Cüneyd Altıparmak / TİMETURK / Şanlıurfa
Gündemi meşgul eden bu konu üzerine bizde olayı derinlemesine irdeleyelim dedik ve kentin sivil toplum kuruluşlarına, ?erdem? sahibi kimselerine sorduk. Mayın konusunda ne düşünüyorlar acaba?
Son günlerde Hükümet, Genel Kurmay, Sivil Toplum Kuruluşları ve toplum ?mayın? konusunda bir tartışma içerisinde, peki sorunun kamu oyunda konuşulan boyutlarının dışında ?hukuki?, ?siyasi? ve ?toplumsal? açıdan madalyonun öbür yüzünde neler var, halk ne kadar biliyor olası sonuçları, yoksa yine bir ?bilgi kirliliği? vakası mı!
İşte tüm bu sorulara en uzun sınır boyu olan Şanlıurfa?dan yanıt aramaya çalıştık?
Konuya önce hukukçular ne diyor diye bakmak gerekiyor diye düşündük ve ilk Baro Başkanına sorduk: Şanlıurfa Baro Başkanı Av. Yahya Demirkol ise; yaptığı açıklamada gündemi meşgul eden bu olayın hukuk perspektifinden, kamuoyunda tartışıldığından daha farklı göründüğüne dikkat çekmekte ve mayınlı arazilerin temizlenmesinin dayanağı Türkiye?nin 2003 yılından beri tarafı olduğu 1999 tarihinde yürürlüğe girmiş olan Ottowa sözleşmesi olduğunu belirtmektedir. ?Bu sözleşmeye göre mayınlı araziler sözleşmenin yürürlüğe girmesinden itibaren 10 yıl içinde temizlenmesi öngörülmüştür. Buna göre Sözleşme 1 Mart 2004?de yürürlüğe girdiğinden 2014 yılına kadar araziler mayınlardan temizlenmelidir. Bu nedenle her ne kadar tasarı önceden hazırlanmışsa da kamuoyuna bilgilendirme henüz yeni olmuş ve bu anlamda da yapılacak düzenleme aceleye getirilmiştir. Söz konusu arazilerin Türkiye sınırında 800 km.ye varan bir mesafesi söz konusudur, elbette ki TBMM?nin yasa yapma yetkisi mevcuttur, ancak yapılacak düzenlemenin ehemmiyeti ve hassasiyeti dikkate alındığında gerek uluslararası hukuk açısından gerekse toplumsal kabul açısından üzerinde tartışılması gerekmektedir.? Bu konuya ilişkin farklı bir boyutun da iç hukuktan kaynaklandığına dikkat çeken Demirkol ? 2942 sayılı yasanın 22. maddesine göre ?Kamulaştırmanın ve bedelinin kesinleşmesinden sonra taşınmaz malların kamulaştırma amacına veya kamu yararına yönelik herhangi bir ihtiyaca tahsisi lüzumu kalmaması halinde, keyfiyet idarece mal sahibi veya mirasçılarına 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre duyurulur. Bu duyurma üzerine mal sahibi veya mirasçıları, aldığı kamulaştırma bedelini üç ay içinde ödeyerek taşınmaz malını geri alabilir? 1956 tarihli ve 6830 sayılı yürürlükten kalkmış olan ?İstimlak Kanunu?ndaki düzenleme de aynı şekildedir. Bu hükümler dikkate alındığında mayınlı arazilerin sahipleri veya mirasçıları açısından hak sahipliği doğabilecektir? şeklinde fikir beyan etmektedir.
