Dolar

34,8759

Euro

36,7527

Altın

3.039,68

Bist

10.139,61

ABD'nin Yeni Model Arayışları

Amerika yeni bir ittifakın peşindedir. Bu ittifak; Afrikalı, Siyonist, liberal ittifaktır. Darfur?daki sözde ?soykırım? safsataları bunun ön ayağı...

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-03-17 09:42:00

ABD'nin Yeni Model Arayışları


Ortadoğu?da İlişkilerin Normalleştirilmesi İçin ABD?nin Yeni Model Arayışları

Azmi Bişara*

Lübnan ve Gazze üzerine ardı ardına yapılan saldırıların bölge halklarının İsrail?le ilişkilerin normalleşebileceğine ilişkin bütün umutlarını yitirmelerine neden olduğunu hep birlikte gördük. Gelinen nokta, politik bir argüman olarak ilişkilerin normalleşmesi meselesinin Arapları da içine alacak şekilde tekrar gözden geçirilmesi için uygun bir zemine gelindiğini gösteriyor.

Tabii ki ilişkilerin normalleştirilmesine karşı olan tarafların buna hazır olup olmadıkları, bunu tarihi bir fırsat olarak görüp görmedikleri gerçeğini göz ardı edemeyiz. Zira Amerika, doğulu ve batılı müttefikleri de benzer düşüncelerle karşılaşmakta, Ortadoğu?da ilişkilerin normalleşmesi sürecinin kaybolacağına ilişkin korku ve kaygı taşımaktadırlar. Bundan dolayı ilişkileri yeniden tamir etmek için Şarm eş-Şeyh konferansından bu yana bölge yoğun bir şekilde Amerikan diplomatik ataklarına sahne olmaktadır.

Önceki Amerikan yönetimi Filistin Özerk Yönetiminin tek başına İsrail?le kesin bir çözüme ulaşamayacağı ve Filistin kamuoyunu kontrol etme konusunda yetersiz olduğu sonucuna varmıştı.

Bundan dolayı ABD, İsrail?le yapılan diplomatik görüşmelerin desteklenmesi, Filistin güvenlik birimlerinin güçlendirilmesi ve Filistin direnişinin baskı altına alınması gibi konularda Arap ülkelerinin daha fazla inisiyatif almalarını istiyordu. 2006 Annapolis?de yapılan zirve de bunun için düzenlenmişti. Ancak uydu Arap devletlerinin çıkarları Amerikan politikalarıyla tam anlamıyla örtüşmemektedir..

Nitekim Arap yönetimleri Filistin meselesinde kendi kamuoylarına karşı sürekli savunma psikolojisiyle hareket etmek durumunda kaldılar. Örneğin, 2006 Lübnan saldırıları karşısındaki tavırlarına bir bakın, bir de 2008 Mart ayında Şam zirvesinde ortaya çıkan kutuplaşmaya bakın. Gazze üzerine uygulanan ambargoya katılmalarına bir de Katar?ın başkenti Devha?da düzenlenen Gazze zirvesindeki tutumlarına bakın. Bu çelişkili tavırlar Arap yönetimlerinin Filistin politikaları açısından sürekli gelgitler yaşadığını göstermektedir.

Her kriz dönemi kendi çözümlerini ya da liderlerini üretir. İşte bu dönemde de Arap rejimlerinin içinde öyle şahsiyetler, karizmatik, medyatik aydın ve entelektüeller ortaya çıktı ki bu insanlar İsrail ve ABD?nin direnişi izole etme çabalarını boşa çıkardılar.

Lakin Arap rejimlerinin yapısı ve kültürü mücadeleyi ve her türlü riski göze alabilecek direniş mantalitesinden çok uzak, hatta ?direnişe karşı direnmeye? bile cesareti yoktur! Bu rejimler sadece Amerika ve İsrail için değil kendileri için bile mücadeleyi göze almaktan çok uzak devletlerdir.

