Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Ter kokusunu giderirken kansere olmayın

Her sabah güne başlamadan önce kullandığımız sticklerin, deodorant roll-on'ların bilimsel olarak kanıtlanmış ciddi zararları var. Yapmanız gereken, doğal olanı tercih edip sağlığınızı kurtarmak...

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-07-15 11:52:00

Ter kokusunu giderirken kansere olmayın
İngiltere'de Keele Üniversitesi'ndeki bilim adamları Wythenshaw Hastanesi'nde tedavi gören 17 kanser hastasının göğüs tümörlerini inceledi. Kanser dokularında alüminyum tespit edildi. Ayrıca göğüs dokusunun dış kısmında da alüminyum yoğunluğunun arttığı açıklandı. Daha da önemlisi; koltuk altına daha yakın olan dış bölgedeki bu yoğunluğa ter önleyicilerin neden olabileceği sonucuna varıldı.

İngiltere'deki Reading Üniversitesi'nden Dr. Philippa Darbe de benzer bir sonuca vardı. 20 göğüs tümörünü inceledi ve bunların 18'inde çoğu ter önleyicilerde koruyucu olarak kullanılan parabenler tespit etti. Bilim adamı sonuçları kamuoyuyla şu cümlelerle paylaştı: "Yeni bir çalışma yaptık. Kimyasal olarak 20 tümörün 18'inde paraben tespit ettik. Bu da göstermektedir ki cildimize yaptığımız bazı uygulamalar buna sebep oluyor. En olası adaylar ise deodorantlar, antiperspirantlar (ter önleyiciler), kremler ve vücut spreyleri."

Paraben ve alüminyumun zararlarına gelince... Fazla alınan alüminyum uzun dönemde sağlık sorunlarına yol açıyor. Birçok bilim adamı kanserle alüminyum arasında önemli bir ilişki olduğunu iddia ediyor. Çünkü bu metal DNA'yı bozuyor. DNA kırılması da kansere yol açıyor. Piyasadaki sticklerin hepsinde alüminyum bulunuyor. Deodorant sticklerin olmazsa olmaz bu maddesinin en önemli fonksiyonu, deri gözeneklerini tıkayarak terlemeyi önlemesi. Hanımların kullandığı ürünlerde alüminyum oranı yüzde 10-25'ken; beylerinkinde daha fazla. Çünkü kadınlara kıyasla erkekler daha yoğun terliyor. Önlemek ise bu zararlı kimyasala düşüyor.

ÇALIŞMALAR MUTFAKTA BAŞLADI, FABRİKADA SON BULDU

Methylparaben, ethylparaben, buthylparaben ya da benzylparaben gibi farklı çeşitleri bulunan parabenler petrolden elde ediliyor. Binin üzerindeki üründe kullanılsa da başlıcaları fondöten, pudra, göz farı, maskara, makyaj temizleyiciler, ruj, çabuk kuruyan ojeler, nemlendirici losyon ve kremler, diş macunu, diş tozu ve temizleyicileri, güneş yağları, cilt temizleyiciler, terlemeyi önleyici deodorantlar ve sabunlar. Çünkü bu ürünlerin neredeyse yarısı saf sudan meydana geliyor. Kimyasal olarak bir karışımın içine su girdiğinde ise ürünün raf ömrünü uzatabilmek, içeriğinin bozulmadan kalabilmesi için bu koruyuculara ihtiyaç duyuluyor. Benzoik asidin bir türevi olan zehirli parabenler, vücuttaki östrojeni taklit ediyor. Göğüs kanserli kadınların tümör örneklerinin içinde bolca bu maddenin bulunmasının sebebi olarak da bu özelliği gösteriliyor. Östrojen hormonu vücutta ne kadar artarsa göğüs kanseri riski de yükseliyor.

Tüm kanıtlanmış sakıncalarından dolayı bazı Batı Avrupa ülkelerinde parabenlerin kullanımı yasaklanmış ya da sınırlandırılmış. Bilinçli tüketici oranının artması sebebiyle de içeriğinde alüminyum ve paraben bulunmayan stickler, roll-on deodorantlar imal edilmiş. Yalnız bu ürünlere Türkiye'de ulaşmak hem kolay değil, hem de fiyatları 40-50 TL arasında değişiyor. Günümüzde parabenli ve alüminyumlu ürünlerin fiyatlarının 7-9 TL arasında değiştiğini düşünecek olursak; hem daha ucuz hem de sağlıklı alternatiflere ihtiyacımız olduğu bir gerçek...

