Batı gazeteleri bugün de İran'da yaşanan gelişmeleri çeşitli boyutlarıyla ele almaya devam ediyor. Yorum sütunlarında ABD Başkanı Barack Obama?nın İran kriziyle ilgili tutumu değerlendiriliyor.
Münih?te yayımlanan Süddeutsche Zeitung gazetesi İran?daki rejimin nasıl değişebileceği, sorusuna yanıt arıyor: ?Tahran?daki spontane taşkınlık ve devletin kanlı tepkisinin ardından gelişmeler iktidar mekanizmasının kulislerine kaymaya başladı. İslam Cumhuriyeti?nin muktedir zümresinde derin çatlaklar meydana geldi. Sistem bünyesinde yeni koalisyonlar belirmeye başladı. Egemen çevrelerde rejimi kurtarmak için dini lider Ayetullah Ali Hamaney'i kurban etmeye hazır isimler var. Eski Cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşemi Rafsancani İran?ın Brütüs?ü olabilir. Rafsancani, İslam Cumhuriyeti rejimini tamamen çökertmeden devrim liderini değiştirmenin yollarını aramaya aday isimlerin başında geliyor. Çünkü devlet yol ayrımında. Ya sertlik yanlıları dikta yönetimi kuracak, ya da rejim çökecek. Her ikisi de Ayetullah devletinin birçok güçlü isminin sonu olur. Bu isimler arasında Rafsancani de bulunuyor.?
Stuttgarter Zeitung gazetesi de İran?daki iktidar mücadelesine ayırdığı yorumda şu satırlara yer veriyor: ?Ruhani tabakanın alaşağı edilip yeniden devlet otoritesine bağlanması siyasi ilahiyat açısından 1979 öncesinin Şii düşünce geleneğine dönüş ve İslam Cumhuriyeti?nde bir dönemin kapanması anlamına gelir. Devrim lideri gibi Anayasayı Koruyucular Konseyi de giderek köşeye sıkışıyor. Ruhani yönetim önce oy ayrımının kısmen tekrarlanmasına razı oldu. Sonra denetlenecek sandıkların kurayla belirlenmesini kararlaştırdı. Bazı düzensizlikler tespit ettiğini daha gün bitmeden yalanladı. Resmi sonuçların açıklanacağı pazar gününü beklemek gerekecek.?
Braunschweiger Zeitung gazetesi İran?daki dinci fanatizmin demokrasiye göz açtırmayacağını yazıyor: ?İran güvenlik kuvvetlerinin protestoya en sert karşılığı vereceği önceden ilan edilmişti. Devrim muhafızları, öğrendikleri, etle tırnak gibi oldukları dili konuşuyorlar. Göstericilerden sabotaj ve kışkırtıcı eylemlerden uzak durmalarını istiyorlar. Demokratik direniş onların gözünde ihanetten başka bir şey değil. Toplanma ve eylemleri ?devrimin gücüyle? dağıtıyorlar. Fanatizm ve hoşgörüsüzlük dilinin doğuracağı sahneler karşısında hepimizin dili tutulacak.?
Rheinische Post gazetesi ABD Başkanı Barack Obama?nın İran kriziyle ilgili tutumunu şöyle değerlendiriyor: ?ABD Başkanı bundan dört hafta önce İran yönetimine ikili ilişkilerde sil baştan yapmayı önermişti. Tahran?ın cılız tepkisi bile, İran?ı dostluk eli uzatarak yeniden uluslararası topluluğa kazandırma girişiminin başarısı olarak değerlendirildi. İyimserliğe kapılmada acele edildi. Cumhurbaşkanlığı seçimine en azından kısmen hile karıştırıldığını Anayasayı Koruyucular Konseyi da teslim ediyor. Tahran sokaklarında göstericiler can veriyor. Ülke şiddet girdabına sürüklenmek üzere. Gözler şimdi Barack Obama?da. Ama Beyaz Saray çekingen davranıyor. ABD vazife icabı, özgürlük ve hakların kısıtlanmasını eleştiriyor, devletin kuvvete başvurmasına ve kurbanlara üzüldüğünü duyuruyor. Bush yönetiminden farklı olarak İslam dünyasına ılımlı dil kullanmak akılcılık olabilir. Ama İran bu tutumu bir zaaf ve Batı?nın kriz stratejisinden yoksun olması şeklinde algılayabilir. Obama kısa görev süresinde bir çok önemli konuşma yaptı. Şimdi büyük sözler söyleme zamanı gelmiştir.?
İran: Nida'nın yüzü
İran'la ilgili gelişmeler İngiliz gazetelerin bugün de en geniş yer ayırdıkları dış kaynaklı konu olmuş. Tahran'daki sokak gösterileri sırasında açılan ateşle ölen kız öğrenci Nida'nın fotoğrafları bütün gazetelerde. The Independent gazetesi 'İran ayaklanmasının trajik yüzü' başlığını atmış resmin yanına. Guardian ise 'Tesadüfi şehit: Nida nasıl İran'daki mücadelenin simgesi haline geldi' diyor.
