M K Bhadrakumar*
Editörün Notu: Bu makale ABD Başkanı Barack Obama?nın 04 Haziran tarihindeki Kahire konuşmasından önce yayımlanmıştır.
Büyük ihtimalle ABD Başkanı Barack Obama?nın Müslümanlara yönelik 04 Haziran tarihli Kahire konuşması çok fazla detay içermeyecektir. Çoğu zeki insan bu karizmatik devlet adamının ana fikirler için nefes harcamak yerine değerler üzerinde durması gerektiğinin altını çizmektedir.
Bu doğrudur, yani Obama gibi büyük bir hatip için bu güvenli bir yoldur. Obama?nın görkemli sesinde değerler yankılanmaktadır. Her şeye rağmen büyük konuşmaların politika oluşturmaya yönelik iyi bir platform oluşturması oldukça zordur.
Yine de asıl meseleler, yeni ana fikirler ve bunlardan birçoğu ? işte bunlar Ortadoğuluların sabırsızlıkla genç başkandan duymak istedikleri şeylerdir. Doğu Akdeniz zekâsını da işin içine katan önde gelen gazeteci köşe yazarı Rami Khouri şunları yazmıştır: ?Hakaret etmek amacıyla söylemiyorum, fakat hiçbir Ortadoğulu Obama?nın atalarını veya gençlik yıllarını veya diğer dinler hakkındaki fikirlerini umursamıyor. Bizim asıl umursadığımız ise ? ABD başkanının da bu ziyaretinde açıklaması gereken ? ABD hükümetinin ihzar emrine ve Dördüncü Cenevre Konvansiyonuna inanıp inanmadığıdır, mesela Araplarla İsrailler üzerine eşit güç uygulanması gibi?.
Benzer şekilde, Kahire konuşmasına odaklanan güneybatı Asyalılar için en büyük merak konusu ABD başkanının başarısızlıkla başarısızlığa engel olmak arasında gidip gelen AfPak stratejisine yeni bir momentum kazandırmak suretiyle neler sunabileceğidir. ABD?nin ihtiyacı olan şey ise AfPak stratejisini kısır ve taşlı bir bayırdan ileride uzanan yeşil vadiye taşıyabilecek büyük bir fikirdir. Kahire bu fikri sunmak için ihtiyaç duyulan platform olabilir.
Bu olmayacaktır fakat fikir mevcuttur. Bir süredir ortalıkta bulunmasına ve artık körelmiş bir fikir gibi görünmesine rağmen üzerinde çalışılabilirdir ve taze bir nefes kazanması halinde AfPak stratejisini desteklemek için çok sağlam bir temel oluşturabilir. Buradaki en fantastik şey ise bunun bir ?Müslüman Fikri? olmasıdır zira ABD?yi İslam dünyasının en üst basamaklarında yer alan iki ülkeyle etkileşime sokmaktadır.
Sadece maliyet etkin olmakla kalmayıp aynı zamanda hayli kârlıdır zira paha biçilmez bir mal olan doğal gazı ilgilendirmektedir. En önemlisi de AfPak stratejisinin başarısı ve başarısızlığı konusunda fark yaratabilecek anahtar ülkeleri içeren jeostratejik bir matris yaratıyor olmasıdır ? İran, Pakistan, Hindistan ve Çin.
Doğal gaz hattının İran?ın büyük ve içi keşfolunmamış Güney Basra sahalarından Pakistan?a ve daha ileri Hindistan?a ve muhtemelen de Çin?in yoğun nüfuslu güney vilayetlerine ulaştırılmasının teşvik edilmesi yönünde ABD?nin ciddi fikirler üzerinde durma zamanı gelmiştir.
