Dolar

34,8955

Euro

36,5963

Altın

3.011,09

Bist

10.058,63

Helal ekonomik sistem modeli

Eylül 2008?de başlayan kapitalist ve liberal dünyanın finansal krizi, bize bir gerçeği gösterdi. Bu küresel kriz değil, kapitalizmin yapısal krizidir.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-05-04 01:10:00

Helal ekonomik sistem modeli

Helal Ekonomik Sistemin Sosyal, Siyasî ve Stratejik İmkânı

 

Mehmet Çelen*

 

I. Tanımlar:

Helal ekonomik sistemin kendine özgü temel esasları mevcuttur. Bu sisteme, İslâm?ın iktisat nizamı da denir. Yüce Allah tarafından peygamberler aracılığıyla insanlığa gönderilen tek din olan İslâm, fert ve toplumların tabiatına ve karakterine uygun esaslar va?z etmiş ve iktisadın her alanıyla ilgili hükümler ortaya koymuştur.

İktisat, sözlük itibariyle ?övülen ve yerilen, adalet ve zulmün arasında kalan şey, yakın ve uzağın arasında olan?(1) ne ifrat ne tefrite dalmaksızın orta yolda olmak(2) ve ?tasarruf, tutum, mutedil olma?(3) anlamına gelir. Bunun aslı olan ?kasd? kelimesi, ?yol dosdoğru olmak, istikamet üzere bulunmak?(4) anlamını ifade eder. Böylece ?ne israfa kaçarak ne de cimriliğe düşerek harcanması gereken yerde harcamaktır? diyebiliriz.

İktisat terim olarak: ?İnsanların çeşitli mallar üretmek ve bu malları bugün veya gelecek bir zamanda topluluk içinde yer alan gruplar veya fertler arasında paylaştırmak için üretim kaynaklarının kullanım işidir.?(5) Ya da ?Üretim, tüketim ve mallar ile ilgili konuyu çeşitli yönlerden inceleyen ilim dalıdır.?(6) Bu haliyle iktisat ilmi, ekonomi ilmi adı verilir.

İktisadî, ?daha elverişli, daha uygun, daha kârlı? anlamına gelir.

Helal ise, Arapça bir kelime olarak bağı çözmektir, mecâz olarak ?izin verilmiş, müsaade edilmiş, yasaklanmamış, serbest ve meşru?(7) olan her şeydir. Yasaklayanın, yasağı çözerek serbest bırakması, haramdan çıkarması, ortadan kaldırmasıdır.(8)

Terim olarak ise, ?Allah?ın ve Resûlü?nün haram kılmadığı ve çirkin bulmadığı, yapılması serbest olan işlerdir.?(9)

Kur?ân?ı Kerim?de, ?Bugün size iyi ve temiz şeyler helal kılındı. Kendilerine Kitap verilenlerin yiyecekleri size helaldir, sizin yiyecekleriniz de onlara helaldir.? ( 10)

            ?Kazandığınız şeylerden helal ve iyi olan şeylerden yiyiniz ve Allah?tan sakınınız. Şüphesiz Allah, çokça bağışlayan, çokça rahmet edendir.?(11)

?Ey İman edenler! Allah?ın size helal kıldığı temiz şeyleri haram kılmayın ve sınırı aşmayın. Şüphesiz ki Allah, haddi aşanları sevmez. Allah?ın size rızık olarak verdiği şeylerin helal ve iyi olanından yiyiniz. Kendisine iman ettiğiniz Allah?tan sakınınız.?(12)

Resûlullah (s.a.v.)?ın hadis-i şeriflerinde de şöyle ifade edilmiştir: ?Müslüman bir kişinin malını, onun gönül rızası olmaksızın (almak) helâl olmaz.?(13) (Lâ yahıllu)

 

Nu?man b. Beşir (r.a.)?den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.)?ın şöyle demiştir: ?Helal apaçık bellidir, haram da apaçık bellidir. Bu ikisi arasında şüpheli şeyler vardır ki, insanların çoğu onları bilmezler. Her kim şüpheli şeylerden korunursa, dinini ve ırzu şerefini korumuş olur. Kim de bu şüpheli şeylere yönelirse, haram ve yasaklanmış şeylere düşebilir. Nitekim sınırları olan koruluğun çevresinde hayvanlarını otlatan bir çobanın, koruluğu geçmesi ihtimali çoktur. Dikkat edin! Her hükümdarın bir koruluğu vardır. Dikkat edin! Allah?ın koruluğu da haramlarıdır. Dikkat edin! Bedende bir et parçası vardır ki, o iyi olursa bütün vücut iyi olur. O bozulursa, bütün vücut bozulur. İşte o kalptir.?(14)

Helal kavramı, âyetlerde ve hadislerde görüldüğü üzere haramın zıt anlamlısı olarak kullanılmıştır.