Bazı Arap devletleri Amerikan?ın ?bizimle birlikte olanlar ve karşımızda olanlar? şeklindeki yeni politik retoriğin gerekliliklerini çok çabuk algıladılar. Amerika?yla sürtüşmekten kaçınan dikkatli bir politika izlediler. Amerika?nın politikalarının belirginleşmesini beklediler.

Amerikan siyasetinde değişikliklerin yaşandığı bu süreçte Mısır kendisinin devre dışı bırakılarak İsrail ve Filistin görüşmelerinden sonuç almanın imkansız olduğu konusunda ABD?yi ve batılı ülkeleri ikna etmeye çalışıyor, gerilim politikası izliyordu. Mısır bu gerilim politikasını hala sürdürmektedir. Özellikle de coğrafi konumunun kendisine sağladığı imkânları Gazze üzerine baskı ve gerilim politikaları üretmek için kullanmaktadır.

Mısır rejimi kendisinin batılı devletler için bölgesel güç merkezi olduğu gerçeğini görmelerini istiyor. Bundan dolayı Gazze üzerine vahşi saldırıların düzenlendiği günler de bile uygulanan ambargoya sıkı sıkıya bağlı kalarak gerilim politikasını en üst seviyeye tırmandırmıştır.

Mısır Arap ve uluslararası yetkililerin en yüksek düzeyde ilgisini çekmek için coğrafi konumunun kendisine verdiği avantajlardan yararlanmıştır. Bütün bunlarla beraber Mısır, savaşın sonucunda Filistinli yöneticilere görevlerinin ve Filistin halkına çıkarlarının neler olduğunu hatırlatan vaazlar vermeye kalkışmıştır. Televizyonlar aracılığıyla verilen bu dersleri Filistinli yetkililer dinliyorlardı ve herkes kimin ne düşündüğünü neyi niçin yaptığını çok iyi biliyordu.

***

Yeni Amerikan yönetimi de Ortadoğu meselesine İsrail?in güvenliği açısından baktığını ifade ediyor. İran?ın uranyum zenginleştirme çalışmaları ve işgale karşı sürdürülen direniş devam ettiği sürece İsrail?in güvenliği tehlikede olmaya devam edecektir. Amerika, İsrail?in işgal ettiği topraklardan çekilmeden güvende olmayı hak ettiğini düşünüyor. Amerika?ya göre İsrail, hem işgalci hem de güvende olmayı hak eden bir devlet. Araplara düşen görev; kamplarda, işgal ve ambargo altında uslu uslu oturmaları, haber bültenlerinden liderlerinin sürdürdükleri müzakereleri izlemeleri, Mitchell?in Ortadoğu temsilcisi olarak atanmasını kutlamaları ve umutlarını tamamen Mitchell?in yürüttüğü müzakere bağlamalarıdır.

Yeni Amerikan yönetimi Filistin Özerk Yönetiminin İsrail?in Gazze üzerine gerçekleştirdiği saldırılar sırasında Batı Şeria?da güvenliği sağlayabileceğini kanıtladığını düşünüyor. Bu, İsrail?in de dikkatini çekmektedir. Filistin içinde silahlı gurupların kontrolünü sağlama konusunda gereken duyarlılığı göstermediğine ilişkin geçmişte Arafat?a yöneltilen suçlamaların bugün geride kaldığı ve Oslo?nun ilk semeresini bu şekilde verdiğini düşünmektedir.

Arafat?ın öldürülmesinden sonra Filistin liderliği doktirinel olarak büyük değişiklikler yaşadı. Bununla ilişkili olarak özerk yönetime bağlı kurumların Filistin meselesine yaklaşımları değişti. İsrail düşman olmak şöyle dursun dost ve müttefik devlet oldu. Şimdi bu yönetim İsrail ve Amerikan desteğini hak etmiyor mu? Elbette bu destek Filistin halkının taleplerini karşılamayı içine alan bir destek değildir. Amerikan desteği; güvenliği kontrol etme ve Filistin halkına ölmeyecek kadar yapacağı mali yardımlarla sınırlıdır.

Aynı Amerikan Yönetimi Arap ülkelerinin Filistin liderliğini desteklemeleri konusunda baskı yapıyor. Böylece direniş eksenini yok etmeyi planlıyor. Bu şu şartlara bağlıdır:

1. Arap ülkelerinin politik çıkarlarının göz önünde bulundurulması.

2. İran?ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerinden vazgeçirilmesi ve askeri seçeneğe başvurmadan önce İran üzerinde ciddi yaptırımların uygulanması. Bu, İran karşısında içinde İsrail?inde yer alacağı bir Arap cephesini oluşturmayı ve İran?dan etkilenebilecek devletlerin de kontrol altına alınmasını gerekli kılıyor. Bütün bunlar Arap ülkelerinin çıkarlarının gözetilmesini zorunlu kılmaktadır.

3. İsrail?in beklentileri doğrultusunda İran karşısında blok oluşturmalarının Arap ülkelerinin hangi çıkarlarına hizmet edeceğinin belirlenmesi ve Filistin meselesinin nihai ve etraflı bir şekilde çözüme kavuşturulması için bölge ülkelerini göz önünde bulunduran yeni bir yol haritasının planlanması gerekir.

4. Bu bölgesel harita Filistin devletine giden yol haritasını da içine alır amma Mısır, Suudi Arabistan ve Suriye gibi ülkelerin çıkarları açısından da son derece önemli bir planlama olacaktır. Bu planlama doğal olarak İran?ın yanında yer almamayı ve Filistin, Lübnan ve Irak direnişine destek verilmemesi karşılığında mümkündür. Bu arada Lübnan?da oluşan yeni koşulları da göz önünde bulundurmak lazımdır.

5. Adı konulsun konulmasın bizler önümüzde ki yıllar için yeni bir yol haritasıyla karşı karşıyayız. Yeni ?yol haritası? İsrail?in Golan tepelerinden çekilmesini dahi içerebilecek bir yol haritasıdır.

Öyle anlaşılıyor ki Ortadoğu barışı bağlamında nihai çözüm değil sadece yeni bir yol haritası arayışları uzun yılar bizlere eşlik edecek ve zihinlerimizi meşgul etmeye devam edecektir. Tabii ki direnişin kendini yenilemesi, savaşların patlak vermesi vb. kritik olaylar meydana gelmezse.

***

Öngörülerimizin bu noktada şekillenmesinde en büyük paya sahip olan, Amerikan Kongresinde Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı John Kerry?nin Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan, İsrail ve Batı Şeria ve Gazze Şeridi de dâhil bölgeye gerçekleştirdiği bir ziyaret sonrasında 04 Mart 2009 tarihinde Washington Brookings de düzenlediği konferansı kısaca tartışalım. Kerry, Barack Obama?yı destekleyen Demokrat Partinin eski başkan adaylarından birisidir.

Amerikan sistemi Bush?un ve Cheney?nin yönettiği savaş siyasetinin başarısızlığından alınması gereken dersleri alıyor. Zaten Obama?yı başkanlığa götüren nedenlerin altında da bu değerlendirmeler yatmaktadır. Şimdi Kerry?nin bölgeyi ziyareti sonrasında yaptığı değerlendirmenin analizini yapalım.

Kerry, konferansın başında Obama?nın seçilmesini pragmatik açıdan bölge için yeni fırsatları gündeme getireceğini ifade ediyor.

Yahudi yerleşimcilerin son sekiz yıl boyunca yaşadıkları Kerry?nin iç dünyasında ?derin etki? yaratmış olsa gerek. Fakat Gazze?deki trajediyle ilgili olarak sadece Amerikan okulunun bombalanmasına karşı sesini yükseltmişti. Bizim ılımlı olma rolleri oynamaya çalışan liberallerle bir problemimiz var: Onlar dayanışma içine girmek istediklerinde kurbanları örtbas etmeye çalışıyorlar. Onların jeostratejik hiçbir hesabı Gazze?de Amerikan okulunun enkazı üzerinde yüreği harabeye çevrilmiş kız çocuğundan daha değerli olamaz? Fakat işgalci Siyonist güce gelince onu olduğu gibi, bütün barbarlığıyla kendi bloklarına kabul etmektedirler.

Kerry, Netanyahu?nun İsrail devlet başkanlığına seçilmesi ve savaşlara rağmen umutlu olmak için dört gerekçe sayıyor. Gerekçelere baktığımızda göreceğimiz gibi bunlar nihai çözüm için bir umut olamaz. Sadece İsrail ve Filistin görüşmeleri bağlamında yeni bir yol haritasının çizilebilmesi için Kerry?nin fazlaca iyimser olduğunu gösterir:

1. İran?ın aktör olarak bölgede yıldızının parlaması ?İsrail?le dayanışma içinde olan Arap devletlerini daha önce olmadığı kadar İsrail?le ilişkileri derinleştirmeye itecek? ve Arap devletlerinin barışın gerçekleşmesi doğrultusunda şimdiye kadar izledikleri politikalara daha sıkı sarılmalarına neden olacaktır. Yani Arap-İsrail stratejik işbirliği barışın zeminini hazırlayacak. Tabii bu noktada insanın aklına şu soru takılıyor. O halde kendisiyle açıkça stratejik işbirliğine giren devletler varken İsrail, düşmanları ile bir çözüme neden ihtiyaç duymaktadır?

2. Kerry Arap barış inisiyatifini destekliyor. Ona göre Arap inisiyatifinin varlığı tek başına yeni bölgesel yol haritasının ortaya çıkmasında temel unsur teşkil ediyor. Ve yeni yol haritası: ?Ilımlı Arap Devletlerine Ortadoğu barışının sağlanması noktasında daha fazla rol veriyor.?

3. Olmet?in Knesset (İsrail Parlamentosu)?de hükümetine olan güvenoyunu kaybettikten sonra 13 Ekim 2008 tarihinde Yediot Ahronot gazetesine verdiği veda röportajında dediği gibi Kerry?de İsrail İşçi Partisinde yetkili ortalama her insan gibi şunları söylüyor: Ortadoğu barışı için kesin çözüm için ana hatlar belirginleşmiştir. Kerry?e göre mesele sadece bu çözüme nasıl ulaşılacağı konusunda düğümlenmektedir. Kerry?e göre, Ortadoğu?da nihai çözüme ulaşılabilmesi için ekonomik ve güvenlik açısından ?Güçlü ve Denk? bir Filistin Yönetiminin oluşturulması gerekir. ancak kendi içinde istikrara kavuşmuş bir devlet barış müzakerelerini yürütebilir.

Burada dikkati çeken Kerry?nin, ?nihai çözüm için ana hatlar ortaya çıkmıştır.?sözüdür. Nedense o çözümün ne olduğunu açıkça dillendiremiyor. Anlaşılan o ki Kerry çözüm değil, ne olursa olsun çözüm yolunda olmayı esas almaktadır. Böylece tekrar başladığımız yere dönmüş oluyoruz: Hedefe varıp varmamak önemli değil. Önemli olan bir şeyler yapmak. Ne de olsa yaşam da bir manada müzakerelerden ibarettir.

4. Obama?nın seçilmiş olması ılımlı unsurları ve barışı destekleyecek yeni bir yönetimin varlığı anlamına geliyor. Bu da barış için iyi bir fırsat sunmaktadır. Bunu söylerken Kerry önceki Amerikan yönetiminin barışı isteyen bölge ülkelerini yeterince desteklemediği ve bu ülkelerin çıkarlarını ve içinde bulundukları koşulları yeterince göz önünde bulundurmadan baskı altına aldığını kastediyor.

Bu bağlamda şu tespiti yapmalıyız: Ortadoğu meselesinde geldiğimiz noktada Arapların tutumunda devrim niteliğinde köklü değişiklikler olmuştur. Araplar daha önceden Filistin meselesinin Arap ulusunun meselesi olmaktan çıkartılmasının Filistin?i tasfiye etmek için hazırlanmış bir tuzak olduğunu düşünüyorlardı. Hâlbuki Camp David?de, ardından Oslo?da Filistin meselesi Arap ulusunun meselesi olma ekseninden uzaklaştı ve böylece mesele Arapların inisiyatifinden çıkmış oldu.

Filistin Özerk Yönetimi İsrail?le her hangi bir çözüme ulaşamadı. Ve derhal meseleyi bölgesel ekseninde ele alma zorunluluğu hissetti. Bunu Arap ulusu ekseninin tekrar geçerlilik kazanmış olmasından dolayı değil, Filistin meselesinin bölgesel düzlemde ele alınması kendi otoritesi için daha güven veren bir argüman olduğu içindi. Çünkü Arap resmi söylemi Filistin sorununda Arap ulusçuluğu söyleminden çoktan vazgeçmişti. İşte bu Ortadoğu meselesinde Arap politikasının köklü bir değişikliğe uğradığını göstermektedir.

Kanaatimiz odur ki Kerry, Filistin sorununun bölgesel sorun olduğu ve bölgenin sorunlarının bütünlüğü içinde ele alınması gerektiği sonucuna varıyor. Bu güne kadar ki Amerikan politikalarından farklı olanda burasıdır. Kerry ayrıca şunları söylüyor: İran?ın tutumu meselenin bölge eksenli ele alınması ve bölge ülkelerinin yakınlaşması için önemli bir sebep teşkil ediyor. Artık Arap üçlüsünün ret cephesini bölge politikalarına burnunu sokan ve nükleer silahlanma çabası içinde olan İran oluşturmaktadır.

Ve Kerry konferansında aynen şunları söylüyor: ?Ilımlı Arap devletleri daha önce görülmemiş bir şekilde İsrail?le işbirliği içine girmişlerdir.?

Kerry devamla, Bush yönetiminin Arap devletlerinin önüne gereğinden fazla kırmızıçizgiler koyduğunu, bunlardan bazılarının hayata geçirilmesinin mümkün olmadığını söylüyor... Kerry bununla Arap devletlerinin İran ve Suriye ile diyalog geliştirmelerinin yasaklanmış olmasını kast etmektedir. Obama yönetimi ise kutuplaşmadan kaçınarak yapılabilecekler üzerinde odaklanmalıdır. Amerikan?ın bölgesel hedefi: Askeri seçenekten vazgeçmeden İran?ın nükleer silahtan arındırılmasıdır. Kerry?nin görüşüne göre İran daha önce Bush?un belirlemiş olduğu kırmızıçizgileri çoktan geçmiştir.

Örneğin uranyum zenginleştirme çalışmalarından vazgeçmesi karşılığında Afganistan ve diğer bölge politikaları bağlamında İran?la diyalog kurulabilmesi ve İran?ı bölgesel aktör olarak tanımak için bazı girişimlerin yapılması gerekmektedir. Yine İran?ın tecrid edilmesi ve Lübnan direnişi üzerinde ki uzantılarının zayıflatılabilmesi için Suriye ile de diyalog kurulması gerekir.

Ayrıca Çin ve Rusya işbirliği açısından dikkate alınmalıdır. Tabii Kerry bunun maliyetinin ne olacağını kestiremiyor. Rusya, Baltık?ın kuzeyinden Sırbistan?ın güneyine, Hazar denizi ve Karadeniz çevresine kadar uzanan jeopolitik ekseninin olduğunu düşünüyor. Aynı şekilde Çin?de bölgesel çıkarları olan büyük bir ülkedir. Acaba bu durumda ABD gezegen içinde yeni müttefikler ihdas ederek onlara Rusya ve Çin?i yatıştırmaları için yeni jestler mi yapacak? Bütün bunlar niçin? İsrail istediği doğrultusunda İran?ı çember içine almak adına yapılıyor.

***
Kerry Suriye ile diyalogun geliştirilmesini destekliyor ve bunu gerçekçi nedenlere dayandırdığını iddia ediyor. Şöyle ki: İran?ın karşı çıkmasına rağmen Suriye daha önceden de İsrail?le görüşmelere katılmıştı. Kerry?e göre Suriye en azından belirli bir süre için ?iki taraflı çit üzerinde? bir denge politikası izleyebilir. Ancak Kerry, Suriye Devlet Başkanının ?Sünni çoğunluğa sahip laik bir devlet olarak Suriye?nin çıkarlarının batı ve Arap dünyasının yanında yer almakta olduğunu? anlayacağını düşünüyor.

Sanki Kerry Suriye nüfusunun kompozisyonunu açıklamaya çalışıyor. Madem Suriye?nin çıkarları bunu gerektiriyor, o halde neden Suriye şimdiye kadar bu gerçeği görmezden geldi? Kerry tenezzül edip açıklayıncaya kadar Suriye çıkarlarının batı bloğunun yanında yer almayı gerektirdiğini bilmiyor muydu. Yada Suriye ulusal güvenliği ile Arap ulusal güvenlik kavramı arasında Amerika, İsrail ve Arap müttefiklerini destekleme onlarla ilişkileri derinleştirme doğrultusunda paralel bir ilişki mi var? Tabii ki Kerry bu soruların ne anlama geldiğini çok iyi bilir.

Bundan dolayı Amerika Arap müttefiklerinin Suriye?yi kucaklama ve onu öfkelendirmekten kaçınma çabalarına sessiz kalmaktadır. Ancak bu yetersizdir. Çünkü Suriye?nin ve Arap ülkelerinin öyle çıkarları vardır ki, ne Amerika ne de İsrail?in elinde bu çıkarları dengeleyebilecek bir kart bulunmamaktadır.

Bundan dolayı Arap devletlerinin Suriye ile diyalogu devam edecektir. Bu her iki tarafın da çıkarınadır. Suriye politikalarını değiştirmeyecektir. Çünkü bu oyun ambargonun etkisini kırmada kedisine siyasi ve ekonomik avantajlar sağlıyor. Belki yönetici elit içinde Kerry?e göre Suriye?nin özellikle batılı ekonomik sisteme eklemlenmesi noktasında ilişkilerin hali hazırdakinden daha fazla gelişmesini isteyenler olabilir. Ancak bu kişiler henüz Suriye?nin karar mekanizmalarını ellerinde bulundurmuyor.

Nereden başlamalıyız? Bu sorunun cevabı, Arap barış girişimine sımsıkı sarılına bilmesi noktasında Arapların cesaretlendirilmesinde düğümlenmektedir. Daha önceki Amerikan yönetimi Arap inisiyatifini gerektiği gibi değerlendirmemiştir. İlişkilerin normalleşmesi dendiğinde, barış karşılığı toprakların geri verilmesi ve İsrail?in tanınması şeklinde özetlenebilecek bir yaklaşımdan söz edilmektedir. Fakat İsrail?den gelen bütün açıklamalara baktığımızda ilişkilerin normalleştirilmesi, barıştan önce bir ön koşul olarak istendiğini görüyoruz.

Örneğin Filistin dörtlüsünün bir ?yol haritası? vardır. Ancak bugün Ortadoğu 1991 yılından sonra Amerika?nın kapsamlı bölgesel dinamik aktörlüğünü anımsatan bir hareketliliği beraberinde getirecek ?bölgesel bir yol haritasına? ihtiyaç duymaktadır. Evet, o çaba her kesi memnun eden bir çabaydı. Ancak buna rağmen Araplar açısından sorunun çözümü için yeterli değildi.

