaşmaya varıldığını bildirmesinin ardından Taliban'ın boykot açıklamasının geldiğine dikkat çekiyor.
Guardian, 2007'de Bağdat'ta kaçırılan iki İngiliz'in ölmüş oldukları yönünde yapılan tahminleri manşetinden duyuruyor okurlarına.
26 ay önce Bağdat'ta kaçırılan beş İngiliz'den ikisinin öldüğü daha önce açıklanmıştı. Şimdi akıbeti bilinmeyen bir tek rehine kaldı.
Guardian, bu son rehine krizinin hükümetin 'teröristle görüşmeyiz' olarak adlandırılan politikasının da sorgulanmasına neden olduğunu aktarıyor.
Hükümetin gölgede kalıp pazarlıkları İngiliz ve Iraklı aracıları kullanarak yaptığına dikkat çeken Guardian, eski dışişleri bakan yardımcılarından Kim Howells'in, 'bu pazarlıkların doğru insanlarla yapıldığından emin değilim' görüşlerine yer veriyor haberinde.
Gazete, Dışişleri Bakanı David Miliband'ın, hafta başında yaptığı bir konuşmada Afganistan'daki Taliban içinden bazı gruplarla diyalogdan bahsettiğini, İngiltere hükümetinin terör örgütleri listesinde bulunan Lübnan'daki Hizbullah'la görüştüğünü anımsatırken, 'ama' diyor 'bu kaçırma eyleminde şüpheli örgüt, Hizbullah ve İranlı devrim Muhafızları'na bağlı Kudüs Tugayları'yla bağlantılı.'
İngiltere, en azından şimdiye kadar bu gruplarla görüşmeye niyetli olmadığını gösterdi.
Fransa'dan Le Monde gazetesi, İspanya'nın önde gelen turizm merkezlerinden Mayorka adasında 'Sivil Muhafızlar'ın kışlası önüne bırakılan bomba yüklü bir aracın infilak etmesi sonucu 2 kişi hayatını kaybettiğini duyuruyor.
Gazete, patlamanın olduğu bölgenin, İspanya Kraliyet ailesinin yaz tatillerini geçirdiği Marivent Sarayı'na sadece bir kaç kilometre uzaklıkta olması nedeniyle çok sayıda kişinin de yaralandığı saldırının İspanya'da büyük infiale yol açtığını kaydediyor.
Le Monde, saldırıyı üstlenen olmadığını ancak saldırının arkasında Bask bölgesinin İspanya'dan bağımsızlığını isteyen ayrılıkçı terör örgütü ETA'nın olduğunun sanıldığını vurguluyor.
Olayın faillerinin yakalanması için geniş çaplı operasyon başlatıldığını haber veren Le Monde, İspanyol hükümetinin, olayın ardından Mayorka adasından gemilerin ve uçakların çıkışını yasakladığını belirtiyor.
Le Monde, terör örgütü ETA'nın, Çarşamba günü yine bir bomba yüklü araçla sivil muhafız kışlasını hedef aldığını ve saldırıda 46 kişinin yaralandığını hatırlatıyor.
Dünya basınında son durak İsrail. Haaretz gazetesi İsrail Dışişleri Bakanlığı'nın verdiği brifingte sene başında Gazze'de Hamas'a yönelik düzenlenen operasyonda aşırı güç kullanılmadığını bildirdiğini yazıyor.
Dışişleri Bakanlığı'nın, operasyonun örgütün saldırılarına cevap olarak düzenlendiğini belirttiğini vurgulayan Haaretz, açıklamanın, Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan ve İsrail'in sert bir şekilde kınanmasının beklendiği iki raporun yayımlanması öncesi yapıldığına dikkati çekiyor.
Gazete açıklamada, operasyon sırasında yaşanan münferit olayların ise Savunma Bakanlığı tarafından soruşturulduğunun belirtildiğini ekliyor.
Gazetedeki bir başka haberde İran polisinin Tahran'da binlerce hükümet karşıtı göstericiyle çatıştığını bildiriyor.
Haaretz, olayların, İran'da cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası yaşanan gösterilerde göğsünden aldığı kurşun yarası sonucu ölen Nida Ağa Sultan'ı anma törenini yasaklamasıyla başladığını belirtiyor.
Gazete, polisin yasağa rağmen törene katılmak isteyen muhalif lider Mirhüseyin Musevi'nin aracının mezarlık alanına girmesini engellediğini, göstericilerden bazılarını gözaltına aldığını, mezarlıktan ayrılmayanları ise sonuçlarına katlanacakları yönünde uyardığını kaydediyor.
Mezarlıktan ayrılmayan 1000 kadar protestocunun daha sonra polis tarafından göz yaşartıcı gaz kullanılarak dağıtıldığını ifade eden Haaretz, akşam saatlerinde ise Tahran'ın merkezinde toplanan binlerce göstericinin, çöp kutularını ateşe verdiğini yazıyor.
Gazete, göstericileri kuşatan polisin kalabalığı dağıtmak için sert müdahalede bulunduğunu duyuruyor.
Kaynak: BBC/TRT
SON VİDEO HABER
Haber Ara