Haram da, ?Kitap ve sahih sünnette yapılmaması kesin ve bağlayıcı tarzda istenilen bir fiildir.?(15)

Mekrûh, yapılmaması, yapılmasından daha iyi olan davranıştır.

-1-

Meşbûh, şüpheli olan, hakkında kesin ve muhkem hüküm bulunmayan şeylerdir.

 

II. Helal Ekonomik Sistemin Esasları:

 

Helal Ekonomik Sistem, batı bloklu kapitalist ekonomik sistem ile doğu bloklu Marksist/sosyalist ekonomik sistemin ve bütün beşeri sistemlerin biricik alternatifidir. Hıristiyanlığın dünya hayatından uzaklaştıran mistik anlayışından, Budizm, Maniheizm, Brahmanizm gibi Asya dinlerinde olduğu gibi sadece ruhu yücelten felsefelerden, Yahudiliğin kavmiyetçi temelinden uzak bir şekilde bağımsız olarak kendi esaslarını ortaya koymuştur.

Bu esasları şöyle sıralayabiliriz:

 

a-      Helal ekonomik sistem, her şeyden önce ilâhîdir.

 

Bu sistemin esasları; insanları, yeri ve gökleri, kâinatı yoktan var eden Allah tarafından koyulmuştur. Bütün peygamberler, bu sistemin uygulayıcıları ve örnek modelleridir. İlâhî kitaplar, yasaları belirleyen ve referans alınan yazılı belgelerdir.

 

b-      Helal ekonomik sistem, âhirete inanır, dünyacı/seküler değildir.

 

Her fert, her toplum, toplumun temsilcisi olan her iktidar, yaptıklarının tamamından sorumludur. Bu sorumluluk, dünyada olduğu gibi âhirette de olacak, herkes, her müessese ve yönetim yaptıklarından dolayı hesaba çekilecektir. Âhiret inancı olduğundan, maddeyi ve dünyalıkları baş tacı edinmez, onlara emanet gözüyle bakar. Madde ve mâna, ikisi birlikte yürür.

İbn Haldun bu durumu şöyle ifade ediyor: ?Şârî (din/kanun koyucu: Allah) bütün dünyayı ve onun malını, bütün hâl ve durumun âhiret için bir vasıta, bir basamak olarak telakki eder. Vasıta bulunmadığı takdirde hedefe ulaşmak imkânsızdır??(16)

 

c-      Bu sistem, karşılıklı risk esası üzerine çalışan bir modeldir. (17)

 

İslâm şirketler hukuku, karşılıklı risk esasına dayanır. Bir tarafın mutlak kârı ya da diğer ta rafın mutlak zararı söz konusu değildir. Bütün ticarî ve ekonomik işlerde kâr-zararı esasını dikkate alır. Bundan dolayı, tek taraflı risk esasına dayalı ticarî faaliyetler yasaklanmıştır.

Resûlulullah (s.a.v.), henüz olgunlaşma görülmeden bir tarladaki veya bahçedeki mahsulün önceden satışını yasaklamıştır.

Yine, satış akdi gerçekleşmeden tesellüm edilmeyen bir malın başkasına satılmasını uygun görmemiş ve yasaklamıştır.(18) Satıcı, müşterinin aldığı herhangi bir gıda maddesinin teslim alınmadan ve nakledilmeden başkasına satması, parayı para ile satmak demektir. Böylece müşterinin malının ertelenmesi söz konusudur. Ayrıca denizdeki balığın, havadaki kuşun satılması da, bu kabildendir.

 

d- Bu sistemde, helal ürünlerin yenilmesi, içilmesi ve kullanılması emredilmiş, haram ürünlerin tamamı yasaklanmıştır.

 

Helal, dinen uygun görülen, temiz, hoş, zararsız ve sağlıklı ürünleri kapsamına alır. Helal ürünleri kullanmak ve onlara yönelmek ibadet kabul edilmiştir.

Haram ise, dinen uygun görülmeyen, pis, insan fıtratına çirkin görünen, zararlı ve sağlıksız ürünleri kapsamına alır. İslâm toplumunda, bunların hepsinin yenilmesi, içilmesi, kullanılması, satılması, alınması, kısaca üretim ve tüketimi yasaklanmıştır.

 

Mekrûh ve meşbûh ürünler, şüpheli sayılmış, her Müslüman?a onlardan kaçınılması tavsiye edilmiştir. Şüpheli şeylerden kaçınmak takva olarak nitelendirilmiştir.

 

e- Sosyal dayanışma ve dengeyi sağlayan zekât, farz kılınmıştır.

 

Zekât, zenginden alınıp yoksullara dağıtılan bir dayanışma ve yardımlaşma esasıdır.

Yüce Allah, bu konuda şöyle buyurmuştur:

?Allah?ın sana verdiği maldan harcayarak âhiret yurdunu ara.?(19)

?Onlar (o müminler ki), eğer kendilerine yeryüzünde bir mevki verirsek, dosdoğru namaz kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder ve kötülükten vazgeçirmeğe çalışırlar.?(20)

?Sadakalar, -Allah?tan bir farz olarak- sadece fakirler, ihtiyaç sahipleri, (zekât) işinde görevli olanlar, kalpleri ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Allah yolunda ve yolda kalmış(lar) içindir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.?(21)

Allah, sosyal dayanışmayı sağlamayan, fakirlerin, borçluların, kölelerin ve düşkünlerin ihtiyaçlarını karşılamayan ve serveti belli ellerde toplayanları tehdit etmiş, şiddetli azabına müstahak kılmıştır.

?Altını ve gümüşü biriktirip de, onları Allah uğrunda infak etmeyenlere acıklı bir azabı müjdele!?(22)

Zekât sayesinde zenginle fakir arasındaki uçurum ortadan kaldırılmış, yoksulluk ve sefalet hafifletilmiş, geliri az olan insanların seviyesi yükseltilmiştir. Fakirlerin servet sahiplerinden nefret edeceği ve düşman olacağı, zenginlerin de fakirlerden iğreti duyacağı bir ortam yok edilmiştir.

 

f- Toplumdaki her fert sigortalanmıştır.

 

İslâm toplumunda, ister Müslüman ister Gayr-i Müslim olsun, ister suçsuz ister suçlu her fert sigorta edilmiştir.

Her ferdin işsizlik sigortası, sağlık sigortası ve sosyal hakları (temel zaruri ihtiyaçları; yeme, içme, eğitim, evlenme, barınma ve diğerleri) toplum tarafından güvence altına alınmıştır. Toplumun en büyük görevi, bütün çalışmalarında ferde yardımcı olmak, ona rehberlik etmek ve işlerini kolaylaştırmaktır. Böylece ferdin, dünya ve âhiret mutluluğunu kazanmasındaki en büyük destek sağlanmış ve gerçekleşmiş olur.

 

g- Helal ekonomi, toplum ve toplumun fertleriyle empati kurar.

 

Ölçü ve tartıda eksik işlem yapmak yasaklanmış, alış-verişte ve tüm ticari faaliyetlerde dürüstlük esas alınmıştır.

           Aldatmak haram, bile bile aldanmak ise günah sayılmıştır. Resûlullah (s.a.v.), kendisinin oluşturduğu Medine Pazarı?nda ürünün ıslaklığını gizleyen satıcıya, öyle yapmaması gerektiğini emrederek ?Bizi aldatan bizden değildir?(23) buyurmuş ve aldatıcıların İslâm çizgisinden uzaklaştıklarını belirmiştir. ?Mü?min kimse, yılanın deliğinden bir kere sokulur.?(24) buyrularak, tüketicilerin de aldanması hoş karşılanmamıştır. Ayrıca bütün ticarî faaliyetlerde doğruluğu emretmiş, ?dürüst tüccarın peygamberler ve şehitlerle birlikte hasrolunacağını?(25) haber vermiştir.         

           Üretenin aldatmadığı, tüketenin aldanmadığı bir toplumda, empati elbette en üst seviyede gerçekleşir. Böylece ekonominin çarkları, kırılmadan, bükülmeden sağlıklı ve düzenli bir şekilde döner/çalışır.

  

           h- İşçi-işveren ilişkileri, iyilik temeli üzerine oturtulmuştur.

 

           İslâm medeniyetin ilerlemesinde ve gelişmesinde emeğin çok büyük bir önemi vardır. Bundan dolayı emeği hakir ve küçük görmez, bununla birlikte emeği kutsal bir konuma yerleştirmez.

           Çalışmak ibadet kabul edilmiş, tembellik ise yasaklanmıştır. Çalışanın hak ve hukukunun, işverenler tarafından korunması emredilmiş, bunun aksini yapanlar cezalandırılmıştır. Çalışan kişinin de, çalıştığı yere ve işletmeye zarar vermesi yasaklanmış, bu davranış ihanet olarak telakki edilmiştir.

Resûlullah (s.a.v.): ?Çalışan kimsenin ücretini, henüz alın teri kurumadan verin.?(26) buyurarak, işçinin emeğinin zayi edilmesinin önüne geçmiştir.

Yüce Allah (c.c.): ?İnsanlara yük olmayınız.?(27), Resûlullah (s.a.v.) da: ?Sizin en hayırlınız, insanların sırtına yük olmayanlardır.?(28) buyurarak, boş durmanın, çalışmamanın ve neticede başka insanlara yük olmanın hoş olmadığını beyan etmiştir.

