Kırım Tatarları, 18 Mayıs 1944'te, İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi ordularıyla işbirliği yaptıkları gerekçesiyle, Stalin'in kararıyla Orta Asya'ya sürülmüşlerdi.
Bazı tahminlere göre Kırım Tatarları'nın yüzde 40'ı, yolculuk esnasında ve sürgünün ilk yıllarında hayatını kaybetmişti.
Kırım Tatarları, Stalin'in değişik gerekçelerle sürgüne tabi tuttuğu pek çok halktan (Ukrayna'daki Polonyalılar, Odessa bölgesindeki Rumlar, Kırım'daki Ermeniler, Kafkasya'da Çeçenler ve İnguşlar gibi) birini oluşturuyordu.
Ancak, diğer halkların Stalin'in ölümünden hemen sonra itibarlarının iade edilmelerine ve bu halkların hemen memleketlerine dönebilmelerine karşılık Kırım Tatarları'nın itibarlarının iade edilmesi 1967'yi; ülkelerine dönebilmeleri ise, 1989'u bulacaktı.
Ülkelerine geri dönen Kırım Tatarları, bu kez, mülkiyet sorunuyla karşılaştılar.
Çünkü, sürgün zamanına kadar kendi mülkiyetlerinde bulunan evleri, sürgün yıllarında, Rus kökenli ailelere verilmişti.
Bu nedenle, ülkelerine geri dönen Kırım Tatarları, geçici konutlarda yaşamaya başladılar. Kırım Tatar toplumunun liderleri, kendilerine sürgün öncesindeki topraklarının tamamı olmasa bile, en azından, devletleştirilmiş olan toprakların iade edilmesini, bunların başkalarına satılmaması gerektiğini söylüyorlar.
Kırım Tatarları yerel yönetimlerin kendilerine yarımadanın kuzeyinde yada ortalarında değil, güneyinde toprak tahsis etmeleri gerektiğini dile getiriyorlar.
Kırım Yarımadası'nın güneyi, yarımadanın en ılıman ve verimli bölgesini oluşturuyor. Kırım Tatar Meclisi'nin lideri Mustafa Cemilyev, sürgüne kadar güney şeridinin yüzde 70'inin Tatarların mülkiyetinde olduğunu söylüyor.
Ancak, yarımada nüfusunun çoğunluğunu Rus kökenlilerin oluşturması ve Kırım Özerk Cumhuriyeti yönetiminin Rusya'ya yakınlık gösteren ve Rus kökenli olan bu kesimin denetiminde bulunması, Kırım Tatarları'nın bu konularda mücadele etmelerinde karşılaştıkları zorlukların en önemlilerinden birisini oluşturuyor.
Kırım Tatarları, yerel yönetimi, toprakları çeşitli yolsuzluklarla Rus işadamlarına satmakla suçluyor.
Diğer taraftan, Kırım Tatarları'nın çoğunluğuna toprak tahsis edilememiş olması, Tatarların bazı bölgelerde resmi izin almadan kendi yerleşimlerini kurmalarına ve sonuçta, arazinin tapusuna sahip olan Ruslarla çatışmalara girmelerine neden oluyor.
Rusların oluşturduğu bazı radikal örgütler, Kırım Tatarları'na saldırı düzenliyorlar.
Kırım Tatarları, Ukrayna yönetimine yakın çevreler tarafından genel olarak, Rusya'ya yakınlık duyan Rus kökenli nüfusa karşı bir denge unsuru olarak görülüyor.
Ancak, Ukrayna yönetimi ile bazı Tatarlar arasında kimi sorunların olduğu da konunun bir başka boyutu. Kırım Tatarları, sadece Kırım özerk yönetiminin değil, Ukrayna merkezi organlarının da kendilerine karşı zaman zaman ayrımcı davranışlar sergilediğini ileri sürüyorlar.
Kırım Tatarları'nın çoğunluğu, 2004 yılı sonunda gerçekleşen 'Turuncu Devrim'e etkin destek vermişlerdi.
Buna karşılık, Kırım Tatarları, o zamandan bugüne kadar kendilerine gereken ölçüde toprak tahsisinin yapılmadığını söylüyorlar.
Diğer taraftan Kırım Tatarları'nın en büyük kuruluşu olan Meclis'in Kırım Tatarları'nın kendi kaderini tayin hakkına sahip olması gerektiğini söylemesi ve Kırım Tatarları arasında son yıllarda bazı radikal akımların güç kazanması, bazı çevrelere göre, Ukrayna güvenliği açısından kaygı verici bir durum oluşturuyor.
Uzmanlar, Rus Karadeniz Filosu'nun Kırım'daki Sivastopol Deniz Üssü'nü kullanım süresinin dolacağı 2017 yılına doğru, Kırım'daki etnik yapının, ciddi gerilimlere yol açabileceğini dile getiriyorlar. (bbc)
Kırım Tatarları'ndan BM'ye çağrı
Kırım Tatarları, Sovyet lideri Stalin tarafından Orta Asya'ya sürgün edilişlerinin 65'inci yıldönümünü andı ve halen yaşadıkları toprak sorunu için BM ve AB'nin müdahalesini istedi.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-05-20 02:27:00
SON VİDEO HABER
Haber Ara