Haber Merkezi / TİMETURK
Tayyib Zeynel Abidin*
Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) 03. 03. 2009 tarihinde Sudan Devlet Başkanı Ömer Hasan el-Beşir?in tutuklanmasına ilişkin kararını açıkladı. Görev başındayken bir devlet başkanı hakkında tutuklanma istemiyle karar alması bakımından mahkemenin geçmişinde ilk defa yaşanmış bir dava olma özelliğini taşıyor. Mahkeme el-Beşir?i dolaylı olarak insanlığa karşı suç ve savaş suçları işlemekten (mahkeme savcının toplu soykırım iddialarını reddetmişti.) dolayı sorumlu tutmaktadır. Savcılığın hazırladığı iddianamede Ömer el-Beşir için, 2003 Nisan?ından 2008 Ağustos ortalarına kadar Darfur?da yaşayan Fur, Zegava ve Mesalit kabilelerine bağlı sivil vatandaşlara karşı insanlık suçu işlemiştir denmektedir.
Mahkeme Ömer el-Beşir?i cinayet, tecavüz, işkence, çok sayıda sivili göçe zorlama ve mallarına el koymakla suçlamaktadır. Bütün bunların en üst düzeyde askeri ve hükümet yetkililerince planlandığı ve bilinçli bir şekilde uygulandığı iddia edilmektedir.
UCM Ömer el-Beşir?i Devlet Başkanı ve Silahlı Kuvvetlerin en üst düzey komutanı sıfatıyla Silahlı Kuvvetlerin, Cancavid milisleri, istihbarat ve güvenlik güçlerinin işlediği bu insanlık suçlarını planlamak ve uygulamakla suçlanmaktadır. Belirtilen tarihlerde Ömer el-Beşir?in devlet kurumlarının hepsi üzerinde tam bir yetki sahibi olduğuna dikkat çekilmektedir.
Mahkeme, Sudan Hükümetine, Roma antlaşmasına imza atan üye devletlere, Güvenlik Meclisi üyelerine ve diğer bütün devletlere Ömer el-Beşir?in en kısa zamanda tutuklanıp teslim edilmesi noktasında gerekli hassasiyeti göstermeleri istemiyle ilgili yazının hazırlanması için genel sekretaryaya talimat verdi. Nitekim Güvenlik Meclisinin Darfur meselesini Uluslar Arası Mahkemenin gündemine taşıyan 1593 sayılı kararı, BM?de üye olan (Sudan ve roma antlaşmasını imzalamamış devletlerde dâhil olmak üzere) devletlerin mahkemeyle tam bir dayanışma içinde olmalarını zorunlu kılıyor.
Mahkeme hazırlamış olduğu raporda Devlet Bakanı ve İnsani Yardımlardan Sorumlu Bakan Ahmed Harun?u ve Cancavid milislerinin komutanlarından Ali Kushab`ı insanlığa karşı suç ve savaş suçu işlemekten ötürü tutuklama kararı aldığı 2007 Mayıs?ından beri Sudan hükümetinin kendileri ile dayanışma içinde olmayı reddettiğini kaydetti.
Ayrıca mahkeme belirtilen süre içinde (altı ay) gerekeni yapmadığı takdirde meseleyi sorunun havale edildiği BM?nin en yüksek organı olan Güvenlik Meclisine götürmek zorunda kalacağı uyarısında bulundu.
Mahkemenin bu kararı almasının ardından büyük halk gösterileri düzenlendi. Başkent Hartum ve diğer büyük şehirlerde üç gün boyunca aralıksız sürdürülen bu gösterilerin bir kısmı kendiliğinden gelişen bir kısmı ise hükümet partisi olan Ulusal Kongre Partisi?nin organize ettiği mitinglerdir. Sudan halkı bu mitinglerde Uluslararası Ceza Mahkemesi?nin kararını reddediyor ve Mahkemeyi, batılı devletlerin üçüncü dünya devletleri, özellikle de İslam ülkelerine karşı maşa olarak kullandığını ifade etti.
