Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Gazze yolunda tehdit ve dayak

Amerikalı ünlü insan hakları savunucusu ve film yapımcısı Adam Shapiro, 20 arkadaşıyla gittiği Gazze’de yaşadıklarını kaleme aldı. Yazıyı sizler için tercüme ettik...

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-07-23 16:07:00

Gazze yolunda tehdit ve dayak
Adam Shapiro* / TIMETURK

Ben ve beraberimdeki 20 kişi 29 Haziran’da İsrail Ordusu tarafından dünya ile bağlantısı kesilen Gazze’deki Filistinlilere insani yardım malzemeleri taşımak amacıyla bir feribotla yola koyulduk. Niyetimiz kendi sahil şeritlerine hapsedilen Filistinlilere oyuncak, ilaç, alet edevat, zeytin ağacı fidanı ve 50 kg.lık çimento paketi götürerek İsrail’in uyguladığı bu kuşatmayı kırmaktı.

Bir film yapımcısı ve insan hakları savunucusu olarak Gazze’deki yaşamı ve bu yolculuğu bir belgesel haline getirmeyi planlıyordum.

Neredeyse Gazze nüfusunun yarısına yakını 18 yaşın altında. Bu çocuklar İsrail’in sözde ‘Hamas yönetiminin altını oyma’ adına uyguladığı ekonomik yıkımın mağdurları oluyorlar. Irak’ta olduğu gibi, ambargo sadece halkın perişan olmasına ve sivil toplumun yok olmasına yarıyor.

30 Haziran saat 02:00 da İsrail savaş gemilerinin tarama spotları feribotumuzun sancak yönünü aydınlattı. Radyodan bir ses “şu anda yasaklı bölgeden geçiyorsunuz, derhal yönünüzü değiştirmenizi emrediyoruz, eğer yönünüzü değiştirmezseniz, sizi durdurmak için gerekli bütün gücü kullanacağız” şeklinde çağrıda bulundu.

Bu suların devriyesini karşı konulmaz İsrail donanması yapıyordu. Radyo frekansında olduğunu bildiğimiz BM gemisine yönelik yardım çağrımız –ki bir önceki teknemize İsrail donanması tarafından bilerek çarpılmıştı- cevapsız kalmıştı.

Dalış ekipleri ve diğer seyir gereçleriyle birlikte karasularında sekiz İsrail savaş gemisi ve dört zodyak botu saymıştık. Yaklaşık 1 saat önce de üzerimizde bir F-16 uçuş gerçekleştirmişti. İşte bu, insan eliyle gerçekleşen felaket bölgesi ve gettoya bir paket çimentonun ulaştırılmasını durdurmak için Birleşik Devletlerin desteklediği ve bütün Amerikan vergi mükelleflerinin sübvanse ettiği güçtü.

Telaşlı bir şekilde gemilere bindirilmiştik. Gayretkeş donanma askerlerinden en çok nasibini alan Video kamerası olan arkadaşlarımız oldu. Video kameralarımızı bırakmamız için darp edildik. Afganistan’dan Darfur’a Orta Doğunun birçok bölgesinde yaşadıklarımızı belgelemiştik fakat o ana kadar hiçbir zaman yaptığım iş dolayısıyla fiziki darba maruz kalmamıştım ancak İsrail Ordu sansürü şu an delilleri elinde bulundurmaya devam ediyor ve onları geri alma ümidim hiç kalmadı. Delillerin gitmesiyle birlikte medyanın çoğunluğu bu olaya hiç olmamış gibi muamele edecektir.

Gazze’nin bombalanan ve harabe olan limanına yanaşmak yerine bizler, silah zoruyla kaçırılmış yabancı bir ülkeye götürülmüş ve hapsedilmiştik. Şubat ayında Azbed Abed ve Rabbo’da karşılaştığım İsrail’in Aralık-Ocak işgalinde (daha önce olduğu gibi) evlerini harabeye çevirmesinin ardından çadırlarda yaşayan ailelerin çocuklarına oyuncak dağıtma yerine hücremizi denetleyen hapishane gardiyanının önünde hazır ol vaziyetinde bekliyorduk.

Diğer hükümetler kendi vatandaşları hakkında aleni şekilde konuşurken ne ilginçtir ki Birleşik Devletler Hükümeti sessiz kalmıştır.

