Dolar

34,8930

Euro

36,6123

Altın

3.007,12

Bist

10.058,63

Özgürlük şairi İkbal, İstanbul'da anılıyor

Hindistan'daki müslümanlara özgürlük fikirleri aşılayarak Pakistan'ın kuruluşuna öncülük eden İslam düşünürü ve şair Muhammed İkbal vefatının 71. yılında İstanbul'da anılıyor.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-04-20 13:19:00

Özgürlük şairi İkbal, İstanbul'da anılıyor

Haber Merkezi / TİMETURK

Pakistan devletinin fikir babası ve milli şairi Muhammed İkbal, vefatının 71. yıldönümünde İstanbul Üniversitesi Urdu Dili ve Edebiyatı Bölümü?nün 21-22 Nisan 2009 tarihlerinde düzenlediği sempozyumla anılıyor.

Prof. Dr. Halil Toker, Arş. Gör. Zekai Kardaş, Arş. Gör. Arzu Süren ve Chris Khawaja?nın tertip komitesinde yer aldığı sempozyumda büyük doğu şairi ve İslam düşünürü İkbal her yönüyle ele alınacak.

6 oturumda gerçekleştirilecek sempozyumda dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen 31 bilim adamı tebliğ sunacaklar. Sempozyumun açılış oturumu Rektörlük Doktora Salonu?nda, ikinci gün oturumları ise Edebiyat Fakültesi Genel Kurul Salonu?nda gerçekleştirilecek.

MUHAMMED İKBAL KİMDİR?
9 Kasım 1887?de Pakistan?ın (o dönem Hindistan?ı) Siyalkot şehrinde dün¬yaya gelen Allâme Muhammed İkbal, ünlü bir şair, düşünür ve politikacıdır. Urduca ve Farsça şiirleri modern dönemin en iyileri arasında yer alan İkbal?in Hint Müslümanlarının özgürlüğü üzerine serdettiği görüşleri Pakistan?ın ku¬rulması fikrine ilham kaynağı olmuştur.
İkbal, İslâm?ın siyasi görüşleri ve manevi değerler manzumesi ile birlik¬te, genelde dünya ve özelde ise Hint-alt kıtasında yeniden canlandırılması¬nın gerekliliğini savunuyordu. Verdiği bir dizi konferansın metinlerini içeren ?İslâm?da Dini Düşüncenin Yeniden Teşekkülü? adlı kitabını da bu niyetle yayınlandı. Tüm Hind Müslümanları Birliği?nin önde gelen liderlerinden olan İkbal, 1930?daki başkanlık konuşmasında Hindistan?ın kuzeybatısında, Hint Müslümanları için bir devlet yaratma fikrini savundu. Aynı zamanda İkbal, Muhammed Ali Cinnah ile yakın çalışmalar yürüterek onu destekledi. Bugün, ?Pakistan Düşünürü?, ?Doğu?nun Şairi? ve ?Ümmet?in Bilgesi? adlarıyla anılan İkbal, ?Pakistan?ın Milli Şairi olarak da anılmaktadır. Doğum günü olarak ka¬bul edilen 9 Kasım Pakistan?da milli bayram olarak kutlanmaktadır. Allâme İkbal, Müslümanların dünyasında XX. yüzyılın en etkili şair ve âlimlerinden biri olarak anılmaktadır. Şiirleri XX. yüzyılın başlarında birçok Avrupa ülkesinde ün kazanmış ve eserleri birçok dünya diline çevrilmiştir.
İlk kitabı İlmu?l-İktisâd 1903?te Urduca olarak yazılmıştır. 1915?teki ilk şiir kitabı Esrar-ı Hodi?yi takiben Rumuz-u Behodi?yi 1917?de kaleme aldı. Sı¬rasıyla 1923?te Peyam-ı Maşrık, 1927?de Zebur-i Acem, 1932?de Cavidname, 1936?da Pes Çi Bayed Kerd Ey Akvam-ı Şark, 1938?de de Armağan-ı Hicaz adlı kitaplarını yazdı. Bütün bu sayılan kitaplar Farsça olarak yazılmıştır. Bir kısmı Urduca şiir ve gazellerden, ancak büyük bir çoğunluğu Farsçadan olu¬şan son kitabı Armağan-ı Hicaz ise vefatından sonra yayınlanmıştır.
Urduca yazdığı şiir kitapları ise; Bang-ı Dara (1924), Bal-ı Cibril(1935) ve Darb-ı Kelîmdir (1936).
Allâme Muhammed İkbal, 21 Nisan 1938?de Lahor?da vefat etmiştir.