İran'daki son gelişmeleri ise, Independent'ın kıdemli ortadoğu muhibiri Robert Fisk şu satırlarla değerlendiriyor ve bir soruyla noktalıyor: 'İslami devrimleri araba farları yakıp söndürerek deviremezsiniz. Hele mum yakarak asla. Barışçıl gösteriler Gandi'yi bir yere götürmüş olabilir ama İran'ın dini lideri sokaklardaki bir kaç bin göstericiden, ya da çatılarından 'allahü ekber' diye bağıran muhaliflerden korkmaz.
'Aslında İran'da patlak veren bir intifadadır. Umarsızca da olsa. Milyonlarca İranlı artık hukukun üstünlüğüne inanmıyor, çünkü bu hileli seçimlerin ortada hukuk bırakmadığını düşünüyor. Fakat, Musavi, kazanmak istiyorsa, itirazlarını yarım ağızla değil, çok daha tutarlı bir şekilde dile getirebilmeli. Ama acaba ülkenin dini lideri Hamaneyi sadece gelişmelere tepki vermiyor da daha ince planlar mı yapıyor?'
Amerikan basını İran'daki tartışmalı seçimlerin ardından yaşanan gerginliğe geniş yer ayırmaya devam ediyor.
OBAMA'NIN İRAN ÇIKMAZI
New York Times gazetesinin yorum sayfasında 'Obama'nın İran Çıkmazı' başlıklı bir köşeyazısı dikkati çekiyor. Yazı kısaca şöyle:
'Göstericiler günlerdir sokaklarda özgürlük ve seçimlerin adil bir ortamda yapılmasını talep ediyor. Yönetim ise göstericileri vatana ihanetle suçluyor. Ülkede değişim var hatta kimilerine göre havada 'devrim' kokusu var. İranlılar sokakta ülkeyi değiştirmek için savaş verirken, Başkan Barack Obama ise kendini hem ideolojik hem de etik bir çıkmazın içinde bulmuş halde...
İran'daki seçimden önce Obama İran'a sürekli diyalog çağrısı yapıyordu. Ancak Obama'nın çağrıda bulunduğu İran'ın mevcut yönetimi seçimlerden sonra yaşananlar çerçevesinde halkının gözünde hızla meşruiyetini yitiriyor.
Dış politikasında 'realist' bir çizgi izleyen Obama, İran'daki mücadelede kim galip çıkarsa çıksın, sonuçta bu ülkenin nükleer programıyla uğraşmak ve Amerika Birleşik Devletleri'nin uzun vadeli çıkarlarını korumak zorunda olduğunu biliyor.
Obama yönetimi, İran'daki değişim yanlılarını kucaklarsa, seçimden sonra sokağa dökülen muhalefete mevcut yönetimin müdahelesi daha da sertleşecekti. Dolayısıyla İran'daki gösterilerin ilk günlerinde Amerikan yönetiminin temkinli bir tavır sergilemesi doğru seçimdi... Ne var ki, İran'da göstericilerin halkın da desteğiyle daha da güçlenmesi bu 'temkinli' yaklaşımı artık geçersiz kılıyor.
Eğer İran yönetimi, muhalefeti daha da sert bir şekilde bastırmaya yönelirse, Obama'nın 'İran'a açılım politikası' da anlamsız kalacak. Çünkü Obama'nın dile getirdiği değerler, kendi yönetiminin Ahmedinejad ile masaya oturmasını imkansız kılacak.
Tüm bunlardan dolayı Başkan'ın İran'a yönelik söylemini daha da sertleştirmesi gerekiyor. Bir başka deyişle Obama her ne kadar İran'la diplomasiden yana olduğunu açıklasa da, Amerika Birleşik Devletleri'nin bir diğer önceliğinin demokrasi olduğunu açık ve net olarak ortaya koyması şart...'
İRAN: GELECEĞİN ÇOCUKLARI
Washington Post Gazetesi
Gazetenin yorum sayfalarında 'İran: Geleceğin Çocukları' başlıklı bir yorum dikkati çekiyor. Bu yazı da kısaca şöyle:
'Tahran'da Nida adlı bir öğrenci babasının gözleri önünde öldürüldü. İslamiyetin Şii mezhebinde, 'şehitlik' önemli bir kavram... Şimdi o Nida, İran'da adil seçim ve daha fazla özgürlük isteyenlerin sembolü haline geldi...
Tahran'da şu sorular soruluyor: Mir Hüseyin Musevi, her gün sokaklara dökülen reform yanlılarına liderlik edecek mi? İran rejimindeki görüş farklılıkları ne kadar derin? Sürdürülen gösterilerin nihai amacı ne?
Cumartesi günü halkın üzerine ateş açılmasından sonra Musevi sessizliği tercih etti. Pazartesi günü ise 'yalanlarla mücadeye devam' çağrısında bulundu ve destekçilerinden, şiddetten uzak durmalarını ve sakin olmalarını istedi.