UCM kararını açıkladıktan sonra Ömer el-Beşir?in, birinci yardımcısı Salva Kiir Mayardit, ikinci yardımcısı Ali Osman Muhammed Taha?nın üyesi oldukları Başkanlık Meclisi değerlendirme yapmak üzere toplandı. Hemen toplantının yapıldığı günün akşamında Ali Osman Taha bir açıklama yaparak Başkanlık Divanının aldığı kararları şu şekilde sıraladı: Sudan Hükümeti UCM?nin kararını reddetmektedir. Sudan kanuni ve siyasi yollara başvurarak mücadelesini sürdürecektir. Sudan?ın uluslar arası antlaşmalara bağlılığını sürdüreceğini, şimdiye kadar imzalamış olduğu barış antlaşmalarının gereğini yapacağını ve Darfur?da barışı sağlayacağını, ülkenin güneyinde güvenliğin sağlanması için kanuni sorumluluklarını yerine getireceğini ve diğer devletlerin yaptığı gibi Başkan el-Beşir?inde anayasal görevlerini yerine getirmeyi sürdüreceğini açıkladı.
Sudan Hükümeti hemen ertesi günü ülkede faaliyet gösteren 11 yabancı kuruluşun çalışma ruhsatlarını feshetme kararı aldı. Bu kuruluşlar arasında, İngiliz Oxfam, Amerikan CARE, Fransız Sınır Tanımayan Doktorlar Derneği gibi önemli dernekler bulunuyor. Faaliyetleri durdurulan sivil örgütler arasında Sudan?lı iki örgütte bulunuyor.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, Darfur'da yardım faaliyetlerinde bulunan kuruluşları sınır dışı etmekle Sudan hükümetinin telafisi mümkün olmayan zararlara yol açtığını ifade etti. Ban Ki-Moon Sudan Hükümetinden kararını tekrar gözden geçirmesini talep etti.
Sudan Hükümeti haklarında alınan bu kararı bertaraf edecek ülke içinde ve dışında uygulamaya koyacakları stratejilerinin olduğunu ve bu oyunu bozabileceklerini bildirdi. Ancak ayrıntılar hakkında bir açıklama yapmadı. Anlaşılan o ki, uluslar arası yardım kuruluşlarının sınır dışı edilmesi bu stratejinin bir parçası gibi görünüyor.
Burada önemli soru şudur: UCM?nin kararı hali hazırdaki Sudan Hükümeti ve ciddi anlamda mağduriyetlerin yaşandığı bölgelere yansıması nasıl olacak?
Görülen o ki, -Amerika ve Fransa başta olmak üzere- batılı devletler mahkemenin kararını Ömer el-Beşir?i yönetimden uzaklaştırarak Sudan?da rejimi değiştirmek için istismar etmektedirler. Zira el-Beşir onlar için çok sevimsiz birisi, bir fundamentalist, etraflı bir barış antlaşmasının imzalanmasına bir türlü yanaşmayan bir inatçı. Sudan Hükümetini oluşturan siyasi parti içinde aşırı kanadı temsil ediyor. Ayrıca insan hakları ihlalleri yapan kuruluşları himaye etmektedir.
Bazı batılı devletler ise Sudan?da yönetimdeki elit kadroların siyasi eğilimlerinde pragmatik davrandığını düşünüyorlar.
Dolayısıyla bundan sonrada Ömer el-Beşir?in başkanlıktan ayrılmasına neden olsa bile nüfuzlarını sürdürmek konusunda ısrarcı olacaklardır. Sudan siyasetinde etkin olan bu sınıf kendilerini yönetime taşıyan siyasi ve dini mürşidini gözden çıkartacak kadar pragmatist olduklarını göstermişlerdir.
UCM kararını açıkladıktan iki gün sonra Amerikan Hükümeti acil bir açıklama yaptı. Açıklamasında: Ömer el-Beşir?i ?adaletten kaçan bir adam? olarak değerlendirdiğini ifade etti. Tam bu noktada şunu hatırlatmalıyız. Şahin politikaları ile bilinen Bush yönetimi bile (insanlığa karşı savaş suçlarını bizzat işlemekle suçlandıklarında) Ahmet Harun ve Ali Kushab hakkında böyle bir açıklama yapmamıştı.