TEBLİĞ ÖZETLERİ

İkbal?in Dinamizm ve İslâm Milleti?nin Birliği Felsefesi
Son üç yüz yıldan beri İslâm dünyası tedavisi gerçekten imkânsız hasta¬lıklar ve istikrarsızlıkla yüz yüzedir. Filozoflar, bu konuda birbirinden farklı görüşlere sahip olup İslâm ümmetinin gerileyişini ve çöküşünü birçok deği¬şik nedene bağlamaktadırlar. Allame İkbal?e göre ise İslâm ümmetinin dağıl¬masının iki ana sebebi vardır: İlki, Müslümanlar arasında cesur bir hareketin yokluğu, ikincisi; İslâm milleti içerisinde birliğin bulunmayışıdır. Bu nedenle Allame İkbal, motive olmuş bir pragmatizme dayanan doktrini yanında, İslâm milletinin bireyleri arasında ?benlik? düşüncesini cesaretlendiren bir felsefeye vurgu yapmaktadır. Milletlerin yükselişi ve düşüşü, pratik devingenliğin sayesindedir. Uyuşukluğa ve hareketsizliğe kapılan ulusların arasında çatışmaların ve ayrılıkların baş gösterir, bu uluslar iyi bir yer edinemeden tarih sahnesin¬den silinirler. İkbal, İslâm milletinin ihyasını, milletin bizzat kendisinin yılmaz çabaları¬na ve Batı?nın felç eden darbelerine karşı dirence dayandırmaktadır. Zaman, bize İkbal?in felsefesinin onun yaşadığı dönemdeki kadar önemli ve geçerli olduğunu kanıtlamıştır.

İkbal?in Felsefesinde Mücadele ve İhtilaf Kavramı
Birçok hakiki düşünür ve filozof gibi İkbal?de karmaşık ve çelişkili konu¬ları, teorileri kendi içinde birleştirmiştir. Yaşam sonsuz bir meydan okuma, yükselişe ya da düşüşe geçen bir milletin ya da bir insanın bulmacasının bir parçasıdır. İkbal?in ortaya attığı teoriler bireysel ve toplumsal uygulamalar olmak üzere bunların her ikisini de niteler, çünkü bunlar, bir ulus içinolduğu kadar, bir bireye de yaşamak için gerekli imkânı sağlar.

Muhammed İkbal ve İdeal İnsanın Ana Çizgileri
İkbal, İslâm Medeniyeti?nin yeniden dirilişi için tasarladığı dünyanın yapıcı ve merkez unsuru olarak insanı tanımlamaya çalışmaktadır. Onun düşünce ve irfan dünyasının kalkış noktası da, zirve noktası da insandır. Yaratılmış olan her insan bireyi İkbal?in yeniden inşa etmeye çalıştığı insan örgüsünde yer almakta¬dır; ancak İkbal, insanlık kervanına mihmandar olabilecek ?ideal insan? kavramı ve bu kavramın açılımlarını öncelemektedir. Çünkü İkbal, kuvvetli idrak pro¬jektörünü böyle bir insana çevirince onda mucizeler içinde mucizeler görür.
İkbal?in çilesi, aslında, İslâm Medeniyeti?nin bir çöküşle karşı karşıya kal¬masından ve bu çöküşten kurtulma çözümlerinin netleşmemesinden kaynak¬lanmaktadır. Biz, İkbal?in hayatında, büyük dinlerde zaman zaman vuku bulan yeniden canlanmanın tek bir insanın kalbinden nasıl kaynaklandığını görürüz. Bu tebliğimizde İkbal?in ideal insanı keşfetme serüveninde nasıl bir mo¬del aradığı üzerinde durulacaktır. Ayrıca, tasarladığı insan kavramının ana çizgileri ile kendi kişiliği ve ruh dünyası arasındaki paralelliklere genel hat¬larıyla değinmek arzusundayız. İdeal insanın varoluşsal zeminini belirle¬mek için kullanılan kavramlar ve ideal insan olma basamakları tebliğimizin sınırları içerisindedir.

İkbal, Doğunun Şairi- Yeniden Değerlendirme
İkbal, din âlimi, onu peygamber gibi görme hevesleri yüzünden yanlış yorumlanmıştır. İkbal, şiirinde Ortaçağ mistisizmini, dar bakış açısına sahip milliyetçiliği ve estetik kaygılar içeren sosyalizmi reddetmiştir. Ne dogma, ne dini önderlik, ne de dini ritüeller, topluca ya da tek başlarına ahlaki olarak modern insanı modern bilimin ilerlemesi için yetiştiremez. İkbal?e göre İslâm, artık ihtiyaç kalmadığını keşfedip kendi vahiy mekanizmasını feshederek mükemmelliğe ulaşmıştır. Böylelikle insan kendi benliğinin far¬kına varmak için kendi öz kaynaklarına yönelmek durumunda kalmıştır. İslâm?da bütün bu güçlü dini önderlik ve babadan oğula aktarılan liderlik oluşumlarının feshedilmesi, bu yönlendirmenin haklılığını ortaya çıkar¬maktadır. İkbal?in düşüncesini tamamıyla anlamak için şiirlerini diğer ça¬lışmalarıyla birlikte; özellikle de konuşmaları ve mektuplarıyla birlikte ele almak çok önemlidir. Buna ilaveten şiirlerinde bazı kavramlar neredeyse tamamen gözden kaçırılmıştır. İkbal?in gazele karşı şiirsel ifadenin bir aracı olarak nazmı yeniden kazanma çabası, bu gözden kaçırılan unsurlar arasın¬dadır. O, bir izleyici gibi şiirin dışında kalıp olan biteni anlatan atalarının aksine şiirinde kendini temsil eder böylelikle ifadeleri bir röportaja veya hitaba dönüşür.