Eski baro Başkanı ve yazar Av. Müslüm Akalın olayı hukuk açısından şöyle değerlendiriyor ?Bu konuda çıkartılmış bulunan Bakanlar Kurulu Kararnamesi yargı önüne götürüldüğünde Danıştay, ?Maliye Bakanlığınca yapılan mayın temizleme ve tarımsal kullanma hakkının birlikte ihale edilmesi halinde ihtiyaçların en iyi şekilde ve uygun şartlarla karşılandığından söz edilemeyeceği ve iki ihtiyacın bir ihale ile karşılanmasının hukuken ve işin niteliği icabı mümkün bulunmaması nedenleriyle Kararnameyi hukuka aykırı buldu. Bunun üzerine 25 Şubat 2008 de TBMM?ne sunulması kararlaştırılan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı kamuoyunda büyük tartışmalara yol açtı. İhaleyi alacağı söylenen şirketin ülkesiyle tasarının 3. maddesinde yer alan, taşınmazların temizleme karşılığı tarımsal faaliyetlerde kullanılmasına ilişkin tahmini ihale süresinin 44 yıllık üst sınırı tartışmaların merkezinde yer aldı. Bu toprakların organik tarım maksadıyla çokuluslu şirketlere ihaleye verilmesi yerine topraksız köylüye dağıtılması ise ayrı bir tartışmanın konusu oldu ve bu tartışmalar arasında yasanın TBMM?de görüşülmesi ertelendi, sonra görüşmeler yeniden başladı? Üzerinde bu kadar tartışma doğan arazilerin hukuksal durumunu değerlendiren Akalın şöyle devam ediyor: ?Sözkonusu araziler 1950?li yıllardan başlayarak, Türkiye?nin güvenliği ve kaçakçılığın önlenmesi için mayınlanmış olan ve Suriye sınırında bulunan yaklaşık 800 km uzunluğundaki arazilerdir. Devlet bu araziyi geçmişte çiftçilerden kamulaştırarak almış ve mayınlayarak memnu mıntıka haline getirmiştir. Çiftçilerden kamulaştırılan ve 50 yıl sonra kamulaştırma için gösterilen ihtiyacın ortadan kalktığı devletçe kabul edilen bu arazilerin maliklerine veya mirasçılarına geri verilmesi şarttır. TBMM?nde görüşülen tasarıya göre ?Bu kanunun amacı Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti arasındaki kara sınırında bulunan mayın ile patlamamış mühimmatın temizlenmesi, imha edilmesi ve bu suretle elde edilecek arazilerin tarımsal amaçlı kullanılması işlemlerine ilişkin esas usulleri düzenlemektir.? Bir başka deyişle tasarıya göre amaç mayınları temizlenecek olan bu arazilerin ?tarımsal amaçlı kullanılması? dır. 1110 sayılı Askeri Memnu Mıntıkalar Kanununa (daha sonra 2565 sayılı yasa) göre çiftçilerden kamulaştırılan bu arazilerin hukuki statü bakımında 2942 sayılı Kamulaştırma Yasasına tabi olduğu tartışmasızdır. Buna göre taşınmaz malların kamulaştırma amacına veya kamu yararına yönelik herhangi bir ihtiyaca tahsisi lüzumu kalmaması halinde İdare ?..keyfiyeti mal sahibi veya mirasçılarına 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre duyurur. Bu duyurma üzerine mal sahibi veya mirasçıları, aldığı kamulaştırma bedelini üç ay içinde ödeyerek taşınmaz malını geri alabilir.? Tasarının 1. maddesinde belirtilen amacın (=arazilerin tarımsal amaçlı kullanılması) kamulaştırma amacıyla ya da kamu yararına yönelik herhangi bir ihtiyaca tahsis kavramıyla herhangi bir ilgisi bulunmadığına göre tasarının Kamulaştırma Yasası?nın 22. maddesiyle karşı karşıya kalması kaçınılmazdır. Yargıtay bu maddeyle ilgili içtihatlarında ? kamulaştırılan taşınmaz malın geri verilmesi idarenin takdirine bağlıdır. Mal sahibinin idareyi zorlamaya hakkı yoktur? görüşüne varmıştır - Sözgelimi, (5.HD 17.10.1989 tarih 1989/152 E. 1989/20241 K) . Yasa maddesindeki ?duyurulur? şeklindeki emredici ifadenin ?idarenin takdiridir? şekilde nasıl yorumlanabildiği ayrı bir konudur. Çünkü 22. maddede İdare?ye tebliğ mecburiyeti; mülk sahibine kabul edip etmeme konusunda takdir yetkisi tanınmıştır. Bu nedenle gerek kamulaştırmaların yapıldığı tarihte ve gerekse halen yürürlükte bulunan Anayasalarımızdaki mülkiyet ve kamulaştırma (1924 AY m.71, 74) (1961 AY m.36,38) (1982 AY m.35,46) ile hükümler göz önüne alındığında, arazileri memnu mıntıkaya dahil edilip kamulaştırılan çiftçilerin mülkiyet hakkına dayanarak arazilerinin peşine düşecekleri rahatlıkla söylenebilir. İç hukukun, 22. maddenin açık hükmünü mülkiyet hakkı sahiplerinin aleyhine yorumlaması halindeyse, 1982 Anayasa?sının 90. maddesinde yapılan değişikliğe göre uygulanacak olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi?nin 1 no?lu protokolün mülkiyetin korunmasıyla ilgili maddesinin mülkiyet hakkı sahiplerinin yanında olacağı son derece açıktır.
