Dolar

34,8681

Euro

36,6964

Altın

3.010,96

Bist

10.058,63

Şişedeki akrepler: İran ve Rusya

Pragmatic muhafazakarlar “Amerika’ya ölüm!” sloganıyla önce çıkarken, ilk defa “Rusya’ya ölüm” ve “Çin’e ölüm!” sloganları da yükseldi.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-07-27 11:14:00

Şişedeki akrepler: İran ve Rusya

YENİ BÜYÜK OYUN – Birinci Bölüm

Pepe Escobar*

İran harikalar diyarında gün geçtikçe her şey daha da merak uyandırıyor. Geçen hafta Cuma namazı esnasında ne olduğunu düşünün. 1980’lerin İsrail ve ABD arasındaki gizli silah anlaşması İrangate sayesinde bir servet yapan İran’ın en zengin adamı, ayrıca “köpek balığı” olarak bilinen, eski başkan Ayetüllah Haşemi Rafsancani Cuma namazını kıldırdı.
Çok iyi bilindiği gibi Rafsancani, başkanlık seçimlerinden ziyade Ayetullah Ali Hümeyni – Mahmut Ahmedinecad – İran Devrim Muhafızları Ordusunun sıkı politika grubuna yenilerek zirvedeki en yeni savaşı kaybeden Mir Hüseyin Musevi – Muhammed Hatemi’nin pragmatik muhafazakar grubunun arkasındadır. Cuma namazı boyunca, hakim grubun yanlıları her zamanki gibi sloganlar atarak, tezahurat yaptılar.

Pragmatic muhafazakarlar “Amerika’ya ölüm!” sloganıyla önce çıkarken, ilk defa “Rusya’ya ölüm” ve “Çin’e ölüm!” sloganları da yükseldi.

ABD ve Batı Avrupa’nın aksine, hem Rusya hem de Çin hızlı bir şekilde Ahmedinecad’ın ihtilaflı olarak yeniden başkanlığa seçilmesini kabul etti. O zaman bu ülkeler İran'ın düşmanları olarak tanımlanabilir mi? Ya da pragmatik muhafazakarların, ABD Başkanı Barack Obama'nın tüm dikkatinin odağı olan Avrasya takıntılı Zbig Brzezinksi’nin 1990’lardan bu yana Tahran-Moskova-Pekin eksenini dağıtmak ve Shangai İşbirliği Örgütü’nün bozmanın (SCO) elzem olduğu söylemlerinden henüz haberleri yok mu?
Üstelik, İran da dahil olmak üzere hem Rusya hem Çin, G8 ülkelerinin biraraya geldiği İtalya, Aquila kentinde bu ay gerçekleşen zirvede Rus Başkanı Dmitry Medvedev’in prototipini sunduğu ve düş kırıklığına uğradığı bir grup yabancı para birimini (multipolar) ihtiva eden ortak para biriminin avantajı doğrultusunda, katı bir şekilde küresel rezerv para birimi olarak doların sonunun gelmesinden yana. Bu arada, bu oldukça zeki düşünülmüş bir para birimidir. Belçika’da icat edilen, G-8 liderlerine sunulan bu para biriminin ayrıca “Çeşitlilikte birlik” sloganı vardır.

İran ve Rusya’nın da bildiği üzere “Çeşitlilikte birlik” Obama yönetiminin tam olarak düşündüğü şey değil. İsterse zilyon byte değerinde yüce bir söylem olsun. Enerji konusu ile başlayalım.

İran BP 2008 yılı Dünya Enerji İstatistik Raporu’na göre hem kanıtlanmış petrol rezerveleri (11.2 %) hem de doğalgaz rezervleri ile (15.7%) ile Dünyada ikinci sırada yer alıyor.
Eğer İran Washington ile “yumrukların daha çok açık olduğu” bir ilişkiye doğru yönelirse, ABD Büyü Petrol’ü İran Hazar enerji zenginliğine doyacaktır. Bu demektir ki söylem ne olursa olsun, hiçbir ABD yönetimi şu anki molla rejiminin askeri diktatörlüğü gibi aşırı milliyetçi İran rejimi ile uğraşmak istemez.