O Halde Ne yapılmalı?
İkbal Kur?an? üzerine çalışan ve kendi aklını ve gönlünü kullanarak Kur?an?ın bilgeliğini anlamak için çabalayan ilk büyük filozoftur. İkbal, Allah?ın insana bahşettiği bu iki kabiliyet -akıl ve gönül- ile Kur?an?ın ru¬hunu kavrayarak hikmet ve ruh?un keşfine nail olmuştur. Ku?ran?ın özünü kavradığında düşüncelerini dünyaya yaymaya başladı. Kur?an?ın gerçek me¬sajlarını içeren ?İslâm?da Dini Düşüncenin Yeniden İnşası? adlı çalışmasını ortaya çıkardı. Fakat daha sonra seçtiği aracın geniş bir Müslüman kitlesine ulaşmak için yeterli olmadığını kavradı. Sadece elit sınıfı oluşturan Müs¬lümanlara değil her Müslümana ulaşabilecek bir araca ihtiyacı olduğunu hissetti. Bu araç, şiirden başka bir şey değildi. İkbal, yalnızca büyük bir şair değildi. O doğru bildiğini açıkça söyleme cesaretine de sahip bir insandı.
İslâm dünyasının en büyük düşünürlerinden biri olan Allâme İkbal?in mesajı şudur: Allah?tan başka kimseden emir almayın, böylelikle manevî krallığın tekrar ele geçireceksiniz. Evrenin hâkimi olan Allahın vekilliği¬ni tekrar kazanacaksınız. Sevgi ve Barış tekrar bu sevgisiz kalmış dünyada hâkim olacaktır.

Muhammed İkbal?e Göre devletlerin Statüleri ve Stratejileri
I. Dünya savaşı boyunca, İngiltere ve Batılı devletler Doğu dünyasını paylaşmaya karar verdiler. Muhammed İkbal bu stratejileri doğru olarak algılamış, analiz etmiş ve açıklamıştır. İkbal ayrıca Türkiye, İran, Arabistan, Msır ve Afganistan gibi Müslüman dünyanın pozisyonlarını ele almıştır

Ali Nihat Tarlan?ın İkbal?den Yaptığı Çeviriler Üzerine
Ali Nihat Tarlan, hiç şüphesiz Muhammed İkbal?in Türkiye?de tanınma¬sında çok önemli bir rol oynamıştır. Tarlan, İkbal?in manzum bir çok eserini Türkçe?ye tercüme ederek onun Türk entellektüelleri arasında tanınmasını sağlamıştır. Tarlan, Türkiye?de ilk planda Divan edebiyatı alanınında yapmış olduğu çalışmalarıyla tanınmış bir akademisyen ve edebiyat yorumcusudur. İlkbal?in eserlerinin Türkçe?ye akade¬misyen bir edebiyatçı tarafından çevrilmesi Türk okuyucular için ayrı bir şans olmuştur. Bu bildirimizde bu çevirileri tanıtarak değerlendirmeye çalışacağız.

Muhammed İkbal?in İctihadla İlgili Görüşleri
Allâme Muhammed İkbal şüphesiz çağımızın en dinamik düşünürlerinden biri idi. O batı modernitesine karşı İslâm dünyasının 20. yüzyılda yetiştirdiği en anlaşılır bir cevaptır. Onu diğerlerinden ayıran en bariz özellik İslâm mirasına yaklaşımındaki eleştirel düşüncenin derinliği idi. İkbal İslâm geleneği ile modernite arasındaki gerilimi diğerlerine oranla daha derinden keşfetmiştir. O kendi döneminde bizim için şimdi bile temel sorun olan ictihad, İslâm ve demokrasi gibi konulara değinmiştir.
Onun toplumdaki yansıması üç boyutludur: birincisi, nesir türündeki yazıları ki özellikle kendisinin temel felsefi basiretini yansıtan İslâm?da Dinî düşüncenin Yeniden Yapılanması çalışmasıyla modernizmin kavramsal mod¬eline karşı sofistike ve felsefi seviyede yaratıcı bir mukabele; ikincisi, dürüst bir şekilde söylemek gerekirse İslâmi edebiyatın geleneksel sürekliliğinde ve belki modern zamanlarda hikmetli, mütefekkirane ve ilhamî şiirin en parlak ve şiirsel uzlaştırıcı düşüncenin en somut örneği olan Urduca ve Farsça şiirleri; üçüncüsü, tarihin kritik bir evresinde çağrısıyla, sosyal sorumluluklarıyla yükselen politik aktivizmi ve sosyal reformculuğu.
İkbal kendi döneminde de çok hassas olan dinî meselelerle ilgili birkaç makale yazmıştır. Bu makaleler 1928-30 yılları arasında Lahor, Madras, Haydarabad ve Aligarh?ta düzenli olarak yapılan toplantılarda okunmuş ve daha sonra bu makaleler İslâm?da Dinî düşüncenin Yeniden Yapılanması adıyla 1930?da kitap halinde yayınlanmıştır. Bu kitabın hassas konularından biri de ictihad idi ve İslâm hukukunun en önemli konuları arasında yer almaktaydı. Fakat onun bu konu ile ilgili olarak yazdıkları hak ettiği şekilde bir karşılık ve kabul görmemişti. Bunun sebebi ise konunun zorluğu idi. Gerçekten de mesele zor ve anlamak kolay değildi. Bu zorluğun ikinci sebebi, bu makalelerde İkbal?in batı felsefesini bilen kişilere hitap ediyor olmasıydı. İkbal de batı felsefesi hakkında geniş bilgiye sahip idi ve bu felsefeye ait referansları akıcı bir şekilde verebilmekteydi. Netice itibariyle batı felsefe geleneği hakkında hiçbir bilgisi olmayan kişiler konu ile ilgili onun konuşmalarını anlayamadılar. Nitekim bu makalenin ilk amacı İkbal?in ictihad ile ilgili görüşlerini an¬lamak ve sonra da mümkün olduğunca insanlara bunu anlatmaktır.