Kimya Yüksek Mühendisi Kudret Livaoğlu, aynı zamanda "Zararlı kimyasallardan korunma yöntemleriyle sağlıklı hayat" kitabının da yazarlarından. Stickler konusunda da ülkemizde ilk harekete geçen kişi. "İçeriğindeki kimyasalların verdiği zararı bile bile her gün roll-on kullanmak zulüm gibi geliyordu. Önce kendim için araştırmalara başladım. Sonra da bir kimyacı olarak ne yapabilirim diye düşündüm."

Kudret Hanım'ın araştırmaları iki yıl sürer. Bu esnada konuyla alakalı yerli-yabancı okumadığı makale, araştırma dosyası, rapor kalmaz. Böylece zihnindeki bazı noktalar belirginleşir. "Herkesin rahatlıkla kullanabileceği, sağlıklı ve ucuz bir alternatif ürün yapabilirim." der. Önce evinin mutfağında başlar çalışmalarına. Arkadaşının çalışma ofisinde kurulmuş minik laboratuvarda da devam eder denemelere. Her geçen gün biraz daha yaklaşır tasarladığı ürüne. "Artık oldu" dedikten sonra da önce kendi kullanır. Sonuçtan memnun kalınca inşaat sektöründe yoğun iş temposuyla çalışan eşinin de denemesini ister.

Hayat arkadaşından "Bu formül harika. Çalışmalarına devam et." yorumunu alınca; kendisi gibi zararlı kimyasalları hayatlarından çıkarma gayretindeki arkadaşlarına da teklifte bulunur. Yaklaşık bir ay sonra geri dönüşler alır. Hanımlar ürünün marifetinden oldukça etkilenir. Yalnız tek bir sorun vardır; yüzde yüz doğal içerikli stick'e Kudret Hanım sentetik bir koku koymaktansa limon yağını tercih etmiştir. Ürünü kullanan hanımlar ve beyler "Keşke limon yerine daha güzel bir koku tercih etsen" dedikleri için Livaoğlu sentetik koku koymak zorunda kalır. Gerçi sonuç çok değişmez; bu kez de ürün yüzde 98 doğal içeriğe sahiptir. Kimya Yüksek Mühendisi Kudret Hanım geldiği noktadan memnun: "İçinde alkol, koruyucu katkı maddesi, zararlı kimyasallar yok. Normalde sticklerin yüzde 40-50'si sudur. Su, katı bir kimyasal maddeyle karıştırılır. Bundan dolayı da kâr oranı yüksek olur. Su, malzemeleri üç günde bozar. Bundan dolayı koruyucu koymak gerekir. Ama biz hiç su koymadık, yağ bazlı yaptık. Bundan dolayı da koruyucu katkı maddesi olmadan raf ömrü 2 yıl."

YÜZDE YÜZ DOĞAL İÇERİKLİ, SAĞLIKLI

"Önümde bu kadar uzun bir yol olduğunu bilseydim, kesinlikle vazgeçer, çalışmalarımı farklı alanlara yoğunlaştırırdım." diyecek kadar umut ile umutsuzluk arasında gidip gelen Kudret Hanım'ın yaşadıkları Türkiye'de doğru şeyler yapmak isteyenleri hayal kırıklığına uğratacak cinstendir aynı zamanda. Sorunlar silsilesinin ilki, elindeki formülü üretecek firma bulamamasıyla başlar. Meğer şu an metrelerce rafları süsleyen sticklerin hiçbiri Türkiye'de üretilmiyormuş. Ya sticklerin tamamı yurt dışından getiriliyor ya da variller dolusu hamurlar burada dolduruluyormuş. Dolayısıyla ülkemizdeki hiçbir firma stick üretimini bilmiyormuş. Tabii bu durum en çok Kudret Hanım'ı yormuş. Üreticileri "Biz de yapabiliriz." diye ikna etmeye çalışmış. Yalnız büyük çoğunluğu buna inanmamış. Üstüne üstlük "Bu kadar kaliteli, doğal içerikli bir sticki üretip ne yapacaksın? Piyasadakilerin yüzde 50'si sudan, kimyasallardan yapılmasına rağmen satılıyor. Boşuna uğraşma. Ürünün ön plana çıkmaz. Bunun yerine selülit kremi, inceltici losyonlar üzerine çalış." gibi tavsiyelere muhatap olmuş. Her bir görüşme sonrası hayalleri suya düşse de kendini toparlaması sadece birkaç gününü almış. Yine aynı amaç ve gayret için koşturmaya devam etmiş.

Neyse ki bir kimya kozmetik firmasını en sonunda ikna edebilmiş Livaoğlu. Yalnız üreticiler "Biz nasıl yapılacağını bilmiyoruz, daha önce hiç denemedik." deyince azimli kimyager üretim esnasında fabrikada bulunacağını, stick'in tüm üretim aşamalarında onlara yardım edeceğini söylemiş. Böylece önemli bir sıkıntı karşılıklı anlayışla aşılmış.

"Naturalive Beauty" isimli stickin içeriğine baktığınızda şaşırmamak elde değil. Kozmetik ürünlerde görmeye alışık olmadığımız birçok madde bir araya getirilmiş çünkü. Neler derseniz; Cocco Corpic Caprete (Hindistan cevizinden elde ediliyor), zeytinyağı, çinko minerali, balmumu, Hint yağı, bitkisel gliserin, kakao yağı, karbonat, mısır nişastası, meyve asidi (citric asit), methyl glucose sesquitearate (mısırdan elde ediliyor ve tüm malzemenin karışmasını sağlıyor, doğal bir madde) ethylexlglycerin (gliserinden elde ediliyor), sentetik koku (Frangrance) ve E vitamini. Livaoğlu, özellikle petrolden elde edilmiş hiçbir maddeyi kullanmadıklarını söylüyor: "Doğal hammaddelerin seçimlerine de çok dikkat ettim. Mesela talk pudrası bebeklerde yaygın kullanılan bir üründür. Doğal kaynaklı olmasına rağmen kansorejen aspest lifleri içerme olasılığı var. Bu sebeple stickte pudra yerine mısır nişastası kullanmayı tercih ettim."

Doğal deodorant stick'in içerisinde bulunan doğal ve doğal içerikli maddeleri piyasada bulmakta da çok zorlandığını söylüyor Kudret Hanım: "Yüzde yüz doğal yağlar hem daha pahalı hem de tedarik etmek her zaman mümkün değil. Eldekiler sürekli yurt dışına gönderiliyor. Kullanacağımız maddeleri kimyasal madde ihraç eden firmalardan özel siparişle temin edebildik. Tabii 'Pahalı malzemeleri kullanmaya ne gerek var. Bu hayalden vazgeçin, size bunların sentetiklerini verelim. Herkes bunlardan kullanıyor.' diyenler de ayrı bir üzüntüye sebep oldu bende."

Logo, kutu tasarımı gibi ayrıntılarla da Kudret Livaoğlu ilgilenir. Temiz görüntüsü ve naifliğinden yola çıkarak orkide çiçeğini yeni dizaynında tercih eder. Tüm aşamalar başarıyla tamamlandıktan sonra sıra ürünü tanıtıp kozmetik ürünler satan mağaza raflarında yer bulmaya gelir. Yalnız bilinmeyen bir marka ve daha önce Türkiye'de denenmemiş bir ürünle piyasada yer edinmek hiç de kolay değildir: "Piyasalar kimyasal ürünle dolu. Herkes onların zararlarını bilmiyor. Bilmediği için de doğal bir ürün arayışına geçmiyor. Halkımızın bilinçlenmesi gerekiyor. Kozmetikçiler de aynı geri dönüşleri yapıyor. Tek tek toptancı firmaları gezip ürünü anlatmamız lazım. Benim yapabileceğim bir şey değil bu. Yakın zamanda gençlerden oluşacak bir tanıtım ekibi kurmayı planlıyor.

aksiyon
SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara