Emin Gökçegözoğlu'nun yazısı...
Ne güzel bir memleketimiz, devletimiz var. Durağanlığa hiç yer yok. Kronikleşmiş bir kriz üretme eğilimi var üzerinde yaşadığımız toprakların. İşsizlikti, terördü, milli birliğin bozulma tehditleriydi falan filandı onlarca sorunumuz varken bir de kendi döşediğimiz mayınları temizleyememe sorunumuz çıktı ortaya. Kimse meseleyi üzerine almıyor. Mayınları döşeyenler bile ?biz çıkaramayız? noktasında? Yüz binlerce askerimiz, milyar dolarlarca bütçemiz olduğu halde ?kendi elimizle yerleştirdiğimiz mayınları temizleyemiyoruz? diyorlar. Bu mevzuya derinlemesine girmeyelim tabi. Malum, devletimizin kurumları her zaman haklıdır. Bir şey söylüyorlarsa da mutlak surette doğrudur.
Geçen gün yapılan EFES 2009 tatbikatının görüntüleri vardı televizyonların tamamında. Helikopterle gemiye iniyorlar, 5 saniyede ele geçiriyor askerlerimiz koca gemiyi. Denize atılan bombalar, deniz sularını 30 metre yükseğe çıkarıyor. Aman Allah?ım ne görüntüler? Gurur duyduk tabi. Tam gururum okşanmaya başlamıştı ki TSK?nın yaptığı ?Mayınları biz temizleyemeyiz, NATO?ya sorun? açıklaması geldi ve yine yığıldım koltuğuma. Susuverdim. Keyfim kaçtı.
70 milyonluk Türkiye, 5 milyonluk İsrail?i, ?oraya yerleşirlerse nasıl çıkarırız? gibi korku dolu sözlerle tartışıyor 15 gündür. Aslında tartışan, 70 milyonluk Türkiye değil. Türkiye?yi yönetmekle görevli tayfa tartışıyor bu komik, komik olduğu kadar da küçük düşürücü meseleyi.
Halk yani bizler, bu süreci içimiz acıyarak izlemekle yetiniyoruz sadece. ?Vah bizim halimize? diyoruz bilinçaltlarımızda. Bunu Erzurum?un bir köyünde haberleri televizyonlardan izleyen çiftçi Hüseyin amca da diyor, İstanbul?da okuyan 19 yaşındaki talebe de. Kimseyle paylaşmıyor olsak bile, bu ezilmeyi bilinçaltımızda yaşıyoruz milletçe. ?Biz bu kadar güçsüz ve gülünç bir memleket miyiz arkadaş?? diye soruyoruz kendi kendimize. Oysaki devlet-i âlimize karşı olan sorumluluklarımızı gücümüzün yettiğince harfiyen yerine getirmeye de çalışıyoruz. Öyle ki asgari ücretle çalışan bir işçi bile bu memlekette kuruşuna kadar vergisini ödüyor. Yöneticilerinin çocuklarının hastalıkları nedeniyle yapamadıkları askerlikleri bile bu memleketin evlatları CANLARI PAHASINA yapmaktan çekinmiyor. Evlatları öldüğünde bile içinden geldiğince acısını haykıramıyor bu memleketin anneleri.
Peki bu memleketin insanları, kuyuya attığı taşı kendi kendine çıkarabilecek bir yönetime ulaşabilmeleri için daha ne yapmalı sizce? Mayınları, araziye girip kendileri mi temizlemeli? Sorumluların çözemediği sorunların halledilebilmesi için canlarını yine mi vermeliler? Toprağımızı ?Vaat edilmiş? görenlerin ellerine teslim etmemek için bu halk canını yine mi vermeli? Tabi ki HAYIR?
Bu memleketin insanları o kadar da ucuz olmamalı bence. Menfaatimizi seviyor, kendince kurnazlıkları olan bir halk olabiliriz ama bu ülkenin halkının kalbî manada çok temiz olduğuna inanıyorum ben. Dualı millet olmasak bu kadar sözüm ona yöneticiye rağmen hala ayakta kalamazdık diye düşünüyorum.
Ve tam bu noktada yazıyı okuyan ? okumayan herkese mayın sorununun kesin çözümü için bir öneride bulunmak istiyorum: 200 küsur kilometre uzunluğunda, 100 metre genişliğinde bir mayınlı arazinin temizlenmesi için tam bir milyon öküz bulalım. Bu öküzleri arazinin başlangıç noktasından yola çıkaralım ve bir ay sonunda da arazinin öbür ucundan çıkaralım. Kalan öküzler, öküzlüklerine devam etsinler. Ölenlere ise ?Hakkın Rahmetine kavuştu? diyelim ve bu sorunun çözümünden aldığımız hazzı yaşayalım.
Burada akıllarda doğal olarak bir soru oluşmuş olabilir. Bu kadar öküzü nereden bulacağız? Bu fedakarlığı halkımızdan bekleyemeyiz. Sizce nerden bulmalıyız?
TIMETURK