Prof. Dr. Hasan Tahsin Fendoğlu*
Öncelikle belirtmek gerekir ki, Türkiye?de İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları, insan haklarını koruma mekanizması içinde kendine özgü yapısı, niteliği ve gelişim süreciyle özel bir konuma sahiptir. Kurulların temel amacı insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, vatandaşların hak ve özgürlüklerden yararlanmalarının önündeki engellerin kaldırılarak ülkemizdeki insan hakları standardının yükseltilmesidir. Devlet ile sivil toplumun buluştuğu ideal bir platform olarak da nitelendirilebilecek olan İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları?nın önündeki ilk görev, Türkiye?nin insan hakları fotoğrafının çekilmesi ve net, anlaşılır ve halkın gerçeğini yansıtan bir sonuca ulaşılmasının sağlanmasıdır.
1. Kurullar, konusu itibarıyla ?insan hakkı ihlâli? içeren her türlü iddiayı ele alabilecekleri gibi, kamu görevlileri dışında sivil kişi veya kuruluşların neden olduğu ihlâlleri de incelemekle görevlidir. Hak ihlâlleri, kamu kurum ve kuruluşlarının hukuka aykırı işlem veya eylemlerinden kaynaklanabileceği gibi özel kişi ve kuruluşların eylemlerinden de kaynaklanabilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, sivil kişilerin eylemlerinden kaynaklanan mağduriyetlerin insan hakkı ihlâli olarak değerlendirilebilmesi için, ihlâl edilen konuda devletin pozitif yükümlülüğünün de bulunması gerektiğidir. Bu bağlamda yaşam hakkı, mülkiyet hakkı, özel hayatın gizliliği, konut dokunulmazlığı gibi temel hak ve özgürlükler, kamu makamları için hem ?müdahale etmeme? ve hem de özel kişiler tarafından da olsa yapılacak ?müdahaleleri önleme? anlamında pozitif bir yükümlülük doğurmaktadır. Bunun yanında sağlık hakkı, eğitim hakkı gibi ekonomik ve sosyal haklar ise bizatihi devletin aktif çabasıyla gerçekleştirilebilmektedir. Yine meydana gelen ihlâle karşı caydırıcı nitelikte bir cezai yaptırımın mevzuatta yer almaması veya konunun etkin biçimde soruşturulmasını sağlayacak mekanizmaların bulunmaması da ?insan hakları ihlâli? kapsamında değerlendirilebilecek hususlardır. Sözgelimi ceza kanunlarında caydırıcı yaptırımların bulunmaması nedeniyle kapkaç türü gasp olayları artmış ise veya yürürlükteki mevzuatın suçluların yakalanmasını zorlaştırıcı hükümleri dolayısıyla asayiş olaylarının arttığı tespit edilebiliyor ise bu tür durumlarda devletin sorumluluğunu yerine getirmemesinden kaynaklanan bir ?insan hakkı ihlâli? olduğu ileri sürülebilecektir.
2. Uluslararası alanda insan haklarıyla ilgili diğer kuruluşların benzer çalışmaları gibi Kurulların ihlâl iddialarına ilişkin araştırma ve inceleme faaliyetlerinin de bireyle yargı arasındaki bir yerde bulunduğu açıktır. Bu usule göre Kurullar, ihlâl iddialarını araştırıp incelerken, tıpkı mahkemelerde olduğu gibi kendilerine intikal eden ihlâl iddiaları ile ilgili olarak mağdurun, varsa tanıkların ve imkân dâhilinde ise ithama muhatap olan kişi veya kurum temsilcisinin bilgilerine başvurabilir; mağdurun sunduğu belgeleri muhafaza edebilir ve lüzumlu görürse olay mahallinde keşif yaparak elde ettiği delilleri de hazırladığı inceleme raporu kapsamında değerlendirebilir. Bununla birlikte Kurulların uyguladığı usul ile mahkemelerin yürüttüğü ?yargısal usul?, alınan kararların niteliği açısından farklılık göstermektedir. Kurulların yaptıkları ihlâl iddiası incelemesi sonucu aldıkları kararlar, doğrudan yaptırım öngörmeyen ve bağlayıcılığı bulunmayan kararlardır. Mahkemelerin gördükleri davalar ile ilgili aldıkları kararlar ise, gerekli durumlarda devletin yasal güçleri tarafından cebren uygulanan ve hiçbir kişi veya kuruluş tarafından aksine hareket edilmesi mümkün olmayan kararlardır. Kurul kararlarının bağlayıcılığı bulunmadığı gibi, bu kararları uygulama veya uygulatma konusunda adli ve idari organların sahip olduğuna benzer bir ayrıcalıklı yetkisi de bulunmamaktadır. Dolayısıyla Kurul kararları esas itibarıyla yol gösterici nitelik taşıyan kararlardır. Bununla birlikte Kurullar, yaptırım öngören kararlar alamamaları karşılığında mahkemelere göre daha esnek, daha hızlı ve daha az maliyetli çalışma usullerine sahiptirler. Kurullara başvurulması ve şikâyetlerin incelenmesi herhangi bir ücrete tabi olmadığı gibi, Kurulların incelemeleri mahkemelerde olduğu gibi katı esaslara bağlı değildir. Kurulların çalışmaları sonucunda kamuoyu ve ilgili kuruluşlar nezdinde edinecekleri itibar düzeyine göre aldıkları kararların bu anlamdaki gücü ve etkisi şekillenecektir. Kuşkusuz toplumda güven ve saygı uyandıran bir İnsan Hakları Kurulu?nun aldığı herhangi bir karar, kâğıt üzerinde görünmeyen bir bağlayıcılık gücüne ulaşabilecektir.