Şu anda Arap yönetimlerinden istenen, füze saldırılarını durdurması için Hamas üzerinde gerekli baskıyı kurmaları ve Ortadoğu dörtlüsünün önerdiği şartlar altında bir birlik hükümeti oluşturmalarıdır. Ayrıca Mısır?ın refah sınırından silah geçişine engel olması ve Ürdün?ün Filistin güvenlik birimlerini eğitmesi meseleleridir.

Ilımlı Arap devletleriyle koordinasyon ve sorumluluklarının hatırlatılması anlamında konferansta bilinçli olarak Katar?a atıfta bulunularak bir değerlendirme yapılmakta ?Katar?ın Hamas?ı finanse ederek aynı zamanda Amerika?nın müttefiki olması mümkün değildir.?denmektedir. Bazı Amerikan uşaklarının ağızlarında bir tekerleme gibi Katar?ın Hamas?a mali destek verdiği bilgisini medya organlarında dillendirdiklerini biliyoruz. Halbuki Katar Amerikan müttefikidir. Hamas?ın Arap dünyasına açılımının olduğu bir iklimde bunun dillendirilmesi Arap yönetimlerine Katar üzerinde sopa gösterilmesi anlamını taşıyordu.

Ancak Amerikalı yetkiliye toplantıda sorulduğunda meramını tersinden anlatmaya çalışıyor. Amacı, Amerikan müttefiklerine gözdağı vermektir. Hamas?ı desteklerken Katar?ın müttefiki Amerika?yla ilişkilerinde samimi olması nasıl mümkün olabiliyor? Arapların tavrını kınamak için Katar?ın Hamas?ı mali açıdan desteklediği söylenmiştir.

Anlaşılan o ki; Mali ve istikrar açısından Hamas?ın değil Filistin yönetiminin desteklenmesi amaçlanmaktadır. Lübnan?da Hizbullah?a yapıldığı gibi Gazze?nin yeniden inşası sürecinde Hamas?ın mali kaynaklardan uzak tutulması istenmektedir.

Kerry, Arap müttefiklerine kendilerinden istenen bunca şeyin karşılığında bir tek adım atmaktan, İsrail?in yerleşim planlarını dondurması için gerekli baskıların yapılmasından söz ediyor. Kerry?de barışın sadece kağıt üzerinde kalmış olmasının en önemli nedeninin, her gelen İsrail yönetiminin yerleşim politikalarını sürdürmesi olduğunu itiraf ediyor.

Bu arada Obama yönetiminin Darfur konusunda Bush?tan daha hassas olduğunu da hatırlatmamız gerekiyor. Amerika?daki bazı baskı lobileri siyahî Afrikalıları Araplar üzerine kışkırtmaktadır. Amerika yeni bir ittifakın peşindedir. Bu ittifak; Afrikalı, Siyonist, liberal ittifaktır. Darfur?da sözde ?soykırım? safsataları ile Araplar karşısında pozisyon elde etmeye çalışıyor. Bu lobinin Demokrat Parti içindeki sözcüsü, Obama?nın BM nezdinde Chicago daimi temsilcisi olarak seçildiği günden beri Susan Rice?dır.

Amerikan?ın bölge üzerine yoğunlaşan mevcut saldırısının ve Amerikan politikalarına eklemlenmiş bazı Arap girişimlerinin daha iyi anlaşılması noktasında Kerry?nin konferansı bir değerlendirme imkânı sunmaktadır. Ortadoğu?da ilişkilerin normalleştirilmesi bağlamında bölgede Amerikan destekli unsurların izleyeceği stratejilerin ne yönde şekilleneceğini anlamak için makalenin başında gündeme getirilen soruya tekrar dönmek gerekmektedir.

*İsrail parlamentosundaki eski Hıristiyan arap milletvekili.

Bu makale Abdurrahim şen tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.


 

Haber Ara