Fathi al-Maraghy* / TIMETURK
Mirhüseyin Musavi'nin 12 Haziran'daki cumhurbaşkanlığı seçimleri için adaylığını ilan etmesine siyasi çevreler ?İran'daki siyasi sistemi içine düşmek üzere olduğu çıkmazdan kurtarabilecek bir çaba? gözüyle bakıyor.
Musavi'nin seçimler için adaylığını ilan etmesi ilk kez tartışmalara sebep olmuyor. Önceki seçimlerde de Hatemi ve Ahmedinejad'a karşı yarışan Musavi, farklı siyasi kesimlerden aldığı desteğe rağmen oy kaybetmiş ve seçimlerde başarısızlığa uğramıştı.
İran'ın temel devrimci izinden çıktığı polemiğiyle yola çıkan Musavi, büyük hatalar yapmalarına rağmen önceki hükümetlerin İslami Devrimin prensiplerini tehlikeye atmadığını ancak şu anda varolan sistemin ise kabul edilemez olduğunu savunuyor.
Musavi, İran halkının yanlış istatikler ve ekonomik paketlerle aldatıldığını da iddia ediyor. İran'daki siyasi arenaya yakınen bakıldığındaysa Musavi'nin adaylığının aslında İran'daki siyasi tıkanıklığa bir çözüm önerisi olarak belirdiği açıkça görülebiliyor.
Ahmedinejad danışmanlarının tavsiyelerini dinlemeyi reddederek bakanlarını hızlı ve gelişigüzel bir şekilde gözden çıkarırken, kendi yasama yetkilerini de genişletti. Ekonomiyle ilgili kararlarda konuyla ilgili uzman fikirlerini dinlemeyi reddeden Ahmedinejad, cumhurbaşkanlığına gelmesinde etkili olan geleneksel muhâfazakarların söylemlerini dahi önemsemiyor.
Hal böyle iken İran'daki siyasi tıkanıklığın liderlikte bir yenilik olmaksızın giderilmesi imkansız görülüyor.
Ahmedinejad yarışta tek başına
Muhafazakarların son parlemanto seçimlerinden sonra artan eleştirileri gelecek seçimlerde Ahmedinejad'dan desteklerini çekmelerine neden oldu. Mehdi Karroubi ve partisinin reformcu destekçileri Milli İtimat'da aynı kararı alarak Ahmedinejad'dan desteklerini çekmeye karar verdiler.
Ne var ki demokratlığı ve açık sözlülüğüyle tanınan Karroubi Ahmedinejad'a veya onun savunduğu prensiplere hücum edenlerin düştüğü tuzağına düşmedi. Karroubi birçoğunun aksine İslamcı-Cumhuriyetçi veya Muhafızlar teorisini tartışanların polemiğine de girmedi.
Garip olan o ki, Muhafazakarların çoğu Hatemi'den nefret etmiyor. Ancak tüm bunlar, adaylığını ülkedeki baskılar nedeniyle açıkladığını söyleyen Muhammed Hatemi'ye umutlarını bağlayan liberal reformcuları memnun etmedi.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken, Musavi sessizce olayların Muhafazakarların Hatemi'nin adaylığını çekmemesi halinde Ahmedinejad'ı desteklemekle tehdit etme noktasına ulaşmasını bekledi.
Muhafazakarların Hatemi'nin adaylığına bu denli şiddetle karşı çıkmalarının temelinde ise onun İslami Cumhuriyetin prensiplerine inanmayan riyakar kişiler tarafından çevrelendiğini düşünmeleri yatıyor.
Muhafazakarlar, Reformcular iktidardayken İran'ın ne hale geldiğini asla unutmayacaklarını ve İran halkının kanlarıyla kazandıkları devrimin izinden ayrılmayacaklarını defalarca tekrarlıyor.
Hatemi ise geçmişteki hatalarını tekrar etmeyeceğini ve siyasi gündemini yeniden düzenlediğini açıklamıştı. Ancak bu açıklamaları Muhafazakarların fikirlerini değiştirmeye yetmedi.
İran'daki şaşırtıcı bir diğer gelişme ise Kayhan isimli Muhafazakar bir gazetenin Hatemi'yi uyararak cumhurbaşkanlığına adaylığını çekmemesi halinde suikaste kurban gidebileceğini yazması oldu. Gazetenin editörü Hüseyin Şeriatmadari, iddiayı, aşırı liberallerin Hatemi'yi bir basamak gibi kullanarak hükümete gelmeye çalıştıklarını söyleyerek savundu.