El-Beşir hakkında verilmiş bu kararın onu ve yönetimini en azından yakın bir gelecekte olumsuz etkileyeceğini zannetmiyorum. Çünkü el-Beşir mahkemenin bu kararından sonra (Abdunnasır, Kaddafi ve Saddam fenomeni gibi) ABD?ye meydan okuyabilen bir lider olarak büyük halk desteğini arkasına almış durumda. Rejimi güvence altına alan Silahlı Kuvvetleri temsil ediyor. Yöneticilerinin çoğunun kendisine bağlı olduğu Ulusal Kongreye başkanlık etmektedir. Bu yöneticilerin bazıları Beşir giderse yönetimdeki pozisyonlarını kaybedecekleri endişesini taşıyorlar. Üstelik hükümet partisi içinde Ömer el-Beşir?e alternatif olabilecek ne siyasi ne askeri açıdan güçlü bir lider en azından şimdilik mevcut gözükmüyor.
Ulusal Kongre Partisinin dışından Halk Kongresi, Halk Hareketi, Ümmet Partisi ve Darfur?daki isyancı örgütler gibi bazı siyasi unsurlar değişik nedenlerden dolayı Ömer el-Beşir?in gitmesini arzuluyor olabilirler. Bu sebepler içinde en önemlisi devletle neredeyse bütünleşmiş olan hükümet partisinin ülkedeki siyasi ve askeri gücünü zaafa uğratmaktır. Şayet hükümet etrafındaki çember daraltılırsa batılı ülkeleri özellikle Amerika?yı rahatsız eden bazı politikalarını değiştirebilir. Kabul edilebilir bir barış sağlanabilmesi için Darfur?da askeri gücü devre dışı bırakacak, halen görevde ya da emekli olsun Darfur?da işlenen insanlık suçlarının, faillerinin yargılanacağı şeffaf bir mahkemenin kurulması şeklinde bir takım kartları öne sürerek hükümet politikalarından ödün verme noktasına getirilebilir. Ülke?nin güneyinde muhalif gurupları içine alan barış atmosferinin oluşturulması, İran?la yakınlaşma politikalarından vazgeçilmesi, ılımlı Arap bloğuna yakınlaşması, Filistin, Irak, Lübnan ve Afganistan?da silahlı direniş guruplarına verdiği destekten vazgeçmesi özellikle Amerikan?ın Sudan Hükümetinden değiştirmesini istediği politikaların başında gelmektedir.
Özellikle Amerika?nın Ömer el-Beşir?i ?adaletten kaçan adam? ilan etmesinden sonra UCM?nin kararı Sudan?ı dünyadan soyutlamak ve kendi içine hapsetmekle tehdit etmek anlamına geliyor. Yakında AB ülkeleri ve bazı devletlerde Amerikan tepkisine katılabilir.
Sudan UCM?nin kararı karşısında Afrika Birliği, Arap Birliği ve İKÖ gibi örgütlerin diplomatik desteğini yanında bulduysa da Amerika ve AB?nin mahkeme kararını destekleyen ısrarlı politikaları neticesinde konjektür değişebilir.
Arap ve Afrika devletleri Sudan?ı memnun etmek için Amerika ve Avrupa?yı karşılarına alamazlar. Hem Allah (c.c.) müminlere kendi elleriyle kendilerini tehlikeye atmamalarını emretmemiş miydi!
Sudanı politik anlamda soyutlama girişimlerini ABD ve AB?nin ya da Güvenlik Meclisinin Sudan?a karşı (ekonomik ve diplomatik) yaptırım kararları takip edebilir. BM bu çerçevede insani yardım teşkilatlarının ülkeden kovulmalarını bahane göstererek Sudan Hükümetinin ?savaş suçu? işlemiş olabileceği ihtimalleri üzerinde çalışmalar yaptıklarını beyan etti. (BM yıllardır Gazze üzerinde öldürücü ambargo uygulayan İsrail hakkında böyle bir girişimde bulunmamıştı.)