Gazeteci dostumuz Nejat Kırbulut ile yaptığımız konuşmada ise ?mayınlı arazide yürüyen Türkiye? diyor ve şöyle devam ediyor: Aslına bakılırsa Hatay?dan başlayıp Şırnak?a kadar uzanan Suriye sınırındaki mayınlı araziler bölge insanının hep gündemindeydi. Bu gündem maddesi Başbakan Erdoğan?ın mayınlı bölgelerin temizlenmesi ile ilgili kararlı duruşu ile uluslar arası bir gündem maddesi haline geldi. Mayın temizleme işinin İsraillilere verileceği ve bunun karşılığında İsrail?in mayından arındırılmış bölgeyi 49 yıllığına kullanma hakkına sahip olacağı dedikoduları muhalefet partileri kadar bölge insanını da rahatsız etti. Bana göre bu dedikoduların kilit noktası ?İsrail? isminden geçiyor. Ve yine kendi kanaatime göre İsrail yerine ?İsveç, Hollanda, Rusya veya Suriye mayınları temizleyecek ve kullanım hakkı bir süreliğine temizleyen ülkeye geçecek? denseydi tartışmalar bu denli hararetli olmayacaktı. GAP mastır planını Japonya?ya yaptırılmasına kimse karşı çıkmamıştı. Üstelik Harran Ovası?nda büyük araziler alarak çiftlik kurup tarlaları ekip biçen İsrail ortaklı şirketlerin bu arazileri satın alması veya kiralaması Urfa dışında herhangi bir platformda tartışma konusu olmamıştı. Didim?de Bodrum?da Alanya?da arsa alarak Türkiye?ye yerleşen İngilizler ve Almanlarda bu denli tartışılmadı. Ancak konu İsrail olunca tartışmalar birden alevleniyor. Suriye sınırına en uzun sınır ili olan Şanlıurfa?da görev yaptığım yıllarda birkaç defa Suriye?ye gitme fırsatı buldum. Suriyeliler de mayınlı arazilerden muzdaripler. Bereketli Hilal?in kalbi Urfa?da, Harran Ovası?nda İsrail ile ilgili komplo teorileri eksik olmazken ?Mayınlı Arazi-İsrail? tartışmaları, verimli toprak ve altındaki petrol yatağı ile yeni komplo teorilerine gebe. İsrail?in ?Vaadedilen kutsal topraklar? inancını göz önüne alırsak komplo teorilerinin yersiz olmadığını kabul etmek durumundayız. Bir anlamda uluslar arası rant paylaşımına dönen bakir bölge, özellikle Harran?ın, zaman zaman Yahudi turist gruplarının ayin yaptığı yer olması İsrail?in bölgeye olan özleminin göstergesi olmalı! Habur Sınır Kapısı?na alternatif olacak diye açılan Akçakale Sınır Kapısı?nın bu gün kullandığı alanda bulunan mayınlar geçtiğimiz yıllarda sessiz sedasız temizlenmişti. Hatta dönemin bakanlarından Kürşat Tüzmen, yaptığı açıklamada Akçakale Sınır Kapısı ile ilgili çalışmaların sürdüğünü belirterek. Mayın temizleme çalışmalarının sürdüğünü kaydetmiş ve mayın temizleme işini yapan, Milli Savunma Bakanlığı?nın mayın temizleme çalışmalarına devam ettiğini belirtmişti. 2 yılda ne değişti bilmem ama iki yıl önce mayınları biz temizleyebiliyorsak şimdi neden temizleyemeyelim?!? şöyle de bir önerisi var Kırbulut?un ?Bölgenin yabancı ülkelere verilmesi yerine eski toprak sahiplerine yasa kapsamında iade edilmesi veya bu verimli toprakların en azından Şanlıurfa sınırlarında yer alan bölümünün Ceylanpınar TİGEM?in kullanımına verilmesi tüm tartışmaları bitireceği kanaatindeyim. Mayınlı arazilerde yürüyen Türkiye atacağı adım için iyi düşünüp iyi karar vermeli?.
