Dolar

34,8615

Euro

36,6628

Altın

3.015,16

Bist

10.087,46

İsrail'de ırkçı kanunlar mevsimi

İsrail Parlamentosu, yasalaştırmaya çalıştığı kanun tasarılarıyla Yeşil Hat içindeki Filistinli Arap vatandaşlara çeşitli yasaklamalar getirmeye çalışıyor.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-06-06 22:14:00

İsrail'de ırkçı kanunlar mevsimi

Azmi Beşşara / TIMETURK

Özellikle son zamanlarda sık sık duyduğumuz üzere İsrail bir yandan Kudüs?ü Yahudileştirme bir yandan da Filistinli Arap halkı İsraillileştirme çabalarını yasa önerileriyle sağlamlaştırmaya çalışmaktadır. Bu yasalar dahilinde Yeşil Hat dahilinde yaşayan Filistinli Arap halka sadakat yemini etmedikleri taktirde hapis cezası uygulanması önerildiği gibi ifade özgürlüğü de kısıtlanmaya çalışılıyor. Geçmişe göre daha bilinçli olan Filistinli Arap halk ise hiç de bu tür dayatmalara kolay kolay boyun eğecek gibi görünmemektedir.

Bu makale, Knesset?in çalışma cetvelini kapsayan yasa teklifleri dalgasının nedenlerini açıklamaktadır. Yasaların çoğu Filistinli ulusal olguları sınırlandırmaktadır. Yasalarla Yeşil Hattın içindeki Arap vatandaşların siyasi etkinliklerine kısıtlamalar koymaktadır. Makale özetle bu dalganın siyasi anlamını açıklamaktadır.

Bu kanunlar zorla İsraillileştirmenin empoze edilmesi içindir. Ne daha fazla ne de daha az. Knesset son 3 oturumda (son on yıl), devletin Yahudiliği ve işgalcinin direnme hakkı hususunda düşünce ve ifade özgürlüğünü sınırlayan yasalar çıkarma dalgasına tanık oldu. Şu an bunun için çalışılmaktadır. Yada üç okumadan birinde çıkarılması başarısız kalan yasalar, muhaliflerinin tükenmesi için tekrar tekrar parlamentoya sunulmaktadır.

İsrail gerçekten faşizme doğru mu gidiyor? İsrail demokrasisi ?önceden daha mı demokratikti manasında- geriledi mi? Yoksa refah sürecinden sonra sivil liberalizm kanunlarına ters mi düşmektedir? Konu tam olarak nedir?

İsrail?de Görülen Gelişmeler

İsrail?de (tabiki sadece konumuzla ilgili) paralel iki hatta gelişmeler görülmektedir:

  1. Kavramın derinleştirilmesi ve geliştirilmesi, vatandaşlara (Yahudi vatandaşlar kastedilmektedir) sivil kanunların uygulanması, siyasetin ve ekonominin liberalleştirilmesi.
  2. Bu da milliyetçi ve sağcı dini tutuculuğun artmasına da ek olarak Araplara karşı açık ırkçılık olgusunun yayılmasına paralel bir şekilde gerçekleştirilir. Buradan yola çıkılınca Yahudi fert sivil hak sahibidir.  (eskiden sosyalist yerleşimci ordu görünümündeki Siyonist toplumda gelişmiş değildi) Aynı zamanda bu fert Araplara karşı sağcı ırkçı propagandanın en çok etkisi altında kalan şahıstır. 

Bu noktada İsrail?in eskiden daha demokratik olduğu ve şimdi faşizme yöneldiği itikadı yanlış bir görüştür. Bu bana 70?lerde İspanya?da iç savaş çıkmadan önce İspanyol solunun ve 30?larda da İtalyanların attığı bizim de kendilerinden aldığımız ?faşizm geçemeyecek? sloganlarını hatırlatmaktadır. Faşizmin geçmesi için ne kadar vakte ihtiyaç vardır? Sloganların hepsi de farklı bağlamlardan gelmektedir.

İsrail yerleşimci bir sömürgedir. Geçip yerleşmiştir. Faşizm ise çok açık bir rejim düzenidir ve başka bir halkın enkazı üzerine kurulmuş ordusal bir yerleşimci toplumda bulunması zorunlu değildir. Özellikle bu toplum kendisini çoğulcu bir demokrasi şeklinde organize etmiştir ve herkesin üzerine toplandığı temellerde birliktir. Bunların arasında da askeri değer yer almaktadır. Öyleyse şu anda faşist bir devrime ihtiyacı yoktur.

