Haber Merkezi / TİMETURK
Mahmood Mamdani yeni kitabı olan Saviors and Survivors: Darfur, Politics, and the War on Terror?de ?Darfur?u Kurtarma Koalisyonunun Ruanda?dan ders çıkardığını iddia ettiğini? belirterek şu soruyu sormakta: ?Fakat Ruanda?dan öğrenilen bu ders nedir? Darfur?u kurtarmak için harekete geçen çoğu kişi için öğrenilmesi gereken ders ise çok geç olmadan kurtarmak ve anlamaya çalışmadan önce harekete geçmektir?. Kitabı ise ?ahlaki kesinliği bilginin yerine koyanlar ve tam bir cahillik içinde hareket etmelerine rağmen kendilerini faziletli hissedenlere? karşı bir tutum içindedir. Amerikalılar Darfur?un trajik bir soykırım olduğunu düşünmektedirler. Mamdani gerçeğin çok daha karmaşık olduğunu düşünmektedir. Birkaç nedenden dolayı fikirleri ciddiye alınmalıdır zira hayata geçirilebilir bir barış anlaşması için rol haritası sunmaktadırlar.
Mamdani krizi bir bağlam içerisinde koyarak yeniden yazmaktadır. ABD işgali sırasında Irak?ta oluşan vahşi ölümlerin Darfur?daki ölüm oranlarından çok daha fazla olduğuna dikkat çekmektedir. Dolayısıyla da ölü sayısı daha fazla iken niçin dikkatler Irak yerine Darfur?a çekilmektedir? Kendisi bunu merak etmektedir. Cinayetler ırk kaynaklı mıdır? Buna cevap vermek için kendisi Sudan?ın tarihi araştırmaktadır.
Yazdığına göre Darfur insanları ?ırk? kimliklerini çoktan beri saydam olarak yaşamaktadırlar ve gruplar arasında geçiş yapmak için ırkla arası evlilikleri de memnuniyetle karşılamaktadırlar. Soykırım iddiasının dayandırıldığı ?Arap? ve ?Afrikalı? ayrımı ise kin dolu ve önceden benzerine rastlanmamış İngiliz sömürgesi altında kurulan toprak sistemi neticesinde ortaya çıkmıştır, fakat bundan önce asla böyle bir şey olmamıştır. İngilizlerin gelmesinden sonra daha önceden paylaşılan topraklar bunların kullanımını gözetleyen daha ?yerel? bir gruba verilmiş ve diğer gruplar da bu durumu kabul etmek zorunda bırakılmıştır. Bu durum çatışmanın potansiyel kaynağını oluşturmakta olup Mandani?ye göre Darfur?daki huzursuzluğun çözümlenmesi için detaylı olarak ele alınması gerekmektedir. Tüm bunlara ek olarak on yıllarca süren kuraklık kuzeydeki verimli toprakları çöle dönüştürmüştür (çölleşme olarak bilinen süreç). Dolayısıyla da toprak kullanımı ve toprak hakları çok daha rekabetli bir hale gelmiştir. Soğuk Savaş esnasında Libya?yı baskı altında tutmak için ABD Başkanı Ronald Reagan Çad?da bulunan asi grupları silahlanmıştır. Bu da şu anlama gelmektedir ki bir tarafta Sovyetler ve Libya, diğer tarafta İsrail ve Fransa varken Reagan hâlihazırda patlamaya hazır bir bölgeyi patlaması için teşvik etmiştir.
Bunun sonucu da iç savaş ortaya çıkmmıştır. İç savaşın birinci aşaması 80?lerin sonunda karmaşık bir PR savaşı sırasındaki katliamlardan birbirlerini sorumlu tutan sözde bilinçli muhalifler arasında çıkmıştır. İkinci aşama ise 2003 yılında hükümetin sert tepkisiyle karşılaşan bir isyan şeklinde başlamıştır. Acaba devam eden bir katliam mı vardır? Mamdani?ye göre katliamlar çatışmanın en erken safhalarında oluşmuştur. Fakat 2005 yılından başlayarak ölüm oranları önemli ölçüde azalmıştır. Darfur?u kurtarma koalisyonunun kendi yürüttüğü kampanyayı devam eden soykırım üstüne dayandırmasından dolayı da ölüm oranlarının azalmasından herhangi bir menfaati bulunmamaktadır. Acaba Araplar Afrikalıları ortadan kaldırmak mı istemektedirler? Aslında değil. Durum daha ziyade çölleşmiş bir bölge üzerindeki toprak savaşından ibarettir. Mamdani?ye göre bu durum sömürgeci yöneticiler tarafından kâğıt üstünde bölünmüş ve Soğuk Savaş sırasında silahlandırılmış bir ekolojik felaket olup doğrudan ırkla ilgili değildir. Mamdani?ye göre soykırım sözü aslında çatışmayı daha da kötü bir hale getirmektedir. Anahtar nitelikteki grupları öcü gibi göstererek onları barış görüşmelerinin dışında tutmaktadır. Kendisine göre 2005?te Abuja?da yapılan barış görüşmeleri esnasında da tam olarak bu olmuştur.
