Dolar

34,8731

Euro

36,7323

Altın

3.037,00

Bist

10.058,47

Fransa neden Türkiye'ye karşı?

Fransız siyasetinin ünlü isimlerinden Andre Bellon Türkiye?ye değil AB?nin genişlemesine karşı çıktı.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-05-20 16:30:00

Fransa neden Türkiye'ye karşı?

Osmanlı Hanedanı üyelerinden, Fransa?da yaşayan ünlü gazeteci ve yazar Kenize Murad, Taraf için Fransa Parlamantosu Dış İlişkiler Komisyonu eski başkanı (sosyalist) André Bellon ile Avrupa Birliği ve Türkiye?nin üyeliği üzerine görüştü.

Avrupa Birliği'ne üye olması söz konusu olduğunda, Türkiye'ye yönelik farklı bir yaklaşım olduğunu düşünüyor musunuz?

Evet. İnsan hakları konusunda, ekonomi konusunda Türkiye'ye çok sert şartlar sunuldu; kaydadeğer çabalar gösteriliyor ve her zaman söylenen şu oluyor: Yeterli değil. Yeni üyelere bakıldığında, Türkiye'ye sunulandan daha hafif koşullarla kabul edildikleri izlenimi ediniliyor.  

Bu durumda Türkiye'nin üyeliğini destekliyor musunuz?

Kısa bir süre önce bu soru bana soruldu, ben de esprili bir cevap verdim: ?Polonya?nın girişini desteklemiyorum.? Bu, genişlemeye karşı olmaya beni iten sebeplerin Türkiye'ye özgü olmadığını anlatmaya yönelik bir cevap. Genel anlamda Avrupa Birliği?ne yönelik ciddi çekincelerim olmasına rağmen Türkiye'ye özel olarak karşı değilim. Tartışılması gereken asıl sorun şudur: Böyle bir 'Avrupa Birliği' üzerinde görüş birliği içinde miyiz?

Sizin AB'ye yönelik eleştiriniz nedir?

Birlik kurulduğunda şu konuları geliştirmeyi hedeflemişti: 1.Barış, 2.Demokrasi, 3.Ekonomik ve sosyal gelişme. Bugün, demokrasi pek işlemiyor; ekonomik kararlar, işçilerin çıkarlarını hesaba katan demokratik bir yaklaşımdan daha çok, Brüksel'de etkin olan iş çevreleri lobilerinin baskılarına bağlı.

Bolkenstein yönergesi üzerindeki tartışmalar sırasında bu görülebilir; yönerge şunu diyor: bir Avrupa devletinde, merkezi başka bir ülkede olan bir firma kurulduğunda, kendi ülkesinin ya da yeni geldiği ülkenin sosyal yasasını uygulayabilir. Dolayısıyla çalışanlar için daha az avantajlı bir sosyal yasayı kabul edebilir.  

Gerçek bir demokratik yaklaşım olsaydı, açıktır ki, çoğunluğu oluşturan ücretliler, daha fazla sosyal avantaj isterlerdi. Diğer taraftan, ülkemizde ücretlilere şantaj var: Eğer kabul etmezseniz, Letonya'ya, Bulgaristan'a, Romanya'ya taşınırız.

Avrupa'da, demokrasinin eksikliğini gösteren bir başka gösterge: Fransa, Hollanda ve İrlanda Avrupa anayasası anlaşmasına karşı oy kullandı; birkaç detay değiştirilerek hemen hemen aynısı yeniden yapıldı ve buna Lizbon Antlaşması dendi. Fransa'dan da, Hollanda'dan da yeniden oylanması yönünde bir istek gelmedi. Lizbon Anlaşması?na 'hayır' diyen İrlanda ise, oylamanın yeniden yapılmasına karar verdi. Nasıl bir demokrasi! Halkın görüşü, sadece 'iyi cevap' verirse hesaba katılıyor.

Neden Avrupa ekonomik ve sosyal konuları gerçekten hesaba katmıyor?

Az önce söylediklerimin dışında bir de önceliğin rekabete verildiğini görmek lazım. Kriz karşısında, rekabet, işçilerin sosyal haklarını azaltmaya itiyor. Ayrıca devletin bir endüstri politikası yok çünkü liberal doktrine göre rekabet tüm sorunları çözer. Bugün bu ultraliberalizmin bizi yönettiğini görüyoruz. Avrupa?nın yegane endüstriyel başarıları, Air Bus, Arianne, AB üretimi değildir, uluslararası üretimdir. Bu tür bir ortaklık, Lizbon Antlaşması?yla yeniden ele alınan anayasa anlaşmasında sıkça eleştiriliyor.