İran siyasi krizin eşiğinde
Gazetenin bu tehdidi yayınlamakla niyeti her ne olursa olsun verdiği mesaj açıktı; İran siyasi bir krizin eşiğinde sendeliyor.
Musavi'nin cumhurbaşkanlığı yarışına girmesi İslam Cumhuriyetini siyasi iflastan döndürebilecek belki son çare olabilir. Muhafazakarlar kazandıkları belediye, parlemanto ve cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki başarılarını, barışçıl bir siyasi oyun oynayarak kaybetmek istemiyor. Reformcu rakiplerinin şimdi her zamankinden güçlü ve tecrübeli olduğu da göz önüne alınırsa Muhafazakarlar bu yarışta tüm kozlarını sonuna kadar kullanacaklar. Gücün tek bir parti tarafından tekele alınması ise gittikçe gerginleşen durumu patlama noktasına getirebilir.
Musavi İran devrim ve prensiplerine karşı asıl tehdidin ülkede gelinen bu nokta olduğunu belirtiyor. İşte bu yüzden Hatemi'nin adaylıktan çekildiğini açıklamasıyla ülkede gelinen siyasi çıkmaza ve orta yol bulunamamasına tek çözüm Musavi'nin seçimlere katılma kararı gibi gözüküyor.
Siyasi tıkanıklık
Peki nasıl oldu da İran'daki sistem bu çıkmaza vardı? Bu soruya bir cevap verebilmek için geçmişe bir bakmak gerekiyor.
Kurulduğundan bu yana İran'daki sistemin ana teması hep yıkılmamak ve hayatta kalmak oldu. Bunda belki devrimin Sufi inanışa sahip liderinin, her sistemin günün birinde çökmesinin kaçınılmaz olduğu inancı yattı. Ancak devrimci lider, mutlak sonun uzatılması için sistemi oldukça güçlü kurmaya çabaladı ve birbirine bağlı çalışması gereken benzersiz bir yasama mekanizması kurdu.
Ayetullah Humeyni'nin kurduğu bu sistem dünyadaki en istikrarlı hükümetleri bile yıkabilecek iç ve dış sorunlarla karşı karşıya kalmasına rağmen ayakta kalmayı ve düzeni korumayı başardı.
İşte bu yüzden sistem işlevinde oldukça kuvvetli ancak İran'daki İslami sistemin dayalı olduğu teorideki çatlaklar tehlike sinyalleri veriyor. Teorideki bu sorun bir anda ortaya çıkmış değil ne var ki yıllardır biriken problemler artık görmezden gelinemeyecek hale geldiler.
Bu şartlar çerçevesinde Musavi'nin adaylığının, İran halkına Devrimin ilk yıllarındaki zorlukları ve ulusal birliği hatırlatan nostaljik bir değeri de var.
Devrimin ilk 17 yılı boyunca ulusun yeniden inşasıyla meşgul olan İranlıların sistemin felsefesini tartışmaya pek fırsatı olmamıştı ancak Reformcuların yükselişiyle sistemin felsefesi sorguya alındı ve pek çok kişi sistemin mutlâkiyetine kesin gözüyle bakmamaya başladı.
Reformcuların hükümete gelmesinde belki de en önemli faktör bu şüphelerin doğmuş olmasıydı.
İslamcılık mı Cumhuriyetçilik mi?
Sistemin felsefesiyle ilgili asıl problem, İran'ın siyasi literatüründe de geniş yeri olan, halkla hükümet arasındaki ilişkinin doğasının irdelenmesinin etrafında şekillendi.
Problemin belki de en önemli getirisi insanların konuyu daha açık ve korkmadan, daha önce kullanmaya cesaret edemedikleri terimleri kullanarak tartışabilmeleri oldu. Böylece bir çok İranlı sivil ve siyasi haklarının geri alınamayacak haklar mı yoksa beklenen İmam Mehdi gelinceye kadar Şiilere rehberlik etmekle sorumlu olan Ulema Meclisi tarafından verilmiş haklar olduğunu sorgulamaya başladı. İşte tam da bu ortamda liberaller siyasi arenada tekrar belirmeye başladı.
