Bir 'sıra dışı' polis müdürü; Hanefi Avcı
Hanefi Avcı kültür sanat edebiyat düşünce dünyasından kimleri okur, hangi filmleri sever, hayat felsefesi nedir, Polisiye roman, çocukluğu, memleketi, karapara, uyuşturucu ve daha bilinmeyen bir çok yönüyle...
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-07-27 10:26:00
[email protected]
Hepimiz Hanefi AVCI'yı Emniyet teşkililatındaki hizmetlerinden dolayı az çok tanırız, kültür sanat edebiyat düşünce dünyasından kimleri okur, kimleri sever, hangi filmleri sever, hayat felsefesi nedir, Polisiye roman, çocukluğu, memleketi, karapara, uyuşturucu, suç ve suçlarla mücadele, türk polisinin tarihi gelişimi vb.. bir çok konuya dair... Sezai ŞENGÖNÜL'ün röpörtajı...
Ailenizden başlayarak tanıyabilirmiyiz sizi, çocukluk döneminiz eğitiminiz vb...
Hanefi Avcı: Kahraman Maraş, Pazarcık ilçesi Karabıyıklı köyünde, köyün de orta halli sayılacak bir ailenin yedi çocuğundan ortancasıyım. Çocukluğumun geçtiği köy Gaziantep ile Kahramanmaraş’ın tam sınırında olan bir yer, her iki ilin özelliklerinde sahip, idari ilişkileri olarak Kahramanmaraşa bağlı olsa da tüm o bölge gibi, daha çok Gaziantep’in etkisinde kalmış ticari vs. ilişkiler olarak daha çok Gaziantep ile irtibatlıdır.
Hatta büyük amcamın iki nüfüs belgesi vardı biri çok eski idi tahminen vilayeti Halep, kazası Ayıntap, livası Pazarcık, ikinci yeni nüfüs kağıdında yeni dediysem cumhuriyet dönemi orada vilayeti K.Maraş, kazası Pazarcık vs... yazıyordu.
İlk okulu köyümde okudum, şu an emekli olup K.Maraşta oturan hocam Hüseyin beyin telkini ile babam okutmak içi Gaziantep’ e orta okula yazdırdı, hiç köyünden ayrılmamış benim gibi biri için şehirde okumak zor gelmişti, ilk hafta sonu köye geldiğimde ben gitmem demiştim, biraz zorlayarak hele bir hafta daha git sonra … diyerek ikna etmişlerdi, tabi ikinci.haftanın sonunda yeni arkadaşlar edinip alışınca okumaya devam... orta okul sonra yatılı sınavlar’ı polis kolejine kayıt sonra polis Akademisi bilahere ANKARA Hukuk fakültesi …
K.Maraş dedince neler gelir aklınıza ve sizin için memleket nedir ne anlama gelir?
Hanefi Avcı: Bizim kuşak için yıllarca Türkiyeyi hatta dünyayı dolaşsak da, memleketimize ayrı bir bağlılık duyarız. Bizim için aile, memleket, akrabalar … çok özel anlam ifade eder. Yüz yıl öncesinin geniş akrabalık bağı, aile ve yakın akraba için her halde yardımlaşma, dayanışma, birimize söylenmişi diğerimize söylenmiş kabul ederek … anlamlandırma … bizim için memleket asıl bağlı olunan toprak, mutlaka en azından yıl da bir iki uğranılan yer, aile ocağı, baba ocağı, asıl yakınların kan bağların olduğu yer, doğup ölünce gömülecek yer.
Çocukluğunuzda oynadığınız oyunlar?
Hanefi Avcı: Çelik çomak oynardık, biri uzun iki sopa ile, … bir tane iki taşın üzerine konan kısa odun parçası, uzun sopayla havaya kaldırılır, sonra uzun sopayla daha hızlı vurularak marifetiniz oranında uzağa fırlatılır. Bu atılan odun parçasını havada yakalayan veya düştüğü yerde ele alınıp atılarak ilk oyunu başlatan kişinin ilk atış yaptığı iki taşa vurabilirse oyunu kazanmış olurdu, vuramazsa attığı zaman da iki taş ile aradaki mesafe ayakla ölçülerek puanlama yapılırdı, tabii ayrıca değirmen ( topaç çevirme), sert odunda yapılan değirmen dediğimiz huni biçiminde ucuna arka kısmı sivri çivi çakılarak yapılan topaçlarla yarışmalar, çember çevirme, yaş ağaçtan yapılan oyuncak arabalar, su değirmenleri, sonra dama ve dokurcun oyunları en çok oynadığımız fakat şimdi unutulmaya yüz tutan güzel oyunlar.
