Başbakan Erdoğan: 'Anayasa düzenlemesine gidilmeli'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Anayasa Mahkemesi'nin 47. kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmada şunları söyledi.
'Hükümet olarak daha çağdaş bir adalet için çalıştık. 170 noktada yeni adalet sarayı yapma çalışması yaptık. Hukukun en hızlı şekilde tecelli etmesine katkıda bulunmak için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Hükümet olarak sorumluluğumuz adaletin tecellisine en iyi biçimde yardımcı olmaktır.
Anayasa Mahkemesi hukuk sistemimiz ve Cumhuriyeti'mizin en köklü kurumlarından biridir. Anayasalar bir toplumun ortak değerlerini ele alır. İnsan hak ve hürriyetleri gibi temel alanlarda katettiğimiz mesafeler bazı anayasal düzenleme taleplerinin doğmasını da sağlamaktadır. Siyasi partilerimizden, Yargıtaya geniş bir toplumsal kesimde acil bir anayasal düzenleme talepleri doğduğu aşikardır. Türkiye dünyanın taşrasında yaşayan, çağdaş dünyanın gerisinde kalan bir ülke değildir. Türkiye ekonomisi büyüyen, küresel rekabet gücü artan gelişmiş ülkelerdeki çağdaş hukuk normlarına ayak uyduran bir ülkedir. Bugün ne birinci ne de ikinci dünya savaşının şartları vardır. Küreselleşmenin her gün daha güçlü biçimde kendini hissettirdiği bugünde hukuk normlarını da çağdaş dünyaya uydurma zorunluluğu vardır. AB katılım süreci de bu yolu gerekli kılmaktadır. Hukuk geliştikçe, toplum da gelişir. Geçmişte net biçimde ortaya çıkmıştır. Hukuk toplumun önünü açan bir rol üstlenmiştir. Anayasal ve yasal zemini güçlendiren bir özellik taşımaldır.
Anayasa Mahkemesi'nin mevcut yapısının günümüzde eksik kaldığı yönünde düşünceler son günlerde konuşuluyor. Mevcut yasanın değiştirilmesi, en başta Anayasa Mahkemesi için yararlı olacaktır.Türkiye'nin daha çağdaş bir ülke haline gelmesine zemin hazırlamalıdır. Hukukun toplumun önünü açması ülkemiz ve milletimiz için hayati önemi vardır. Adaletin sağlanmadığı bir toplumda kalkınmadan sözedemeyiz. Ülkemiz, laik, sosyal, demokratik ve hukuk devleti olarak adlandırılmaktadır. Bu 4 temel nitelik birbirini tamamlar. Bu değerleri her türlü tartışmanın üzerinde tutmalıyız. Demokrasiye, laikliğe ve hukuka sahip çıkmalıyız. Uluslararası kamuoyunda Türk yargısını örnek bir konuma yükseltmek hepimize düşen bir görevdir. Ancak hukukçularımız ve siyasi partilerimize bu konuda daha çok iş düşmektedir. Hukuk ve siyasetin çatışması düşünülemez. Her ikisi de birbirini zenginleştirir. Mevcut yapının değiştirilmesi Anayasa Mahkemesi tarafından olumlu sonuçlar doğuracağı görülmektedir. Ama değişiklikle ilgili farklı görüşler olduğunu biliyoruz. Biz her görüşün yapıcı biçimde ele alınmasından yanayız. Bu demokratik müzakere ve yapıcı eleştirilerle ele alınmalıdır. Türkiye son birkaç yılda demokratikleşme yolunda büyük mesafeler katetti. Türkiye'yi hak ettiği saygın konuma yükselktmek için elinden geleni yapan milletimiz de çalışmalarını devam ettirecektir. Milletçe cumhuriyetimizin çağdaşlaşma hedefleri yolunda devam edeceğiz. Açılışını gerçekleştirdiğimiz yeni Anayasa Mahkemesi binamızın hayırlı olmasını diliyoruz.'
Haşim Kılıç'ın konuşmasından konu başlıkları:
- Bireysel özgürlükler ancak otoritenin kullanım alanının hukuk kurallarıyla belirlendiği durumlarda olur.
- Bu durum çoğunluk ilkesinin hakim olduğu çağdaş demokratik rejimler için de geçerlidir. Demokrasilerde elbette egemenlik halka aittir, fakat siyasi çoğunluğun otoritesi de sınırsız değildir. Ancak bu hak ve özgürlüklerin belirlenmesi sürecinde ciddi sorunların ortaya çıktığı bir gerçektir.
- Bu yüzyıl anayasalarında ve uluslararası belgelerde yer alan insan onuru kavramı, bu yüzyılda yaşanan felaketlere karşı bir tepki oldu.
- Bir toplumun, hukukun üstünlüğüne dayalı varlığını sürdürebilmesi, herkesçe kabul edilen evrensel verilere sahip çıkmasıyla olur.
DEVLET İNSANA HİZMET ETTİĞİ SÜRECE DEĞERLİ
- Militarizmin otoriter ve totoriter anlayışlarının yıkımının ardından yayınlanan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, hiç kimsenin bir eşya gibi muamele göremeyeceğini, bütün haklardan yoksun bırakılamayacağını, işkencenin yasaklandığını ve devamına değer görülmeyen yaşamların sona erdirilemeyeceğini, hiçbir devlet kurumunun hangi çıkar adına olursa olsun tasarrufta bulunamayacağını emreder.
- İnsan onuru, insan onuru ortak paydasına sahip, koşulsuz fakatsız, sahip olduğu temel bir değerdir.
- Bunda belirli bir cins, etnik yapı, dini inanışa göre ayrım yapmanın olanağı yoktur.
- Siyasal düzenler bunu yalnızca kabul eder ve saygı duyar. Devlet, sistem, hukuk gibi benzeri yapılar insana hizmet ettikleri sürece değerlidir.
- Kant'ın ifadesiyle, insan amacın bizzat kendisidir ve hiçbir koşulda bir amaç için araç edilemez.
- Hak ve özgürlüklere ilişkin temel değerler, siyasal işleyişin yönünü de belirlerler.
- Bu açıdan bakıldığında insan onuruna sayı gösterilmesi ve korunması, sosyal eşitliğin sağlanması, insanın kendi öz tercihlerine göre kimliğinin belirlenmesi gibi unsurları gibi somutlaştırabileceğimizi söyleyebiliriz.
- Aslında bu süreç, özerklik amacıyla kendini gerçekleştirme ve kendi kaderine hakim olma sürecidir.
- Demokrasi gerginlikleri ve çatışmaları yok etmekte aslında bulunmayan, ama tarafları barıştıran bir tekniktir.