Muhammed İkbal?in Şiirlerinde Hz. Peygamber
Muhammed İkbal?in yüksek duygu ve tefekkür aşılayan şiir ve nesir ha¬lindeki eserleri topluca gözden geçirilince, bir İslâmi şair ve düşünürle karşı karşıya olduğumuz hemen anlaşılır. O, kalbini İslâm dünyasının meselelerine adamış ve gönüllerimize kurtuluş yolları sunmuş bir şairdir.
Kur?an?ın yanında Hz. Peygamber?in şahsı, sözleri ve davranışları da onun şiirlerinde ilham kaynağı olmuştur. Doğu ve Batı?nın şair ve düşünürlerini in¬celeyen Muhammed İkbal, pek çok şiirinde Hz. Peygamberi bu yönleri ile ele alır, değerlendirir ve bize bunlardan çıkarılması gereken dersleri dile getirir.

Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan?ın İkbal Üzerine Yazdığı Farsça Şiir
Prof. Dr. Ali Nihad Tarlan Mevlana?nın türbesini ziyaret ettiği esnada İkbal ve Mevlana?nın aynı anda dünyaya geri geldiğini zihninde canlandırır. Bunu üzerine İkbal hakkında Türkçe şerh ettiği Farsça bir şiir yazar. Çalışmamızda Nihat Tarlan?ın bu şiirini ele alacağız.

İkbalin Poetik Stilini Değerlendirme
İkbal?in şiirini değerlendirebilmek için, Bang-ı Derâ eserine son derece önem verilmelidir. İkbal, bu kitabı, kendi şiir evrelerinin yapısını kavrayabi¬leceğimiz bir şekilde derlemiştir.
İlk bölüm, 1905 ve öncesine ait dönemin şiirinden meydana gelmiştir. İkinci bölümde, İkbal daha da ilerler ve Urdu şiirinin azametli geleneğine bağlanır. Bu esnada Galib?in rehberliğinde kendi stilini oluşturmaya başlar. Üçüncü bölümde ise İkbal?in düşünceleri berraklaşırken stili olgunlaşır.
İkbal?in ayrıcalıklı bu stili, bütün eski standartları altüst eder ve şiire yeni bir tanım kazandırır.

İkbal?in Şiire ve Edebiyata Bakışı
İkbal?in eserlerinin büyük bir çoğunluğu şiir biçiminde kaleme alınmıştır. İkbal, şiir tarzındaki eserlerini Farsça ve Urduca olmak üzere iki farklı dilde yazmıştır. Şiirde nesre göre daha gizemli, farklı anlamlara muhtemel, yoruma açık ifadeler bulunmaktadır. Nesir ise şiirle kıyaslandığında daha açık ifade¬lerle meramı ortaya koyan ve yoruma daha az imkan veren bir anlatım biçimi¬dir. Bu açıdan bakıldığında İkbal?in insanlığa aktarmak istediği mesajları şiirle ifade etmek istediği görülmektdir. İkbal?in eserlerinde onun şiir, edebiyat, sanat ve Arap şiirine bakışı ile ilgili bazı değerlendirmeleri mevcuttur. Bildiri¬mizde onun şiir, edebiyat, sanat ve Arap şiirine dair görüşleri ele alınacaktır.

Filozof İkbal
Pozitivist düşüncenin egemen olduğu bir dönemde batıyı tanıma imkânını bulan İkbal, gelişip değişen bilim karşısında düşüncede ve dinin yorumunda da bir değişimin kaçınılmaz olduğunu savunarak İslâm toplumunda yenilik fikrinin gelişmesine öncülük eden bir filozoftur. Bu çalışmada İkbal?in doğu-batı düşünce ve medeniyetleri arasında bir senteze varma çabası ortaya ko¬nulacaktır.

İnsanlık Elçisi İkbal
Doğu?da Allâme İkbal, Pakistan?ın milli şairi olarak üne sahiptir. İkbalin şiirlerinde milli hassasiyet ön plandadır, bununla birlikte daha iyi bir insanlık için kültür, inanç ve milliyetçilik sınırlarının ötesinde ideolojiler ve eylemler de İkbalin şiirlerinde yeralmaktadır. Bu çalışmada, konunun özü olarak edi¬nilen bulgularda İkbal?in İnsanın elçi oluşunun izahı hususundaki rolü açığa çıkarılmaktadır.

?İkbal?in Bakışıyla Şeytan?
İblis bütün edebî türlerde bulunmaktadır. Cezanın, düşmanlığın ve asili¬ğin sembolü olarak birçok şiirde kullanılmıştır. Bu çalışmada Allâme İkbal?in şiirinde İblis karakteri ele alınacaktır.