Maraşa tabiki gidip geliyorsunuz, gençlik yıllarınızda K.Maraşla Şimdi K.Maraş arasında ve Hayalinizdeki K.Maraş arasında ne kadar yakınlık veya uzaklık var?
Hanefi Avcı: Eskide her yıl yaz tatilleri giderdim, tatil dediysem kurban bayramındaki resmi tatiller kadar, baba, anne ziyareti .. şimdi çok uzaklara gidince son 3-4 yıldır malesef yılda bir defa o da birkaç saatle sınırlı. Son 5-6 yıla kadar mutlak yılda iki defa uğrardım.
İlk yıllar büyük değişiklik yoktu sonra birden büyümeye ve değişmeye başladı, eski Maraş yerini farklı bir yerleşime bıraktı, eskiden ben Maraş için büyük bir köy derdim, insanların birbirini tanıdığı, selam verdiği, göç almayan, sanayinin gelmediği, tarım toplumu, 2-3 yüz bin nufüslu köy gibi idi, rahmetli kayınpeder çarşıya çıkınca tüm esnafa selam verirdi, son zamanlarda değişti artık herkes birbirini tanımayacak kadar şehir büyüdü tabii, ben ilk gördüğüm herkesin birbirini tanıdığı tüm çarşıyı dolaşsan fiatların % 1 bile değişmediği Maraşı arıyorum, ama o eski artık gelmeyecek.
K.Maraş insanının profilini çizin desek..?
Hanefi Avcı: Yakın geçmişte Maraşlının nev-i şahsına mahsus özellikleri ve tipi vardı, daha ilk kelimesinde şivesinden anlardınız. düz, biraz kaba konuşma diline sahip olsa da yalanı dolanı olmayan, inceltmek vs. uğraşmadan olduğu gibi söyleyen, başta inceliği olmadığı için biraz rahatsız etse de samimi yalın söyleme şekliyle bu hali unutturan, devletine, dinine, geleneklerine, aile ve akrabalarına, toprağa, doğaya bağlı bir insan tipinin en çok görüldüğü yer K.Maraş.
K.maraş Neden çok şair ve edebiyatçı çıkartır, takip ettikleriniz vardır muhakkak hemşerilerinizden ve olmayanlardan kimleri severek okursunuz?
Hanefi Avcı: K.Maraşla ilgili ilk okul ilk yıllarımda duyduğum ilk şiir Faruk Nafizin han duvarları, .. sonra “Kan ağrısı” isimli şiir kitabı da olan Gaziantep Karşıyaka (sonra ismetpaşa lisesi oldu) orta okulunda Müdürümüz de olan Ertuğrul KARAKOÇ, daha sonraları hayranı olduğum, türkülerini dinlediğim Maraş’ın değil Türkiyenin büyük ozanı, rahmetli Aşık Mahsuni, büyük şair Abdurrahim Karakoç, üstad Necip Fazıl Kısakürek (Kendini Maraşlı sayardı).
K.Maraşta gidince en çok neler yapmayı sever Hanefi Avcı?
Hanefi Avcı: Eş dost ziyareti sonrası mutlaka Başkonuşa, Döngel’e pikniğe ve Zeytun kaplıcalarına, Hopur içmesine vb...belli başlı yerlere giderim, tabii pınar başında, çınarlar altında oturup çay içmek, kaleye çıkıp Maraş’ı ve ovasını seyreylemek, bunlar da gittiğimde yapmaya çalıştığım diğer aktiviteler..
K.Maraşla ilgili unutamadığınız bir anınız.?
