Sami Kohen'in yazısı...
AB, ?darbe? tartışmasına nasıl bakıyor?
ERGENEKON davası... ?Eylem Planı? belgesi... 12 Eylül dosyası... Suikast komplosu...
Türkiye, birbiri ardından gündeme gelen bu konulara kilitlenmiş durumda.
Dünyanın gündeminde ise, uluslararası etkileri açısından çok daha önemli olan (küresel ekonomik krizden İran?daki gelişmelere kadar) bambaşka konular var.
Bununla beraber, Türkiye ile ilgili dış çevreler, Türkiye?deki dava, belge, komplo tartışmalarını yakından izliyorlar ve bir Avrupalı diplomatın deyişiyle, kendilerine bir ?puzzle? veya bilmece gibi görünen bu meseleleri anlamaya çalışıyorlar.
Türkiye?deki bu tartışmalar, birçok başkentte olduğu gibi, AB merkezinde de kafa karışıklığı yaratmış bulunuyor.
Dün görüştüğümüz bir AB yetkilisi, Brüksel?in -yani Komisyon?un- havasını şöyle yansıttı: ?Kuşkusuz bu iddialar ve tartışmalar, Türkiye?nin iç sorunudur ve AB?nin buna karışması söz konusu değil. Ancak AB Türkiye?deki bu olaya, prensip yönünden bakıyor. Üye olmaya aday bir ülke olarak Türkiye?nin şeffaf ve demokratik davranması önemlidir. Bu Türkiye?nin hukukun üstünlüğüne ve sivil yönetim düzenine bağlılığını göstermesi için de bir fırsattır... Ancak tabii, ortaya atılan iddiaların bağımsız hukuk sistemi içinde doğruluğunun veya yanlışlığının saptanması önemlidir...?
Yeni vaatler
BU olumlu bakışın yanı sıra, AB çevrelerinin Türkiye?deki tartışmalarda gördükleri olumsuz bir nokta var: Türkiye çeşitli komplo iddiaları ve tartışmalarıyla ?lüzumundan fazla zaman ve enerji sarf ediyor ve asıl odaklanması gereken reformlar üzerinde duramıyor.?...
Türk hükümeti son zamanlarda AB ile ilişkilerini canlandırmak kararında olduğu mesajını veriyor. Başbakan Erdoğan bu kararlılığını hafta başında AB ülkelerinin Ankara büyükelçileriyle yaptığı toplantıda belirtti; dün de Brüksel?de üst düzey AB yetkilileriyle görüşmelerinde, sert uyarılarının yanı sıra, aynı mesajı iletti.
Son zamanlarda Türkiye?nin ?AB?den soğuduğu? yolunda bir kanaatin yaygınlaştığı bir sırada hükümetin böyle bir mesaj vermesi kuşkusuz önemli.
AB diplomatları, bunu not etmekle beraber, ?Bu sözün verilmesi önemli, ama şimdi Türkiye kendisinden beklenenleri yerine getirmelidir? diyorlar ve Türkiye-AB ilişkilerinde ?yeni bir aşama?ya girilmekte olduğunu anımsatıyorlar.
Bu aşama, İsveç?in AB Başkanlığı?nı devralacağı 1 Temmuz?dan itibaren başlıyor. Bu aşamanın umut verici yanları olduğu kadar, sıkıntı yaratabilecek tarafları da var.
Eski zorluklar
OLUMLU gelişme. İsveç?in Türkiye?nin tam üyeliğini desteklemesi ve bu yönde çalışmaya niyetli görünmesidir.
Buna karşılık, önümüzdeki 6 aylık dönemde, bazı önemli zorluklar ortaya çıkacak. Bunların başında Türkiye?nin Kıbrıs Rum tarafına hava ve deniz limanlarını açmasına ilişkin yükümlülüğünü yerine getirmesi meselesi geliyor. 2006?da alınan karara göre, yıl sonunda Komisyon bu konuyu görüşecek, Bakanlar Konseyi de bu söz yerine getirilmediği takdirde, yeni tavrını belirleyecek:
Bu kuşkusuz Türkiye?yi zora sokacak bir konu. Eğer Ankara bu karara uymazsa ne olacak? AB müzakereleri askıya mı alır? AB yetkilileri buna ihtimal vermiyor. Ama bu yüzden ilişkilerde bir sıkıntı hissedileceği açık...
Diğer bir zorluk da müzakere sürecinde ele alınacak fasıllarla ilgili. Bazı fasıllar dondurulmuş durumda. Ele alınabilecek olanlar (örneğin sosyal içerikli veya teknik nitelikli dosyalar) Türkiye?nin rahatça kabul edebileceği cinsten değil...
Ayrıca AB?nin Türkiye?den anayasa değişiklikleri dahil siyasal, reformlar üzerinde beklentileri var ki, bu konularda Türkiye?de bir konsensüs sağlamak ve Meclis?ten yasalar çıkartmak da kolay değil... Hele Türkiye?nin bu işlere ayırması gereken vakit ve enerjisini, başta saydığımız konularla ilgili tartışmalarla harcadığı bir dönemde...