?İkbal?in Farsça Mesnevisi: Pes Çi Bâyed Kerd Ey Akvâm-i Şark?
Muhammed İkbal, iki dilde (Urdu ve Fars dilleri) şiir söylemiş, Farsçayı oldukça başarılı bir şekilde kullanarak adını Farsça yazan usta şairler arasına yazdırmış ve düşüncesiyle geçtiğimiz yüzyılda İslâm dünyasında etkili olmuş şahsiyetlerden biridir. İkbal, İslâm dünyasının içinde bulunduğu sorunlar üzerine kafa yoran ve bu sorunları aşmak için çaba harcayan bir aydın olarak şiirlerinde Doğu toplumlarına ve özellikle de Müslüman toplumlara çözüm yolları sunmaktadır.
İkbal?in Farsça kaleme aldığı ?Pes Çi Bâyed Kerd Ey Akvâm-i Şark? mesne¬visi de onun çözüm yolları arayışının bir ürünü olup İslâm dünyasında yankı uyandırmış ve Müslüman aydınları etkilemiş bir eserdir. Bu bildiride İkbal?in bu mesnevisi hem edebî açıdan, hem de içerik ve düşünce bakımından tahlil edilecektir.

İkbal ve Ortadoğu
Osmanlı İmparatorluğunun dağılmasından itibaren üzerinde irili ufaklı, onlarca belki yüzlerce devletler ortaya çıktı. Dağılma sürecinde olduğu gibi paylaşım sırasında da çatışmalar ve katliamlar hız kesmeden devam etmiştir. Osmanlı döneminden sonrada da iç çekişmeler bazı Arap ülkelerinin birçoğu en azından belli bir döneme kadar belli bir döneme kadar devam etmiş olma¬sına rağmen, Ortadoğu?da Özellikle Filistin sorunu günümüze kadar günde¬min ilk sırasını teşkil etmeye devam etmiştir.
Filozof ve şair olan Muhammed İkbal bu dönemde İslâm Dininden ve dolayısı ile Doğu düşünce ve kültüründen etkilenmiştir. Osmanlının son dö¬nemlerinde Doğu ve Arap dünyasının düşmüş olduğu vahim durumu, onun duygu dünyasını al-üst etmiştir. Bu nedenle şiirlerinde ve nesirlerinde bu va¬him durumu ele almıştır.
İşte bu bildiride Muhammed İkbal?in eserlerinde Ortadoğu?ya ve özellikle Arap aleminin kanayan yarası olan Filistin?e bakış açısını ve bu konudaki dü¬şünce ve değerlendirmelerini içeren şiirleri ele alınacaktır.

Arapça Şiir Üzerine İkbal?den Bazı Notlar
İslâm?ın filozof şairi Muhammed İkbal, şiirlerinde Arapça kullanmamış, Urduca ve Farsça olarak kaleme almıştır. Fakat, elbette, Kur?an dili olarak Arapça?nın onun düşüncesi ve şiirleri üzerinde etkisi vardır. O Hint Alt kıtası İslâm şairiydi ve şiirlerinin kaynağı da Kur?andı. Ayrıca Arabistan İslâm Pey¬gamberinin yaşadığı bölge olarak tüm Müslümanlar için bir öneme sahipti. Peygamber sevgisin yanı sıra Arapçanın sağlam yapısı ve kabiliyeti İkbal?in Arapçadan etkilenmesinin sebepleri arasındadır. Bu yüzden, biz de bu ça¬lışmamızda İkbal?in Arap şiiri ile bağlantısının ne olduğunu ve Arapça?dan neden etkilendiği üzerinde duracağız.

?Lahorlu İkbal?de İnsan-ı Kamil
Lahorlu İkbal, düşüncelerini, ideallerini bütünlüklü bir sistem halinde toplayıp sunan bir Müslüman düşünürdür. İkbal, bunun için düşünce yapı¬sında birkaç noktayı merkeze almış, bunlar etrafında düşüncesini örmüştür. İkbal?in düşüncesinin en önemli unsurlarından biri insan-ı kâmil ve insan-ı kâmilin edebiyattaki rolüdür.
İkbal?e göre insanın kendini yetiştirmek, yüksekliklere eriştirmek gibi ça¬baları umut, aşk, toplumsal hayattaki ihtiyaçlarını ve sorumluluklarını bilme şeklinde insan-ı kâmili oluşturmaktadır. İkbal, insan-ı kâmili anlatmak için tarihî ve coğrafi etkilerden, tasavvufun insan-ı kâmil portresinden bahseder. İkbal?in insan-ı kâmil?inin en iyi ve en yüksek örneğini Hazreti Peygamber?in büyük şahsiyetidir. İnsan-ı kâmil benliğin olgunlaşmasının en yüksek nokta¬ları nefsin arzularından, bencil düşüncelerden geçmek, varlığın ve toplumun anlamını iyi kavrayıp Hakk?ın varlığıyla ilişki kurmakla olunur.

Goethe?nin Mahomets Gelsang Adlı Şiirinin İkbal Tarafından Uyarlanması?
İkbalin Goethe?den etkilendiği bilinmektedir. İkbal Stray Reflections?da olduğu gibi diğer çalışmalarında da defalarca Alman şairden bahsetmiştir. Her ne kadar İkbal, Goethe?yi kendine benzer kabul etse de dünya görüş¬leri ve şiirlerinde bir miktar farklılıklar bulunmaktadır. Bu çalışmamızda, Goethe?nin Mahomets Gesang?ı ile İkbal?in ?Cû-yi Zinde?(Yaşayan Irmak) adlı çalışmaları arasında, içerdiği düşünce ve hayal gücü ile bu şiirlerin ya¬pısı açısından karşılaştırmalı bir çalışma ortaya koymayı amaçlamaktadır. Buna ilave olarak İkbal?in şiirde nerede Goethe?den etkilendiği nerede fark¬lılaştığı da sunulacaktır.