Hanefi Avcı: Hayatımın an anlamlı yıllarının geçtiği, K.Maraşta geçen çocukluğum ve geri kalan diye tanımladığım gerisi bir çok ilde geçen hayatım unutamadığım bir anım değil, tüm burada geçen yaşamımı unutmadım ki, köyüm tarlada çalıştığım günlerim, yeni büyüyen oğlakların sürülere alışması için her yıl 10-15 gün, yaz aylarında çobanlarla birlikte dağda toprak üstünde taşları yastık edip sırt üstü yatıp yıldızları seyretmek, kayacak yıldızları görme merakım, güzel ama nostalji olan günlerim .. o zamandan kalma hala yapmayı arzuladığım şeyler.
Başarılı bir Emniyet mensubusunuz, polis olmasaydınız ne olmak isterdiniz?
Hanefi Avcı: Özel merakım ve olduğunu zannettiğim yeteneğimden dolayı, elektronik, bilgisayar mühendisliği veya bu sahada uğraşı.
Hanefi Avcının Unutamadığı Filmler, romanlar?
Hanefi Avcı: Filmler: Londra yanıyor, Devlet düşmanı, Truman Shov, Matrix 1, 2, 3. , İnce kırmızı bir hat, Cennetin Krallığı, Beynelmilel, Ulak, … Romanlar: Y.Kemal’in; İnce Memedi, Sebahattin Ali'nin; Kürk Mantolu Madonnası, Tolstoy'un; Savaş ve Barışı....
Hayat Felsefeniz nedir diye sorarsak..?
Hanefi Avcı: İnsanların madde sahipliğinde değil manada yücelmeye çalışması, samimiyet, doğruluk, en yalın ve düz bir hayat, saklısı gizlisi olmayan, en gizli hali bile bilinse herkese karşı rahatsız olmayacağım bir yaşam tarzı.
Polis imajında olumlu değişmeler gerçekleşmiş olsa da genel olarak polisin edebiyat, şiir, roman vb... sanat dallarında uzak olduğu sanılır, bu konudaki görüşünüz nedir.
Hanefi Avcı: Genellikle doğru, insanlar yaşadıkları iklime göre davranıyorlar, polisler gerek meslekleri gerek iş ortamları, gerek geldikleri alt kültür vs .. nedenlerden dolayı sanat, estetik vb konulardan biraz uzaklar, içimizde şair, yazar, hatta besteci, söz yazarı, roman yazarı olsa da genellikle polisler eylem adamı oluyor.
Edebiyat Müzik ve Sanat dünyasından kimleri sever ve okursunuz?
Hanefi Avcı: Mehmet Akifin, Necip Fazılın, Sezai Karakoç’un tüm eserlerini okudum, Syn. Çetin, Mehmet, Ahmet Altan'ların yazı ve eserlerini, Dücane Cündioğlunu, Ali Bayramoğlunu, Halk ozanlarını, Anadolu türküsünü söyleyen tüm ozanları, özgün müzik söyleyenleri, S.Aksu, N.Ertaş, Mahzuni, Arifler.
Sezai KARAKOÇ üstadı anınca, bir hemşeri toplantısında benim daha önce size hediye ettiğim şiir kitaplarım ve şiir üzerine konuşurken Sezai KARAKOÇ'un şiirlerini ve yazılarınıda çok beğendiğinizden bahsetmiştiniz hatırladığım kadarıyla nasıl tanıştınız üstadın şiirleriyle yazılarıyla?
Hanefi Avcı: Sezai Karakoç Üstadı severim şiirlerinide fakat daha çok diğer yazıları beni etkilemiştir.. Diyarbakır da çalıştığım dönemde çıkmış olan bulabildiğim tüm kitaplarını alıp okudum ve bitirdikten sonra arkadaşlara tavsiye ettim hatta bendekileride dağıttım okusunlar diye, çok beğenmiştim.O da bir nevi hemşehrimiz sayılır bildiğim kadarıyla maraşta bulundu bir müddet, istanbula geldiğimde ziyaret etmek düşüncesi hep vardı ama yoğun olabileceğini düşünerek girişimde bulunmadım ama ziyaret etmeyi arzuluyorum Sezai KARAKOÇ üstadı. ( ziyaretten öte aynı şeyi duyan gönüllerin verdiği yakınlıkların buluşması ).