Kanal Urfa Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Toru ise Mayınlı arazilerin TSK tarafından veya güvenilir bir Türk şirketi tarafından temizlenmesi gerekmektedir. İsrailli firmalar tarafından da temizlenebilir fakat bu durumda bu yabancı firmaları gözlem altında tutacak ve kontrol sağlayabilecek bir kurumumuzun olmasında yarar var?. Peki temizleme sonrası ne yapılmalı diyoruz, aldığımız cevap şöyle ?mayınlı araziler temizlendikten sonra sınıra yakın ilçelerde bulunan çiftçilere ve yöre halkına verilmesi her açıdan daha mantıklı ve uygundur, bu noktada arazilerin satılmadan on ile yirmi yıl arasında değişen sürelerde kiralanması ve bu kiralamalarda TOKİ?nin ev dağıtım sistemine benzer bir şekilde noter huzurunda dağıtım yapılması mümkündür?
Konuya ?kendine özgü uslubu ile yaklaşan Gazeteci-Yazar Ağabeyim Yusuf Sabri Dişli ise ? ?Paranoya Mayınları? değil mi bu ülkenin yaşadıkları hep? diye sitem ediyor. ?Bu ülkede yıllardır ürettikleri siyasetin omurgasını semitizm üzerine kuranlar, bugün bu omurgalarda oluşan ?fıtık? sebebiyle yerlerinden kıpırdayamaz oldular. Muhaliflerin iddiası: ?Hudut boyundaki mayınlar temizlenerek, verimli topraklar İsrail?e verilecek!? Bu da BOP?un bir parçası olarak gösteriliyor? dedikten sonra ?Kimdir Bu İsrail?? diye soruyor konuşmamızda ve kendisi cevaplıyor hemen ?Askeri anlaşmalarla TSK?nin havadaki ve yerdeki savaş araçlarını modernize eden, araçlara beyin takan ülke. Ya da her yıl, ABD meclisindeki güçlü lobisiyle ermeni soykırımı tasarısının yasalaşmasını önleyen ülke? Ya da Türk-İsrail diplomasi tarihinde artık ?one minute? ile anılan ülke? Son seçimlerde AK parti hanesine en az beş puan yazdıran ülke? Beş yüz yıl önce İspanyadan kaçıp Osmanlı?ya sığınan, ticari ve akademik alanda ülkeye çok şey katan, sonra da 6-7 Eylül olaylarındaki gibi kargaşalarla ülke dışına gönderilen bir kısım Yahudilerin ülkesi?? Yahudilerin içerisinde kökten dinci, ?Arz-ı Mev?ud? iddiası olmayanlar yok mu? diye soru soruyoruz verdiği cevap şöyle ?Olmaz olur mu ?Hangi ülke de kökten dinci, milliyetçi akın ve bunların karşıtları yok ki? Ayrıca Hudut boylarındaki mayınlı tarlaları da içeren topraklar üzerinde kimlerin iddiası yok ki;Büyük İsrail devleti? Büyük Kürdistan?Büyük Ermenistan? Süryani İmparatorluğu?Bu topraklarda yaşayanlar ile Hindular hariç herkesin iddiası var? diyor gülerek ve ekliyor ?bu mayınlar değil de beynimizdeki paranoya mayınları patlarsa maazallah sonumuz perişan?.
Şanlıurfa Hukukçular Derneği Başkanı Av. Ömer Avcı ise ?her yıl yaklaşık yüzde 80'i çocuk, kadın ve yaşlılar olmak üzere 15 ile 20 bin kişinin ölümüne ve çok daha fazla insanın ciddi biçimde sakatlanmasına neden olan Kara mayınlarını Türkiye'nin, 1 Mart 2008 tarihine kadar depolarında bulunan mayınları imha etmesi, 1 Mart 2014 tarihine kadar da topraklarında döşeli mayınları imha etmesi gerekirken , Türkiye hâlâ stoklarındaki 2,5 milyon mayını imha etmeyerek uluslararası sözleşmeyi ihlal etmektedir. Bu nedenle mayınları temizleme işinde Hükümet Ottawa Sözleşmesi gereğini yapmalı, muhalefet partileri de bunu kendileri için bir propaganda malzemesi haline getirmemelidirler. Ayrıca yine Mayınlı arazilerin yabancı şirketlerce temizlettirilip işletilmesi bölgede telafisi mümkün olmayan sorunlar üretecektir. Bizim temennimiz yerli şirketler tarafından temizlettirilip işletilmesidir? diyerek üç önerisini sıralıyor ?ilk önce Öncelikle, Stoklardaki mayınların imha işlemleri tamamlansın, ikini olarak, toprağa döşeli mayınların temizliği başlatılsın, Mayınlı araziler tarıma kazandırılıp, topraksız köylülere dağıtılmalı bu şekilde bölge insanına istihdam sağlansın, son olarak mayınlı ve mayın olduğundan şüphe edilen alanların etrafı çevrilsin, siviller korunsun.?
