Doğa Doğu'nun röportajı...
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de alternatif enerji kaynakları giderek daha çok rağbet görüyor. Alternatif enerji kaynaklarından biri olan rüzgar enerjisinde Türkiye nerede, hedefleri ne? Ülkemizde, birkaç yıl önce özel sektöre elektrik üretme izninin verilmesiyle yatırımcılar Enerji Bakanlığı'na başvuruda bulunup lisans talep etmeye başladı. 0,5 megawatt (bu kapasitede bir türbin, yaklaşık 230 hanenin enerji ihtiyacını karşılayabiliyor) ve altındaki türbinler için özel lisans gerekmiyor. Daha yüksek kapasiteler için yatırımcının rüzgar enerjisi santralini kurmak istediği arazide en az 1 yıl süren ölçümlerle rüzgarın hızı, hava sıcaklığı gibi veriler 10 saniyede bir kaydediliyor. Daha sonra Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'na (EPDK) başvurularak arazi, türbin adedi ve kapasitesi gibi detaylar belirtilerek lisans talep ediliyor. EPDK'dan gelen kapasite onayına göre kuruluma yönelik adımlar atılıyor. Bir sonraki adımda da mikrokonumlama olarak adlandırılan çalışmalarla rüzgar türbinlerinin arazinin hangi noktalarında en verimli çalışacakları belirleniyor. Model Enerji yöneticisi Celal Keki'yle Türkiye'nin rüzgar enerjisi sektöründeki konumunu konuştuk.
- Newsweek Türkiye: Türkiye'de rüzgar enerjisinden ne kadar zamandır elektrik elde edilebiliyor?
Celal Keki: Rüzgar enerjisi dünyada 25-30 sene önce ilgi çekmeye başladı. Özellikle Danimarka'da ve Almanya'da rüzgardan elektrik elde etmek için bir çok çalışma yapıldı. Fosil yakıtların gittikçe azalması ve fiyatlarının yükselmesi, ki zaten enerji ithalatına büyük para harcıyoruz, bizi de alternatifler aramaya yöneltti. Diğer yenilenebilir enerjilerin yanında rüzgar enerjisi de gündeme geldi. Sonuç olarak bu bizde 3-4 sene önce gündeme gelmeye başladı.
- Rüzgar enerjisin,n şimdiye kadar yaygınlaşmaması neden?
25-30 yıl önce Enerji Bakanlığı'na bu konuda müracaatta bulunmuştum, ama 'sakıncalı' bulup izin vermediler. 'Sakıncalı, ordu müsaade etmiyor' dediler. O zamanlar petrol fiyatları o kadar yükselmemişti, fosil yakıtların gittikçe tükendiği o kadar belirgin değildi veya belirgindiyse de önemsenmedi. O nedenle yeni yeni başladı bizde. Yine de bu trend sadece Türkiye'de yeni değil, tüm dünyada yenilenebilir enerjiye olan merak katlanarak arttı. Çünkü zamanında varil başına 17-18 dolar olan petrol fiyatları 140-160 dolarlara kadar yükseldi. Bizim gibi, enerji ihtiyacının yarısından fazlasını ithal eden bir ülke için enerji pahalıya mal olmaya başladı.
- Türkiye'nin rüzgardan enerji elde etme potansiyeli ne?
Türkiye'nin şu anda toplam elektrik enerjisi üretimi 40.000MW civarında ve ülkemizin rüzgar potansiyeli aşağı yukarı 47.000-50.000MW'a yakın. Bir yıl öncesine kadar 150-160MW'lık bir güç vardı, şimdi 400MW'a yaklaşıyor kurulu gücümüz. Fakat çok kısa zamanda bunun büyüyeceğine inanıyoruz çünkü rüzgar enerjisinden elektrik elde etmek için Enerji Bakanlığı'na pek çok başvuru var. 2020 senesinde Türkiye'de rüzgardan elektrik enerjisi üretiminin 15-16.000MW olacağı öngörülüyor. İstatistiklere göre ülkemizdeki enerji gereksinimi her yıl, bir önceki yıla göre yüzde 6-8 artıyor.
- Yurt dışında rüzgar enerjisinden yararlanma konusunda durum ne?
En çok rüzgar enerjisi kullanan ülke Almanya. 24.000-25.000MW'lık kurulu güçleri var şu anda. Bu da onların kullandığı elektriğin yüzde 6-7'sini oluşturuyor. İspanya 2., ABD 3. sırada geliyor.
- Rüzgar türbinleri ne tür yerlere yerleştiriliyor?
Türbinin kurulacağı yeri seçerken ana kriter, rüzgarın mümkün olduğunca düzgün, sürekli estiği ve fazla yön değiştirmediği, fazla türbülansın olmadığı yerler. Bu bir ova da olabilir, yerine göre bir dağ yamacı da. Ama en fazla deniz kıyısı veya hava alanı gibi dümdüz araziler, hava hareketinin engelle karşılaşmadığı yerler uygun. Almanya'nın çok fazla kıyı şeridi yok. Buna rağmen dünya sıralamasında 1. geliyor. Almanya'nın kuzey bölgelerinde rüzgar çok süratli ve sert esiyor. Oralarda rüzgar enerjisi üreten binlerce, onbinlerce türbin görebilirsiniz.
- Rüzgar oluşumu ve akışı nelerden etkileniyor?
Rüzgar, ısı değişiminden oluşan bir şey. Atmosfer ve güneşin olduğu her yerde rüzgar var. Karayla deniz ya da yer arasında büyük ısı farklılıkları varsa rüzgar daha şiddetli oluyor. Avrupa'da, okyanus kenarlarında rüzgarın olmasının nedeni, okyanus soğuk, kara sıcak. Yaz-kış sürekli değişiyor. Sıcak su akıntılarının da etkisiyle belli noktalarda sürekli rüzgar esiyor. Ayrıca belli hava yüksekliklerinin üstünde de sürekli rüzgar var. Bizim ülkemiz dört mevsimin yaşandığı bir yer. Birçok ülkeden farklı olarak, bizim kuşaktaki ülkelerin, bu dört mevsimdeki ısı geçişlerinden dolayı sürekli rüzgarı var. Coğrafi koşullara, yer şekillerine göre bu rüzgarlar etkilenebiliyor. Çok yeşillik bir ortamdaki nem, rüzgarın hızını düşürebiliyor. Öte yandan, karasal bir iklimde gece-gündüz farklarından dolayı daha az şiddetli rüzgar esebiliyor. Denize paralel olan, denize kıyı olan bir yerde arazi çok kayalıksa denizle kayalıklar arasındaki ısı farklarından dolayı rüzgar daha hızlı esiyor. O nedenle Çanakkale'de, Ege'de rüzgar daha fazla, potansiyel daha fazla.
- Türkiye'de rüzgardan enerji elde etmek açısından en uygun yerler neresi?
Batı Anadolu'nun bölümleri. Çanakkale, İzmir, Çeşme, en fazla ve hızlı esen rüzgarların olduğu yerlerden bazıları. Rüzgar haritaları ve ölçümlere göre Güney Anadolu'da, mesela Hatay'da, İskenderun'da veya İç Anadolu'da da uygun yerler var. Mesela Kayseri'de de hızlı rüzgarlar esiyor. Ama genel olarak Batı Anadolu ve Marmara, Trakya öne çıkan bölgeler.
- Rüzgarın o kadar hızlı esmediği yerlerde büyük kanatlarla verim elde edilebilir mi?
Edilebilir, evet. Daha şiddetli rüzgarla çalışan türbinlerin kanatları daha küçüktür. Daha düşük rüzgar hızlarında çalışan türbinlerin kanatları daha büyüktür. Türkiye rüzgarları biraz daha hafif esen rüzgarlar, hızları 5-10m/s arasında değişiyor. Hızın arada 20m/s'ye çıktığı da olabiliyor ama bir senede sadece birkaç gün ya da saat bu hızda esiyorlar. Yüksek hıza göre tasarlanmış makineler ülkemizde o kadar verimli olmaz. Bizim makinelerimiz, düşük rüzgarda daha fazla verim elde ediyor.
- Türbinlerin, yerleştirildikleri yerdeki mikro iklime bir etkisi oluyor mu? Hidroelektrik santrallerde akarsuyun debisinin azalması, oradaki yaşamı etkiliyor.