Eş zamanlı olarak İran siyasi arenasında belirmeye başlayan başka bir güç ise İran'daki İslami sistemin köşe taşlarından biri haline gelen Ulema Meclisi'nin vasilik pozisyonuydu, .
Bu teoriye göre siyasi haklar Veliyyi Fakih İmam tarafından verilmiş bir hediye olarak görülüyor ve onu seçilmiş değil kaderin belirlediği bir lider olarak öne çıkarıyordu. Böylece Veliyyi Fakih İmam tüm gücün kaynağı olarak İran'daki yerini almış oldu.
Tüm bu tartışmaların arasında Veliyyi Fakih İmam Ayetullah Hamanei sessiz kalarak iki taraf hakkında da bir görüş açıklamadı.
Ancak tartışmalara tepkisini, ünvanını Devrimin Rehberi'nden Rehberin Yüksek Makamının Sahibi şeklinde değiştirerek göstermiş oldu. Ünvanını değiştirdikten sonra artık Ayetullah Hamanei'ye ismi ile değil sahibi olduğu makamın ünvanı ile hitap edilebilecekti.
Sistemi ayakta tutmaktan sorumlu olan Veliyyi Fakih İmam Hamanei Muhafazakarlar ve Reformcular arasındaki uyuşmazlığı görmüş ve milli menfaatleri düşünerek iki taraf arasında tırmanan gerilimi azaltmak adına çözüm olarak Ahmedinejad'ı ortaya sürmüştü.
Geçmişi diriltmek
Ahmedinejad İran'da kitlelerin sempatisini sosyal adelet ve yenilikçi sloganlarını gündeme getirerek kazandı. Aşırı muhafazakar cumuhurbaşkanı, alt orta sınıfa daha iyi ekonomik imkanlar vaadetti. Reformcuların ekonomik başarısızlıklarıyla ezilmiş alt sınıfın gönlünü kazanmak için devrimci sloganlar yeterli oldu. Reformcularsa sadece entellüktel ve liberallerden destek buldu.
Ahmedinejad'a artı puan getiren diğer bir faktörde sıradan halka hiç birşey katmayan altyapı projesi ihalelerini iptal etmesiydi.
Tüm bunların yanı sıra Ahmedinejad'ın geleneksel Muhafızakarlarla olan ilişkilerinden bahsetmek ancak bundan da önce İranlıların geleneksel Muhafazarlara ve onların müttefikleri tüccarlara güvenmediklerini bildirmek gerekir.
Bütün bu faktörler Ahmedinejad'a İran'daki sistemi yeni bir döneme yöneltmek için tarihi bir fırsat vermişti. Ahmedinjad göreve gelince sonradan desteklerine gereksinim duymamak için geleneksel Muhafazakarların taleplerini ve fikirlerini tamamen görmezden geldi ancak sosyal ve ekonomik başarı sağlayamayınca bu amacı ters tepmiş oldu.
Eğer Kum'da Geleneksel Muhafazakarlara yaptığı ziyaret Ahmedinejad'ın aşırı dinci müttefikleri parlemanto seçimlerinde hezimete uğrayacaklardı. Ancak Ahmedinejad bu ziyarette siyasi oyunu kurallarıyla oynayarak onlarla gücü paylaşacağını vaat edince Ahmedinejad'a ikinci bir şans verildi.
Ahmedinjad seçimlerde Larijani, Ghulam Ali Haddad Adil ve Kalebaf'a işte bu ziyareti sebebiyle üstünlük sağlamıştı.
Fakat beklenilenin aksine Ahmedinejad başkanlığı süresince ne geleneksel Muhafazakarları ne de İran halkını memnun edebildi. İran halkının büyük bir kısmı Ahmedinejad'ın cumhurbaşkanlığını bırakmasını istiyor.
Ve tekrar görülüyor ki herşey tam da dört yıl önce bırakılan yere geri dönmüş ve İran sistemin devamı için Reformcular ve Muhafazakarlar arasında bir uzlaşma noktası bulma taslağıyla baş başa kalmış.
Bahsedilen tüm bu siyasi gerçekler ise İran'ı tehdit eden problemle baş edebilmek için geçmişi yeniden diriltebilecek bir liderliğe duyulan ihtiyacı gözler önüne seriyor.
*İran Siyaseti uzmanı