Sınırdaki ilçe Harran?ın Belediye Başkanı Mehmet Özyavuz ise ? Belediyenin talep edilmesi halinde elinden gelen her türlü desteği sunacaklarını, bölge de kesinlikle İsrailli bir şirketi istemediklerini, konuya ilişin olarak yerli firmaların, TSK desteğinde temizleme işini yapmasının daha iyi olacağı düşüncesindeyiz? şeklinde düşünmekte.
Bir diğer ilçe Akçakale Belediye Başkanı A.Hakim Ayhan daha tepkili ?Suriye devleti ile en uzun mayınlı alana sahip tek ilçe Akçakale?dir. Belediye başkanı olarak bu alanların temizlenip sonrada yabancılara kiralanması bölgemizde çok ciddi sorunlar yaratacaktır. Buna meydan verilmemesi için temizlenen mayınlı alanların bölgede çiftçilik yapan ve geliri olamayan vatandaşlarımıza dağıtılmasından yanayım. Ayrıca bölgemizde mayında ayağını gözünü kaybeden mayın mağdurlarını da unutmamak lazım bu alanlarda birer parçasını bırakanlara da bir ekmek kapısı umudu olacaktır. Bu mayınlı arazilerin Türkiye?de ilk olarak ilçemiz sınır kapısının açılmasında TSK bağlı özel birlikler tarafından bir kişinin burnu bile kanamadan 7 km bir alan temizlendi ve gümrük kapımız hizmete girdi aynı yöntemle kalan mayınlı alanların temizlenmesi niye yapılmıyor.?
Alperen Ocakları Şanlıurfa İl Başkanı Mahmut Özgür Kamacı mayınlı arazinin temizlenme işi tam bir kumpastan ibaret olduğunu, tarihte İsrail?in Filistin?de yaptıklarının unutmamamız gerektiğine, bu işin evleviyetle yerli firmalarca yerine getirilmesi gerektiğine vurgu yapmakta?
Mayınsız Bir Türkiye Girşimi Urfa Temsilcisi Mustafa Arısüt; mayınların daha önce açtığı yaralara dikkat çekiyor ve şunları söylüyor ?30 Ağustos 2005 yılında ilk mayın kurbanının hikayesini dinlediğimde bana ?koyun otlatırken, yağmur sularının sürüklediği mayına bastım oldu? diyordu. Dinlediğim mağdur hikâyelerinin hepsi aynıydı. Meğerse birçoğu sınır ticareti yaptıkları esnada olduğu için ?nasıl olduğunu? anlatmaya korkuyorlarmış. Bunun içindir ki bu insanlar bugüne kadar mağduriyetlerini dile getiremediler, haklarını arayamadılar. Mayınsız Bir Türkiye olarak 2005 yılından beri insanlara, ?mayınların yasaklı bir silah olduğunu, Ottawa sözleşmesi ile Türkiye?nin de imza atarak bunu böyle kabul ettiğini, mayını kullanan Türkiye?nin; mayın stoklarını imha edeceğini, döşeli olanları toplayacağını söylüyor ve kendilerinin de istemesi halinde, devletin kendilerine yardım etmesi gerektiğini anlatıyorduk.? Stokların imhası ve son olarak döşeli olanların temizlenmesi konusunda olumlu gelişmeler oldu, olmaya da devam ediyor. Ancak mayın kurbanları unutuluyor. İşte bu işin en acı tarafı bu. Oysa bu insanlar, şuan yasaklı bir silah olduğu kabul edilen mayınların mağdur ettiği insanlar. Bu nedenle her ne yapılacaksa; her işte olduğu gibi yine insan merkezli olmalı, mayınlar temizlenecekse de, bunun için yasa çıkarılıyorsa da, insan merkezli olmalı ve özellikle mayın kurbanları unutulmamalıdır. Gerekiyorsa TBMM?de mayın kurbanları ile ilgili araştırma komisyonu kurulmalı, durumları ve sayıları tespit edilmeli ama mutlaka araştırma komisyonun içerisinde STK?lar olmalı ve ortaklaşa çalışma yürütülmelidir.?
Mayın konusu hassas vatandaşın ne dediğine bakmak istedik ve aynı soruyu sorduk?. İşte cevaplar. Fatih Kayral (Mali Müşavir); ?mayınlı araziler konusunda benim düşüncem bu araziler için ilk ihale temizleme ihalesi olmalıdır dünyada bunu temizleyecek firmalar gelir ihaleye girer kazanan firma temizliğini yapar parasını alır, Türkiye?de bunu temizleyecek şirket yoksa yabancı temizler ama sadece temizler ve teslim eder ikinci ihalede ise kiralama ihalesi yaparsın o zaman mayın temizleyemeyen fakat tarım yapabilen Türk firmaları girer ihaleye??, Halaf Güneş (çiftçi) ? hükümet istediğini yapsın, zaten bize soran yok? diyor ve tepki gösteriyor, ?bu mayınlar yıllardır burada şimdi niye gündeme geldi kafam almıyor?? Selim Kaya (çiftçi) ise ? niye mayın döşerler niye temizlerler anlamadım ki??
Şu sıralar Meclis?ten geçen kanununda (5903 s. Türkiye Cumhuriyeti Devleti İle Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri İle İhale İşlemleri Hakkında Kanun) ise su birkaç çeşit ihale biçim öngörülüyor, bunlar ilk olarak Mili Savunma Bakanlığının Kamu İhale Kanunu?nu by-pass etme yetkisine dayanarak doğrudan ihaleye çıkması, ikinci olarak Maliye Bakanlığının devrede olması ki bu durumda; bakanlık ilgili birimlerin de fikrini alarak ihale yapacak. İki ihtimalin yani; Milli Savunma Bakanlığının ve Maliye Bakanlığının devre dışı kalması yahut ihaleyi yapamaması halinde; bu kere tarımsal amaçlı kullanım karşılığı ihale söz konusu olacak ve bu ihalenin şartnamesi Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı temsilcilerinden oluşan ortak bir komisyon tarafından ihalenin yapılması söz konusu olacak ama bu sefer Kanunun 3. maddesi devreye girecek? Anılan madde şöyle; ?Maliye Bakanlığınca yapılacak kullanım karşılığı temizleme ihalesinde, mayın temizleme süresi taşınmazların yükleniciye tesliminden itibaren 5 yılı, taşınmazların temizleme karşılığı tarımsal faaliyetlerde kullandırılması süresi ise, kabul işlemlerinin yapılmasından itibaren 44 yılı geçemez.?
Şehirde yeni kurulan dinamik bir dernek giriyor sözün arasında, derneğin ismi Ortak Payda, ? vasatı bulmak lazım? diyor ve ekliyor ?ülke menfaati için iktidarı,-muhalefeti, askeri-sivili, cumhurbaşkanı-sıradan vatandaşı olmak üzere herkes tehlikenin ne olduğunun farkında, iç siyasete malzeme üretmek yahut dış siyasette ülkemizi zora sokmak bu ülke yurttaşlarına ihanettir, bu konuyu siyaset malzemesi yapmaktan uzak tutup, tamamen bilimsel ve tarihsel verilerle sonuca ulaşılmalıdır. Karlılık ve güvenlik öncelikli tutulmalıdır, aksi takdirde Suriye sınırındaki mayınlar temizlenmiş olur ama, ülke geleceğine öyle mayınlar döşenmiş olur ki hiç kimse bunu temizleyemez?
Tüm bu aktardığımız düşüncelerden bir sonuca ulaşmak okuyucunun işi, zira amacımız daha ziyade bilgi vermek, yorumlamak değil ama okuduğumuz bir kitapdan bir paragraf alıntıyı da aktarmadan geçmek istemedik ? 8 Nisan 1923?te Meclis tarafından onaylanan antlaşmaya göre; Amerikan Chester Grubu, üç liman yapacak ve 4440 kilometre demiryolu döşeyecekti. Bunun karşılığında ise demiryollarının yanındaki kırk kilometrelik şeritteki bütün yeraltı zenginlikleri 99 yıllığına, vergi kolaylıkları hatta imtiyazları da sağlanan bu gruba geçecekti?. (Er, Tayfun, Erguvaniler, İzmir-2007, Duvar Yayınları)
Temennimiz odur ki; Ülke için iyi işler olur?