AB?nin temel bir işlevi de barışı güvence altına alması.

Halihazırda tartışılan anlaşmalar devletlerin askerî donanımlarını güçlendirmesini öngörüyor. Silahlanmayı teşvik, barışçı bir yaklaşım değildir. Avrupa Parlamentosu?nun kararlarıyla kendi coğrafyası içinde AB, gitgide Batı?nın askerî savunma örgütü NATO?ya benziyor. Ayrıca Avrupa devletlerinin çoğunun nasıl Irak?a ikinci müdahaleyi desteklediklerini gördük. Bu Avrupalı yapılanmanın medeniyetler çatışması senaryosu içinde yer almaması gerekir.

Bu özellikle Türkiye için gerçekten önemli olacaktır. Bu başka bir soruyu gündemimize taşıyor. Türkiye nüfusunun %95?inin Müslüman olması gerçeği, AB?ye girmesine bir engel oluşturuyor mu?

Bazılarına göre kesin! Benim için değil. Ben laik biriyim ve siyasi bir meselede dinin göz önünde bulundurulmayacağını düşünüyorum. Din özel alanda kalmalı. Çok üzücüdür ki, birinci anayasada yer alan Avrupa?nın dini mirasına referans (kuşkusuz Hıristiyanlık), Lizbon Antlaşması?nda yeniden yerini aldı.

Başka bir temel soru. Öyle görünüyor ki eğer Türkiye, yüz binlerce kişinin (gerçekte her iki taraftan da) ölmesine neden olan olayları, sözde ?Ermeni soykırımı olarak? tanımazsa, AB onu asla kabul etmeyecek.

Kişisel olarak 1915 olaylarını kınıyorum ve Türkiye?nin geçmişiyle barışması gerektiğini düşünüyorum. Her zaman dediğim şuydu: Siyasi iktidarlar, tarihe göre yasa yapamazlar. Fransa?da yürürlükte olan, eskiden kalan yasalar şaşılacak olaylara neden oluyor. Örneğin Rennes?de bir tarih profesörüne dava açıldı. Çünkü köle ticareti yapılan dönemlerde, sadece beyazların değil siyah zenginlerin de diğer siyahları köle olarak satın aldıklarını söyledi, bu kesin bir gerçeklik. Aynı şekilde Araplar da siyahları köle olarak alıyorlardı. Ama bunu söyleme hakkımız yok, çünkü bu, siyasi olarak doğru değil!

Son olarak, siz bu Avrupalılık inşasına karşısınız ama herhalde devletlerin kendi içine kapanmalarını da savunmuyorsunuz?

Kesinlikle. AB?yi eleştirdiğinizde milliyetçi olduğunuz fikri dayatılmaya çalışılıyor. Sorunu böyle tanımlamak saçma ve skandal! Bence, bugün AB kontrol edilemez bir makinedir, çünkü daha güçlünün kanunu geçerli ve demokratik, sosyal haklar konusunda geriye gidiyor. Öte yandan, AB?de bir demokrasi problemi olduğunu bütün dünya kabul ediyor. Ama sebeplere değinilmeden çözüm bulmaya çalışılıyor. Halkın özgürlüklerini yadsıyan ve Avrupa?nın iki yüzyıldır benimsediği anlayışa dayanan aydınlanma felsefesini tartışma konusu yapan kurumlar lehine halkın egemenliğinin yok edilmesine karşıyım. Buna karşılık, ben kesinlikle devletlerarası uzlaşmalardan yanayım.

Haziranda yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde nasıl bir pozisyon alacaksınız?  

Görülüyor ki, Avrupa Parlamentosu, daha sonra Lizbon Antlaşması adını alan anayasa anlaşmasını reddeden Fransız, Hollandalı ve İrlandalı oylarını hiç dikkate almıyor. Demokrasimizi yadsıyan bir parlamentonun seçimlerinin boykot edilebileceğini düşünüyorum. Ben ve başkaları, bunu yapmaya çağırıyoruz.

Eski milletvekili André Bellon

Fransa Parlamentosu Dışişleri Komisyonu eski Başkanı Bellon 1981-1993 arasında Sosyalist Parti milletvekiliydi. Bellon 2006?dan bu yana faaliyet gösteren bir düşünce grubunun da (le groupe République!) kurucuları arasında. Le Monde Diplomatique yazarı olan Bellon, Cumhuriyet ve cumhuriyetçi kavramlarını irdelediği, bunun karşısında küreselleşme politikalarını tartıştığı Mémento du républicain ve milletvekili olduğu 1980?li yılların politik değişimini incelediği Une nouvelle vassalité Contribution à une histoire politique des années 1980 kitaplarının da yazarı.

Taraf

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara