Abdulgaffar Aziz*
Pakistan, varlığını hedef alan tehlikeli meydan okumalar ve büyük tehditlerle karşı karşıya kalmaktadır. Bu ülkenin düşmanlarının büyük çoğunluğu ve bazı saf dostları, Pakistan'a ileride herkesi hatta kendilerini bile kayba uğratacağının farkında olmadıkları zararlar vermeye çalışıyor.
Pakistan'ın 2430 km'yi bulan ve Kuzey Sınır Eyaletiyle, Belucistan eyaletini kapsayan Afganistan sınırı, bazı büyük değişiklikler nedeniyle sıcak bölgelerden biri sayılmaktadır.
Sınır Eyaleti'nde içinde büyük farklılık gösterse ve herbiri farklı ilaca ihtiyaç duysa da 'Pakistan Talibanı' ismiyle silahlı bir grup ortaya çıktı.
Belucistan'da ise Doğu Pakistan'da (bugünkü Bagladeş) kindar fanatiklerin 70'lerin başında partizanlığını yaptığı gibi bölücü çekişmeler boy gösteriyor. Bu olayların gerçeği nedir? Bu olayları neler izleyecek? Pakistan'a ve genel olarak bölge ülkelerine etkisi ne olacak?
Sınır Eyaleti ve Pakistan Talibanı
Amerika'nın Afganistan'a saldırısından bu yana bu eyalet, özellikle de Afgan sınırına bitişik şerit, ''teröristleri'' destekleyip, Taliban ve El-Kaide liderlerini barındırmakla suçlanır oldu.
Suçlanmaya başladığından beri de ''Önemli Hedef'' adı altında Amerikan uçakları özellikle de pilotsuz uçaklar saldırılarını bu bölgeye yöneltir oldu. O kadar ki ölü sayısı 15 bini aştı. ''Önemli Hedef'' bahanesiyle bombalanmadık ne bir okul ne bir düğün töreni ne de bir başsağlığı töreni bırakıldı.
Bu bölgelerin insanları kendilerini yetimler gibi evsiz dayanaksız hissetti. Daha kötüsü, Pakistan Ordusu, ''teröristlerin'' izlenmesi ve cezalandırılmasında Amerikan kuvvetlerine -Pervez Müşerref'in Amerika ile imzaladığı yardımlaşma anlaşması gereği- katıldı. Bu anlaşma üzerine Pakistan, ''teröre karşı savaş'' diye isimlendirdiği hamlesinde Amerika'nın ilk ortağı olmuş oldu.
Bu arka planla bölge halkından Amerika, müttefiği Pakistan güçlerine ve kendi görüşlerine ters düşen herkese karşı savaşmak üzere silahlı bir grup ortaya çıktı. Burada şuna işaret etmek gerekir ki, Kuzey Sınır Eyaleti iki kısma ayrılmaktadır. Bunlardan ilki Kuzey Sınır Eyaleti hükümetine bağlı kısım, diğeri ise Fata ismi verilen bölgedir. Kabileler bölgesi olan bu kısım direk merkezi hükümet tarafından yönetilmektedir ve kendilerine eyalet hükümleri uygulanmamaktadır.
Kabileler bölgesi 7 aşirete ayrılmaktadır. Bu aşiretlerin isimleri ise şöyledir: Kuzey Veziristan, Güney Veziristan, Bajur, Hayber, Karam, Mohmand, Evrak Zii. Bu bölgelerin halkı, dünyadaki diğer kabilelerden pek farklılık göstermemektedir. Birçok örf ve adetleri aynıdır. En meşhurları ise: karar verme özgürlüğü, direnme gücü, kabile evlatlarıyla yardımlaşmak ve saldırganlardan intikam almaktır. Bu intikam alma duygusu sonraki nesillere de geçmektedir.
Silah, erkeklerin süsü, kabileler arasında caydırıcı denge vesilesi sayılmaktadır. Bu kabilelerin silahlıları, 1947 yılında Keşmir Eyaletinin 3'te birinin özgürleştirildiği savaşta yardımcı rol üstlenmişti. Afganistan sınırında olmaları nedeniyle Pakistan oraya silahlı güçlerini göndermek zorunda kalmadı. Kabileler Afganistan'da Sovyet güçlerin bulunduğu zamanda da bir güvenlik kaynağıydı.
Kabilelerin tüm bu etkin rolleri, Pervez Müşerref ve hükümetinin Amerikan güçlerine karşı yanlarında durmasına yardımcı olmadı. Bunun üzerine yerel liderlikler ve isimler altında çeşitli gruplar ortaya çıkmaya başladı. Tek bir varlık olmamalarına karşın sonunda kendilerine ''Pakistan Taliban Hareketi'' ismini verdiler.
Eyalette Boy Gösteren Başlıca Gruplar
Burada bu gruplardan en ünlülerine ve yönelimlerine değinmekte fayda olacaktır:
1- Güney Veziristan'dan Beytullah Mesud Grubu: Orada iki temel kabile bulunmaktadır. Bunlardan ilki bu gruba tabi Mehsud kabilesi. İkincisi de Vezir Kabilesi'dir. Bu iki kabile arasında tarihi bir rekabet bulunmaktadır.
2- Molla Nezir Grubu: Molla Nezir, Taliban'ın Veziristan'daki son lideridir. Kendisi Vezir kabilesine tabidir. Faaliyetlerinin büyük çoğunluğu Mehsud grubunun aksine, Pakistan güçlerini hedef almadan Amerikan güçlerine karşıdır. Mehsud Grubu, güvenlik güçlerine karşı birçok operasyon düzenlemiş ve Afganistan ve Pakistan güçlerine yönelik operasyonlarının Amerikan saldırıları sona erene kadar süreceğini ilan etmiştir.
3- Bajur Bölgesi'nden Molla Fakir Grubu: Bu grup, Amerikan saldırılarına karşı Molla Nezir grubu gibi savunma yapmayı istediğini açıkladı.
4- Molla Sufi Muhammed'in kızıyla evlenen Molla Fadlallah Grubu: Bu grubun kalesi Swat Bölgesi'dir. Ana çıkış gerekçesi bölgede şeriatı uygulama gayesidir. Bu da hükümetin direk nüfuzunu azaltır. Yani böylece Amerika'yla ittifak siyaseti otomatik olarak ortadan kalkmış olacaktır.
5- Molla Kend Bölgesi'ne tabi Sufi Muhammed Grubu: İsmi, 90'ların başında seçim ilkesini reddedip, şeriatın uygulanmasını istediğinde ünlenmişti. Bölgedeki İslami Cemaatin nüfuzunu azaltabileceği tahminiyle bazı hükümet kanatlarından destek gördü.
1994 yılında Benazir Butto hükümeti, kendisiyle şer'i mahkemeler kurma anlaşması imzaladı. Ancak bu karar uygulanmadı. 1998 yılında bu konu tekrar gündeme geldi. O zamanın hükümet başkanı Nevaz Şerif de mahkemelerin kurulması için bir anlaşma imzalamışsa da karar ancak geçici ve parça parça uygulama gördü.
11 Eylül hadiselerinden sonra Sufi Muhammed bölgeden 10 bin savaşçıyla Taliban güçlerini destekleyeceğini açıkladı. Gerçekten de sayıları hiç de az olmayan silahlılarla Afganistan topraklarına girdi.
Taliban rejimi düştükten sonra Sufi Muhammed Pakistan'a döndü. Orada tutuklandı. Hapishaneden ancak birkaç ay önce; yukarıda bahsi geçen gruplar ortaya çıktıktan sonra çıkarıldı ya da daha doğrusu çıkmayı kabul etti. Fadlallah Grubu ve hükümet arasında şer'i mahkemeler oluşturulması için son nefeslerini almakta olan bir anlaşma ?ileride sebeplerine değineceğiz- imzalanmasına aracılık yaptı.
6- Hayber Bölgesi'ndeki Mongol Bag Grubu: Temel mizacını Bareilawi ve Deobandi arasındaki farklar oluşturmaktadır. (Deobandi ve Bareilawi iki farklı okuldur) Deobandi hareketinden olanlar İmam Ebu Hanefi'ye tabidirler. Bareilawiler ise mezar ehlini yücelten sufilere yakındırlar. Taliban'ın büyük çoğunluğu Deobandi'ye tabidir.