George W. Bush’tan Obama’ya Washington’u gerçekten korkutan Rusya-İran-Venezüella ekseni perspektifidir. İran ve Rusya birlikte dünyanın kanıtlanmış rezervlerinin 17.6%’sına sahiptir. Fiilen Washington kontollüğünde olan Basra Körfezi petrol monarşileri petrolün %45’ine sahiptir. Moskova-Tahran-Karakas ekseni petrolün 25%’ini kontrol etmektedir. Eğer Kazakistan’ın %3’lük ve Afrika’nın %9.5’luk rezervini de eklersek, bu yeni eksen Amerika’nın Arap Orta Doğu üzerinde oluşturduğu hegemonyadan çok daha etkili bir karşı güç. Aynı durum doğalgaz için de geçerlidir. Bu “eksene” Orta Asya’yı da eklediğimizde, dünya gaz üretiminin 30%’una erişiriz. Karşılaştırıldığında tüm Orta Doğu buna İran da dahil, şu anda dünya ihtiyaçlarının 12.1%’ini üretmektedir.

“Pipelineistan” hakkındaki her şey

Nükleer bir İran kaçınılmaz bir şekilde yeni, ortaya çıkmakta olan çokkutuplu dünyayı güçlendirecek ve hızlandıracaktır. İran ve Rusya hem Çin’e hem de Hindistan’a Arap Orta Doğudaki petrolün büyük kısmına boyun eğdiren ABD’ye güvenmenin çok akıllıca olmadığını göstermişlerdir. Tüm bu oyuncular Irak’ın işgal altında kalacağının ve Washington’un Irak’ın muazzam petrol zenginliğinin özelleştirilmesi takıntısının devam edeceğinin tamamıyla farkında.

Çinli entellektüeller ortaya çıkan ve yeniden çıkmakta olan dört gücü vurgulama meyilindeler: Rusya, Çin, İran ve Hindistan. Bu dört ülke stratejik ve medeniyet kutupları, üç tanesi nükleer güçlerinden ötürü sığınak durumunda. Tam yönlü bir nükleer teknolojide uzmanlaşan kendine daha çok güvenen ve iddialı bir İran, İran ve Rusya’yı Washington endişesinden kurtararak, artan Avrupa ve Asya odağı haline dönüştürebilir. Sadece enerji dünyasında değil ayrıca çok yönlü para sisteminin savunucusu olarak da.

İtilaf çoktan başladı. 2008’den beri İran yetkilileri er ya da geç İran ve Rusya’nın rubleler ile ticarete başlayacağını vurgulamaktalar. Gazprom petrol ve doğalgaz için dolar değil rublelerle ödemeye gönüllü. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) sekreterliği tehlike belirtisini çoktan gördü. Bir yıldan fazladır OPEC 2020’ye kadar EURO ile ticaret yapacağını kabul ediyor.

Sadece Moskova-Tahran-Karakas ekseni değil, ayrıca Katar ve Norveç ve er ya da geç Körfez Emirlikleri de petrodoları bırakmaya hazır. Bu petrodoların sonu anlamına geliyor. Bu şüphesiz yarın olmayacak. Bu dünya rezervlerinin para birimi olarak doların, Amerika’nın büyük bütçe açığının dünya tarafından ödenmesinin ve 19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren süren Dünya üzerindeki Anglo-Amerikan finansal hakimiyetin sonu anlamına geliyor.

İran ve Rusya arasındaki denklem çok daha karmaşık: her ikisini bir şişedeki iki akrep olarak yapılandırıyor. Batıdan izole olan Tahran 1970’lerin dönemindeki enerji kuruluşunun geliştirilmesi için gereken yabancı yatırımlardan yoksun. Bu yüzden İran tam olarak kullandığı Hazar enerji zenginliğinden kazanç elde edememektedir.
Burada önemli olan zirve noktasındaki Pipelineistan meselesi. 1990’lardan bu yana ABD Hazar’ı Bakü-Tiblis-Ceyhan (BTC) petrol boruhattını ve Bakü-Tiblis-Supsa (BTS) doğalgaz boruhattını tam olarak destekleyerek zirveye çıkmaya kararlı.

Gazprom için, İran tam anlamı ile altın madeni. Eylül 2008’de, Rus enerji devi diğer üçü ile birlikte geniş Kuzey Azedegan petrol sahasını keşfedeceğini açıkladı. Rusya’nın Lukoil şirketi maden arama faaliyetlerini artırdı ve Taftnet Kuzey ile ilgileneceğini açıkladı. George W. Bush Yönetimi Rusya’yı zayıflattığını ve İran’ı Orta Asya’dan izole ettiğini düşündü. Ancak bu doğru değildi: bu sadece stratejik enerji ortaklıklarını hızlandırdı.

