Haber Merkezi / TİMETURK
Bir vicdan, bir akıl, bir önsezi yolculuğu... Avustralyalı Dr. Jean E. Calder, Batı medyasının tüm kampanyalarına karşın, gerçeğin farklı olduğuna inanarak büyük bir hizmet yolculuğuna koyuldu. Diken ve taşlarla dolu, Beyrut?tan başlayıp, Mısır?dan geçen ve Filistin?de son bulan 30 yıllık bu yolculuk, her türlü yıldırma çabalarına karşın meyvesini vermiş gibi görünüyor.
Sürekli hayatı sorgulayarak faydalı bir şeyler yapabilme gayesini taşıyan Avustralyalı Dr. Jean Calder, ülkesindeki rahat hayatından, güzel işinden vazgeçerek ikinci sınıf bir ülkeye giderek oradaki muhtaç insanlara yardım etmeye karar verdi. Basının o dönemde Filistin haberlerine odaklanması fazla zorlanmadan seçimini yapmasını sağladı. Üç evreden oluşan yolculuğunda çeşitli zorluklarla karşılaştı. Ancak yaşadığı tüm bu zorluklar taktire şayan oldu. Ülkesinin Filistinlileri tanımasına vesile oldu. Birçok ödüle layık görüldüğü gibi kendisinden Filistin deneyimi üzerine bir kitap yazması istendi. Bunun üzerine anılarını ve çalışmalarını İngilizce olarak kaleme aldığı bir kitap yazdı. Bu kitabı da çalışmaları gibi büyük ilgi gördü.
Avustralya vatandaşı Dr. Jean Calder, ?Yol Nereye Götürüyor? ismini verdiği kitabında serüvenini; 3 durakta yayılmış, barut ve yıkım kokuları arasında gülümseme ve ümit saçan, ruhlarını savaşın gaspettiği ve vatanlarını, terkedilmiş hayalet şehirlere çevrilmiş kimselere hayat ve sevgi bahşeden bir yolculuk olarak tanımlıyor.
Daha Filistinlilerle beraber yaşamadan önce onlara sevgi duymaya başladı, kalbi, aklı ve insaniyetiyle, daha önce ?terörist? olarak nitelendirildiklerini duyduğu, kendilerine sempati duymanın, desteğin yasak olduğu kimselerin yanında olmayı tercih etti.
Batı?nın lüks hayatından uzak dikenli yolları seçti. O insani bir değer taşıyor ve engellerle uğraşan bir insanın, aklı, kalbi ve eliyle çalışması gerektiğine inanıyor. Bu onun, 30?u aşkın yıldır, bu kitleye hizmet çalışmasında uyguladığı yöntem.
Dr. Jean Calder...
Han Yunus?taki Kızılay Cemiyeti?nin kapasite geliştirme Fakültesi?nde dekan olan 70?lerdeki Calder, duygularını şöyle ifade ediyor: ?Ortadoğu?ya gelmeden önce Avustralya?da bir üniversitede Özel Terbiye Fakültesi?nin Beden Terbiyesi bölümünde öğretim görevlisi olarak çalışıyordum. Hayalim, gelişmekte olan herhangi bir ülkeye giderek orada muhtaçlara yardım etmekti. O dönemde haberler sürekli Filistinlilerden bahsediyor, çektikleri zorlukları tekrar tekrar veriyordu. Batı Medyası onları ?terörist? olarak nitelendirip kendilerine yanaşmaktan hatta onlara destek veren, sempati duyan bir görüntü sunmaktan kaçınsa da onların; ezilmiş, hakları gasbedilmiş bir halk olduklarını hissettim.?
80?li yıllarda Filistinliler hizmet
Ardından Avrupalı ünlü bir oyuncunun Filistinlilerle ilgili bir filmde rol aldığına dair bir yazı okuduğuna, ancak daha sonra bu oyuncuyla çalışılmasını engellediklerine, başka rollerde oynamasını reddettiklerine işaret ediyor ve ekliyor: ?Tüm bu yazılanlara inanamadım. Bu nedenle de bir şey yapmam ve olanları bizzat kendim görmem gerektiğine karar verdim. Dahası onlarla olmam gerektiğini hissettim. Bunu yapmazsam insanlık davasına ihanet etmiş olacaktım. Bu nedenle Lübnan?a gitmek üzere çantamı hazırladım. İlk durağım Beyrut?tu. 1980 yılında, o zamanın Filistin Kızılay başkanı Fethi Arafat?la buluşana kadar bir kurtarma ekibinde çalıştım. Kendisine beraber çalışma teklifi sundum ve 1981 yılı boyunca beraber çalıştık.?