7- Hango bölgesinde bir silahlı grup: Mizacı Sünni-Şii mezhep esasına dayanmaktadır.
8- Suç çetelerini kapsayan silahlı bir grup: Bu çeteler adam kaçırma, banka soyma, okulları yıkma gibi eylemlere kalkışıyorlar. Büyük kısmı dış güçler tarafından ya da muhalifleriyle veya hükümetle hesaplarını kapatmak isteyenler tarafından yönetiliyor. Bu grup, bölgedeki en tehlikeli silahlı grup sayılmaktadır. Bu unsurlardan bazıları çeşitli gruplara katıldı.
İşte bu Sınır Eyaleti'ndeki silahlı güçlerin kapsamlı haritasıdır. Görüldüğü gibi bu grupların farklı istekleri, hırsları ve bağlantıları bulunmaktadır. Buna karşın hepsi birden ?Pakistan Talibanı? ismi altında zikredilmektedir. Gerek Amerikan güçleri gerek de Afganistan'da onlarca büro ve konsolosluklar açmış bulunan Hindistan istihbaratı tarafından bile gerçekleştirilmiş olsa tüm operasyonlardan Pakistan Talibanı sorumlu tutulmaktadır.
Buna, iki ay kadar önce meydana gelen ve 100'lerce sivilin kurban gittiği Cemrud Camisi patlamasını örnek verebiliriz. Cuma namazı esnasında gerçekleşen bu patlamanın suçu Taliban'ın üzerine atıldı. Bilinen silahlı grup liderleri bir operasyon düzenledikleri zaman daima bu operasyonu üstleniyor olsalar da bu cami patlamasıyla ilgileri olmadığını açıkladı. Bölge halkı ise patlamanın olduğu vakitte o mahalde pilotsuz uçak sesleri duyduklarını söyledi.
Grupları Ortak Noktaları
Eğer bu silahlı grupların çoğunluğu arasındaki ortak kısımlara bakacak olursak bu noktaları şöyle sıralayabiliriz:
A- Hepsi de (sadece komşu ülkeler tarafından güdülen hariç) ulusal unsur olup hiçbir ayırımcı çekişmeyi kabul etmemektedir. Bu ulusal yönün güçlendirilip sonunda tüm bu grupların yüksek ulusal çıkarların korunmasında ortak savunma operasyonlarına katılmaları mümkündür.
B- Tüm bu gruplar, Amerika'nın Afganistan'ı işgaline ve Pakistan Hükümeti'nin Amerikan baskılarına boyun eğmesine karşı çıkmaktadır.
C- Hepsi de silahlı ve inatçı birer unsurdur. Kendilerine karşı silah ve şiddet kullanılması ancak şiddeti ve kan dökülmesini artırıp kabilede gareze ve intikam duygularının doğmasına yol açar.
Bu üç verinin kullanılması bölgede şiddet dalgalarının sona erdirilebilmesi için sağlam bir zemin oluşturabilir. Yakın uzak herkes bu yolda birçok deneme yapıldığını, Loya Jirga ismiyle (Büyük Şura Heyeti) onlarca müzakere düzenlendiğini bilmektedir.
Ümitsiz Müzakereler Süreci
Bu müzakerelerin bazıları sonucunda hükümet ve silahlılar arasında anlaşmalar yapıldı. Ancak ne garip ki bu anlaşmaların tümü daha uygulanmadan toz olup uçtu. Amerikan yönetimi tarafından eleştirildi. Sonra da Amerikan güçleri ya da bazı meçhul unsurlar bölgeye baskın ya da silahlı saldırı düzenlediklerinde anlaşmanın bentleri daha uygulamaya konmadan ya da tamamlanmadan sadece kağıt üzerinde mürekkep olarak kaldı.
