Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Balın onlarca türü bulunuyor

Halk arasında genellikle çam ve çiçek türlerinin bilinmesine karşın, Türkiye florasının zenginliği bal türlerine de yansıyor. Balın narenciyeden kevenine, ıhlamurdan kestanesine kadar onlarca türü bulunuyor.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-05-15 11:43:00

Balın onlarca türü bulunuyor


Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ulviye Kumova, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin koloni varlığı açısından dünya genelinde ikinci, bal üretiminde üçüncü sırada olduğunu söyledi.

Ülke genelinde yıllık ortalama 84 bin ton bal üretildiğini bildiren Prof. Dr. Kumova, üretimin büyük bölümünün ise yaylalarda organik olarak gerçekleştirildiğini belirtti.

Organik üretimin genellikle Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinde yoğunlaştığını ifade eden Kumova, ''Balda esas önemli olan ise bitki kaynağına göre sınıflandırılmasıdır'' dedi.

Halk arasında bilinen çam ve çiçek balına karşın flora zenginliği nedeniyle tadı ve aroması çok çeşitli bal türlerinin bulunduğunu belirten Kumova, şöyle konuştu:

''Elde edilen bitki kaynağına göre yonca, akasya, kestane, kekik, ıhlamur, narenciye, ayçiçeği, pamuk, püren gibi bal türleri var. Bunların başında Türkiye üretimine büyük katkısı olan ve Akdeniz Bölgesi'nde yoğunlaşan narenciye balı gelir. Narenciye ağaçları nisanda çiçeklenir, meyve kabuklarında eterik yağ vardır. Narenciye ağaçlarından gelen nektar akışı 3 hafta kadar sürer ve bol miktarda olur. Narenciye balının yüksek düzeyde kalsiyum fosfat ve demir fosfat içerdiği saptanmıştır. Bu tür açık sarı renkte ve akışkandır. Bir diğer tür ise Ege, İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin yüksek rakımlı yaylalarındaki kekiklerin özüyle üretilen kekik balı. Tadı biraz buruk olan bu türün astıma iyi geldiği bilinir.

Ayçiçeği ekiminin yoğun olduğu Trakya'da ise mayıs-haziran aylarında ayçiçeği balı üretilir. Karadeniz Bölgesi'nde kestane, Güneydoğu Anadolu'da pamuk balı, Rize'de de Türkiye açısından patenti alınmış 3 bin metre rakımdaki Anzer Yaylası'nda üretilen Anzer balı bulunur.''

-YONCA BALI ÖNDE-

Prof. Dr. Kumova, bu türlerin yanında tek bitki türlerinden elde edilen yüksek değerlerde satılabilen ıhlamur, akasya ballarının da bulunduğunu, bunların da sakinleştirici özelliği olduğunu kaydetti.

Petekli balların B kompleks vitaminleri açısından süzme bala oranla daha zengin olduğunu ifade eden Kumova, yüksek yaylalarda kültür bitkisi olarak ekimi yapılan yoncalardan elde edilen balın ise vitamin içeriği bakımından diğer çiçek ballarına göre önde geldiğini söyledi.

Kumova, ada çayı, kekik ve lavanta çiçeğinin C vitamini açısından daha zengin nektar salgıladığının belirlendiğini bildirdi.

-''BAL LÜKS OLMAMALI''-

Bal konusunda tüketicilerin bilinçli olmadığını ifade eden Kumova, ''Türkiye'de bal lüks bir gıda maddesi olarak değerlendiriliyor. Oysa herkes güne başlamadan 3 kaşık bal yemeli. Kahvaltıdan önce yenilen bu bal, kişiyi zinde tutar, enerji verir'' dedi.

Balın ''apiterapi'' denilen ve tıpta çoğu hastalığın tedavisinde de kullanılan özel bir gıda olduğunu söyleyen Kumova, şöyle konuştu:

''Balın tüketiminin artırılması için ise mutlaka bilinçlendirici yayınlar yapılmalı. Bal, vücut tarafından çabuk ve kolay bir şekilde özümlenir. Bal, kan şekeri düzeyini yükseltmek için en uygun gıdadır. Fiziksel ve zihinsel yorgunluğun çabuk giderilmesini sağlar. Balın gebelikte çocuk sağlığında, yaşlılıkta, karaciğer ve sarılıkta, dolaşım, kalp, solunum, hazım bozukluklarında, zehirlenme, tansiyon, damar böbrek ve salgı bezleri rahatsızlıklarında, astım sinüzit gibi birçok rahatsızlığın giderilmesinde büyük faydası bulunmaktadır. Balın göz kataraktlarını azalttığı, birçok kornea hastalığını iyileştirdiği bilinmektedir. Alkol zehirlenmesinin tedavisine yardımcı olan bal, karaciğeri de korur.''

Baldaki fruktoz ve glikoz miktarının önemli olduğuna dikkati çeken Kumova, glikoz miktarı arttıkça balın şekerleme ihtimalinin de artacağını söyledi.

Fruktoz oranı daha yüksek olan yonca, ahududu, elma ballarını tüketilmesini öneren Prof. Dr. Kumova, ''Bal kültürü geliştikçe, özünden elde edilen lezzeti de arar duruma geleceğiz'' dedi.

-ÜRETİCİLER DE DİKKAT ETMELİ-

Tüketiciler kadar üreticilerin de bilinçlenmesi gerektiğini söyleyen Kumova, üreticilerin hijyen kuralları kadar hasat kurallarına da dikkat etmesini önerdi.

Balın olgunlaşmadan hasat edilmemesi gerektiğini belirten Kumova, arıların getirdiği çiçek özlerinin petek gözlerinin kapatılmadan hasat edilmesinin balın sulu olmasına ve çabuk bozulmasına neden olacağını bildirdi.

Haber Ara