1980 darbesi olduğunda tutuklanan 250 bin insandan biriydi Yazıcıoğlu. Bütün bu işkencelere ve kötü muameleye karşı hayatından hiç şikâyetçi olmadı, hatta çektiklerini günahlarına kefaret olarak görecek kadar da inanç sahibiydi. Yazıcıoğlu'nun, 12 Eylül 1980 sonrasında Mamak Cezaevi'nden yakın bir arkadaşına yazdığı mektup, aslında her şeyi anlatmaya yetiyor.
Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölüm haberi bütün Türkiye'yi yasa boğdu. Sağcısı solcusu, kadını erkeği, genci yaşlısı herkes Yazıcıoğlu'nun arkasından gözyaşları döktü, dualar etti. Muhsin Yazıcıoğlu binlerce insanın sevgisini nasıl kazanabilmişti? 1980 darbesi olduğunda tutuklanan ve işkenceden geçirilen 250 bin insandan biriydi Yazıcıoğlu. MHP davasından dolayı 7,5 yıl yattığı Mamak Cezaevi'nde görmediği işkence kalmadı. Ancak o bütün bu işkencelere ve kötü muameleye karşı hayatından hiç şikâyetçi olmadı, hatta çektiklerini günahlarına kefaret olarak görecek kadar da inanç sahibiydi. Merhumun, 12 Eylül 1980 sonrasında Mamak Cezaevi'nden yakın bir arkadaşına yazdığı mektup, aslında her şeyi anlatmaya yetiyor. İlk kez Zaman Pazar'da yayımlanan bu mektup, Yazıcıoğlu'nun hoşgörüsü, sarsılmaz imanı, insan sevgisi, edebiyata, şiire ve sanata olan ilgisi hakkında ipuçları veriyor. Dönemin MHP Gençlik Kolları üyesi Mermin Öztürk'e yollanan mektup, 24.1.1982 tarihinde yazılmış.
Muhsin Yazıcıoğlu'nun mektubundaki 'tevekkül' dolu cümleler hemen dikkat çekiyor. Hapishanede olduğu için üzülmüyor, hatta bir bakıma seviniyor. Çünkü demir parmaklıkların arkası onun gözünde adeta bir Medrese-i Yusufiye'ye dönüşmüş. Mamak Cezaevi, Yazıcıoğlu'na hayatı tekrar gözden geçirme fırsatı vermiş. İftira ve suçlamalara karşı nasıl sabrettiğini şu cümlelerle anlatıyor: 'Kalbimde yanan ilahi aşk, her türlü isyankâr duyguları frenliyor. Olanları sabır ve tevekkülle karşılamamı sağlıyor.' Dört duvar, şiirle olan mesafeleri de ortadan kaldırmış. Yazıcıoğlu, mektubunda şiire olan merakına geniş yer veriyor: 'Yıllar var ki şiirle ruhumu dinlendirme fırsatım olmadı. Üniversite çağına kadar çok sevdiğim şiir ve edebiyattan, bildiğiniz hayat kavgası adeta beni koparmıştı. Zevkle okuduğum edebi eserlerin ve ruhumu dinlendiren şiirlerin hayatın acı çileleri arasında ezilmiş olduğunu gördüm.' Muhsin Yazıcıoğlu, Yahya Kemal'in, 'Bir gün çilemiz dolarsa yarabbi, hesabı görülmedik kötülük bırakma' satırlarını da mektubuna eklemiş. Yazıcıoğlu'na göre Yahya Kemal, medeniyetimizi en iyi şekilde yansıtan şairlerin başında geliyor.
Karamsar olmadığını şu ifadelerinden anlıyoruz: 'Ümitliyiz, kararlıyız, inanç doluyuz ve yalnız değiliz. Zaten inanan insanın yalnızlık gibi bir problemi olamaz. Allah'ı zikreden bir dil, Allah'a şükreden bir kalp taşıyorsa insan nasıl yalnızlık duygusuna kapılır?..' Daha sonra sözü Cüneyd-i Bağdadi'ye getiriyor: 'Bela ve musibet, arifler için bir uyarıcı, imanlılar için bir ıslahçı, gafiller için ise bir ölüm habercisidir.' Muhsin Yazıcıoğlu, hapishane hayatından hiç ah etmiyor. Şükrediyor ve sabır gösteriyor. Mektubunun ilerleyen satırlarında, 'Bizler çok iyiyiz. Hamdolsun sağlık ve sıhhatimiz de iyidir. Abdest alacak suyumuz, seccademizi serecek yerimiz var.' diyor. Merhum Yazıcıoğlu, mektubunu yine Yahya Kemal'in bir şiiriyle bitiriyor. ' 'Artık demir almak günü gelmişse zamandan/Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan' diyen Yahya Kemal'in gemisi gibi de değil bizim gemimiz. Bizim gemimizin rotası belli. Biz 'Hedefe giden bir gemi kalktı bu limandan...' diyoruz.'
Zaman-Pazar