Rüzgar enerjisi, doğayı en az etkileyen enerji türlerinden biridir. Türbinlerin yükseklikleri ortalama 80-100 metredir. O yükseklikte bulunan bir cisim tabiatı ne kadar etkileyebilirse, türbinler de o kadar etkiler. 2 türbin arasındaki mesafenin, kanat çapının ortalama 5 katı olduğunu düşünecek olursanız, tabiata çok da fazla yan etkisi yoktur. Yenilenebilir enerjiler arasında çevreye en az etkisi olan bizce rüzgar enerjisi. Mesela bir güneş çiftliği kurmak için çok geniş bir alanı kaplamanız lazım. Ama rüzgar türbininde öyle bir şey yok. Direği dikiyorsunuz, etrafını kullanabiliyorsunuz, o konuda bir sıkıntınız olmuyor. Bir de güneş teknolojisi hem fazla gelişmemiş, hem de pahalı. O nedenle devlet güneş enerjisinden aldığı elektriğe, rüzgardan aldığının neredeyse 3 mislini ödüyor. Onu teşvik etmek için. Geçtiğimiz günlerde TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Bilgi ve Teknoloji Alt Komisyonu, bir düzenlemeye imza attı. Buna göre rüzgar enerjisi alımında 10 yıl süre ile 8 eurocent/kWh'lik bir alım garantisi söz konusu. Ayrıca yerli türbin üretimine teşvik olarak bir ek ödeme yapılması da gündemde.
- Bu gelişmenin rüzgar enerjisinin ülkemizde değerlendirilmesine etkisi ne olabilir?
Bu teşvikler bana göre Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin çıkardığı en doğru ve yerinde teşvikler arasında. Neden? İlk olarak, yerli sanayi müthiş teşvik ediliyor. Yerli sanayi geliştikçe ihracat imkanları da artıyor. Yabancı firmalar da buradaki yan sanayiye sipariş verebilecek ve dolayısıyla döviz girdilerimiz artacak Buna ek olarak, bu parçaları daha ucuza, daha uygun imkanlarla üretmek için Ar-Ge teşvik ediliyor. Bunun yanı sıra, yabancı yatırımcıların Türkiye'ye gelmesi de teşvik ediliyor, yani bu alanda dünyadan Türkiye'ye kaynak girişi de artacak. Bu teşvikler sayesinde elektrik enerjisi üreten yatırımcı, yerli türbin kullanırsa daha fazla para kazanabilecek, yatırımını daha hızlı amorti edebilecek. Tabii yüzmilyonlarca Euro'luk döviz tasarrufu ve binlerce insana iş imkanı da sağlanacak. Bir de şu anda gururla söyleyebiliriz ki, Doğu Avrupa'dan Hindistan'a kadar biz tek üretici oluyoruz bu megawatt sınıfında. Yurt dışından çok talep var ama biz önce yurt içi ihtiyacını tatmin edelim istiyoruz. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun yaptığı yeni düzenlemeyle artık bir rüzgar çiftliği arazisindeki kule adedi sabit tutulmuyor, lisansın limitine kadar istenen sayıda kule dikilmesine izin veriliyor.
- Bu sizi ve son kullanıcıyı nasıl etkiliyor?
Bu da teşviklerden biri. İnsanlar rüzgar türbini için başvurunca kaç MW'lık bir rüzgar santrali kuracaklarını belirtiyorlar. Mesela 100MW'lık bir çiftlik için başvuruluyorsa ve 2MW'lık türbinler kullanılacaksa, 50 adet türbin alınacak şekilde başvuruluyor. Bu onaylandığı zaman eskiden en fazla 50 türbin kullanabiliyordu. Ancak sonradan, eğer 1MW'lık türbinin daha verimli olacağı sonucuna varılırsa, 100 tane 1 MW'lık türbin kurulabiliyor. Eskiden bu izin yoktu.
- Kuleleri dikmek için herhangi bir araştırma yapılması gerekiyor mu?
Tabi, mikrokonumlandırma denen bir şey var. Bu o bölgede hangi noktalara, kaç tane kule dikilebileceğini tespit eden bir çalışma. Eğer mikrokonumlandırmaya göre 25 türbin dikmek gerekiyorsa daha fazla türbinin kurulması bir yarar getirmeyecektir. Ama toplam kapasiteyi aşmamak kaydıyla, lisansda belirtilenden daha fazla sayıda türbin kurma imkanı var.
- Türkiye'de off-shore tipi kullanılıyor mu?
Off-shore için başvuru yapıldı. Saros Körfezi'ne 1200MW'lık bir başvuru yapıldı. Belki başka yerlerde daha fazla vardır. Henüz hayata geçirilmedi.
- Yasal bir engel var mı bu konuda?
Denize kuracaksınız. Denizden karaya nakil hattı var. Karadan trafo merkezine ayrıca bir nakil hattı var. Bunları kimin yapacağı belli değil. Altyapısı olmadan türbin kursan da elektrik üretsen de bir faydası yok. O elektriği nakil hattına taşımak lazım.
Newsweek Türkiye