Türk ve dünya tarihinde Hanefi Avcının Beğendiği, takdir ettiği kişiler..?
Hanefi Avcı: Çok fazla örnek olarak saymak gerekirse, Şeyh Edibali, Yavuz Sultan Selim, Fatih, Barbaros Hayrettin Paşa, dünya tarihinde Eflatun, Kristof Kolomb, Edison, Genaral Patton, Çörçil....
Türk polisinin tarihini nerden başlatıyorsunuz..?
Hanefi Avcı: Resmi olarak devlet 1843 olarak kabul etmiş ancak belki evreler olabilir, büyük toplumsal olaylar etkisiyle değişen şartlar, Anayasa ve diğer yasalar ile özellikle emniyet teşkilatı polis vazife ve selahiyetleri yasası, ceza kanunu, ceza muhakemeleri usulü yasası ile AB uyum yasaları gibi.... çıkarılan mevzuatlar önemli evreleri oluşturmuşturmuşlardır.
Türk polis teşkilatında ekol diyebileceğimiz şahıslar ve yaklaşımlar var mıdır?
Hanefi Avcı: Kişilikleri, kimlikleri ve ile teşkilatta önemli iz bırakan Turan Şenel, Ahmet Karakurt(Güneşin Oğlu), bir çok çevrece eleştirilmekle birlikte Mehmet AĞAR, Ünal ERKAN, Atilla AYTEK, Necdet MENZİR, …. gibi. Birde kişilik olarak değil ama yöntem, yönelim çalışma sistemi, yeni anlayışların teşkilata yansıtılması açısından Hanefi AVCI (kendini övmek ayıptır ama, bir hakkın teslimi noktasında doğru söylenmesi lazım ise) diyebilirim.
Türkiyede Polisiye edebiyatı nasıl buluyorsunuz, batılı türleriyle karşılaştıracak olursanız, mesela sizin sevdiğiniz polisiye karakter varmı?
Hanefi Avcı: Malesef polisiye roman, hikaye vb. yazılar ülkemizde çok az, basit bir iki eserin haricinde hiç yok denecek kadar az, bu tüm sahalarda böyle, Türkiye de yaşanan binlerce olay var, hatta tüm Avrupa da on yılda olan olay kadar Türkiyede bir yılda daha ağır olaylar olmasına rağmen, gerek bilimsel gerekse hikaye roman türünde , gerekse belgesel olarak doğru dürüst bir eser ve ya bu konuda uğraşan kimseyi bulamıyorsun. Bu konu çok boş kalmış şimdi yeni, yeni mezun genç amirler arasında yazanlara rastlanıyor, özellikle akedemik kariyer yapan, dışarıda eğitim gören genç amirlerden bir miktar yazanlar var ama onlarda sınırlı. Piyasa daki polisiye film, dizi vs.. ise gerçekten o kadar kötü ki tam bir felaket, hatta utanılacak seviyede denebilir. Çok kötü, abartılı gerçeklerle bağdaşmayan, toplumsal ve sosyal yönü olmayan, hiç bir özgün özelliği olmayan, estetikten sanattan nasip almamış, hilkat garibesi şeyler, rezalet.
30 yıl önceki polis tipolojisi ile günümüzdeki polis tipolojisi arasında nasıl bir fark oluştu, örneğin bir ara karakolların pembekol yapılması çok konuşulurdu, şimdi polisimiz de pembe polis mi oldu?
Hanefi Avcı: Polis zamana ve hükümetlerin yaptığı reformlara en çok uyum sağlayan kurumların başında geliyor, ama yine de bir nesil kuşak değişmeden eskiden yeniye, ustadan çırağa, geçen yazılı olmayan davranışlar, asıl kurum kültürü bir anda değişmiyor, yeni gelen akademili okuyan genç bir amir kadrosu var. Polis akademisi iyi amir, okuyan dünyayı bilen, dil öğrenmiş yeni bir kuşak yetiştiriyor, biz ülke olarak keyfilik denecek bir uygulamadan hukuk devleti zabıtasına geçişi deneyeli ancak 20 yıl oluyor, ama artık polis akademisi ve polis okullarında bu konuda iyi personelin yetiştirildiği görülüyor.