Profesör Mamdani ile New York Şehrindeki Kolombiya Üniversitesinde bulunan ofisinde konuştum. Foreign Policy dergisi tarafından en zirvedeki 100 kamu entelektüelinden biri olarak tanımlanan Mamdani, spor ceketi, parlak kırmızı Nehru yakalı polo gömleği, yuvarlak gözlükleri ve kirli sakalıyla bir sömestr ve bir kitap turu sonunda yorgun bir ifade sergilemekteydi. Ailesinin kökeni Hindistan olup Uganda?da doğmuş bu yakışıklı adam yavaşça ve cümleleri arasında uzun aralar vererek konuşmaktaydı. Kahve sehpasının üzerinde ise tesadüfen Ali Allawi tarafından yazılan The Crisis of Islamic Civilization vardı (bu yazar The Occupation of Iraq: Winning the War, Losing the Peace adlı kitabında ABD?ye karşı anlamadan önce hareket etmesi yönünde benzer bir suçlama yöneltmişti). Mamdani Kolombiya?daki antropoloji departmanında verdiği eğitimin yanı sıra, Afrika Birliği Darfur-Darfur Diyalogu ve Danışmanlığı (DDDC) için yaklaşık bir yıl boyunca müşavir olarak görev yapmıştır. Kendisi bir film yapımcısı olan Mira Nair ile evli olup aile hem New York hem de Uganda?da yaşamaktadır ve Zohran adlı bir oğulları vardır. Mamdani ile yapılan röportajı timeturk.com okuyucuları için tercüme ettik:
Guernica: Burada, Birleşik Devletlerde, Darfur hakkında kamuya yansıyan hikâye nedir?
Mahmood Mamdani: Bana göre tartışmanın temeli oldukça tarih dışıdır. Darfur?u bir öcü yeri olarak tanımlamakta, açıklamalar vahşet hakkındaki belgeler ve grafik tariflere dayandırılmakta olup tüm bunları Darfur?u Kurtarma Koalisyonuna ait web sitesinde görebilirsiniz ? cinayetler, tecavüzler ve köylerin yakılması. Yine bana göre tüm bu anlatıların içinde dikkat çeken şey söz konusu vahşetlere neyin sebep olduğunun göz ardı edilmesidir.
Guernica: Yazdığınıza göre ?soykırım? kelimesinin kullanımı bir problem teşkil etmekte. Doğal olarak politika yapanlar soykırım ifadesinin hukuki sonuçları olduğunu bilmekte. Fakat siz Darfur?da tam anlamıyla bir soykırım olmadığını ileri sürmektesiniz.
Mahmood Mamdani: Ben iki şey söylemekteyim. Birincisi buradaki insanları ortadan kaldırmak için herhangi bir çaba olmadığıdır. Durum daha ziyade toprak üstündeki bir çatışmadan ibarettir. Ortaya çıkışı ve 2003?teki son aşaması itibariyle de bir güç çatışmasından ibarettir. İkinci belirtmek istediğim şey ise 1987-1989 yılları arasındaki iç savaş niteliği taşıyan erken aşaması esnasında taraflardan birisinin hâlihazırda soykırım dilini kullanmış olduğudur, buradaki kelime ise ?katliamdır?. Diğer taraf ise etnik temizliğe uğradığını iddia etmiştir. Soykırım anlatısı sadece olayların bir versiyonunu tekrarlayıp durmaktadır.
Guernica: Medya tarafından belirtilen ölü sayısına Kitabınızda ciddi bir muhalefette bulunmaktasınız. İfade uygun olursa 2003-2004 yıllarında ölü düzeyinin çok ciddi boyutlara ulaştığına dair yaygın bir kanı bulunmakta. Fakat 2005 başı için ne söyleyebilirsiniz?
Mahmood Mamdani:2003-2004 toplu katliam yapılmıştır.
Guernica: Kimin tarafından?