3. Kurulların insan hakları ihlâl iddialarını incelemelerinin çeşitli amaçları vardır. Bunların başında Türkiye?nin insan hakları fotoğrafının çekilebilmesi gelmektedir. İnsan haklarıyla ilgili olarak ülkemizde yaşanan sorunların içerik ve boyutu hakkında sağlıklı verilere ihtiyaç bulunmaktadır. Kurulların insan haklarıyla ilgili başvuruları değerlendirerek elde edeceği veriler, insan hakları sorununun gerçekçi ve sağlam bir analizinin yapılabilmesi için son derece önemlidir. Bu yüzden Kurullarımızın başvuru alma ve bunları kaydetme konusuna özen göstermeleri, başvuru sayısının çok görünmesinden çekinmemeleri gerekmektedir. Kurullar gelişim aşamalarını tamamlayıncaya kadar başvuru sayıları doğal olarak artmaya devam edecektir. Bu süreç tamamlandığında başvuru sayıları da belli bir seviyeye oturacak ve ancak bu noktadan sonra başvuru sayılarının artış veya azalışları insan hakları alanındaki gelişmeler hakkında fikir verir hale gelebilecektir. Dolayısıyla Kurullarımızın bu aşamada öncelikle üzerinde durmaları gereken konu başvuru alma kapasitesini geliştirmektir. Kurulların ihlâl iddialarını incelemelerinin başlıca amaçlarından biri de, muhtemel insan hakları ihlâllerinin önüne geçebilmektir. Kurulların inceleme sonucunda herhangi bir insan hakları ihlâlini ve bunun sorumlularını tespit etmesi, salt bir hesap sorma gayesiyle değerlendirilemez. Kurulların asıl misyonu, bu incelemeler ve diğer çalışmaları sonucu elde edeceği bilgileri ve verileri değerlendirerek çözümlere ulaşmak, daha sonra da bunları kamuoyu ve karar vericilerle paylaşmak suretiyle ihlâllere karşı bir önleyici mekanizma olabilmektir. Kurulların mahkemelerden temel farkı da buradadır; mahkemeler bir davayı incelerken mevzuatı, idari uygulamaları veya toplumsal koşulları düzeltmek gibi bir kaygı ile değil sadece mevcut yasal çerçeve içinde olayın hukuksal sonuçlarına ulaşmak amacıyla hareket ederler. Kurullar ise ihlâlin failinden çok nedenlerini sorgular ve çözüm yollarını araştırırlar. Mahkemeler, sadece mevcut yasal çerçevede bulunan çözümlerden en uygununu dava konusuna uygulayabilirken Kurullar, bunun dışında ?çözüm geliştirme ve önerme? imkânını da kullanabilirler.
4. Kurullar için inceledikleri herhangi bir ihlâl iddiası ile ilgili ulusal veya uluslararası mahkemelerin benzer konularda aldığı kararların veya geliştirdiği içtihatların da, kuşkusuz ?yol gösterici? olmakla birlikte ?bağlayıcı? nitelik taşımayacağıdır. Sözgelimi Kurullar, önlerine gelen herhangi bir ihlâl iddiasını incelerken benzer bir konudaki AİHM içtihadından faydalanmalıdırlar.