Tv dizilerinde artık polis çok sık yer almaya başladı karakter olarak bunu nasıl değerlediriyorsunuz, gerçek polis imajını yansıtıyormu?
Hanefi Avcı: Aslında bana göre bu durum yaşanan olaylara, dolayısıyla toplumsal ihtiyaç ve açlığa, film TV dünyasının bulduğu bir çözüm. Bu yapılanların polislikle, hatta polisiye film ile hayatın gerçekleri hiç alakası yok daha doğrusu hiç mantığı yok, güney doğuda yaşananlar... mağlubiyetlerin kırdığı milli hisler dolayısı ile toplum kahramanları, başarılı devlet görevlisini arıyor, kahramanca vatan millet diyenleri arıyor bunları özlüyor; çünkü kalmadılar gibi...
Polis artık ideolojik gruplara ve bu gruplara mensup gençlere nasıl bakıyor?
Hanefi Avcı: Dünyada bu ideolojilere sahipleri bile artık sahip çıkmazken, bizde hala ideolojiler uğruna kırda dağda insanların hayatlarını yok etmesini anlamak mümkün değil, onlarda bizi anlamıyor zaten, ben aslında bu gençlere en basit hali ile hiç bir şey yapmadan kendilerinden önce aynı yoldan geçmiş olan Taha AKYOL’un “Hayat Yolunda” kitabını okumadan bir şey yapmamalarını tavsiye ederim. Ayrıca artık karşılarında eski polis yok, kaba kuvvet, hukuk dışı yöntemler kullandıkları, silaha el attıkları müddetçe hiçbir şansları yok, ne yaparsa yapsınlar polisden kurtulamazlar, bu polisi övme propaganda vs. değil, polis artık devlet imkanları ile teknolojiyi sistemli bilimsel çalışmayı öğrendi, eğer polis yoğunlaşırsa kimsenin şansı olamaz, boşuna enerjilerini kaynaklarını harcamış olurlar tek yapacakları artık, polisin sahasına girmeden mücadelelerine devam etsinler, artık fiili eylem hariç her türlü siyasi ve demokratik mücadele yöntemi suç değil ve rahatlıkla her ideoloji için mücadele meşru..
Ben bu gün için rejim ve sitsem muhaliflerinin varlıklarının zaruri olduğuna inanıyorum, silahlı ve zora dayanan fiili eylemleri hariç tüm faaliyetlerinin kısıtlanmamsı gerektiğine, bizimde bu muhalif kesimlerin seslerine kulak vermemiz gerektiğine inanıyorum. Eleştiri, farklı düşünce, farklı çözüm yollarını tıkamanın ve rejim/sistem muhalefetini yok etmenin, yasaklamanın o sistemin gelişmesini önleyeceği ve yeni yasakları getireceği, sonunda kendine zarar vereceği kanaatindeyim. Hiçbir sistemin kendi değerlerini kutsal /doğma kabul ederek eleştirenlerini/muhalefeti, başka yöntem önerenlerini yasaklamaya, ayıplamaya, kötülemeye hakkı olmadığını, tarihte yok olmuş diktatörlüklerin, tiranlıkların da zamanın da kendi muhaliflerini yasakladığını, yok etmeye çalıştığını, demokrasilerin kendi muhalifine hayat hakkı değil meşru ve belli ölçülerde kendisini değiştirmeye çalışanlara da bu hakkı vermesi gerektiğine inanıyorum o zaman siyasi terörün önleneceğine inanıyorum.
Uzun yılllar kaçakçılık ve organize suçlar üzerine çalıştığınızı biliyoruz, bu bağlamda kaçakçılığın bir ekonomisi varmı?
