Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Ergenekon'da 'Gizli Tanık' skandalı

Ergenekon davası kapsamında gizli tanık olarak ifade veren kişilerin hiç de gizli olmadıkları ortaya çıktı. Savcı, ifadelerine aldığı gizli tanıkları adeta deşifre etmiş.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-05-11 15:05:00

Ergenekon'da 'Gizli Tanık' skandalı

Adem Demir-Murat Yalnız / Newsweek Türkiye

Ergenekon'un 'gizli tanıkları' tehlikede. İddianamelerin ek klasörlerinde hem parmak izleri var hem de detaylı tarifleri yapılıyor. Üstelik bunu yapan ise onları korumakla görevli olan savcılık makamı ile emniyet.

Kıskaç, Aydos, Hisar, Akdeniz, Selçuk, Poyraz, Galip, Deniz, Dilovası ve diğerleri. Bunlar Ergenekon'un 'Gizlik Tanıkları'nın kod isimleri. İfadeleri binlerce sayfalık iddianamenin temelini oluşturdu. Ergenekon davasının ilk iddianamesinde 12, ikinci iddianamesinde ise 16 kişinin ifadesine yer verildi. Susurluk Kazasında ölen Abdullah Çatlı'nın sopalarla dövülerek öldürülmesinden tutun da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'e suikast düzenlenmesine kadar pek çok iddia onlar tarafından gündeme getirildi.
Hem PKK'nın hem Hizbullah'ın hem de mafya çetelerinin Ergenekon'la ilgisi olduğunu onlar söylüyorlar. Tabi bu açıklamalarını kimlikleri gizli kalmak şartıyla dile getirdiler. Ancak, devletin onların kimliklerini ne kadar izlemediği ortaya çıktı. Bu da bizatihi, davanın savcıları tarafından açıklanmış durumda. Ergenekon'ün ikinci iddianamesinin ek klasörlerinde yer alan bilgiler, devletin 'gizli tanıkları' pek de iyi gizleyemediği ortaya çıktı. İkinci iddianamenin ek klasörün 237. numaralı dosyada yer alan ifadelerde gizli tanıklar ayrıntılı olarak tarif ediliyor. Kimin polis, kimin asker, kimin PKK itirafçısı ve kimin mafya içinde yer aldığı ve kimlerle iş yaptığı ayan beyan yazılıyor. Ayrıca Kıskaç, Aydos, Akdeniz ve Yavuz gibi gizli tanıkların akrabalarına ait dükkânlar ve iş yerlerinin hangi sokaklarda yer aldığı bile ifadelerde yer alıyor. Bunların yanı sıra bizatihi Zekeriya Öz tarafından ifadeleri alınan 4 gizli tanığın parmak izleri de ek klasörlerde yer alıyor. Üstelik bu ek klasörler davanın sanıkları, sanık yakınları ve avukatlarına dağıtıldı. Bunlar aracılığıyla da pek çok kişiye dağıtıldığı tahmin ediliyor.

Ergenekon davasının gizli tanıklarını bekleyen açık tehlike

Kod Adı: Kıskaç

İddiası: ?Abdullah Çatlı 1996?daki Susurluk kazası sırasında ölmedi, Antalya

Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele?de (JİTEM) görevli Başçavuş Hakan

tarafından odunla dövülerek öldürüldü. Veli Küçük (Ergenekon sanığı emekli

tuğgeneral) ile bağlantılı subaylar terör örgütlerine bitirici operasyonlar

yapmayarak adeta rahat bir şekilde örgütlenmelerine göz yumdu.? 

Kod Adı: Aydos

İddiası: ?2003 yılında emekli tuğgeneral Veli Küçük, Susurluk iddianamesini yazan

dönemin İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcısı Aykut Cengiz Engin?e (halen İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı) suikast düzenlememi istedi.? 

Kod Adı: Hisar

İddiası: ?Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, (okuduğu bir şiir nedeniyle aldığı) hapis cezasından dolayı 1999?da Kırklareli Pınarhisar Cezaevi?nde yattığı dönemde bu cezaevine tayinleri çıkan Remzi ve Fadıl adlı iki gardiyan Erdoğan?ı öldürmek için görevlendirildi ama son anda bu plandan vazgeçildi.?

Ve diğerleri; Akdeniz, Yavuz, Kafkasya, Selçuk, Poyraz, Boyabat, Deniz, Dilovası, İsmet, Yüksel, Ahmet, Galip, B, 17, 15, 9, 6? Yaklaşık bir yıldır süren, ek klasörleri 100 bin sayfayı aşan Ergenekon davası iddianamelerinin önemli bir bölümüne kaynaklık eden ve Türkiye?yi sarsan kimi iddiaları dile getiren 20?ye yakın gizli tanıktan bazıları. Polise veya savcılara verdikleri ifadeler, Ergenekon?un birinci iddianamesinin 391?inci klasöründe, ikinci iddianamesinin 237?inci klasöründe kayıtlı. Ergenekon soruşturmasıyla ilgili, mahkemenin aldığı ?gizlilik? kararına rağmen, gizli tanıkların ifadelerinin yer aldığı belgeler elden ele dolaşıyor. Haliyle, kim oldukları da, güvenilirlikleri de kamuoyunda tartışma konusu. Hukukçular gizli tanık uygulamasını adil yargılanma hakkı ilkesine uyup uymadığı üzerinden tartışırken; Mart ayında bir helikopter kazasında hayatını kaybeden Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve Van eski Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya gibi isimlerin Ergenekon?da gizli tanık olduğu iddialarının gündeme gelmesi de merakı iyiden iyiye arttırıyor. (Sarıkaya, 2005?te Hakkari Şemdinli?de Umut Kitapevi?nin bombalanmasıyla ilgili iddianamede dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt?ı suçlamış, ancak mesleki ilkelere uygun hareket etmediği gerekçesiyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından 2006?da meslekten ihraç edilmişti).

Son olarak, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, basınla 29 Nisan?daki buluşmasında konuyu gündeme taşıdı. ?Gizli tanık kimdir? Ne kadar güvenilir? İddianamelerde bazı olayların sadece gizli tanık ve itirafçılara dayanmış olması bir noktada düşündürüyor? diyerek uygulanan yöntemi ve iddiaların kamuoyuna sızmasını eleştirdi. Elbette Başbuğ?un amacı, masumiyet karinesine uyulmadığına vurgu yapmaktı. Zira ?Kim? diye sorduğu gizli tanığın soruşturmadaki kod adı Galip?ti ve artık hiç de gizli sayılmazdı. Başbuğ?un konuşmasından önce kimliği deşifre olmuş, kamuoyuna yansımıştı. Üstelik yine kendisine dava kapsamında gizli tanık sıfatı veren savcıların uyguladığı yöntemler sebebiyle. Galip?in başına geleni, diğer gizli tanıklar da her an yaşayabilir. Artık ortalığa saçılmış ek klasörler dikkatli incelendiğinde, Ergenekon?un gizli tanıklarının aslında savcılık tarafından o kadar da gizlenemedikleri göze çarpıyor. Çünkü ek klasörlerde, gizli tanıkların kim olduklarını rahatlıkla açık edecek ya da onlara ulaşılmasına sebep olabilecek kişisel ayrıntılar, parmak izleri, ifadelerini alan polislerin isim ve sicil numaraları kayıtlı. Bu durum, gizli tanıkların can güvenliğini riske ettiği gibi, Ergenekon soruşturmasıyla Türkiye?de ilk kez bu kadar yoğun uygulanan gizli tanık uygulamasını ve çiçeği burnunda Tanık Koruma Yasası?nı daha başında bitirebilir. Eski Cumhuriyet Savcısı Gültekin Avcı da ortada ciddi bir güvenlik hatası olduğunu doğruluyor: ?Ergenekon?da her bir dalga, bir sonraki için pek çok işaret barındırıyor. Gizli tanıklar ifşa edilerek hem yeni dalgalar riske ediliyor, hem de bundan sonra gizli tanık bulma ihtimali. Gizli tanıklar bu davanın canlılık mecralarından biri ve güvenliklerine yönelik bir endişe içerisine sokulmamalılar.?

Ergenekon?un birinci iddianamesinde ve gizli tanıkların ek klasörlerdeki ifade tutanaklarında, ?gizli tanıkların kimlik bilgilerinin Cumhuriyet Başsavcılığı?nda mühürlü zarf içerisinde kasada saklandığı? belirtiliyor. Ergenekon davasına yetiştirilmek için 2007 sonunda Türkiye Büyük Millet Meclisi?nde hızla kabul edilen Tanık Koruma Yasası da, gizli tanıkların can güvenliklerinin daha soruşturma aşamasından başlayarak korunmasını ve kimliklerinin değiştirilip yeni bir hayata başlamalarının sağlanmasını öngörüyor. Yasa, dava esnasında mahkeme başkanı dahil, dolaylı yoldan da olsa tanığın kimliğini ele verebilecek sorulara ilişkin bile belli kısıtlamalar getiriyor. Ancak burası Türkiye ve çoğu zaman evdeki hesap çarşıya uymuyor. Gizli tanıkların kimliklerinin değiştirilmesi bir yana, hâlihazırda devam eden dava ve soruşturmada bile mevcut kimliklerinin korunmasına fazlaca özen gösterildiği söylenemez. PKK?ya ve Uğur Mumcu?nun öldürülmesine ilişkin çarpıcı iddialarda bulunan gizli tanık Galip?in ismi (H.B.) mahkemeye gönderilen ek klasörlerde açıkça yer alınca, kimliği de ortaya çıkmıştı. Bir dönem PKK?nın üst düzey yöneticilerinden biriydi. İfadesi de halen yattığı cezaevinde alınmıştı. Yine bu yılın Ocak ayında, Taraf gazetesinde gündeme getirilen iddiaya göre davanın gizli tanıklarından biri İstanbul Aksaray?da bir minibüsten üstüne ateş açılarak öldürülmek istenmişti.

Başka gizli tanıklar da önümüzdeki günlerde benzer tehlikelerle karşılaşabilir. Ergenekon davasında İşçi Partisi ile Doç. Dr. Ümit Sayın?ın avukatlığını yapan Mehmet Nuri Aytekin, gizli tanıklarla ilgili ayrıntılı bilgilerin yer aldığı ve gizli olması gereken bu belgelerin pek çok insanın elinde olduğunu söylüyor: ?İddianame ve klasörlere artık internet ortamında bile ulaşılıyor. Gizli tanıkların kolay deşifre olmasından savcılık makamı mesul olacaktır?. Özellikle ek klasörlerde, kimi gizli tanıklara dair öyle ayrıntılar var ki, -hele de onları tanıyabilecekler açısından- adeta robot resimleri çiziliyor. Örneğin gizli tanık Aydos, ifade metninde, 1993?te öldürülen ?JİTEM?ci Binbaşı Cem Ersever?e bilgi vermek için dükkânımızın üst caddesinde bulunan Sobacılar Çarşısı Caddesi ve Devran Pastanesi?nde görüşürdük? diyor. Aydos?un Doğanlı Köyü ve Malifiti aşireti reisi Musa Kurga?nın oğlu Fesih ile arkadaş olduğunu, babasının işleri yüzünden evini satıp İzmir Yeşilyurt?a yerleştiğini, 1996 yılında hırsızlık suçundan cezaevine girdiğini, askerliğini Antalya 3. Piyade Er Eğitim Tugayı?nda yaptığını, 23 Temmuz 2000-26 Haziran 2001 tarihleri arasında bu defa gasp suçuyla yeniden cezaevinde yattığını, çıktıktan sonra İstanbul Gaziosmanpaşa?daki MASS Plaza?da bulunan Sultan Restaurant?a ortak olduğunu da ifade tutanaklarından öğreniyoruz. Belgede, Aydos?un parmak izinin yanı sıra ifadesini alan Terörle Mücadele polislerinin sicil numaraları da açıkça görülüyor.

Diğer gizli tanıklar için de durum farklı değil. Bir başka örnek daha vermek gerekirse, ?Kıskaç? kod adlı gizli tanığın ifade metninde de parmak izi ve polislerin sicil numaraları kayıtlı. Kıskaç ile ilgili diğer aleni bilgiler ise; Koçgiri olarak anılan bir bölgede doğduğu (Sivas-Erzincan sınırında Koçgiri Aşireti?nin yaşadığı köylerden oluşan bölge), DHKP-C yöneticilerinden Hasan Yıldız ile aynı köyden ve Alevi-Kürt olduğu, 1993 Mayıs?ına kadar JİTEM için çalıştığı, askerliğini 1994 yılında Elazığ Jandarma Komando Taburu?nda tamamladığı ve tabur komutanının postası olduğu, eniştesinin Bahçelievler Ömür Sokak?ta işlettiği Doğan Kafe?de garsonluk yaptığı ve Veli Küçük?ün Kocaeli İl Jandarma Alay Komutanlığı yaptığı dönemde Sapanca-Hendek-Düzce üçgeninde faili meçhul cinayetlerde öldürülen Behçet Cantürk ile Enis Karaduman?ın bu kafeye gelip gittikleri yönünde?

Gizli tanıkların çoğunun devlet görevlisi, bir dönem devlet adına çalışmış ya da sabıkalı oldukları düşünüldüğünde -ki birinin halen polislik yaptığı, başka birinin PKK itirafçısı olduğu kendi ifadelerinden hemen anlaşılıyor- parmak izlerinin alınmış olmasının ve kişisel bilgilerinin ek klasörlerde yer almasının vahameti daha da belirginleşiyor. Güç savaşlarının yaşandığı, ele geçirilen krokilerle yapılan kazılarda toprak altından cephaneliklerin çıktığı, bazı muvazzaf subayların sanık olduğu, emekli orgenerallere darbeye teşebbüs ve cinayet suçlamalarının yöneltildiği, eski veya halen görevli özel harekâtçı polislerin tutuklandığı, Türk Silahlı Kuvvetleri?nden Milli İstihbarat Teşkilatı?na ve polis teşkilatına resmi güvenlik kurumlarının PKK?dan Hizbullah?a birçok örgütün adının karıştığı bir dava bahis konusu olan. ?Parmak izleri ve özel bilgiler dışarıya sızdıysa, Emniyet ve Genelkurmay kayıtlarından kimlik bilgileri ele geçirilebilir. Madem tanıklardan bu bilgiler alındı, ya çok iyi saklanmalıydı ya da belgelerde üstleri karalanmalıydı. Bu bilgiler davanın avukatlarında bile olmamalıydı? diyor Avcı. Gerçi tüm parmakların izleri birbirlerinden farklı ve ek klasörlerde kimi gizli tanıkların sol başparmak, kimilerinin sağ başparmak izi alınmış. Ancak Ankara Üniversitesi?nden Adli Tıp uzmanı Prof. Dr. Hamit Hancı?ya göre bu çok fark etmiyor: ?Kişi, daha önce bir soruşturma yaşamışsa ya da sorgulanmışsa tüm parmak izleri alınmıştır? diyor. Hatta Hancı?ya göre bir kişinin parmak izinden kimliğine ulaşılması için daha basiti bile yeterli: Örneğin hayatlarının herhangi bir döneminde, pasaport veya bir tapu meselesi için devlet dairelerinde parmak basmış olmaları.

Türkiye?nin en önemli davası, muhaliflerince, gizlilik ilkesi ve masumiyet karinesi hiçe sayıldığı gerekçesiyle başladığı günden beri eleştiriliyor. İhmal edilen gizlilik ilkesi, sadece gizli tanıkları değil davanın geleceğini de zorluyor olabilir.

SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara