İşçi sendikalarının makul çoğunlukla 1 Mayıs'ta Taksim'e çıkması Türkiye'de bir tabuyu daha yıktı. 1977'de yaşanan ve 34 kişinin ölümüyle sonuçlanan 'kanlı 1 Mayıs'tan 31 yıl sonra sendika ve işçilerin Taksim Meydanı'na çıkışını yorumlayan sosyologlar, 'Türkiye normalleşiyor' görüşünde birleşti.
Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı, '1 Mayıs 2009, dönüm noktasıdır. Yeni bir dönem başladı.' diyor. Narlı, 1977'deki olaylara ilişkin karanlık noktaların aydınlanması için toplumsal talebe dikkat çekiyor: '1 Mayıs'ı tamamen bir korku meselesi haline dönüştürdük. Ama bu korkuların üzerine gitmek gerekiyor. İnsanlar artık 77'deki olayların arkasındaki kontrgerilla gerçeğini daha rahat dillendirebiliyor. Provokasyonlar sonucu işlenen cinayetlerin açığa çıkması yönünde çok önemli bir toplumsal talep var.'
Fatih Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ali Murat Yel de 1 Mayıs'ın dönüm noktası olduğu kanaatinde. Türkiye'nin giderek daha demokratik ve liberal ülkeler sınıfına dahil olduğunu savunan Yel'e göre Taksim Meydanı, siyasal literatürdeki 'merkez'i de sembolize ediyor. Hükümet ve sendikalar, meydanda yani 'merkez'de mutabakata vardı.
Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ferhat Kentel ise birbirlerine düşürülmüş insanların, ilk defa birbirlerini duymaya başladığına işaret ediyor: 'Toplum kendi kendine, daha normal bir şekilde yaşamak istiyor. Yukarıdan aşağıya dayatılmış ve ezberletilmiş normallik yerine, 'kendi normalliğini' arıyor.'
Nilüfer Narlı, özellikle son iki-üç yıldır toplumun ciddi bir şeffaflık talebinde bulunduğu ve Ergenekon soruşturmasıyla bu talebin ivme kazandığı görüşünde. 'Bu durum, Türk siyasi kültüründe bir dönüşüm noktasıdır. Yeni bir siyasi kültürün başlangıcıdır.' saptaması yapan Narlı, darbelerle beslenen 'otorite' ve 'korku'dan sıyrılmaya başlayan toplumun artık devlet ve milli güvenlikle ilgili sorular sorabildiğini belirtiyor. Bu yeni dönem, Ferhat Kentel'e göre toplumun karşıt kesimlerinin birbiriyle yüzleşmeye başladığı bir süreci de ifade ediyor: 'Şimdi fark ediyorsun ki, bu insanlar aslında birbirine bu kadar düşman değilmiş.' Kentel, toplumsal hareketlere devletin tahammül gücünün artması gerektiği kanaatinde: 'Toplumsal harekete insanların ihtiyacı var. Tabularla, korkularla beslenen bir sistem sadece düşman oluşturur. Bu 1 Mayıs galiba korkuların nispeten azaldığına tanık oldu.'
Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Akay ise 1 Mayıs'ın sembolik gücünü korumaya devam ettiği görüşünde: 'Burada 'aşırı solcu' veya 'bölücü' olarak ifade edilen kesimlerin entegrasyon süreci yeni başlamış gözükmüyor. Ancak Türkiye'nin kendi koşullarındaki farklı toplumsal hareketlerin umutlar taşımaya devam ettiğini ileri sürebiliriz.' Ali Murat Yel ise normalleşmede polisin rolü olduğu kanaatinde. 1 Mayıs'ın polise yönelik bakış açısını değiştirdiğini de şu sözlerle ortaya koyuyor: 'Ben polisi ilk kez bu kadar sevdim! Gösteri, demokratik bir haktır ve polis asayişi sağlamakla sorumludur. Polis, bunu başardı. Marjinal gruplara sadece zarar verdikleri anda müdahalede bulundu. Ancak sendika temsilcileri sınıfta kaldı. Kendilerine katılmak isteyen marjinal grupları dışlamak için bir şey yapmadılar.'
Zaman