Hanefi Avcı: Aslında ben kaçakçılık daire başkanlığını 2 yıl gibi kısa bir süre yaptım, asıl olarak kaçakçılığı da çok iyi bilmem, ben polisiye araştırma arama, aradığını bulma, teknolojiyi meslekte amaçlarım doğrultusunda kullanmayı, anormalliği algılamayı bilirim biraz ve bu bilgilerimi meslektaşlarıma aktarmayı, sistem kurarak çalışmayı, ekip olarak çalışılmasını savunurum. Türkiye de haksız menfaat, kolay yolda zengin olma, hakkına razı olmama anlayışı çok yaygın, nerde kolay para varsa oralara kayma her ülkeden daha fazla oluyor.
Kara paranın engellenmesi için sizin önerileriniz varmı, bu alanda uluslararası isbirliğinde sonuç alınabiliyor mu?
Hanefi Avcı: Batı dünyası suçu önlemek için önce suçlunun suç işleme amacını bulup ona saldırmayı hedef almış ve eroin kaçakçısının, mafyanın, organize suçluların, kiralık katilin, kaçakçının, tefeci gibi tüm suçluların asıl amacının para kazanmak olduğunu, para kazanmak için suç işlediğini, bundan dolayı suçları önlemenin, suçluları durdurmanın etkin yolunun suçtan elde edilen parayı suçluların elinde almak gerektiğini, bunun için KARA PARA deyimini bulup, kişleri suçtan dolayı cezalandıramasa bile suçtan elde edilen paraya suç geliri olarak el koymayı, eğer bu para saklanıp, gizlenir kaynağı meşru bir gelir gibi gösterilirse o zaman da yalnız bu işlemi özel suç kabul edip kara para aklama suçu saymış ve cezalandırmış, bu paraya da el koymuştur.
Türkiye'ye bu kavram daha yeni gelmiş, önceleri 4208 sayılı kara paranın aklanması hakkındaki kanun ile belli suçları sayarak yalnız bu suçlarda elde edilen geliri saklamaya kalkışılırsa o zaman kara para suçu saymıştı, ancak son ceza yasası 2 yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda elde edilen geliri saklamaya, kaynağını gizlemeye kalkışmayı kara para aklama suçu saymıştır, ancak uygulamada malesef yeterli pratik yoktur. Ayrıca şüpheli para hareketi ihbar bildirim işlemlerini inceleme, kara para araştırmaları vs. yapmak üzere MASAK (Mali suçları araştırma kurulu) kurulmuş ise de bu kurumun yeterli kurumsal yapılanmayı yapamaması, uzman kadrosunun olmaması, diğer uzman kuruluşların bu kurumda kendilerinin yerine uzman kadrosu almasına mani olmaları vs. nedenlerden dolayı malesef etkin bir denetim yapılamamakta, adli mekanizma ve savcılıklar bu konuya yeterince önem verememekte, yeterli tecrübe olmadığından suç dan elde edilen gelirlere el koyma ve kara para aklama suçlarıyla etkin mücadele yapılamamaktadır. Türkiye de ciddi oranda kara para olduğuna dair inanç vardır.
Türkiyede günümüz itibarıyla önceki dönemle kıyasla suç türlerinde ne tür değişiklikler gözlüyorsunuz, bu suç türlerini nedenleri hakkında neler söyleyebilirsiniz.?
Hanefi Avcı: Suç türlerinde çok büyük değişiklik olmuyor sadece zamana ve mekana göre şekil değişiyor. Yıllar önce bir kişiyi sorgularken sormuştuk. kaçakçılığa ne zaman başladın bu güne kadar neler yaptın cevap: benim kaçakçılığa başlama tarihim yok benim atalarım Osmanlı döneminde ipek yolunda kervancıymış. Doğudan Bağdat’tan, Halep’ten … ne ucuz olursa alır batıya getirir satar, orada ucuz olanı da alıp doğuda satarmış, zaman değişmiş cumhuriyet kurulmuş sınırlar değişmiş, devenin yerini tır almış ama bizim işimiz değişmemiş demişti yani suç bir kültür, gelenek, alışkanlık meselesi. Tabii ki bu genellemenin yanında teknoloji, yeni bulunan enerji kaynakları, yeni yöntemler de suçları değişime uğratıyor. Özellikle Bilgisayarın, internetin ve bilgisayar ağlarının günlük hayatta ticarette, değerlerin taşınmasında kullanılmasıyla veya her türlü resmi belge evrakın yapımının bilgisayar teknolojisi tarafından kolaylıkla sağlanması bilgisayar ve teknolojik suçların artışını sağlamıştır. Ayrıca devletin yüksek vergi uygulamaları, teşvik tedbirleri de bunlardan faydalanmak isteyenler için yeni yönelim sahaları olmaktadır. Özellikle kamu ihaleleri, kamu kurumlarının imtiyaz devirleri, kamu görevlerinin görevleri nedeniyle haksız menfaat temini gibi kamudan menfaat temini suçları diğer yolsuzluk suçları içerisinde önemli bir yer tutmaktadır.