İranlı Sosyolog Ali Şeriati?nin Gözüyle Muhammed İkbal
Ali Şeriati (1933-1977)?nin düşünce, duygu ve eylem hayatı üzerinde et¬kili olmuş önemli şahsiyetlerden birisi de hiç kuşkusuz Allâme Muhammed İkbal?dir. Şeriati, Şii mezhebinin sıkı savunucularından birisi olduğu halde, İslâm dünyasının içine düştüğü büyük açmazları çözme yolunda Muhammed İkbal?in ortaya koyduğu çözüm yollarını kendi toplumu içinde öne çıkar¬ma cesaretini göstererek ?Biz ve İkbal? adlı kitabını kaleme almış ve eserinde İkbal?den büyük bir övgüyle söz etmiştir.
İkbal?i gerçek bir Müslüman aydın ve düşünür olarak kabul eden Şeriati, adı geçen eserinde Muhammed İkbal?i çeşitli yönleriyle tanıtmış, onun XX. yüzyıl İslâm dünyası düşünürleri arasındaki seçkin yeri ve engin tecrübesi üzerinde ayrıntılı olarak durmuş ve onunla klasik İslâm düşünürleri arasın¬daki temel farkları irdelemiştir.

Doğu?nun Şairi Allâme İkbal?e Atıfla Urdu Şiirinde Vatanseverlik Geleneği
XVIII. yüzyıldan beri edebiyat politik ve sosyal reformlar için araç olarak kullanıla gelmiştir. Milli birlik ve vatanseverlik kavramları ile politik haklar, ekonomik gelişmeler doğrudan ilişkilendirilmiştir. Hint İmparatorluğu?nda da milli duygular belirmesine rağmen kısa bir süre sonra koloni kurma arzu¬suyla haraket eden devletlerin yönlendirdiği I. Dünya Savaşı, bunu sekteye uğramıştır. Bu dönemde İkbal modern milleyetçiliğin taşıdığı tehlikeleri fark ederek, insanoğlunun karşı karşıya kaldığı probemlerin çözümünün İslâm?da olduğunu savunmuştur. Böylece şiirleriyle ve konuşmalarıyla vatanseverlik kavramı üzerinde durmuş ve Panİslâmizmin savunucusu olmuştur. Şiirlerin¬de vatanseverlik kavramını da İslâm?ın ışığında ele almıştır.

İkbal?e Göre Sosyal Yaşamda Kadının Statüsü
Bu çalışmada 20. yüzyıl Müslüman dünyasının en önemli düşünürlerin¬den Muhammed İkbal?in sosyal yaşamda kadının yeri ve görevleri konusun¬daki görüşlerini incelemeye çalışacağız.
Şair-filozof İkbal, dinamik ve güçlü bir toplum yapısının oluşması için toplumda ve dini düşüncede köklü bir reformun gerekli olduğuna inanır. Bu sebeple dinamik bir toplum yapısının oluşması için, temelde gücünü dinden alan benlik ve bunu destekleyecek felsefi görüşler ortaya koyar. Ancak toplu¬mun en önemli parçası olarak gördüğü kadına bu felsefede verdiği yer sınır¬lıdır; oluşturduğu terimler, tanımlar erkek merkezlidir. Kadının, geleneksel kalıplar çerçevesinde eğitilmesinin yeterli olacağı kanısındadır. Onun için öngördüğü sosyal statünün, annelik ev işleri gibi konularda bilgi ve beceri sağlamaktan öteye geçmediği görülmektedir.

İkbal ve Molla Sadra
Bu bir karşılaştırmalı çalışmadır. Amacı iki büyük İslâm düşünürün düşün¬celerindeki ortak noktaları ve ayrılıkları ortaya koymaktır. Yazının ilk bölümü giriş niteliği taşımaktadır. Molla Sadra?nın hayatı, düşünce yapısı ve önemi üzerine kısa bir değerlendirme yapılacaktır. İkinci bölümde Sandra?nın esas düşünceleri ve İkbal?deki bazı kavramlar ile benzerliği tartışılacaktır. Üçüncü bölümde, İkbal?in Sandra?dan nasıl ve nerede bahsettiği açıklanacaktır. Diğer bir deyişle İkbal?in Sandra?ya hangi bağlamda atıfta bulunduğu incelenecek¬tir. Dördüncü bölümde İkbal ve Sadra?nın düşüncelerinin birbirlerine kesin olarak benzemesinin tesadüfî olup olmadığı sorusu sorulacaktır. Çalışmanın sonunda ise bahsedilen bu soruya cevap verilecektir.