Putin’in Güç Oyunu

1995 Şubat’ında, Moskova Buşehr’de nükleer reaktör inşasını bitirmeye kararlıydı. Bu proje bir zamanlar, kendi kendini ABD’nin “Körfez jandarması” ilan eden İran Şahı tarafından başlatılmıştı. Şah 1974’te işi Almanya’daki KraftWerk Union’a (KWU) verdi , fakat proje 1979’daki İslami Devrim ile askıya alındı ve 1984 ile 1988 yıllarında Saddam Hüseyin’in bombaları ile ağır bir şekilde vuruldu.

Rusyalılar en sonunda 800 milyon dolara projeyi bitirmeyi teklif ederek sahneye çıktılar. Aralık 2001’de, Buşehr gibi stratejik varlıkları korumayı teklif edip, ekstra para kazanmanın yüzde yüz garantili bir yolunu bulan Moskova ayrıca Tahran’a füze satmaya başladı.

Buşehr İran’da çok büyük bir ihtilafın kaynağıydı. 2000 yılına kadar bitmiş olması gerekiyordu. İranlı yetkililerin gözünden, Rusların bu projeyi bitirme kaygısı yoktu. Rus reaktörünün KWU’nun inşaa ettiklerinin içine sığmayacak kadar büyük olması ve İran nükleer mühendislerinin teknoloji açığı gibi teknik sorunlar vardı
Fakat sorunların çoğu jeopolitik nedenlerden ileri geliyordu. Eski Başkan Vladimir Putin Buşehr’i Batı ve İranlılar ile oyununda diplomatik bir anahtar olarak kullandı. İran için Rusya’da uranyumu zenginleştirme fikrini başlatan küresel nükleer bir krizi yönetmek anlamında stratejik bir varlıktan bahseden Putin’di. Ahmedinecad onu açıkça reddetti. Rusya’nın cevabı daha çok ayak sürümeydi, ABD sponsorlu Tahran karşıtı yaptırımları bile ılımlı olarak destekledi.

Tahran Putin’in koşulsuz bir müttefik olmadığı mesajını aldı. Böylece Ağustos 2006’da, Rusyalılar iki yeni nükleer santralin inşaası ve denetimi ile ilgili yeni bir anlaşma bağladı. Bunların hepsi İran nükleer dosyasının Rusyasız çözülemeyeceği anlamına geliyor. Aynı zamanda, Putin’in kendi kadrosu tarafından, muhtemel bir İsrail saldırısının diplomatik bir yenilginin yanında karlı bir nükleer müşteriyi de kaybettireceği Moskova’da çok açıktı. Medvedev kendi payına iki ucu keskin bir stratejinin peşindeydi: Amerikalılar ve Avrupalılara karşı Rusya’nın Orta Doğu’da nükleer çoğalmayı istemediğini vurgularken, Tahran’a Rusya’ya karşı her zamankinden daha çok ihtiyaçları olduğunun altını çiziyordu.

Moskova’nın hiçbir zaman kamuoyunda dile getirmediği satranç tahtası stratejisinin bir diğer özelliği Amerikan balistiğini tahrik etmeden Çin’in projenin tümünü ele geçirmesini önlemek için Tahran’la işbirliğini sürdürmektir. İran nükleer programı bitmediği sürece, Rusya İran ve Batı arasındaki akıllı ılımlı rolünü oynayabilir.
İran’da sivil nükleer program inşaa etmek hem İran hem de Rusya için birçok nedenden dolayı avantajlı.

İlk olarak her ikisi de askeri olarak kuşatılmıştır. İran stratejik olarak Türkiye, Irak, Suudi Arabistan, Bahreyn, Pakistan ve Afganistan ülkelerindeki ABD ile Basra Körfezi ve Hint Okyanusundaki ABD deniz gücü tarafından kuşatılmıştır. Rusya Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) Baltik ülkeleri silip süpürüyor ve Gürcistan ve Ukrayna’yı ilhak etmek ile tehdit ediyor; NATO Afganistan’taki savaşta ve o ya da bu şekilde ABD’nin varlığı Orta Asya genelinde hala devam ediyor.

İran ve Rusya Hazar Denizi konusunda aynı stratejiyi paylaştıyor. Aslında yeni Hazar ülkeleri Kazakistan, Türkmenistan ve Azerbaycan’a muhalifler.

İran ve Rusya ayrıca sert Sünni İslam tehlikesi ile de karşı karşıya. Sözsüz bir anlaşmaları var; örneğin, Tahran Çeçenlere yardım etmek için hiçbir şey yapmadı. Ayrıca Ermeni meselesi var. Fiili Moskova-Tahran-Erevan ekseni Amerikalıları son derece sıkıntıya sokmaktadadır.

Sonuç olarak, bu on yılda, İran Çin ve Hindistan’dan sonra Rus silahlarının üçüncü en büyük ithalatçısı olmuştur. Bu İran’ın nükleer tesisatlarını koruyan roketsavar sistemi Tor M-1’i de içermektedir.

Senin Eksenin Nedir?

Putin sayesinde, İran-Rusya işbirliği üç noktada dikkatlice uygulandı: nükleer, enerji ve silahlar
Bu zırhta çatlaklar var mı? Elbette.

İlk olarak, Moskova hiçbir şekilde silahlı bir İran nükleer programını istemiyor. Bu “bölgesel dengeyi bozma” anlamına geliyor. Ayrıca, Orta Asya Moskova tarafından arka bahçe olarak görülüyor, böylece İran’ın bölgede yükselen güç olması oldukça problemli. Hazar devam ettiği sürece, İran Rusya’nın makul yasal çözümüne ihtiyacı vardır(Hazar bir deniz mi yoksa bir göl müdür? Sınırları bulunan ülkelere ne kadarı aittir?).

Diğer taraftan, Eğer Rusya Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde buna tamamen karşı çıkarsa İran’ın yeni askeri molla rejimi diktatörlüğü kıyasıya tepki verecektir. Bu her iki taraf için çok kötü sonuçlanacak ekonomik ilişkilerin bozulması anlamına gelir. Ayrıca bu Tahran’ın Güney Kafkaslardan Orta Asya’ya her yerde radikal İslamı desteklemesi ihtimalini de beraberinde getirir.

Bu karmaşık şartlar altında, Tahran ve Moskova arasında bir çeşit ince Soğuk Savaş tasavvur etmek zor bir şey değil.
Rusya’nın bakış açısına göre, her şey eksen ile ilgili.

Moskova-Tahran-Erevan-Yeni Delhi ekseni, ABD destekli Ankara-Tiblis-Telaviv-Bakü eksenine karşı bir güç. Fakat Rusya eliti arasında bile etraflı bir tartışma var. Eski başbakan Yevgeny Primakov gibi muhafazakarlar İran gibi önceki Arap müşteriler ile ilişkileri ilerleterek Rusya’nın eski büyük gücüne kavuşacağını düşünmektedirler. Sözümona “Batıcılar” da İran’ın daha fazla mesuliyetli olduğuna inanmakatdır.

Haklı olabilirler. Bu Moskova-Tahran ekseninin anahtarı - ABD egemen modellere zıt olarak - menfaatperestliktir. Obama’nın “açılmış yumruk” siyaseti bunların hepsini ters düz etme çabasında yeterli olacak mıdır yoksa İsrail lobisi ve endüstriyel-askeri karışım tarafından en sonunda, şimdi tüm batıda evrensel olarak küçümsenen rejime saldırıya zorlanacak mıdır?

Rusya ve İran tamamıyla bir multipolar dünyadan yanadır. Tahran’daki molla rejiminin yeni askeri diktatörlüğü yalnız kalamayacaklarının farkında. Işığa giden yol Moskova’dan geçmek zorunda olabilir. Bu İran’ın SCO’ya katılmak için her türlü diplomatik çabasını açıklıyor.

Batıdaki ilericiler reformistlerden çok uzak olan İran pragmatik muhafazakarlarını istedikleri kadar destekleyebilir. Rusya’nın ABD ve Avrupa ile ilişkilerini idare edebilmesi için İran anahtar bir piyon olarak kalmaya devam edecektir. Arkasında yatan anlam her ne kadar kötü olursa olsun tüm kanıtlar Yeni Büyük Oyunun kalbindeki bu hayati atardamarın “stabilitesini” işaret ediyor.

Gelecek bölüm: İran, Çin ve Yeni İpek Yolu

* Pepe Escobar Globalistan: How the Globalized World is Dissolving into Liquid War (Nimble Books, 2007), Red Zone Blues: a snapshot of Baghdad during the surge, Obama does Globalistan (Nimble Books, 2009) kitaplarının yazarıdır.


Bu makale Zeynep Güneş tarafından www.timeturk.com için tercüme edilmiştir.

SON VİDEO HABER

İHH'dan Suriye'deki fırınlar için un desteği çağrısı

Haber Ara