Türk Polisini, Batı polisi ve Ortadoğu polisiyle karşılaştıracak olursak..?
Hanefi Avcı: Tüm ülke şartları ve kurumları olduğu gibi polis teşkilatı da batılı meslektaşlarının biraz gerisinde. Özellikle yöntem, sistem, kurumsallaşma teknoloji kullanımı konusunda oldukça gerisindeyiz. Ancak son zamanda ciddi gelişmeler var AB ülkeleri ile yapılan eşleşme projeleri, TADOC (Türkiye uyuşturucu ve organize suçlarla mücadele akademisi) gibi eğitim birimleri… çeşitli uluslar arası kuruluşlarla yapılan işbirliği, vs. ile bu açığı hızla kapatmaktadır. Ortadoğu ile karşılaştırırsak çok iyi durumdayız, yalnız araç, gereç, teknoloji değil yöntem sistem anlayış açısından da çok ilerde olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Polislerin kamusal görevleri özel yaşamlarını nasıl etkiliyor, kısıtlamalar geritiyormu?
Hanefi Avcı: Her zaman özel ve ya kamusal yaşam ayrımı yapamıyorsunuz, özellikle yönetici amirler için özel yaşam ve kamusal yaşam iç içe oluyor, ayrılmıyor, ayrıca mesai ölçüsü olmaması polisleri için özel hayatlarında ciddi sıkıntı yaratıyor, personelin en az üçte biri gece gündüz dönerli mesaide çalışıyor, mesaisi sabit değil her iki günde bir değişiyor, gece görevi bayramlarda ve tatillerde görevler personelin özel yaşamını olumsuz etkiliyor.
Gençler Kurtlar vadisi vb... dizilerden Türkiye gerçeklerine ilişkin sağlıklı bilgiler edinebilirler mi bu vb... benzeri diziler hakkındaki düşünceleriniz?
Hanefi Avcı: Maalesef "Kurtlar Vadisi" vb.. dizi ve TV programları Türk halkının içinde bulunduğu edebiyat, kültür, sanat durumunu ortaya koyuyor. Yıllarca tek açıdan kitlelerin yönlendirilmeye kalkışılması, asıl toplumsal sorunların kitlelerden uzak tutulması, ve yasaklanmasının verdiği kitlelerin asıl sorunları yerine yüzeysel, hiçbir estetik değeri ve derinliği olmayan ülke gerçeklerinden uzak hayal aleminde yaşam arayışı başka bir açıdan ise toplumun beklediği ama bir türlü olmayan özlem ve istemlerine karşı gerçeği yerine hayal ile idare etmesi denebilir. Vietnam da kayıp eden Amerikanın hep Vietnam kahramanları filmi çevirmesi gibi.
Uyuşturucu konusunda yaş sınırının çok aşağıya indiği söyleniyor, okul idarecileri, Aileler ve Medyaya bu konuda neler düşüyor sizce.?