Muhammed İkbal?de İslâm Birliği
Müslüman filozof, şair ve siyasi lider Allâme Muhammed İkbal (1877-1938) Hindistan?da Siyalkot?ta (şimdiki Pakistan) doğdu. 1927 yılında Pencab eyaleti meclisine seçildi. 1930 yılında da Müslüman Birliği Partisi?nin (Muslim League) başkanlığını üstlendi. Başlangıçta Hint ve Müslüman birliğini taraf¬tarıydı, fakat daha sonra bağımsız bir Müslüman devleti kurulması görüşünü savundu, bu düşüncesi daha sonra Pakistan?ın kurulmasıyla gerçekleşti.
İkbal, siyasi düşünce ve faaliyetlerinin dışında döneminde en büyük İslâm düşünürü sayılıyordu. Urduca, İngilizce ve Farsça yayınladığı edebî ve fel¬sefi eserlerinin temelini, bireysel özgürlük ve ahlaki olgunlukla İslâmî diri¬liş esasına dayandırmıştır. Benliğin Sırları, Doğunun Mesajı ve İslâm?da Dini Düşüncenin Yeniden Teşekkülü gibi eserler ortaya koydu. Her ne kadar İk¬bal, Pakistan?ın kuruluşunu görecek kadar uzun yaşamamışsa da Pakistan?ın manevî babası ve kurucusu sayılmaktadır. Vefatının yıldönümü münasebe¬tiyle her yılın 21 Nisan

Muhammed İkbal?in Mirâcı
Esrâr-ı Hodî?den sonra Farsça kaleme alınan Cavidname, 1929?da ya¬zılmaya başlanmış ve 1932?de tammalanmıştır. Meşhur İtalyan şairi Dante (1265-1321)?nin Divina Commedia?sına nazire olarak yazılmış olup, İkbal?in kendi oğlu cavid?in adını taşımaktadır. Prof. Dr. Annemarie Schimmel tara¬fından Goethe?nin Faustu?nun etkisinde ve planında yazılmış bulunduğu id¬dia edilmesine rağmen Cavidname, şairin kendi beyanları ile diğer birçok araştırmada da zikredildiği üzere, Divina Commedia, Futûhât-ı Mekkiyye ve Risaletu?l Gufran gibi eserlerin planından da yararlanılarak, Miraç mucizesi planı üzerine oturtulmuştur. Eserde, Mevlânâ Celâleddin Rumî?nin refakatin¬de yapılan ve gökler, çeşitli gezegenler ile cennetin katedildiği ve her safhada muhtelif fikir, siyaset ve kültür adamlarıyla çeşitli dini ve siyasi meseleler hakkındaki konuşmaların gerçekleştiği bir yolculuk anlatmaktadır. Bu ça¬lışmamızda, İslâm dünyasının Miraçnameleri ışığında, Muhammed İkbal?in Cavidname?sindeki yolculuğunu değerlendirilecektir.

İkbal?de Toplum Tasavvuru
Bu çalışmamızda, Esrâr-ı Hodî ve Rumûz-i Bî-hodî adlı eserlerinden yola çıkılarak Muhammed İkbal?in toplum tasavvuru ve özellikle Müslüman mil¬letlerin nasıl teşkil etmesi gerektiğine dair görüşleri ele alınacaktır.

Muhammed İkbal ve Endülüs
İspanya?nın dolayısıyla Endülüs Arap-İslâm medeniyetinin önemi herkes tarafından bilinmektedir. İspanya, 92/711 yılında Berberi asıllı Arap komu¬tan Târık b. Ziyâd (50/670- 102/720) komutasında Müslüman Arap asker¬leri tarafından fethedildi ve 892 /1492 yılına kadar da Müslüman Arapların egemenliği altında kaldı. Bu tarihten itibaren burada tıp, eczacılık, fizik, ast¬ronomi, matematik, tarih, coğrafya, botanik ve edebiyat alanlarında büyük gelişmeler kaydedildi ve bu gelişmeler, tarih boyunca birçok ilim adamının çalışmalarına temel oluşturdu. Batılılar, İbn Rüşd, İbn Bâcce ve İbn Tufeyl gibi birçok fikir adamı ve filozof yetiştirmiş olan bu medeniyetten çok etki¬lenmiş ve çok şey öğrendi.
Muhammed İkbal (1877?1938), Batılıları dahi etkilemiş olan bu mede¬niyeti hep hayalinde yaşatmış ve buraya yapmış olduğu kısa bir seyahatten sonra da hayalindeki düşünceleri hem yazıya dökme hem de etrafına anlatma fırsatı bulmuştur. Bu tebliğde Muhammed İkbal gibi İslâm dünyasında önem¬li bir şahsiyet olarak kabul edilen birisinin bu köklü medeniyet karşısındaki hissiyatı kaleme alınacaktır.

Hz. Mevlana?nın Tesirinde: Muhammed İkbal ve Çağdaşı Mehmet Akif?
Muhammed İkbal 1910 yılından itibaren ?İslâm?ı? toplumsal ve siyasal bağlam¬da bütünleştirici bir olgu olarak kabul ettiğini halkına ileterek bu konuda bazı ilke¬leri de sistem şeklinde aktarmaya başlamıştır. Bu sıralarda yani 1910?1920 yılları arasındaki dönemde bir başka fikir adamı da ulusunu birtakım tehlikelere karşı İslâm?ın kuvvetine dayanarak koruma çareleri aramaktaydı. Hem sosyal bilimle¬ri yani medresede verilen bilgileri ve Arapça, Farsça gibi lisanları öğrenmiş hem de batılı bağlamda eğitimini tamamlayan Mehmet Akif 1873?1936 yılları arasında var olan yaşamıyla Muhammed İkbal yani İkbal Lahuri ile çağdaş bir konumda yer almıştır. Akif?in bağlı olduğu inanışı; çalışmayı motive eden, medeniyeti takip konusunda azimli ve uyarıcı bir kavram olarak değerlendirdiği açıkça görülmek¬tedir. Muhammed İkbal de söylevlerinde İslâm?ı toplumsal ve siyasal ideal olarak önerirken reformcu bir dini anlayışla zor durumdaki Müslüman toplumların to¬parlanabileceği mesajını veriyordu. Onun bu konuda feyiz aldığı kaynak hakkında malumat vermenin yerinde olacağı kanaatindeyim. Şimdi burada çok önemli bir etkileşim söz konusudur: 13. yüzyılın parlak ve kuvvetli bilgini, aşk adamı, şairi Hz. Mevlana?nın şiirleri İkbal?i büyük ölçüde etkilemiştir. Bundan sonra Muham¬med İkbal, Müslümanlığın kendisine sunduğu sevgi, hoşgörü, çalışma, eşitlik gibi kavramların arzu edilen idari sistemlerin kurulmasında etkili olacağı inancını da taşımaya başlamıştır. Evet, İkbal?in de, Akif?in de vurgulamak istedikleri esas fikir; şimdiye kadar toparlayıcı ve itici gücünü yerine getirmekten uzak bırakılmış muh¬teşem bir uyanışın varlığıdır.