ABD?nin İran?la olan doğrudan angajmanı bu ayın sonlarındaki İran başkanlık seçimlerinin ötesine de devam ederken, Obama İran?ı ?doğru yola? sokma ikilemiyle karşılaşacaktır: İran bölgede bir ?paydaş? haline nasıl getirilebilirdir? İranlılara Bağımsızlık Gününde düzenlenen bahçe partilerindeki Amerikan Kançılaryalarında sosisli sandviç sunmak bunun bir yoludur fakat İranlılar derin ve tuhaf bir önseziye sahip olup bundan pek de etkilenmeyeceklerdir. İran?ın yaşlı Boeing uçakları için yedek parça tedarikine izin verilmesi veya İran başkentinde bir İlgi Merkezi açılması diğer yollar olabilir fakat Persler havuç dişleyen tavşan değillerdir. Persler sadece büyük kapsamlı ve yerinde fikirler üstünde uzlaşmaktadırlar.
Şüphe yoktur ki ABD-İran angajmanı ümit verici ve ?iştah açıcı? türden bir güven arttırıcı önleme ihtiyaç duymaktadır. İran?ın eskimiş enerji sektörü bunun için doğru yer olabilir. İran?ın petrol endüstrisi yoğun biçimde teknoloji ve modernleşmeye ihtiyaç duymaktadır. İran?ın hayatı petrol gelirlerine bağlıdır. İran?ın yönetim kadroları ve teknokratları Amerikan petrol teknolojisi hakkında olumlu fikir sahibidirler. Big Oil?in ise İran?la tanıştırılmasına gerek yoktur. Çinliler bunu bir kazan-kazan durumu olarak görmektedirler.
Tabi ki bu Big Oil?in hızlı hareket etmesine bağlıdır. Bu konuda hem Avrupalılar hem de Ruslar daha ileri konumdadırlar. İran?ın Güney Basra bölgesine yönelik yarış bir fotofiniş olma sözü vermektedir. Algısı geniş bir Amerikan uzmanının belirttiği üzere Tahran?da 24 Mayıs tarihinde İran Başkanı Mahmud Ahmadinejad ve Pakistanlı meslektaşı Asif Ali Zardari?nin imzalamış olduğu İran-Pakistan boru hattı projesi ?İran gazını toprakta kilitlemeyi amaçlayan bir ?izolasyon? politikasının modası geçmişliğini ve beyhudeliğini göstermektedir?.
Rus Gazprom ise ABD yaptırımlarına bakmaksızın İran-Pakistan projesine dahil olmayı amaçlamaktadır. Rusya?nın Enerji Bakan Yardımcısı Anatoly Yanovsky?in belirttiğine göre ?Bir teklif almamıza müteakip hemen katılmaya hazırız?. Bu teklif 15 Haziran tarihinde Rusya?nın Yekaterinburg şehrinde düzenlenecek ve İran, Pakistan ve Rusya (aynı zamanda Çin ve Hindistan) liderlerini bir araya getirecek olan Şanghay İşbirliği Organizasyonu (SCO) zirve toplantısında pekâlâ da Ruslara yapılabilir. İran-Pakistan boru hattı eski Rusya devlet başkanı (şimdiki başbakan) Vladimir Putin?in dört yıl önce ortaya koymuş olduğu büyük fikirle oldukça örtüşmektedir ? bir SCO ?enerji kulübü?.
Gazprom yöneticileri ev ödevlerini tamamlamışlardır. Kommersant gazetesine göre Gazprom, boru hattının inşası işi için bir müteahhit ve tamamlanmasından sonra işletimcisi olarak dahi hareket edebilir. Aynı zamanda Gazprom daha sonradan Hindistan?a satabileceği Güney Basra gaz hacimlerine erişim için de isteklidir.
Rusya, İran gazının Asya piyasasına yönlendirilmesini istemektedir. Kommersan bir Rus yetkilisinin şunları ifade ettiğini belirtmiştir: ?Bu proje Moskova için avantajlıdır zira bunun gerçekleştirilmesi Iran gazını Güney Asya piyasalarına taşıyacaktır ve neticesinde de Avrupa?ya satılan Rus gazıyla rekabet etmeyecektir?. Moskova?nın gaz piyasasında engin bir tecrübesi bulunmaktadır. Mevcut kriz sona erdikten sonra Asya piyasasında mevcut gaz talebinin katlanarak büyüyeceğini düşünmektedir.
Politik anlamda Moskova?ya göre, ABD yakın gelecekte İran?la doğrudan angajmana girdikten sonra ABD yaptırımlarının uygulanabilirliği kısa sürede kaybolacaktır ve dolayısıyla da potansiyel Batı rakiplerin önünde olmak gerekli olmaktadır.
Emin olmak gerekirse, Güney Basra ABD perspektifine göre kazançlı işlerden çok daha fazlasını ifade etmektedir. Jeostratejinin daha birinci günden itibaren oyuna dahil edildiği bir bölgede, İran-Pakistan boru hattı projesi oldukça nadir iş anlaşmalarından birisini oluşturmaktadır.
Şunları düşünün:
İran?ı bölgesel istikrar içinde bir paydaş haline getirmek ABD?nin AfPak özel temsilcisi Richard Holbrooke?u Afganistan?ın istikrara kavuşturulması yönünde Tahran ile düzenleyeceği ?büyük pazarlık? esnasında oldukça güçlendirecektir. Kısacası gaz boru hattı projesi Holbrooke?un ?bölgesel inisiyatifinin? önemli bir bileşeni olabilir. Diplomasi elle tutulabilir şeylerle ilgilenirken hız kazanır.
Holbrooke aynı zamanda Hintlilerin bu projede yer alan çekincelerinden kurtulmaları için onlarla da konuşmalıdır. Delhi şu anda iki veya üç nedenden dolayı çekince duymakla beraber bunların en önemlisi bile oldukça zayıf temellidir. Birincisi Hintliler Pakistan?ı içeren sermaye yoğun bir projede yer almak istememektedirler. Söylediklerine göre Pakistanlıların tutumları pek de önceden tahmin edilemezdir ve gaz akışını aniden kesmek suretiyle Hindistan ekonomisindeki milyarlarca dolarlık petrol sermaye yatırımını tehlikeye atabilirler.
Yine kendilerine göre boru hattının geçmekte olduğu Balochistan isimli Pakistan vilayetindeki durum oldukça istikrarsız olup boru hatlarında kesilmeler olabilir. Son olarak Hintliler Tahran?ın önerdiği fiyat yapısından çok da memnun değillerdir. Tüm bunların arkasında ise üzerinde henüz konuşulmayan faktörler var. Birincisi Delhi kendisinin 2004 yılında neticelendirmiş olduğuna inandığı gaz anlaşması konusunda Tahran?ın geri adım atması neticesinde hayal kırıklığına uğramıştır.
İkincisi, Delhi ABD-İran anlaşmazlığı devam ettiği sürece çizginin dışına çıkarak İran?la yakınlaşmaktan çekince duymaktadır. Bununla birlikte Hindistan içerisinde gittikçe büyüyen İsrail yanlısı bir lobi bulunmaktadır. Tüm bunların ötesinde hükümetin enerji politikalarını güçlü Hint şirketler grupları yönlendiriyor olup bunlar Hindistan piyasasına bir kere İran gazı girdikten sonra ülkedeki saydamsız gaz piyasasının etkileneceğinden endişe etmektedirler.
Fakat Güney Asya?da korkulan bu konuların üstesinden Obama kolaylıkla gelebilir. Muhtemelen kendisi bu işi yapabilecek tek kişidir. Obama?nın teklif etmesi halinde Hindistan stratejik topluluğu ?hayır? demekte oldukça zorlanacaktır. Dolayısıyla da Washington?un İran-Pakistan-Hindistan boru hattı projesinde garantör olması gerekmektedir. Tek bir hamleyle Hint elitlerinin endişeleri giderilmiş olacaktır.
Obama Hintlilere bu büyük gaz boru hattı projesinin Hindistan-Pakistan ilişkilerini daha istikrarlı bir hale getirerek buna öngörülebilir bir dayanak oluşturmak yönünde doğru bir adım olduğunu anlatmalıdır. İki ülke arasındaki ilişkiler oldukça kırılgandır zira içeriği yoktur. İçerikler karşılıklı menfaatler doğurmakta, güç dengelerini oluşturmakta ve ortaklıkları teminat altına almaktadır. Hindistan-Pakistan ilişkilerinin istikrarlı bir hale gelmesi halinde Washington?un bölgesel politikaları bundan kazançlı çıkacaktır ve dolayısıyla da Obama bu konuyla ilgilenmektedir.
Bilg Oil de aynı zamanda Gazprom tarafından önerilen hat projelerinde bir rol oynamalıdır. Doğrusunu söylemek gerekirse bir Güney Asya şebekesi, perakende ticaret ve petrokimyasal endüstriler yaratmak türünde faaliyetler açısından Hint yarımadası dünyanın açılacağı en büyük enerji piyasalarından birisini teşkil etmektedir.
Çin ise Güney Asya gaz boru hattı projesine katılmak konusunda istekli davranacaktır. Stratejik anlamda ABD?nin İran, Pakistan, Hindistan ve Çin?i tek bir projeye dahil etme fırsatı vardır. ABD bölgesel politikaları üzerinde bunun stratejik etkileri oldukça geniştir. Avrupa?da yaşanan Soğuk Savaş tecrübeleri büyük boru hattı projelerinin Doğu-Batı ilişkilerini istikrarlılaştırma özelliği olduğunu göstermiştir.
Rusya?ya yönelik günümüzdeki Alman politikalarının böylesine açık bir biçimde değişmesinin nedeni enerji anlaşmalarıdır. Önerilen Kuzey Akım projesi Alman-Rus ilişkilerini, Güney Akım projesi Rusya-İtalya arasındaki kazanımları ve Mavi Akım projesi ise Rus-Türk ilişkilerini ön plana çıkaracaktır.
Tam bir analiz yapmak gerekirse Güney Asya bölgesinin büyük çaplı istikrarsızlığı ekonomik gelişimle alakalıdır. Pakistan?ın Dawn gazetesindeki bir başmakale yazarı şunları belirtmiştir: ?Balochistan?daki karışıklığın boru hattının güvenliğini tehlikeye düşüreceği düşünülmektedir zira hattın 1.000 km.?lik bölümü İran?a komşu bu vilayetin içerisinden geçmektedir. Pakistan ise boru hattının inşası için yerel işçileri istihdam etmesi ve bu gibi büyük projelerce yaratılan ekonomik faaliyetlerden elde edilen kazançların fakir Balochistan halkı için kullanılmasını sağlaması halinde bu faktörü kendi lehine çevirebilir.
Obama, güç durumda kalmış tek gözlü Taliban Lideri Molla Ömer?in 2001 kışında Kandahar?dan atılmasına müteakiben motosikletine binerek gecenin karanlığında Balochistan?ın fakir halkı arasına karıştığını ortalıkta dolaşan dedikodulardan bilmektedir.
ABD?nin bölgesel politikaları dolayısıyla yeniden odaklandırılmalıdır. Hindistan ve Pakistan?ın ölümcül bir dans yaptıkları günümüzde Obama bunları Üçüncü bir Yola sokabilir ? zira Hintliler bölgedeki rakipsiz askeri ve nükleer güç olmak istemekle birlikte Pakistanlılar bunun gerçekleşmemesi için uğraşmaktadırlar.
Şimdiye kadar gelen hiçbir Amerikan başkanı Obama?daki beşeriyetçiliğe sahip olmamıştır. Kahire, Obama?nın bir ?AfPak? rüyasını dile getirebileceği yer olabilir, aynı Dr. Martin Luther King?in sözlerinde olduğu gibi.
*Büyükelçi M K Bhadrakumar, Hindistan Hariciye Hizmetlerinde yer alan kariyer sahibi bir diplomattı. Görev yaptığı yerler arasında Sovyetler Birliği, Güney Kore, Sri Lanka, Almanya, Afganistan, Pakistan, Özbekistan, Kuveyt ve Türkiye bulunmaktadır.
Bu makale Semine Arpacı tarafından www.timeturk.com için tercüme edilmiştir.