Mahmood Mamdani: İyi bir soru. İsterseniz kolay soruyla başlayalım, yani sayılarla. Elimizde ulaşılması zor olan tartışmalı sayılar vardır ve WHO/Europe CRED (Felaket Epidemiyolojileri Araştırma Merkezi) tarafından en güvenilir veri olarak kabul edilen Hükümet Sorumluluk Ofisinin düzenlemiş olduğu bir nevi uzman raporuna göre bu dönem içerisinde oluşan ölümler yüz yirmi bini geçmektedir. Yine buna göre durum birden çok nedene bağlıdır, yani şiddet, hastalık, açlık ve çölleşme gibi; bunların içinde kabaca otuz beş bini ise doğrudan şiddetle alakalıdır. Tartışma geri kalanlar üstündedir. Şiddetle alakalı olanların oranı nedir? Dizanteri veya ishal yüzünden ölen bebekler? Çatışma olmasaydı acaba yardım tam zamanında ulaşabilecek miydi? Tartışma işte bundan ibarettir. Fakat şunu da göz önünde bulundurunuz ki çölleşme şiddetten önce ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla da ayrı bir neden olarak ele alınmalıdır ? konuyla ilgili fakat ayrı. Dolayısıyla da çatışma neticesinde öldürülenler kimin tarafından öldürülmüşlerdir? Çatışmadaki taraflarca mı? Şunu söylemek istiyorum ki bir isyan ve isyan karşıtlığı mevcuttur. Varsayım ise tüm bu insanların tek tarafça öldürülmüş oldukları şeklindedir.
Guernica: Fakat yazdıklarınıza göre cinayetler 2005?ten sonra yavaşlama gösterdi.
Mahmood Mamdani: Eylül 2004?ten başlayarak oranlar dramatik olarak düştü.
Guernica: Duyduğuma göre Darfur?u Kurtarma Koalisyonunu cinayetlere dikkat çektiği ve Sudan Başkanı al-Bashir?i geri çekmeye çalıştığı için övmüşsünüz. Bu dikkate değer bir durumdur. Fakat kitabınız Darfur?u Kurtarma Koalisyonuna bir saldırı olarak nitelendirilmekte...
Mahmood Mamdani: Evet kitabım bir saldırıdır. Darfur?u Kurtarma Koalisyonu için ciddi eleştirilerim var.
Guernica: Fakat kendilerini cinayetlerde geri adam atan ilk taraf olarak nitelendirmişsiniz.
Mahmood Mamdani: Kendilerine geri adım atmak konusunda olumlu puan vermedim, yaptıkları reklamlar için verdim.
Guernica: ...ve bu da cinayetlerin azalmasıyla sonuçlandı?
Mahmood Mamdani: Evet, söylemek istediğim budur. İronik olarak bunu başarmalarına rağmen ölü sayısının azalmasından herhangi bir menfaatleri bulunmuyor. Tek bir tane bile hem de. Dolayısıyla da ölü sayısının azaldığını hiçbir zaman kamuoyu önünde kabul etmediler. Ölü sayısının azalmasını hiçbir zaman politik bir çözüm olarak görmediler.
Guernica: Ölümler ne derecede azalmaktadır?
Mahmood Mamdani:2005 Ocağından bu yana ayda iki yüzden az. Bunun kaynağı da The Indepent?den Julie Flint tarafından toplanan veriler. 2008 Ocağından başlayarak ise ayda yüz elliden daha az. Bunun kaynağı ise UNAMID güçlerinin komutanı ve Güvenlik Konseyi elçisinin Konseye daha geçen hafta vermiş olduğu bir rapordur. Dolayısıyla da dramatik bir düşüş olmuştur. Fakat bu kişiler [Darfur?u Kurtarma Koalisyonuna dahil olanlar] ölüm oranlarının artmakta olduğunu ve soykırımın devam ettiğini dile getirmektedirler. Bir şekilde bu soykırım öyküsünden ve harici müdahale olan kendilerine ait çözümden geri adım atmamaktadırlar. Temel olarak geçmişte dahili bir çözüm fırsatı olduğu görüşündeyim. Dışarıdan yapılan baskılar daha ziyade bu dahili çözümün hayata geçmesini hedeflemeliydiler.
Guernica: Arapların Afrikalıları ortadan kaldırmak yönünde ırkçı yaklaşımları olduğu görüşünün yanlış olduğunu yazdınız.
Mahmood Mamdani: Konuya eğildiğim zaman mikro tarihlerle karşılaşmaktayım ve gerek folklor incelemelerine gerekse antropolojik çalışmalara bakarak şunu söylemeliyim ki Araplara ait tek bir tarih bile yok. Aslında farklı zamanlarda farklı nedenlerden dolayı Araplaşmış birçok değişik grup var. Krallar Arap olduklarını iddia ettiler zira Kutsal Topraklarla bağları olduğu yönünde savları vardı. Tacirler ise Merkezi ve Kuzey Sudanla beraber Nil nehrindeki ticaretin on sekizinci yüzyılda patlaması neticesinde yüzyıllar sonra Arap oldular. Daha önceden köle olanlar Arap oldu. Kendi sahiplerinin kimliklerini edindiler. Dolayısıyla da bu Arap/yerleşimci savı olduğu kadar tek bir Arap tarihi savı da herhangi bir anlam ifade etmemektedir. Benzer şekilde nehir kıyısındaki (Sudan?ın Nil bölgesindeki) Arapların Darfur Araplarıyla aynı oldukları da çok anlamsızdır zira nehir Arapları ayrıcalık ve güçle ile tanımlanmakta iken Darfur Arapları bunların yokluğu ile biliniyorlardı. Benim farkına vardığım gerçek bunları Afrikalı Araplar olduğudur. Bunlar başkan bir yerden gelen Araplar değillerdir. Fakat medyanın Arap ve Afrikalılar hakkında köleliğe dayalı bazı öyküler ortaya atıp durmasından dolayı bu konu hakkında bir şeyler yazma gereği hissetim.
Guernica: Janjaweed hakkında neyin daha iyi anlaşılması gerekmektedir?
Mahmood Mamdani: Bu kişiler çölleşme krizinin en yüksek olduğu on dokuzuncu yüzyılın ortalarından sonra orada bulunmuşlardır. Janjaweed örgütün kontrolünde merkezi bir yere sahip olmayan genç gruplara verilen isimdi. Ve bunlar da akut çölleşme krizi sırasında sınırda bulunan birkaç küçük toprak için ortaya çıkmışlardır. Bu bir gençlik krizi olup Darfur ve hatta Çad?tan daha yaygındı. Bunu Kongo ve diğer yerlerde de görebilirsiniz. Buradaki ilginç husus Janjaweed hakkında söylenenlerin Arap boylarını Abuja barış görüşmelerinin dışında tutmak için kullanılmasıdır. Abuja barış görüşmeleri asilerle hükümet arasındaydı. Asiler kabilesel milislerden isyancı hareketlere dönüşmüş olup iç savaştaki diğer tarafı teşkil etmekteydiler. İç savaşta halen kabilesel milisler olarak kalan diğer taraf ise ? ki bunlardan bazıları hükümete katılmışlardır ve sizin bahsettiğiniz Janjaweed?lerdir ? dışarıda bırakılmıştır. Bunun bir örneğini savaşın terör dilindeki karşılığında bulabilirsiniz, Hamas?ın görüşmelere dahil edilip edilmeyeceği gibi.
Guernica: Bunlara bakarak Janjaweed?in hükümetçe ödemeleri yapılan paralı askerler olduğunu, hükümetin emriyle masum insanların yaşadıkları köyleri yerle bir ettiği ve bazen de hükümet uçaklarının yaptığı taarruzlara eşlik ettiği sonucunu çıkarabilir miyiz ? bu hikâye doğru mudur?
Mahmood Mamdani: Kısmen doğru kısmen değil. Bu kişileri salt hükümetin belirlediği bir süre için tutulmuş paralı askerler olarak kabul ederseniz doğru olmayan kısım bu olacaktır. Çünkü doğru olsaydı hükümetin bunlarla herhangi bir sorunu olmazdı. Göçebe milislerle hükümet arasında gelişen sorun bu milislerin kendilerine özgü hedeflerini olmasıdır. Bu hedefler 2003?te başlayan isyandan önce de mevcut olup toprak meselesini içermekteydi. Dolayısıyla da hükümet için ne tür siyasi sonuçlar doğurabileceğine bakılmaksızın bu kişileri harekete geçiren hedef de bu oldu ve hükümet bunlar üzerinde kontrol sağlayamadığını fark etti. Göçebe milisler eğer hükümetin menfaatlerine hizmet ederlerse hükümetin bir gün onları yüzüstü bırakmakta sıkıntı çekmeyeceğini fark ettiler ve içlerinden bazıları da asi gruplara katılarak sizin bahsettiğiniz sözde Arap asi grupları oluşturdu.