Hanefi Avcı: Uyuşturucu tüm dünya için ciddi bir tehlike, ancak zaman zaman basına da yansıyan Türkiye’deki veriler doğru bilgiler değildir. Türkiye de uyuşturucu kullanımı artmaktadır ancak şu an dünya ortalamasının çok altındadır, bizde belli şehirlerde ve bölgesel olarak daha çok esrar gibi hafif uyuşturucular yaygın olup, diğerleri ile ilgili tedbir alacak durumdayız, son yıllarda ulusal uyuşturucu ve madde bağımlılığı ile ilgili hükümet hüzeyinde ulusal stratejik plan hazırlanarak uygulamaya konmuştur. Bu plana uygun olarak tüm illerde bir çok resmi sivil kuruluşların katılımı ile il eylem planları hazırlanarak uygulamaya konmuş, çok ciddi olarak mücadele başlatılmıştır. Aileler, okul yöneticileri ve bu konuda sorunu olan herkes bu illerdeki kurullarla irtibata geçerek onların desteği ve rehberliğinde hareket etmelidir, bu konuda en emin müracaat yeri her konuda illerdeki bu kurullardır; mesela biz Edirne genelinde valilik koordinesinde il emniyet müdürlüğünün sekretaryasında ildeki bir çok kamu kurumu, sosyal yardım kuruluşu, Trakya üniversitesi ve diğer sivil toplum örgütleri ile birlikte il eylem planı hazırlanarak çalışmalara başlanmış, özellikle eğitim konularında epey de mesafe alınmıştır.
Suçların önlenmesinde yeni yaklaşımlar neler olabilir?
Hanefi Avcı: Bu sorunun cevabı için 10 nisan 2009 tarihinde polis teşkilatının kuruluşunun 164 yıl kutlamaları törenlerinde Edirnede yaptığım konuşmamdaki metinden aldığım bir bölümle cevaplayayım bana göre en önemli yöntemlerden biri budur: Çinli bilgin "Sun TZU" 3 bin yıl önce yazdığı “savaş sanatı” adlı eserinde der ki:
Bir babanın 3 doktor oğlu vardı en ünlüsü estetik cerrah olup harikalar yaratıyordu herkesi güzel yapabiliyordu bu özelliği sayesinde çok kazanıyor ve çok ünlü idi İkincisi şifa bulmaz hastalıkları tedavi ediyordu o da çok ünlü ve çok kazanıyordu, üçüncüsü ise kişilere hasta olmadan önce alması gereken tedbirleri öğütlüyor, salgın hastalıkların yayılmaması için .. alınacak koruyucu hijyen tedbirlerini vs. anlatıyordu ama bu kişiyi kimse tanımıyordu hatta doktor olarak bile bilinmiyordu Fakat asıl doktor oydu ve toplumu da onun yöntemleri koruyordu, der. İşte bu gün modern dünya bu felsefeyi benimsemiş, ağır suçları aydınlatmak, tüm failleri bulup adalete çıkarmak dan daha önemlisinin suç işlenmeden engelleyici tedbirleri alarak suçun işlenmesine mani olmak, böylece kişilerin mağduriyetini başta önlemeyi hedeflemektedir.
İşte bizde bu anlayışla hareket ederek suçluları yakalayıp adalete önüne çıkarmaya çalışırken asıl önemli görevin suçun işlenmesine mani olmak şeklinde tarif edilen, önleyici hizmetler olduğunu biliyoruz... ve bun sahada yoğunlaşıyoruz.
Kahraman, suçlu yakalayan polis değil, adını kimsenin fazla duymadığı, suçun işlenmesine mani olan, varlığı ile herkese huzur veren polis amaçlıyoruz.” Demiştim.
Ayrıca suçu önlemek için: suçtan elde edilen gelirlere el koyma ve suçtan elde edilen maddi varlığın saklanıp gizlenmesi halinde bunu ayrı bir suç kabul ederek “Kara para aklamak” bu suretle suçta elde edilen maddi varlığı takip ederek mutlaka el koymak suretiyle suçu önlemeye çalışmaktadır.Ayrıca suçu önlemede en önemli etken eğitim olduğu, polisiye ve adli tedbirlerin sadece geçici bir süre suçu durduracağı veya belli oranda önleyeceği, asıl önleyici hususun ilk öğretim de başlayan tüm hayat boyu devam eden eğitim faaliyetleri ile kitlelerin bilinçlendirilmesi, sosyal sorumluluk sahibi birey olduklarının hatırlatılması yöntemleri ile olduğu bilinmektedir.
© 2009 Sezai ŞENGÖNÜL (Tirşik Dergisi "İz Bırakanlar")
SON VİDEO HABER
Haber Ara