Kahire konuşmasında Başkan Obama “Filistinliler şiddeti bırakmalıdır” diyerek “biz yüzyıllarca Amerika’daki zenciler olarak kırbaç darbelerinden, aşağılanmadan ve ayrımcılıktan çok çektik fakat tam ve eşit hakların kazanımını bize şiddet sağlamamıştır” şeklinde devam eden konuşmasında daha sonra şunu eklemişti: “Amerika’da Güney Afrika’da ve diğer ülkelerde bize bu hakları kazandıran barışçıl eylemler olmuştur”. Şimdi savaşın yerle bir ettiği Gazze’ye barışçıl bir şekilde yardım yapmaya çalışan Amerikan vatandaşlarını kaçıran ve darp eden bir müttefike göz yuman birisinin şiddeti bırakmaları yönündeki öğütlerini Filistinliler nasıl ciddiye alabilirler.

Kahire konuşmasında son derece samimi olduğu gözlenen Başkan Obama bile Amerika’nın çıkarlarını ve değerlerini gün geçtikçe ırkçılığın uluslar arası markası haline gelen İsrail isteklerine göre şekillenen Amerikan-İsrail ilişkileri statükosunun esiri haline gelmişti.

21. Yüzyılda Yahudilerin ve Filistinlilerin ayrı ayrı hukuk düzenlerinin olması kabul edilemezdi. İsrail İskan bakanı “Hepimizin kalbi kanıyor olabilir ancak [Yahudi ve Filistinlilerin İsrail’de] birlikte yaşamalarının uygun olmadığını düşünüyorum” şeklindeki ifadesi karşısında Washington sadece gerçekleri göz ardı etmiş oluyor.

Gazze’ye gelince, Filistinliler eşit haklara sahip olma ümitlerinden dünyalarca uzaktalar. Gün artık hayatta kalma mücadelesinin birinci öncelik olduğu gündür. Uluslar arası Kızılhaç Komitesi ayrıntılarında “Gazze nüfusunun %70 den fazlasını yoksullaştırılmasına ve en savunmasız olan Gazzeli çocukların gıda yetersizliği ile karşı karşıya kalmasına sebep olan İsrail operasyonları sürecinde yerle bir olmuş Gazze’nin yeniden imarı için hiçbir şeyin yapılmadığının” anlatıldığı, Gazze’de 1.5 milyon insanın ümitsizlik kıskacında olduğunun belirtildiği bir rapor yayınladı. Böyle bir travma olasılığı zaten belliydi.

Dünya Sağlık Örgütü 5 yaş altındaki çocukların üçte birinin ve hamile kadınların kansızlık sorunu yaşadıklarını belirtiyor.

Başkan Obama’nın Filistinlilerin yüzleştiği mevcut durumu “hoşgörüsüzlük”olarak adlandırdığı Kahire konuşmasında ayrıca bu durumu “Filistinli aileleri perişan ettiği gibi İsrail’in güvenliğine de hiç bir katkısı olmuyor” şeklinde nitelemiştir. Başkan Obama daha henüz yakın bir tarihte İsrail’e Gazze’nin çaresizce ihtiyaç duyduğu yeniden inşa ve insani yardım sürecine müsaade etmesi çağrısında bulunmasına rağmen dolaşma, eğitim, sağlık ve güvenlik gibi Filistinlilerin layık olduğu temel haklara değinmemiştir.

Çaresizlik ve İsrail’e karşı koyacak bir hükümet arzusunun olmadığı bu şartlar Gazze’de 1948 de yurtlarını terk eden atalarından daha kötü durumda yeni bir nesil yetiştiriyor. Bizim küçük botumuz kuşatma ve engellemelere izin veren vurdumduymazlığı delmeye çalıştı. Bizler her ne kadar büyük denizlerde bölgenin en büyük donanmasıyla karşı karşıya gelerek risk alan sıradan siviller olarak Gazzedeki durumu betimlemeye çalışsak da düzelen hiçbir şey yok. Nitekim İsrail kış işgalinin hemen ardından yükselen çığlıklardan sonra Gazze’ye girmesine müsaade ettiği kamyonların sayısını azaltmaya başlamıştır.

Berlin Duvarı bir gün de yıkılmamıştır. Sonuç olarak bizim bir sonraki gemimiz bir ay içerisinde Filistin’in özgürlüğü için yola çıkıyor.

*Adam Shapiro Bir insan hakları savunucusu ve film yapımcısıdır. Son filmi “chronical refugees” dir.
SON VİDEO HABER

İstanbul2da 4 katlı otelde yangın

Haber Ara