Guernica: Sömürgeci İngilizler burada nasıl bir rol oynadılar?
Mahmood Mamdani: Asıl büyük öyküyü İngilizler yazdı. Resmi nüfus kayıtlarını oluşturan İngilizler olmuştur. Nüfus kayıtları üç kategoriden oluşmaktaydı: kabileler, kabile grupları ve ırklar. Kabile grupları tam olarak antropologların etnik kökenden anladığı şeyi ifade ediyorlardı yani bir dil grubunu ? diğer bir deyişle aynı dili konuşan kabileler. Daha sonra da ırk denilen bu şey ortaya çıktı. Buna paralel olarak orada beş ırk vardı: Hamitler, Nilotikler, Araplar, Siyahlar ve Siyahî Batılılar. Siyahî Batılılar Darfur ve Kordofan?da bulunan Siyahlardı. Dolayısıyla da Araplar Darfur, Kordofan veya Sudan?daki başka bir yerden gelip gelmediklerine bakılmaksızın tek bir grup olarak sınıflandırıldılar. Nüfus kaydında yer alan bu kategoriler ne ölçüde kamu politikasına yansımaktadır? Kamu politikasının dayanağını oluşturan kabile kategorisi işte buradadır. Bunun neticesinde Darfur kabilesel yurtlara bölünmüştür. Kabileler üzerinde yaşadığı toprağa özgü haklara sahip yerel gruplar olarak düşünülüyordu. Harici kişilerin buna saygı duyması gerekiyordu. Kabile anlayışı sistematik ayrıkçılığın temeli haline geldi. Neticesinde yerleşimciler ve bunun yanında da ayrıcalıklı kabile üyeleri vardı. Fakat bu durum Arap ile Afrikalı olmak ne zaman etnik bir ayrım haline geldi? Benim düşünceme göre on dokuzuncu yüzyılın ortasındaki iç savaşla başlamıştır ve halen büyümektedir.
Guernica: Ronald Reagan ve Soğuk Savaş bunda ne gibi bir rol oynadı?
Mahmood Mamdani: İç savaşın üç tane nedeni olup bunlardan bir tanesi yerel kabile tanınmış olan örfi toprak haklarıydı. Buna Sahra çölünün kırk yıldır yüz kilometre ilerlemesiyle ortaya çıkan iklim değişikliği eklendi. On dokuzuncu yüzyılın ortalarında su kalmadı ve ortalık Soğuk Savaşın etkisiyle silahlarla doldu. Reagan iktidara geldikten sonra bir gün ABD Libya?yı terörist devlet olarak ilan etti. Darfur?un komşusu olan Çad Soğuk Savaşın bir parçası haline geldi. Bir taraftan Reagan Amerika?sı, Fransa ve İsrail diğer tarafta Libya ve Sovyetler Birliği ittifakları var. Bunlar Çad iç savaşında farklı tarafları silahlandırmaktaydılar. Bunlardan bir tanesi N?Djamena?da iktidarda olan grup diğer ise Darfur?dan sınırı geçen gruptur. Darfur silahlı hale geldi. Ve şu an Sudan?da iktidarda olan hükümet ise o an için yoktu bile. Büyük güçler Sudan? Hükümetinden önce işin içine dahil oldular.
Guernica: Cumhuriyetçi Reagan Döneminin Soğuk Savaş eşliğinde başlamasıyla beraber bu konu bize Irak meselesinin Darfur?a nasıl benzemeye başladığına getiriyor. London Review of Books?ta ?Irak ile Darfur arasındaki benzerlikler kayda değerdir. Son üç yılda öldürülen sivil sayısı kabaca aynıdır. Katiller paramiliterler olup bunlar resmi orduyla yakından bağlıdırlar ve resmi ordu da silahların asıl tedarikçisidir. Kurbanların ise bireylerden daha ziyade grup üyeleri olarak hedef seçildikleri söylenebilir. Fakat bu iki yerdeki şiddet farklı isimlendirilmektedir. Irak?taki durum isyan ve isyan karşıtlığı olarak adlandırılırken Darfur?daki durum soykırım olarak nitelendirilmektedir. Bu fark nereden kaynaklanmaktadır? Adlandırmayı kim yapmaktadır? Irak ile Darfur arasındaki bağ nedir?
Mahmood Mamdani: İtiraf edeyim ki sayılar hakkında yanılmışım Irak?taki sayı çok daha yüksek olup tüm tahminler bunu göstermektedir.
Guernica: Amerikan işgali neticesinde Irak?ta oluşan şiddet sonucu ölümler Darfur?dakinden daha mı fazla?
Mahmood Mamdani: Çok daha fazla.
Guernica: Bundan ne tür bir çıkarımda bulunuyorsunuz?
Mahmood Mamdani: Olayların Irak?taki gelişme sürecine bakarsanız bunların Darfur?dakinden çok daha farklı olduğunu görürsünüz. Darfur?daki şiddetin tam olarak hükümetin asi hareketlere karşı savaşmak için bir aracı aradığı zamana denk geldiğini görürsünüz. Bu aracı da göçebe milisler olmuştur. Irak bir isyan olarak değil dışarıdan işgal olarak başladı ve neticesinde de bu işgale karşı bir direniş oluştu. Aynı El Salvador?da olduğu gibi dirence karşı getirilen çözüm iç savaş oldu. İç savaş direnişi zayıflattı fakat bunun maliyeti de yüksek oldu. Ölü sayısı gün geçtikçe artış gösterdi. Irak?taki durum siyasi nedenlere dayanmasına rağmen Darfur farklı bir tablo sergilemekteydi. Irak?a siyasi gözle bakılmasına rağmen Darfur ahlaki açıdan ele alınmaktaydı. Dolayısıyla da soykırım kelimesi etrafındaki söylemler bu amaca çok iyi hizmet etti.
Guernica: Kitabınıza Irak?taki savaşı durdurmak için herhangi bir topyekûn seferberlik olmadığını ve bunun da sıra dışı olduğunu belirterek başlamaktasınız. Ve bunun da doğru olup olmadığını veya Bush?u devirmek için bir siyasi harekete dönüşüp dönüşmediğini tartışabiliriz. 2003 Şubat?ında bariz büyük bir hareket oluştu. Daha önce görülmemiş rakamlarda dünya çapında milyonlarca kişi Irak?taki savaşı durdurmak için yürüdü. Sizce Darfur?u Kurtarma Koalisyonunu başlatan da bu enerji mi oldu?
Mahmood Mamdani: Buradaki bağlantılar biraz karışık. Medya tabi ki Darfur?u Kurtarma Koalisyonuna karşı sempatikti fakat Irak?taki seferberliğe karşı özel bir sempatisi yoktu. Burada, yani Manhattan?ın Batı Yakasında bulunan Yahudi toplulukları içinde Irak?taki savaş hakkında kararlar alındı ve liderlerinden de bunları Beyaz Saraya iletmeleri istendi. Fakat bu hiçbir zaman gerçekleşmedi. Doğrusunu söylemek gerekirse tüm enerjiler Darfur etrafındaki seferberlik için harcanmakta ? tabi ki beni de şaşırtan bu Darfur seferberliği oldu...
Guernica: Acaba Darfur seferberliğinin Irak?taki savaşa karşı olan enerjiyi tükettiği düşüncesinde misiniz?
Mahmood Mamdani: Bu konu bir çeşit barınak haline dönüştü ve seçmen bölgesi değişmeye başladı. Bu insanlar üniversitelerden daha aşağıya liselere kadar ulaştılar. Altmışların başında benim de bir parçası olduğu Vietnam savaşı karşıtlığı dünyayı bir derslik gibi gördü. Bunun bıraktığı etki eğitim, öğrencileri bilim adamlarıyla yüzleştirmek ve yerler, tarih ve siyaset hakkında öğrencileri eğitmek oldu. Vietnam?a karşı olan mücadelenin ilintilendirilmiş olduğu sömürgecilik ve sömürgecilik karşıtlığı türünde kavramlar vardı. Bunlar o günün önemli, hatta oldukça önemli meselelerini teşkil etmekteydi.
Guernica: Ve şu anda bunu görmüyorsunuz...
Mahmood Mamdani: Buradaki dünya derslikten ziyade bir reklam kampanyasıdır.
Guernica: Bir web sayfası.
Mahmood Mamdani: Reklam kampanyalı bir web sayfası. Bilim adamlarını harekete geçirmek için bir çaba yoktu fakat daha ziyade sadece adlarıyla bilinen medya mensupları ve oyunculuk sektöründen kişiler vardı; kimsenin kimseye herhangi bir şey öğretmeye niyeti yoktu, ortada görünen sadece fareli köyün kavalcısı ve onu takip etmesi istenen liseli öğrencilerden ibaretti.
Röportajın Devamı için tıklayın:
Bush yönetimi, soykırım ve Darfur