İşin ilginci, hakkı yenen Musevi, aşırı uçlarda bir pozisyon sergilememeye çalışırken, ülkenin dini lideri Ayetullah Ali Hamaney ise sert bir ton kullanarak gerginliği tırmandırıyor.
Seçimlerin üzerinden geçen süre içinde halka yönelik şiddet uygulanması ve Hamaney'in tavrı nedeniyle oyların yeniden sayılmasını isteyen yüzbinlerce kişi İran'da 'kökten değişim' sloganları atmaya başladı.
Eğer Mir Hüseyin Musevi, İran'daki bu soğuk savaştan galip çıkmak istiyorsa öncelikli amacının seçimlerin yeniden yapılmasını sağlamak olmalı..
İran'ın 'internet gençliği' küresel çapta etik ve adaletten bahseden bir rejimden kendi evinde dayak yiyor ve bundan hiç hoşnut değil...
İktidar sahiplerinin en azından seçimlerin yeniden ve adil bir şekilde düzenlenmesine öncülük etmesi ve sokaktaki halkın gözlerinde meşruiyetini kazanması gerekiyor. Çünkü halkın sabrı hızla tükeniyor.'
Washington Post, yorum sayfalarında Pakistan Devlet Başkanı Asıf Ali Zerdari'nin kaleme aldığı bir makaleye de yer vermiş... Pakistan lideri, 'Terörizmle Mücadele Cephesi' başlıklı yazısında özellikle ülkesinin ekonomisinin geliştirilmesi için Batı dünyasına 'destek verin' çağrısında bulunuyor. Zerdari'nin yazısı kısaca şöyle:
'Vietnam savaşından sonra Amerika Birleşik Devletleri arkasında bir enkaz bırakarak rahatça çekilebildi. Aynısını Fransızlar Cezayir'de, İngilizler de dünyanın dört bir yanında yaptı. Ancak Batı dünyası aynı rahatlığı günümüzde Afganistan ve Pakistan'da sergileyemez. Çünkü buralarda zafer kazanan Taliban ve El Kaide olursa, bunun etkileri sadece bölgede değil küresel çapta hissedilecek ve uğruna savaştığımız değerleri geçersiz kılacaktır.
Batı dünya, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri yıllardır kısa vadeli çıkarları için diktatörlerle çalışmayı tercih etti. Filipinlerde Marcos rejimi, İran Şahı, Afganistan'da Ziya Ül-Hak ve benim ülkemde de yıllar boyu Pervez Müşerref... Uzun vadede ise çıkarları tehlikeye girdi.
Pakistan olarak acilen ve ciddi miktarda yardıma ihtiyacımız var. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama ve ekibi de, sadece ekonomik açıdan düze çıkmış bir Pakistan'ın terörizm vebasıyla başa çıkabileceğini biliyor. Amerikan yönetimi 5 yıl boyunca her yıl bir buçuk milyar dolar destek sözü verdi ancak bu yeterli olmayacak. Diğer ülkelerin de güçlü desteği gerekiyor. Taliban ve El Kaide'nin yenilgiye uğratılması bu örgütlerin beslendiği zeminin ortadan kaldırılmasıyla mümkün...
Ekonomik açıdan düze çıkmak için Pakistan'a yönelik yardımlar da tek başına yeterli değil... Ülkenin ticaret başta olmak üzere hızla normale dönmesi gerekiyor. Avrupa Birliği ve diğer ülkelerin de Amerikan örneğini izleyerek Pakistan ihraç mallarına kapılarını açması gerekiyor.'
İran'daki gelişmeler İngiliz basınında da kapsamlı olarak yer almaya devam ediyor.
İRAN'DA DEĞİŞM RÜZGARLARI
Financial Times Gazetesi
Gazetede, Tahran çıkışlı haber ve yorum dikkati çekiyor:
'İran'daki kriz yeni bir aşamaya girerken son yirmi yılının büyük bir kısmını resim yaparak geçiren Mir Hüseyin Musavi de muhalefet lideri rolünü üstlenmek zorunda bırakıldı.
İnsanlar şimdi onun bu silahı ne kadar eli titremeden tutabileceğini ve sokaklara taşan öfkeyi ileriye taşıyıp taşıyamıyacağını merak ediyor. Musavi ve yandaşlarının yaptığı son açıklamalarında kararlı bir tavır sergiliyor. Diğer yandan yavaş yavaş gelişecek uzun vadeli bir siyasi mücadeleye hazırlandıklarının işaretlerini de veriyor.
Sokaklardaki yandaşları çeşitli tahminlerde bulunuyor. Kimine göre bundan böyle mücadele grevler yoluyla daha da büyüyecek: Kimine göre de artık büyük gösterilerin yerini, küçük korsan gösteriler alacak. Ancak İran'da değişim rüzgarları bugünlerde güçlü esiyor.'