Taraflardan birinin uygulamada yavaş davrandığı bazı zamanlarda ise bölge, yeni kanlı çatışma dalgalarına yol açan askeri gelişmeler gördü. Bunların sonuncusu da Swat'ta yaşandı. Güvenlik koşullarındaki çöküş fırtınalı müzakere turlarının başlamasına yol açtı. Sufi Muhammed bu müzakerelerde aracı olacağını açıkladı.
Sonra bir anlaşma imzalandı ve bu anlaşmaya ?sadece şer'i makhemelerin kuruluşunu içerse de- 'Şeriatın uygulanması için Swat Anlaşması' ismi verildi. Böylece bölgeye istikrar ve güvenlik geri geldi. Ancak Amerikan yönetimi basın borularını üfürmeye başladı ve anlaşmayı silahlıların önünde boyun eğmek olarak nitelendiren, Pakistan hükümetini başkenti ele geçirmek üzere olan silahlıları ve Pakistan ile nükleer silahına karşı gerçek bir tehlikeye dönüşen Pakistan Talibanı'nı kontrol altına almakta başarısız kalmakla suçlayan resmi açıklamalarını yağdırdı.
Bunun ardından Zerdari hükümetiyle bölge hükümetinin anlaşmanın son bendi olan Şer'i temyiz mahkemesi kurulması ve Taliban'la danışmalı olarak hakimlerinin atanması maddesini uygulamayı durdurduklarını gördük. Aynı zamanda bazı silahlı unsurlar Swat'a komşu bölgelere ilerledi. Bu durum da Pakistan Ordusu ve Taliban arasında şiddetli çatışmaların meydana gelmesine yol açtı. Başka bir deyişle Swat Anlaşması son nefeslerini verdi. Pakistan Ordusu ve Taliban silahlıları; iki tarafın evlatları da bu yangına yakalandı. Sufi Muhammed'in oğullarından biri de bu çatışmalarda öldü.
Tabi tüm bu olaylar olurken başkan Zerdari, ikizi Hamid Karzai ile beraber Washington'a ilk gezisindeydi. Obama yönetimi Pakistan Talibanı'na karşı düzenlenen operasyonları memnuniyetle karşıladı. Anlaşmanın havaya uçmasından ötürü de rahatladığını dile getirdi.
Burada büyük bir soru ortaya çıkıyor: Amerikan güçleri bölgeye geldiğinden beri Pakistan'ın içine düşürüldüğü bu şiddet ve şiddet karşıtı kısır döngüsünden faydalanan kim? Bölge sakinlerinden yüzbinlercesi (yaklaşık 800 bin) evlerinden göçtü. İki taraftan binlercesi öldü. Hakikatte bu ikisi, bir tarafı oluşturmaktadır; o da Pakistan tarafıdır.
Belucistan Kaynıyor
Sınır Eyaleti'nde bu üzücü ve hızla gelişen olaylar görülürken Belucistan'da da bir kaynama yaşanıyor. Silahlı milliyetçi partiler, Pakistan'dan ayrılıp, bağımsız olma çağrıları yapmaya başladı. Bu partilerin bazıları Afganistan'ın başkenti Kabil'de bazıları da Belucistan'ın bazı bölgelerinde bulunan liderleri hürriyete ulaşmak için Hindistan ve Washington'daki dostlarından destek gördüklerini açıkça söyledi.
Hindistan gazeteleri onlarca makale ve Hintli düşünürlerle yapılan ropörtajları yayınlayıp ''hasat vaktinin gelmesi''nden duydukları sevinci ortaya koymaktadır. Amerikan gazeteler de bu tür yazıları överek sadece Belucistan'ın Pakistan'dan ayrılmasını değil aynı zamanda Körfez'de mezheplere ve ırklara dayanan yeni devletçiklerin kurulmasını da içeren yeni bir Ortadoğu haritasının çizilmesinin zorunlu olduğu çağrısında bulunmaktadır. Bu, tehlikeli ve Belucistan'ı bir patlamaya sürükleyecek türden, dikkatlice düşünülmesi gereken bir durumdur. Aynı şekilde acil olarak ortak bölgesel bir stratejinin ortaya konmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
*Abdulgaffar Aziz: Pakistanlı yazar ve siyasetçi.
Bu makale Defne Bayrak tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.