Jean Calder, yumuşak bir esinti gibi sakinliğini koruyarak ve o günleri anımsayarak şöyle ekliyor: ?Beyrut?ta yaşadığım o günler ne kadar zordu. Lübnanlılar, çalışma iznim olmadığı için orada bulunmamı reddetti. Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Lübnan?dan çıktıktan sonra Lübnan Hükümeti ülkedeki tüm yabancıları çıkartıyordu. Sonunda Fethi Arafat bana Arap Birliği aracılığıyla çalışma izni sağladı. Ancak bunun ardından da vizem olmadığı gerekçesiyle beni çıkarmak istediler. Avustralya?ya döndüm ve vize aldım. Ancak vizeyi aldıktan sonra da beni 3 gün hapsederek acilen Lübnan?ın dışına çıkmamı emrettiler. Pasaportumu ise ancak ben uçağa bindikten sonra teslim ettiler. Lübnan?ı zorla terkettim. Gözlerim ise arkada musibete uğramış, acı içindeki insanlarda kalmıştı. Beni Kahire?ye gönderdiler. Orada 12 yıl hilal grubuyla çalıştım ve Filistinlilerin, Mısırlıların faydalandığı bir eğitim ve rehabilitasyon merkezi açtım.?
Sonra şöyle devam ediyor: ?Beyrut hayatımın en zor dönemiydi. Sokaklarından savaş kokusu yayılıyordu ve ben ölümden sadece birkaç metre uzaktaydım. Barınağın çatısından bir şey getirmek için dışarısına çıkmıştım ki köşeye saklanmasam bomba az kaldı bana isabet edecekti.?
Sabra ve Şatilla mağduru 3 yetim çocuk
3500?den fazla kişinin kurban gittiği Sabra ve Şatilla katliamı hakkında ise Jean şunları aktarıyor: ?Tüm saldırılar boyunca barınaklarda saklı kaldık, ölümle kuşatılmış durumdaydık ve muhtaçlara yardım ediyordum. Dışarı çıktığımızda gördüklerimiz karşısında şok olduk. Manzara gerçekten çok acı vericiydi. Ancak ümitsizliğe kapılmadım ve çökmedim. Seçimimin zor koşullar altında yaşamayı gerektireceğini biliyordum. Savaşın ortasında olmamıza rağmen işimi yaparak ondan tat almayı bildim. Bedir, Hamude ve Delal; üç yara, üç acı ve savaşın çirkin yüzü. Hikayeleri kesik, hüzün verici ve bazı acı anılarını zihinlerinde saklıyorlar... Çocuklar Beyrut sokaklarında bağırıyorlardı. Savaşın, çapraz ateşine yakalandılar, parçalandılar ve kendilerini ailesiz ve kimliksiz buldular.?
Dr. Jean'in bakımını üstlendiği Sabra ve Şatilla mağduru 3 Filistinli yetim çocuk...
Calder sözlerini şöyle sürdürüyor; ?Savaş bittikten sonra, hastanede çocuklara bakıyordum. Beni çağırttılar ve hastaneye yeni çocukların getirildiğini, durumlarının çok kötü olduğunu ve yardıma ihtiyaçları olduğunu söylediler. Onlara gittiğimde ailelerinin ve kimlik kartlarının olmadığını gördüm. Kendileriyle bir süre kaldım. Onları gözetimim altına aldım. Beni Lübnan?dan gönderdiklerinde ise yalnız başlarına kalmalarına razı gelemezdim. Bu nedenle çok endişeliydim. Kimliklerinin olmaması sebebiyle benimle gelmelerini reddettiler. Kızılay ve Kızılhaç cemiyetleri devreye girdikten sonra onları Mısır?a getirtebildik ve benim riayetim altına girdiler. Hala da beni ilgilendiriyorlar. Şu an bile yüzlerinde yaşamanın zaferini güzel bir yansıma gibi görüyorum.? Calder çocuklar hakkında şunları söylüyor; ?Onlar benim Gazze?de yaşadığım ailem.?
Gazze?den Çok Şey Öğrendim
Gazze hakkındaki görüşünü belirtirken Avustralyalı gayretli bir aileden gelen Calder saf bir gülümsemeyle gülümsüyor ve şöyle diyor: ?Gazze bana çok şey öğretti. Gazze ehline bakıyorum, başlarına gelen onca şeye rağmen ümitlerini kesmeden, yıkılmadan direniyorlar. Bu direniş karşısında özel ihtiyaçları olanlara yardım etme azmim harekete geçti. Çünkü onlar tüm önemsemeyi ve gözetimi hak ediyorlar. Ayrıca her gün gösteriyorlar ki onlar daha güçlü ve sağlamlar.?
Gazze?de yaşananlar karşısında Uluslararası Toplum?un tavrını garipseyerek şöyle diyor: ?Bugün Gazze?de durum çok zor. 1987 yılındaki ilk intifadada Gazze?yi ilk defa ziyaret ettim. Ancak o vakit hal, bu kadar kötü değildi. Hala Uluslararası Toplum?un neden bu kadar ölümcül derecede soğuk tepki verdiğini anlamıyorum.? Ayrıca Batı medyasının İsrail?in hikâyesini desteklediğine, orada olanları objektif veya dengeli bir şekilde vermediğine ve hala Filistinlilerin tarafını tutanlara karşı savaştığına işaret ederek eski Amerikan Başkanı Jimmy Carter?in İsrail için ?ırkçı? kelimesini kullandığını örnek gösteriyor ve bu sözü üzerine Batı medyasının kendisini Samilerden nefret etmekle suçladığını belirtiyor. Sonra ekliyor: ?Ayrıca Batı medyası, en son Suriye?de Hamas liderleriyle yaptığı görüşmeden sonra kendisine karşı bir savaş başlattı. Batı medyası, Filistinlilerin içinde bulundukları zorluklar söz konusu olmaksızın İsrail?in bağımsızlığı için çalışıyor.? İsrail?in bağımsızlığı hususunda Amerika?nın tavrını da eleştirerek şöyle diyor: ?Amerikan başkanının tarafsız davranması ve Filistin sorununun çözümünde ortak olması gerekirdi. Ancak o İsraillilerle beraber, Filistinlilerin yaşadıkları felaket hususunu gözönüne almadan kutlama yapıyor.?
Calder, Avustralya ve çeşitli ülkelerdeki akrabalarıyla ilişkilerini korumaya devam ediyor. Bu hususta şöyle diyor: ?Benim bir evli kız kardeşim var. Kendisiyle internet aracılığıyla çok rahat iletişim kurabiliyorum. Aynı şekilde amcalarımın çocuklarına da Gazze?den, İsrailliler yüzünden orada meydana gelen şiddetten bahsediyorum. Çok kere ailem, Filistin?deki durumlar nedeniyle benim için korktuklarından dönmemi istedi. Dahası bana burada da çalışabilirsin, burada da çok muhtaç insan var, dediler. Ancak ben reddettim ve hedefimi gerçekleştirmek için kalmakta ısrar ettim. Zorluklarla; belki de tehlikelerle karşılaşacağımı biliyordum. Bu ise, benim ısrarcılığımı artırıyordu.?
Filistinlileri Tanımak
Jean Calder birçok kere Filistinli sivil kurumlar tarafından, inandığı davaya gönüllü hizmet ettiği için ödüllendirildi. Bu ödüler onun kalbini serinletiyordu. Filistinlilerin ve çektikleri acıların tanınmasındaki ısrarı, Avustralya?nın vatandaşlarına sunduğu en büyük ödül olan ?AC? ödülüne hak kazanmasını sağladı. Verilen bu ödül, gönüllü olarak Filistinlilerin hizmetinde çalışmasının karşılığıydı. Calder şöyle diyor: ?Ben, bana ikramda bulunulsun ya da takdir ödülleri alayım diye çalışmıyorum. Bu nedenle de 2007 yılında çalışmalarımı bilen kurum ve şahıslar tarafından ödüle aday gösterildiğimde çok şaşırdım.? Sonra gayet ağırbaşlı ve tevazulu bir tavırla ekliyor: ?Ben bunu haketmiyorum. Mutluluğumun tek kaynağı, bu hediyenin verilmesinin; Filistinlilerin, özellikle de özel ihtiyaç sahiplerinin tanınması anlamı taşıyor olması. Bu, yalnız başına Batı dünyasının onlara bakışlarının aksini ispat için yeterlidir. Ayrıca Avustralyalıların kendileri gibi insan soyundan gelen Filistin halkını tanımaları için bir fırsattır.?
İsrail?in casus uçakları ve kitap
Filistinlilere hayatlarını zehir eden dahası kanatlarından gelecek ölüm nedeniyle gerilimlerini ve sorularını tutuşturan Filistinlilerin Zenane olarak adlandırdığı İsrail casus uçağı predatorlar, tüm Filistinlilere olduğu gibi Dr. Jean?e de büyük etki etmişti. Dr. Jean?in bu uçakla bazı anıları olmuştu. Geçtiğimiz yıl yayımladığı ?Where the Road Leads -An Australian woman s journey of love and determination? isimli kitabında bir bölümü bu casus uçağına ayırmıştı.
2007 yılının Eylül ayında yayınlanan kitabının başını bu uçak hususuna tahsis etti. ?Where the Road Leads -An Australian woman s journey of love and determination.? Dr. Jane şöyle diyor: ?Ödül aldıktan sonra, benden Filistinlilerle çalışmam üzerine tecrübemi yazmam istendi. Ben de İngilizce bir kitap yazdım. ?Yol Nereye Götürüyor? ? Avutralyalı Bir Kadının Sevgi ve Kararlı Yolculuğu??
Jean bu kitabında Beyrut, Kahire ve Gazze olmak üzere üç durakta Filistinlilerle çalışma yolculuğunu ele almaya çalıştı. Filistinliler?in kontrol noktalarında yaşadıkları zorlukları, kuşatmayı, birinci ve ikinci intifadayı, Bedir, Hamude ve Delal?le ilişkilerini yazdı. Kitap, Filistin olaylarını konu edinen birçok fotoğraf içeriyor.
Dr. Jean, kitabın yazarlar ve gazeteciler tarafından özel bir ilgi gördüğüne, kitap hakkında görüşmek için kendisini aradıklarına, özellikle girişteki Predator casus uçaklarının aşırı ilgilerini çektiğine işaret ediyor. Ardından da, yayıncıların giriş kısmını aşırı beğendiklerine işaret ederek şöyle ekliyor: ?Ben kitaba dalmış oluyordum ve casus uçakları rahatsız edici ve korkunç bir şekilde kulağımı tırmalıyordu. Hayatımızın televizyon dahi izleyemeyecek derecede gözlem altında olduğunu hissediyor ve her seferinde şöyle soruyordum: Acaba bu sefer hedef kim?.?
Ödülün sevincini de işgalci kırdı. Dr. Calder, geçtiğimiz Haziran ayında ödülünü almak için yapılan törene katılmak üzere Avusturalya?ya gitmekten menedildi. 2006 yılında da 6 ay boyunca vize işlemleri için sefer etmekten alıkonuldu. İki kere Beyt Hanun Erez Geçiti?nden vizesi düzenlenmiş olduğu halde düzenlenmemiş bahanesiyle geri döndürüldü.
Batı basını her şeyi çarpıtıyor
Avustralya yönetiminin Filistinliler hakkındaki konumuna dair şöyle diyor: ?Avustralya Hükümeti, Amerika?yı izliyor. Ancak orada, Avrupa?nın içinde Filistin halkını destekleyen insanlar var. Hükümetin konumu bir şey insanların konumu ise başka bir şeydir. Batı medyasında sırf Filistinlilerin yaşadıkları felaketlere tahsis edilmiş sayfalar var. Ben de günlük olarak Filistinliler hakkında haberler gönderiyorum. Onlar da yayınlıyorlar.?
Dr. Calder?ın Filistin?deki yolculuğu hala devam ediyor. Halen bu topraklardaki çocuklar için rüyaları var. Vaktinin büyük bölümünü Filistinlilere ayırıyor. Ve son olarak Dr. Calder sözlerini şöyle bitiriyor; ?Burada rehabilitasyon hizmeti alamayan birçok insan var. Açmaya niyetli olduğumuz fakültede bölümler olacağı gibi çocuk kulübü de yer alacak. Ayrıca birçok faaliyetlere yer vereceğiz. Barışın Filistinlilerin üzerine olmasını umuyorum.?