 

ı- Helal ekonomide ferdî mülkiyet uygun görülmüştür.

 

Ne kapitalizmde olduğu gibi sadece ferdî mülkiyet, ne de Sosyalizm de olduğu gibi yalnızca toplumun mülkiyeti söz konusu değildir.

Büyük ölçüde toprak mülkiyetini de, ferde özgü kılarak toprağın işlenmesini ve ziraatın yapılmasını da ferde bırakmıştır.

?Zalim kesimden alınarak toplumun mülkiyetine geçen topraklar, insanların istifadesine sunulmak üzere halife/iktidar tarafından temsil edilir.?(29)

Hem ferde mülkiyet hakkı veren hem toplumun mülkiyet sahibi olmasını uygun gören bu sistem, her zaman ikisi arasında denge kurmayı başarmıştır.

 

k- Borç verme işi devleştirilmiştir.

 

Faiz alıp verenler, şayet faiz kaldırılırsa borç veren bulunmaz, krediyi kim verecek diyerek, faizin gerekli ve toplum için vazgeçilmez olduğunu savunmaktadırlar.

Helal ekonomide, borç verme işlemi hükümetin işi olarak kabul edilmiştir. Hükümet, sosyal devlet anlayışıyla hareket ederek, ihtiyaç sahiplerine ve zorunlu hallerde kredi kullandırma işlemini gerçekleştirir, bu hizmetlerinin karşılığında hiçbir ücret ve faiz talep etmez. Çünkü zekât gelirlerinin bir bölümü, borçlulara verilmek ve onların borçlarını kapatmak üzere ayrılmıştır. Böylece fakirlerin ve ihtiyaç sahiplerinin sefaleti ve mutsuzluğu, azaltılmaya veya tamamen ortadan kaldırılmaya çalışılır.

 

l- Milli servet, hiç durmaksızın devamlı bölüşülmüş ve akım halinde tutulmuştur

 

İslâm?ın uyguladığı miras ve vasiyet hukuku sayesinde, servetin bir avuç insanın elinde birikip toplanmasına engel olunmuştur. Miras paylaşılmış, vasiyet hükümleri yerine getirilerek bu akım gerçekleştirilmiştir.

 

m- Bu sistemde, riba/faiz alıp-vermek yasaklanmıştır.

 

İslâm, borç olarak verilen paradan riba/faizin alınmasını yasaklamıştır. Böylece yoksulların daha da fakirleşmesine, sömürü çarkları altında ezilmesine, zenginle fakirin arasında uçurumun oluşmasına ve servetin tekelleşmesine engel olmuştur.

Riba/Faiz, gelir dağılımının adaletli bir şekilde paylaşılmasına en büyük engel teşkil eder. Zenginliğin/servetin belirli ellerde toplanmasına, adaletsizliğin/haksızlığın egemen olmasına, piyasaların daralmasına ve çoğunluğu oluşturan halkın fakir düşmesine neden olur.

Yüce Allah, bu illetlerden dolayı faizi haram, alım satımı helal kılmıştır:

?Yasaklandığı halde riba/faiz almaları ve insanların mallarını haksız yere yemeleri nedeniyle (öyle yaptık.) Onlardan kâfir olanlara pek acıklı bir azap hazırlamışızdır.?(31)

?Riba/Faiz yiyenler, ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi, çarpılmış olmaktan başka kalkmazlar. Bu, onların: ?Alım-satım da ancak riba/faiz gibidir? demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alış-verişi helal, faizi haram kılmıştır??(32)

            Resûlullah (s.a.v.) da:

?Faiz yiyene, müvekkile, kâtibe ve şahide lanet ederek, hepside suçta eşittir.?(33) buyurmuştur.

Faiz, aynı zamanda taraflar arasında riskin ortak alınmasına mani olur. Ticari ve sanayi işletmelerinde sıkıntı ve zorluk içinde olan taraf riski üstlenmiş, faiz veren taraf ise hiçbir risk almamıştır.

Faiz, kumar olan spor toto, loto, milli piyango ve diğer şans oyunları, piyasada neredeyse kumar gibi işlem gören borsa hisse senetleri, reel değerlerden daha fazla, olmayan finansal değer görüntüsü arz etmektedir. Eylül 2008?de başlayan kapitalist ve liberal dünyanın finansal krizi, bize bu gerçeği göstermektedir. Yoksa bu, küresel kriz değil, kapitalizmin yapısal krizidir. Daha doğrusu, kapitalizmin çöküşüdür.

Türkiye Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD) Başkanı Ömer Cihad Vardan, günümüzde reel ekonominin karşılığı 50 trilyon $ iken, mali finansın türevlerini 175 trilyon $ olarak açıklamaktadır. Var olan gerçek değerlerden, haksız kazanç olarak görünen tam 3.5 kat bir fazlalık söz konusudur. (34) İşte kapitalist ekonomi, gerçekte var olmayan sanal değerler üzerine kurulmuş ve fiyaskoyla neticelenmiştir.

 

n- İhtikâr/stokçuluk yasaklanmıştır.

 

İhtikâr; yüksek fiyatları gözetleyerek halkın ihtiyaç duyduğu malları satmayıp hapsetmektir. Halkın ihtiyaç duyduğu mallar, ister yiyecek-içecek (rızk) cinsinden olsun ister bunun dışındaki mallar olsun fark etmez.

Bu konuda, Resûlullah (s.a.v.)?dan şu hadisler rivayet edilmiştir:

?İhtikâr eden kimse, elbette âsidir, günahkârdır.?(35)

?Tüccar rızıklandırılmış, muhtekir/stokçu ise lanetlenmiştir.?(36)

?Her kim, yüksek fiyat gözeterek bir gıda maddesini kırk gün ihtikâr ederse, Allah?tan uzaklaşır, Allah?ta ondan uzaklaşır.?(37)

?Muhtekir ne kötü bir kuldur! Allah fiyatları ucuzlatırsa keyfi kaçar/üzülür, yükseltirse sevinir.?(38)

Bu durumda helal ekonomi, piyasaya müdahale eder, stokçuları cezalandırır. Serbest piyasa ekonomisinde olduğu gibi, herkes dilediği her şeyi yapma hakkına sahip değildir.

 

o- İsraf, saçıp savurma yasak edilmiştir.

 

İsraf, gereğinden fazla tüketme, malı boş ve ihtiyacı olmayan yere harcama ve telef etmektir. İtidali aşarak, ölçüyü terk etmektir. Günah işlemede aşırılığa/ifrata kaçarak, haksızlığa ve zulme düşmektir.

Kur?ân?ı Kerim?de daha çok ?müsrifler: israf edenler? şeklinde gelmiştir. Başka yerde de şöyle ifade edilmiştir:

?İsraf etmeyiniz. Şüphesiz O, israf edenleri sevmez.?

?Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz. Şüphesiz O, israf edenleri sevmez.?

İsraf edip, lüks ve debdebe içinde yaşayarak saçıp savuranların şeytanın kardeşleri olduğu ilan edilmiştir. Böylece bu kimseler, kendilerini hak yoldan çıkartıp, şeytanın izini takip eden bir mecraya sürüklemişlerdir.

?Elbette saçıp-savuranlar, şeytanın kardeşleri olmuşlardır. Şeytan ise, Rabbine karşı nankördür.?

            Rasûlullah (s.a.v.) da, bu konuda şöyle buyurmuştur:
            ?Allah, iktisat yapanı zengin kılar.?

 

III. Helal ekonominin sosyal imkânı:

 

İslâm?ın ekonomik hayat için koyduğu temel kurallar, her açıdan toplumda uygulanabilir, gerçekçi, hayalden uzak, fertler arasında dayanışmayı sağlayan, birbirlerine kin, nefret, öfke ve düşmanlıkları önleyen, sosyal dengeyi koruyan, aşırılıktan uzak ve ölçü esasına dayalı özelliklere sahiptir.

Öncelikli olarak ekonomik ilişkilerde empatiyi esas alarak, sosyal dokuyu güçlü bir şekilde korur. Birçok kuralla, bu esası hayatiyete geçirir.

Sadakayı, sağ elin verdiğini sol elin duyamayacağı kadar gizlice vermek,

Kardeşini kendi nefsine tercih etmek,

Vermiş olduğu infakı başa kakmamak,

Eziyet edilen ve başa kakılan iyiliğin boşa çıkacağını ilan etmek,

Zekâtı, fakirlerin ve ihtiyaç sahiplerinin hakkı kabul etmek,

Bir şey isteyen ve dilenen kişiyi azarlamamak,

Yoksulu doyurmak,

Yetime şefkat elini uzatmak ve baskı uygulamamak,

Komşusu açken tok yatmamayı öğretmek,

Hanımına, çocuklarına, akrabalarına, komşularına ve bütün insanlara yapılan iyiliği ibadet saymak,

Satarken ve üretirken aldatmamak,

Alırken ve tüketirken aldanmamaya özen göstermek,

Kesinlikle yalan söylememek,

Gelir dağılımını ve paylaşımını adaletli bir şekilde gerçekleştirmek,

Çalıştırdığı kişinin ücretini alın teri kurumadan ödemek,

Çalıştırdığı kişilere güzelce muamele etmek,

İşsizleri, bütün temel ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde, devlet bütçesinden sigorta etmek,

İşçisiyle birlikte aynı safta namaz kılmak,

Böylece sınıf ayırımını ortadan kaldırmak,

Ölçüde ve tartıda hile ve eksiklik yapmamak,

Kardeşinin müşteri olduğu bir mala talip olmamak,

Satış yaparken çokça Allah?a yemin etmemek,

İnsanları ve işçi sınıfını küçük görmemek,

Sermayenin kulu ve kölesi olmamak,

Kişiye verilen mal ve mülkün bir emanet olduğu gerçeğini ortaya koymak,

Dünyalık ihtirasların peşinde koşmamak,

Üstünlüğün sermayede, güzellikte, soyda, makamda ve mevkide olmadığını, asıl üstünlüğün takvada olduğu gerçeğini bütün insanlığa haykırmak,

Lüks, debdebe ve israf içindeki bir yaşamı ve tüketimi yasaklamak.

Bütün bu kurallar, toplumdaki empatiyi zirveye çıkartır, fertlerin birbirlerine olan güvenini sağlar, huzuru artırır, barış ortamını getirir ve bu güzellikleri sürekli kılar.

 

Helal ürünlerin yenilmesi, içilmesi ve kullanılması emredilerek, haram olanların da yasaklanarak toplumun yapısının bozulması engellenmiştir. Zararı olmayan, temiz ve sağlıklı ürünlerin üretilip tüketilmesiyle önce fert, sonra da sosyal yapının temelleri korunmuş, sağlıklı ve zinde nesillerin yetişmesi sağlanmıştır. İnsanı tüm varlıklardan ayıran, ona üstün bir konum sağlayan aklın fonksiyonlarını yok eden sarhoş edici ve uyuşturucuların yasaklanması, insanî melekelerini yitirmemesi, onur ve haysiyetini koruması içindir.

Zekât farz kılınarak, zenginden/var olandan alınıp fakire verilmek suretiyle servetin paylaşılması sağlanmış, zenginle fakir arasındaki uçurum kaldırılmış ve böylece sosyal denge kurulmaya ve korunmaya çalışılmıştır.

Faiz alıp-vermek yasaklanarak, servetin bir avuç insanın eline geçmesine ve zenginler arasında dolaşan bir meta olmasına mani olunmuş, toplumun sömürülmesi ve fakirleştirilmesinin önüne geçilmiştir.

İsraf içinde, saçıp savurarak, lüks ve ihtişamlı yaşamak yasaklanarak, sosyal dengenin fakirler aleyhine bozulması önlenmiştir. Bu kuralla, yoksulların da, lüks ve sefahat içinde yaşayan zenginleri düşman görmesi, onlara kin ve öfkeyle bakmasına mani olunmuştur.

Miras ve vasiyet hukukunun uygulanması farz kılınarak, servetin/zenginliğin toplumun her katmanına akışı sağlanmış, bir avuç insanın elinde birikmesine mani olunmuştur.

Her fert sigortalanarak, ihtiyaç sahiplerine, yatırımcılara ve ticari müteşebbislere devlet eliyle borç para verilerek, toplumdaki denge korunmaya çalışılmış, üretimin ve ekonominin canlı ve işler tutulması sağlanmıştır. Böylece, toplumda aç, susuz ve işsiz insanların kalmamasına gayret gösterilmiştir.

Netice itibariyle, sosyal denge korunarak suçların artması engellenmiş, haksızlıkların, hırsızlıkların, kapkaçların, gaspların, soygunların, rüşvetin ve haksız kazancın önüne set çekilmiştir. Bütün bunlar, sosyal anlamda geniş bir yelpazede helal ekonominin her bölgede ve toplumda uygulanır olma imkânını doğurmaktadır.

 

IV. Helal ekonominin siyasî imkânı:

 

Toplumun temsilcisi olan meşru siyasî bir iktidar, ekonomik çarkın adaletli bir şekilde dönmesi ve düzenlenmesinden birinci derecede sorumludur.

Gelirlerin; zekât, öşür, haraç ve vergilerin toplanması,

Giderlerin gerekli yerlere dağıtılması,

Çarşı ve pazarın denetlenmesi, gerektiğinde müdahale edilmesi,

Helal ürünlerin üretilmesi ve haram ürünlerin yasaklanması esasına dayalı ziraat, tarım ve sanayi politikalarının geliştirilmesi,

Bütçede gelir-gider dengesinin sağlanması,

Gelirlerin adaletli paylaşımının gerçekleşmesi,

Yoksulların ve ihtiyaç sahiplerinin, temel ihtiyaçlarını giderecek düzenlemeler yapılması,

Böylece sosyal devlet olgusunun yaşatılması siyasî iktidarın sorumluluğu altındadır.

 

a- Siyasî iktidarın birinci görevi adaletli yönetimdir.

 

Allah Resûlünden sonra Müslümanların 2. Halifesi olan Hz. Ömer (r.a.), bunu çok veciz bir sözle şöyle ifade etmiştir: ?Adalet, mülkün temelidir.? Toplumu ayakta tutan, canlı ve dinamik kılan, huzur ve barışı sağlayan adalettir, hukuka bağlılıktır. Hukuka bağlı olmayan, hukukun üstünlüğünü esas almayan yönetimler adaleti yok eder, toplumları sefalete, güvensizliğe, huzursuzluğa ve kaosa sürüklerler.

 

b- Devlet Gelirlerinin Toplanması:

 

İslâm toplumunda birçok gelir kaynakları mevcuttur. İnfaklar, sadakalar/hasenâtlar, zekât, mali mükellefiyet vergileri, öşür, haraç, humus, madenlerin vergileri, ganimetler, hayvan ürünleri, birikmiş altın ve gümüş ve diğer gelirler devlet bütçesini oluştururlar.

           Beytülmal?in/bütçenin en önemli gelir kaynağı zekâttır. Zekât, bütçede sosyal dengenin, dayanışmanın ve gelir dağılımının adaletli bir şekilde dağılımını sağlayan en önemli unsurudur. Bundan dolayı, zekât vermeyenler affedilmezler. Savaşla dahi olsa, yoksulların hakkı olan zekât, onlardan alınır ve gerekli yerlere dağıtımı yapılır. Çünkü zekât, gelir dağılımının adil olarak gerçekleşmesini sağlar. Onun için zekât vermeyenler, adaleti yok edip toplumdaki dengeyi altüst edenlerdir.

 

c- Devlet giderleri:

 

Kur?ân?ı Kerim, beytülmal?in ve devlet harcamalarının nereye ve nasıl yapılacağını bildiren yegâne kitaptır.

Zekât gelirlerinin nasıl dağıtılacağını şu âyet-i kerime bildirir:

1-     Yoksullar,

2-     İhtiyaç sahipleri,

3-     Bu konuda görevlendirilmiş kişi ve kurumlar,

4-      Kalpleri kazanılacak kimseler,

5-     Boyunduruktan kurtarılacak kimseler,

6-     Ağır borçlara batmış kimseler,

7-     Allah yolunda,

8-     Yolculuk esnasında sıkıntıya düşenler.

            İyice incelendiğinde bu sekiz sınıfın, hemen hemen toplumu kuşattığı ve bütün katmanlarını kapsamına aldığı görülür.

            Kitab?tan sonra, Resûlullah (s.a.v.)?ın sahih sünnet uygulamaları ile güzel bir eser olarak Raşid Halifelerin uygulamaları gelir. Resûlullah (s.a.v.)?ın, on yıllık devlet yönetimindeki ekonomik uygulamaları, Müslümanlar için uyulması gerekli en önemli örneklerdir. Raşid Halifeleri de, aynı şekilde değerlendirmek gerekir.

            Neticede siyasî iktidar, bu düzenlemeleri ve dağılımı adaletli bir şekilde yerine getirir, her türlü mekanizma ve kurumlar oluşturur. Bu konuda aksaklık, eksiklik ve yanlışlıklara meydan vermez. Hatalı davranan görevliler, hatalarında ısrar ederlerse görevlerinden el çektirilir ve cezalandırılır.

            d- Siyasî iktidarın denetimi:

 

Siyasî iktidar, millet adına ekonomiyi, çarşı ve pazarı denetler. Aldatma, hile, zararlı üretim, oyunbazlık, eksik tartı ve ölçü gibi doğruluktan uzaklaşan ve toplum aleyhine gerçekleşen davranışlara engel olur. Bu maksatları gerçekleştirmek için, denetim mekanizmaları kurar ve bunları sağlıklı bir şekilde işletir. Bu işlemlerin sağlıklı ve mükemmel yürümesi için kanunlar, tüzükler, genelgeler ve yönetmelikler çıkarır.

İslâm tarihinde oluşturulan hisbe teşkilatları, ihtisab, muhtesib, daha sonraki dönemlerde şehremaneti/belediyeler denetim faaliyetlerini yürütmek için kurulmuş sosyal müesseselerdir. Bu teşkilatlar, çarşı ve pazarda yerinde denetim yaparak, hile ve entrikaları önler. Günümüzün ticaret mahkemeleri gibi, esnaf ve tüccarlar, müşteri ve satıcılar arasında meydana gelen ticari ihtilafları yerinde çözüme bağlarlar.

Bu teşkilatlar, aynı zamanda sınırlarda var olan gümrük işlemleri, gümrük vergileri, harç ve rüsumlarla da meşgul olur.

 

            e- Siyasî iktidarın kriz yönetimi:

 

            Siyasî iktidar, deprem, sel, kuraklık ve kıtlık gibi sosyal afet zamanlarında, ihtiyaca göre farklı uygulama yapabilir.