Sudan?ı uluslar arası arenadan soyutlama girişimleri başarılı olsa, hükümet etrafında çember daraltılsa hatta şiddetli ceza-i yaptırımlar uygulansa da el-Beşir ülkesini uluslar arası baskılardan koruma rolünü üstlenecektir. Belki uzun zamandan beri oturduğu başkanlık koltuğunu bırakması ve güvenebileceği bir kişiye devretmesi hem kendisi hem de ülkesi için daha iyi bir adım olabilir. Bundan sonra Ömer el-Beşir ya olabildiğince pragmatik düşünerek hiç kimseye aldırış etmeden şimdiye kadar izlediği politikalarını baştan aşağıya değiştirecek ve yahut kellesini koltuğunun altına alarak uluslararası güç aktörleri ile karşı karşıya kalmayı seçecektir. Ancak bu durumda düşmanlarından önce dostları tarafından devrilme olasılığı her zaman mevcuttur.
Uluslararası yardım kuruluşlarının ülke dışına çıkarılmalarından sonra Darfur?da durum daha da kötüye gidecektir. Bu kuruluşlar ülkede faaliyet gösteren 70 yabancı kuruluşun en büyükleridir. Sudan Hükümeti hali hazırdaki mali imkânlarıyla bu kuruluşların sağladığı gıda ve sağlık yardımlarını yapabilecek durumda değildir. Bundan dolayı Darfur bölgesinde 1 milyonun üzerinde insan evlerini terk etmek zorunda kalacaktır.
Sudan Hükümetinin atacağı olumlu adımlar ABD ve uluslararası yardım kuruluşlarının ülke dışına kovulmalarına karşı çıkan büyük devletlerin Sudan?la ilişkilerinin geleceğini belirleyecektir.
Bu noktada hükümet ya gerçekçi olup kararını yeniden gözden geçirecek ya da gözünü karartıp nereye varacağını kestiremediği meydan okumalarına devam edecektir.
UCM aldığı kararla aynı zamanda Darfur?daki silahlı guruplara olumlu sinyaller göndermiş oluyor. Bu guruplar artık elleri daha güçlü bir şekilde hükümetle görüşme masasına oturacaklardır. Beklentilerini yüksek tutarak kararın açıklanmasından önce asla kabul etmediği isteklerini hükümete dayatacaklardır.
Barış gerçekleşmezse genel seçimler kesinlikle yapılamaz. Çünkü Darfur bölgesinin katılmadığı bir seçim düşünülemez. Bu olumsuz gelişmeler bölgede yeni bölünmelere yol açacak çağrıların gündeme gelmesine neden olabilir. Beklide şu anda Sudan hükümeti Sudan?ın yakın tarihinde hiç karşılaşmadığı çok ciddi bir sorumluluğu üstlenmek durumundadır.
Seçimler gerektiğinden fazla ertelenirse Halk Hareketi buna tepki gösterecektir. Çünkü seçimlerin ertelenmesi Sudan?ın güneyinin geleceğini belirleyecek referandumun ertelenmesi anlamına gelmektedir. Barış antlaşması seçilmiş bir hükümetin gözetimi altında referanduma gidilmesini içeriyordu. Şayet halk hükümetten umudunu keserse seçimleri veya referandumu beklemeden tek taraflı olarak ayrılma yoluna gidebilir.
Bu takdirde hükümet çok ciddi anlamda zor durumda kalacak eli zayıflayacaktır. Yasaların rafa kalktığı bir ortamda hükümet oluşacak kaosu kontrol edemeyecektir. Sınırların belirlenmesi, petrol gelirlerinin toplanması, Yeşil Nil, Ubeybi ve Kardafan?ın güneyi bu üç bölgedeki belirsizliğin giderilmesi gibi bugüne kadar çözüme kavuşturulamamış meseleler güney ve kuzey arasında bir savaş durumunu dahi gündeme getirebilir.
Şayet olayların akışı bu şekilde devam eder, tedbirli ve rasyonel davranılmaz ise UCM?nin kararının yankıları tehlikeli ve öngörülemeyecek durumlara yol açacağa benziyor. Ulusal Kongre yönetiminin olayları iyi yöneteceği, vatan gemisini her esen rüzgâra terk etmeyeceğine dair ümitler hala tükenmiş değildir. Aksi taktirde Somali?de, Kongo?da ve Afganistan?da olduğu gibi ülkeyi ciddi bir kaos beklemektedir.
*Sudan?lı ünlü akademisyen ve yazar.
Bu makale Abdurrahim Şen tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.