Pakistanlı Düşünür Muhammed İkbal?in Eserlerinde Hadis Kültürü
Fikir ve düşünceleri yaşadığı dönemde kalmayıp etkileri günümüzde de görülen önemli şahsiyetlerden birisi de Pakistanlı şair, düşünür ve filozof Mu¬hammed İkbal (ö.1357/1938) dir. Ona olan ilgi her zaman artarak devam etmiştir. O, bu ilgiyi ortaya koyduğu fikir ve düşünceleriyle elde etmiştir. Çünkü Muhammed İkbal?in hayatı incelendiğinde onun ilme, düşünceye ve bilhassa da dini düşünce katkı noktasında önemli gayret ve çabalar içinde olduğu görülür. Onun düşünce sistemini şekillendiren pek çok unsur bulun¬maktadır. Bunlar arasında Hz. Peygamber?in şahsiyeti, vizyonu ve ilahi misyo¬nuna saygı yanında bilhassa O?nun hadis/sünnetleri önemli olmuştur. Ayrıca Muhammed İkbal?in Hz. Peygamber?e karşı özel bir sevgi içerisinde olduğu adını duyduğunda sık sık ağladığı bilinmektedir. O?nun güzel ahlâkını kendi¬sine örnek alan Muhammed İkbal, eserlerinde insanlara hak, hakikat, fazilet ve meziyet yollarını öğretme gayreti içinde olmuştur. Onun eserleri arasında yer alan İslâmda Dinî Düşüncenin Yeninde Doğuşu adlı eserinde bilhassa Hz. Peygamber (s.a.v) ve hadis kültürüyle ilgili önemli bilgilere yer verildiği görü¬lür. İşte biz de bu tebliğimizde;
1- Genel olarak eserlerinde hadis/sünnet kültürüyle ilgili neler vardır, nelere temas edilmiştir?
2- Muhammed İkbal?de nübüvvet ve peygamber anlayışı nasıldır? Bununla birlikte nübüvvet ve peygamber anlayışıyla ilgili olarak eserlerinde özet olarak söylenenler nelerdir?
3- Hz. Peygamber?e saygısı, sevgisi ve bağlılığı nasıldı? Muhammed İkbal?e göre sünnet/hadisin dindeki yeri nedir? Eserlerinde sünnet/hadis deyince ne anlaşılmıştır? Kaynak olarak sünnet nasıl değerlendirilmiş ve düşünce¬lerine ne kadar tesir etmiştir? Muhammed İkbal hadîsleri nasıl anlamış ve yorumlamıştır?
4- Hadis kaynakları ve hadîslerin kaynakları, kaynak bilincinin olup olmadı¬ğı, referans problemi nedir?
5- Zayıf ve mevzu hadîsleri kullanma durumu nedir? Sıhhat yönüyle hadisler arasında ayrım yapmış mıdır?
Konunun açıklığa kavuşturulması açısından belirtilen hususların cevap¬larının verilmesi gerekmektedir. Bu ve buna benzer konular tebliğ sınırları çerçevesinde incelenmeye çalışılacak, varılan neticeler ve tespitler genel bir değerlendirme ile ortaya konacaktır.

Allâme İkbal?in Hızır-ı Râh Adlı Şiirinin Bir Analizi
Doğu?nun şairi Muhammed İkbal?in şiirleri, poetik sınırları aşar ve bu onun şiir performasının gerçek alanını anlamayı zorlaştırır. Onun şiiri belirli bir coğrafya ile sınırlandırılamayacağı gibi belli bir zaman aralığını da kapsa¬maz. Şiiri evrenseldir ve bütün zamanları kapsar. Bu İkbal?in özelliğidir. Ta¬rih, sosyoloji, ekonomi, siyasi bilimler, din felsefe, İslâm araştırmaları, hadis ve Kur?an bilgisi çalışma sahası içine girer. İkbal?in Hz. Muhammed?e sınırsız bir muhabbeti bulunmaktadır. İslâm bilgisine sahiptir. İslâmiyet?in ışığının rehberliğinde yaşamı anlamaya ve şekil vermeye çalışmıştır. Terâne-yi Milli, Şikve, Peygamberin Huzurunda, Tulû-i İslâm ve Hızr-ı Râh bu düşüncelerini yansıttığı eserleridir.

 


 

SON VİDEO HABER

Polis memuru, ölümüne neden olduğu gencin ailesinden af diledi

Haber Ara