            Şayet bütçe, bu afetlerden oluşan zararları karşılamaya gücü yetmezse, o zaman geçimleri için yetecek miktarda kendilerine bırakmak suretiyle, zenginlerin servetlerinin çoğunluğunu içine alabilecek oranlara varan vergiler koyabilir. Toplanan bu vergiler, toplum açısından ihtiyaç görülen yerlere ve muhtaç fertlere harcanır.

 

V. Helal ekonominin stratejik imkânı:

 

İslâm dünyası, nüfus yoğunluğu bakımından, insan, yeraltı ve yerüstü kaynakları açısından, oluşturduğu uluslararası teşkilatlar yönünden ve jeopolitik açıdan strateji öneme sahiptir. Ayrıca birçok ülkede, önemsenecek düzeyde azınlık statüsüne tabi olması da stratejik önemini artırmaktadır.

 

a-Nüfus yoğunluğu:

 

            Dünyada var olan 6 milyar insanın 1,5 milyarı Müslüman nüfustur. Bu da, yeryüzünde yaşayan dört insandan birinin Müslüman olduğunu göstermektedir. İslâm, bu nüfus yoğunluğuyla, dünyada Hıristiyanlıktan sonra ikinci din konumundadır.

            Bu stratejik imkân, helal ekonominin uygulanır olma özelliğini daha da artırıyor.

 

            b- İnsan kaynakları:

 

            İslâm dünyası, büyük bir oranda insan kaynakları açısından genç nüfusa sahiptir. Bu da, çok büyük iş gücünü ve bunu ayakta tutacak askeri gücü oluşturmaktadır.

 

c- Yeraltı ve yerüstü kaynakları:

 

İslâm dünyası, yer altı kaynakları itibariyle de çok büyük zenginliklere sahiptir. Altın,

elmas, bor, petrol, doğalgaz, demir ve diğer madenlerin büyük çoğunluğu Müslüman ülkelerde bulunmaktadır. Yerüstü tarım ve ziraat alanında da tabiî zenginlikleri bağrında taşımaktadır.

 

d- Coğrafik ve jeopolitik konum:

 

İslâm dünyası, sahip olduğu topraklar yönüyle coğrafik ve jeopolitik öneme sahiptir.

 

e- Uluslararası teşkilatlar:

 

            İslam ülkeleri birçok uluslararası teşkilatlar kurmuş ve birçoğunun da üyesi konumundadırlar. Bu teşkilatları şöyle sıralayabiliriz:

 

            1-İslâm Konferansı Örgütü (İKÖ). 57 İslâm ülkesinden oluşan bu örgüt, ekonomik, kültürel, sosyal ve ilmî teşkilatlara da sahiptir. Ekonomik teşkilat olarak İSEDAK önemli bir yer teşkil etmektedir.

2- Arap Birliği (AB-League of Arab States).  22 Müslüman Arap devletinden

oluşan bu örgüt, ekonomik ve sosyal teşkilatlara da sahiptir.

            3- D-8?ler Grubu: Türkiye?nin öncülüğünde 1997 yılında kurulan bağımsız bu kuruluş, Türkiye, İran, Pakistan, Bengladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya olmak üzere 8 İslam ülkesinden oluşmaktadır.

            4- Karadeniz Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü: Türkiye?nin öncülüğünde genelde Müslüman Türk ve Kafkas ülkelerini tarafından kurulmuş ekonomik bir örgüttür.

            5- Afrika Birliği. 1963 Yılında Afrika ülkelerinin işbirliği ve dayanışma amacına yönelik kurulan bu örgüte, Fas hariç bütün Afrika kıtası ülkeleri üyedir. Afrika kıtasındaki Fas?ın dışındaki bütün İslâm ülkeleri bu birliğin üyesidir.

            6- Birleşmiş Milletler (BM). Hemen hemen bütün İslâm Ülkeleri BM?nin üyesidir. Bu da, BM üyelerinin dörtte birinin Müslüman ülkeler olduğunu göstermektedir.

            7- G-20?ler. Bu ülkeler, dünyada belirleyici siyasî, ekonomik ve stratejik konuma sahiptirler. Üye ülkelerin üçü, Türkiye, Endonezya ve Suudi Arabistan olmak üzere Müslüman ülkelerdir.

           

Daha bunlar gibi, bulundukları bölgelerde siyasî ve stratejik açıdan etkin olan İslâm Kalkınma bankası gibi birçok irili ufaklı uluslararası örgütlerin kurucuları ya da üyeleridir. Bu da, helal ekonominin, gerek İslâm ülkelerinde gerek dünya çapında uygulanırlığını mümkün kılmaktadır.

 

*Mehmet Çelen: İlahiyatçı-Yazar

 

SON VİDEO HABER

İHH'dan Suriye'deki fırınlar için un desteği çağrısı

Haber Ara