İsrail soluna göre faşist devrimin önderliğine aday Şaron bile iktidarda olduğu dönemde kadın haklarını en çok savunanlardan ve yüksek mahkemenin kararlarının uygulanmasını en çok destekleyenlerdendi. Bu mahkeme Siyonist sınırları dahilinde ve temel ilkelerinin çatısı altında liberal bir mahkemedir. İsrail daha çok yada daha az demokratik olmadı. Ancak Araplara karşı sağcı ırkçı eğilimin arttığı bir dönemde sivil haklar genişledi.

Buna paralel olarak içerideki Arap vatandaşlar arasında da iki paralel gelişme oldu. Birincisi; vatandaşın hakları hususunda bilincin artmasında, ikincisi de eğitim düzeyinin yükselmesiyle ulusal bilincin artmasında, dışarıda Filistin ulusal hareketin gelişmesi, iletişim araçlarının tesiri, orta tabakanın artması, içteki Arap vatandaşların arasında örgütsel iletişimin artması, Batı Yaka ile Gazze Şeridi arasında vuku bulan kültürel ve ticari değişimde ifade bulmaktadır.

İçerideki Araplarda ?bir Yahudi devleti olarak- Yahudi devletinde eşitlik talebine dayalı haklar hususunda uyanışa neden olan bir olanak doğdu. Bu gerçekleşmesi mümkün olmayan bir istektir. Eşitliğe ulaşamadan ulusal kimlikten soyutlanmaya neden olur. Yani entegrasyona değil kenara itilmeye yol açar. Araplar için bu tehlike hala vardır. Ayrıca orada bu yaklaşıma ikna olmuş siyasi gruplar da bulunmaktadır.

Diğer bir yandan ikinci gelişme hattı üzerinde ulusal gücün, sivil hayatla ve insanların gerçeğiyle; sivil haklar, vatandaşlık ve içeride insanların hayatı çerçevesi bulunmaksızın sadece ulusal kimliğin onaylanması yönünde ilişkisinin fiilen kaybolması tehlikesi oluşmuştur. Bu da ulusal hareketin kitlesel olarak azledilmesine yol açabilir ve bu tehlike de bir derece az olsa da mevcuttur.

Yani yasaların artırılması içerideki Araplar arasında kök salmış başka bir stratejidir. İsrail kurumu bunu gizli bir tehlike olarak görmektedir.

İsrail için bu bir tehlikedir çünkü insanlar vatandaşlık haklarını, ulusal kimliğin ve ulusal uyanışın icrası için sivil özgürlüklerin kullanıldığı vakitte eşitlik yolunda mücadele için bir fırsat olarak görmektedir. Bunların arasında felaketin anılması günü ve Arap ümmetiyle iletişim için yapılan gösteriler yer almaktadır.

Felaketi siyasal, grupsal ve toplumsal anma günü, Yeşil Hattın içindeki Araplarda 90?ların ortalarında ortaya çıkan yeni bir olgudur. Önemli olan 70?lerin sonunda; ulusal uyanışın kuvvetle yayılmasından önce içerideki Arapların çoğu korkudan yada cehaletten İsrail?in bağımsızlığı gününü kutluyorlardı. Siyonist olan yada olmayan partilerden liderleri de 70?lerin sonuna hatta daha fazla bir süreye kadar bağımsızlık gününde İsrail?i kutluyordu.

Orada felaketi anma günü karşıtı kanunlar bulunmuyordu. Bu İsrail daha demokratik olduğu için değil buna bir kurum gibi bakma gereği duymamasındandı. Araplar o dönemde aslen felaketi anma günü düzenlemiyordu. Devletin Siyonist bir devlet olduğunu açıkça sadakat göstermeyenlerin sayısı da azdı.

Araplar da Değişti

Sadece İsrail değişmedi. Aynı zamanda içteki geniş Arap çevreleri de ulusal felaketi anma günü yönünde kültürel siyasi değişim göstermiştir. Bununla vatandaşlık hakları arasında bir tezat bulunmamaktadır. Aksine vatandaşlığın verdiği özgürlükleri  doğal hakkı olarak gördüğü bir siyaset oluşturmada kullanmaktadır. İsrail ise bunu tümüyle vatandaşlığa ters düşer görmektedir. Bu konum, doğal olarak gelişme görülmesi ve Siyonist, sağcı dindar, ırkçı söylemin gücünün büyümesiyle artmaktadır.

Seneler boyunca yapmaya çalıştığımız ayrımı şu şekilde açıklığa kavuşturabiliriz; Yeşil Hattın içindeki Arap vatandaşlık, Siyonist dönüş kanununun uygulanmasından doğan ideolojik, ulusal, Siyonist bir vatandaşlık yada azınlıkların göçü yada ortama ayak uyduran İsrail?e giden; oraya göçü ?Amerika?ya yada Fransa?ya göç eden birinin yaptığı gibi- tercih eden işçi vatandaşlığı değildir.

Bu, ülkenin işgal edilmesinden sonra ülkede kalmadan doğan bir vatandaşlıktır. Onlar ülkenin gerçek sakinleridir. Siyonist İsrail yapısına uyum göstermek zorunda değildirler. İsrail vatandaşlığına geçirilmeleri çabaları tarihin tahrif edilmesi ve gerçeğin gizlenmesi ve uygar kimliğin deforme edilmesi ve ahlaki tutarlılığın çözülmesi demektir.

Bir Filistinli Arap?ın kendisini İsrailli bir vatandaş görmesi insani bir rezalettir. O, vatandaşlıktan, Araplık ve Filistinlilikten daha azını kabul etmekte aynı zamanda da halkının ezilişinin, ülkesini işgal edenin ve insanları yerinden edenin yanında durmaktadır.

Palyaçoluk ve Gerçek

Tabi ki bu olgunun tüm yanlarını incelemeye imkan yok. Ancak ipucu olarak orada bir; görsel, basınsal, arz ve talep çarşısı gibi parti siyaseti, parlamentoda milletvekilinin üstlendiği medyatik palyaçoluk gibi üçüncü bir gelişmenin olduğunu da söyleyelim.

Bu, televizyon kamerasının girmesi neticesinde tüm parlamento sistemlerinde olan bir durumdur. Parlamento bir tiyatro sahnesine dönüşmüştür. Milletvekillerinin büyük kısmı palyaçoya yada duruma göre drama oyuncusuna dönüşme yönünde ayartılmaktadır.

Palyaçoluğun tercih edilen konusu Araplara karşı kışkırtma olunca bu ırkçılık ve yaygın önyargı demektir. Teşvik, abartı, korkutma ve Araplara iftira atma saman alevi gibi yayılmaktadır. İşte bu tehlikeli, fiilen sahnelenmiş olarak gördüğümüz kadarıyla hiç de komik olmayan bir unsurdur.

Daha önce de dediğimiz gibi, Bush siyasetinin başarısız kalmasının ardından Obama aşamasında İsrail hükümeti sağcı, ırkçı koalisyonun enerjisini Kudüs ve içteki Araplar tarafına yönlendirecektir. Öyle ki mesele iç mesele sayılmaktadır. Devletin Yahudiliğine vurgu yapmak işgal edilmiş bölgelerde yerleşim hususu üzerinde durmaktan daha az zor görünmektedir.

Bu yasalardan devletin Yahudiliğini kabul etmeyenin tutuklanması gibi bir kısmı kolaylıkla geçmeyecek. Ancak kanun önerisi ile ırkçı milletvekili  basında çıkma hedefini gerçekleştirmiş olacak ve belki de herkesin ismini hatırlaması teşvik edilecek. Ancak aynı zamanda yanan ırkçılık ateşinin üzerine yağ dökmüş de olabilir.

Felaketi anma gününün yasaklanması gibi diğer türden kanunlar, daha önce Filistin bayrağının yükseltilmesinin yasaklandığı gibi kolayca geçebilir. Ancak bu yasa geçmeyedebilir çünkü orada sağda bile bu günün yasaklanmasına karşı olanlar bulunmaktadır.

Belki de bu devlet, vatandaşı özel sadakat yemini etmeye mecbur kılamayacak. Çünkü o vatandaş göçmen değil doğuştan vatandaş. Zaten vatandaşlık kendisine sadakat yemini etme izni vermez. Bunun sağlanması için anayasal değişikliğin yapılması ise şekli olarak bile oldukça zor bir iştir.