5. Kurulların ihlâl iddialarını incelemesindeki amaç, yargıya alternatif bir adalet dağıtma yolu oluşturmak değil, insan haklarıyla ilgili yaşadığımız sorunların görülebilmesine, anlaşılabilmesine ve önüne geçilebilmesine katkı yapabilmektir. İhlâllerin önüne geçebilmek için her şeyden önce ?nelerin ihlâl olduğunu? ortaya koyabilmek gerekmektedir. Özellikle Kurulların inceledikleri olay, münferit yaşanan bir durum değil de olağan bir uygulamaya ilişkin ise ihlâlin bizatihi varlığını tespit etmek dahi büyük önem taşımaktadır. Meydana gelen ihlâllerin çoğunda uygulamaları yapanlar hatta mağdurlar, olayın insan hakkı ihlâli olduğunun bilincinde değildirler. Bu anlamda Kurulların incelemeler yoluyla insan hakları sorunlarına yapabilecekleri en büyük katkı, hangi uygulamaların ihlâle neden olduğunu ortaya koyabilmektir. Kurulların daha önce de sözünü ettiğimiz gibi bir ?deniz feneri? rolü üstlenerek yaşanan ihlâller konusunda kamuoyunu ve ilgili kuruluşları aldıkları kararlar ile aydınlatması, yeni ihlâllerin yaşanmamasını da sağlayabilecektir. Bunun önemi, kuşkusuz münferit bir olayda sorumluyu bulmaktan daha fazladır; çünkü bu tür durumlarda yaşanmış ve yaşanacak sayısız mağduriyeti gidermek mümkün olmaktadır. Kurulların insan hakları ihlâllerine karşı çözüm önerileri geliştirmeleri de ihlâllerin önüne geçilebilmesi açısından önemli bir katkı sağlayacaktır. Özellikle yasal boşluklar, idari yanlışlık veya eksikliklerden kaynaklandığı tespit edilen ihlâllere karşı çözüm önerilerinin de geliştirilmesi yapılan ihlâl incelemesine ayrı bir değer kazandıracaktır. Bununla birlikte eylemleri veya işlemleriyle ihlâllere neden olan sorumluların tespit edilip kamuoyuna duyurulması, ilgili kişi veya kuruluşların hukuki sorumluluklarıyla ilgili herhangi bir sonuç doğurmasa da kamuoyu vicdanını harekete geçirmesi nedeniyle önem taşımaktadır. Çünkü kamuoyunun vicdanında adalet, çoğu durumda daha hızlı ve keskin işleyebilmektedir. Böyle bir durumda sorumluların uzun ve yorucu mahkeme aşaması ve çetrefilli mevzuat boşluklarına sığınma umudu kalmadığı gibi halk nezdinde düşecekleri pozisyon da tüm yaşamlarını olumsuz etkileyebilecektir. Bu durum Kurullara bir caydırıcılık gücü sağlamaktadır. Bu güç doğru ve etkin kullanıldığı takdirde Kurulların itibarını ve ağırlığını arttıracak; sonuç olarak da yaptıkları çalışmaların, aldıkları kararların ve geliştirdikleri önerilerin hayata geçmesini kolaylaştıracaktır. Kurulların bu sayede elde edecekleri caydırıcılık olası ihlâllerin önüne geçilebilmesi açısından ayrı bir öneme sahiptir. Kurul kararları hem ilgili kişi veya kuruluşların hem de diğer unsurların insan haklarıyla ilgili uygulamalarında ?bir kez daha düşünmelerini? sağlayacaktır. Kurulun denetleyici gücüyle kamuoyu nezdinde mahkûm olmak, çoğu durumda yargı terazisinden daha caydırıcı bir nitelik arz edebilir. Bu sayede Kurullar, insan hakları konusunda kamuoyu duyarlılığını somutlaştıran, uygulayıcı ve karar vericilerin bu duyarlılığı dikkate almalarını sağlayan bir fonksiyonu ifa etmektedirler. Bunun yanında Kurulların aldıkları kararlar ile sorumluları tespit ve ilan etmesi, başta mağdurlar olmak üzere toplumun ?adalet hassasiyetinin? de tatmin edilmesine yardımcı olmaktadır.
6. Son olarak Kurulun almış olduğu kararlarda Kurul üyelerinin imzaları karşı oylarla birlikte bulunması zorunludur. Ancak bu raporların bir örneğinin Başkanlığımıza gönderilmesi sürecinde Kurul Başkanı Vali veya Vali yardımcısının imzalı yazı eşliğinde suretinin gönderilmesi yeterli görülmektedir. Alınan karara ilişkin Kurul kararının bu şekilde gönderilmesi yeterli olup diğer yazışmalar Kurulunuzca arşivlenmektedir.
*Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı (BİHB) Başkanı