Kapsamı ne olursa olsun tüm devletler için sadakat ve sempatiyi güç yoluyla empoze ettirmek tabi ki zor bir iştir. Peki sömürgeci bir devletin, vatanlarında çoğunlukken azınlık haline dönüşen asıl vatandaşlarına zorla sadakati empoze etmek istemesine ne dersiniz? Kesin olan şu ki İsrail ileride sadakatsizliğin ortaya konmasını sadakati empoze etme tezahüründen daha kolay bulacaktır.

Bu noktada son senelerde İsrail?in reddetmeye devam ettiği şeyin yenilenmesi yorumu ortaya attık. Bizimle, okuyucunun sonuçlarını bildiği, Filistinli Arap vatandaşın ve İsrailli dinleyicinin her defasında şaşkınlığa düştüğü bir çatışmaya girdi. Öyle ki bu vatandaş İsrail?de iktidardaki yönetim için şöyle demektedir: kanun çerçevesindeki çalışmadan, vergilerin ödenmesinden ve diğerlerinden daha fazla sadakat yok. Filistin tarihiyle iletişim sizin aracılığınızla olmaz. Arap vatanıyla iletişimin Arap Arapa olması gerekir, sizin aracılığınızla değil.

İsrail geçmişte böyle sözler duymadı. Arap vatandaşlarından ?barış köprüsü?,  ?İsrail demokrasi gücü?,  ?barış kampı? gibi sözler duyardı. Şimdiki yeni tip Arap ise şöyle demektedir; ?benim Filistinliliğim sizin devletinizin halkımın üzerine kurulmasından daha önce verilmiştir?. Vatandaşlık, burada vatanımızda yaşayabilmemiz için orta yoldur. Vatandaşlık da bana şartlarla yöneltilen belli bir şey değildir.

Açıkçası Arap vatandaşlardan birçoğu bu söylemi; İsrail?in maddi hayata ve ihtiyaçlarına şekil vererek ?tümü Arap İsrailliler üreten; İsraillileştirme, İsrailli insanların günlük hayat koşulları, ondan doğan ve ona göre tertiplenen siyasi gerçeklik ile bile olsa- durdurmaya gücü olmadığını idrak ettiği ölçüsünde benimsemektedir. Bunların hepsi yeterli değildir.

Buradan yola çıkarak İsrail sadakatsizlikten doğan tehlikeli olgular olarak nitelendirdiği şeyleri durdurmak için kanunlara ihtiyacı olduğunu düşünmektedir. Bunlar diktatör adımlardır. Ancak aynı zamanda İsraillileştirmenin başarısız kaldığı anlamı taşımaktadır.

Şahsi bir not: Milletvekili Zevulun Orlev, İsrail?i bir Yahudi devleti olarak kabul etmeyene hapis cezasını öngören kanun hakkındaki yorumunda Azmi Beşşara?nın halinin bu kanunun zorunluluğunu onayladığını söylemiştir.

Bu hal hakkındaki yorumuna göre Azmi Beşşara (Azmi Beşşara İsrail Parlamentosunda Hıristiyan bir milletvekilidir), sözle bu devleti tanımayı reddetmeye başlamıştır. Sonra izin almadan ?düşman ülkeleri? ziyaret etmeye yada savaş zamanında düşmana yardıma başlamıştır. Tabi ki bu cevabı verilmiş bir sözdür. Evet, o gerçekten izin almadan Arap ülkelerini ziyaret etmiştir. Çünkü Arap vatandaş ve bir Arap ülkesi ile İsrail?den izin alma arasında bir ilişkiyi reddetmektedir.

Ancak muhalif ve izlenen bir Arap milletvekili olarak Azmi Beşşara?nın elinde düşmana yada düşmandan başkasına verecek herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Bilgileri, siyasi ve fikri analizlerde sunmakta kalanları da incelemelerinde,  bazen de basın organlarında ve bilgilerini tartışarak ortaya koymaktadır.

Savaş zamanında düşmana yardım etme töhmetine gelince bu siyasi kovuşturmaya güvenlik kılıfıdır. Şu anda, ileride benim ifade ettiğim görüşlere benzer görüş sahiplerini kınamak için güvenlik teminatına ihtiyaç duyulmaması gayesiyle böyle bir kovuşturma yasalaştırılmaktadır.  

Bu makale Selda Shosha tarafından Timetürk için tercüme edilmiştir. 

Haber Ara